Tahlisiye İdaresi, İstanbul Boğazı’ndaki geçiş güvenliğini sağlamak ve kazaya uğrayan gemilere yardım etmek gibi amaçlarla 1869 yılında kurulmuştu. O dönemde bir Osmanlı kuruluşu hüviyetine sahip olan İdare, kapitülasyon haklarından yararlanan yabancı devletlerin yaptığı girişimlerle malî ve idarî kontrol anlamında uluslararası bir yapıya dönüşmüştü. I. Dünya Savaşı sırasında Türk egemenliği sağlanmış olsa da mütarekenin imzalanmasının ardından neredeyse tamamen İtilaf Devletleri’nin kontrolü altına girmişti.
Milli Mücadele’yi başarıya ulaştıran Ankara Hükûmeti, Lozan Konferansı’nın devam ettiği günlerde Tahlisiye İdaresi konusunu gündeme almıştı. Özellikle İtilaf Devletleri’nin yönetime el koymuş olması ve uzun süredir maaş alamayan bazı personelin yaşadığı sıkıntılar konuyu önemli bir gündem maddesi haline getirmişti. Fakat İtilaf temsilcileri, kuruluşun devri için eski anlayışı devam ettiren bazı şartlar öne sürmüşlerdi. Bu ortamda yapılan girişimler neticesinde Tahlisiye İdaresi 14 Nisan 1925 çıkarılan 1925 tarih ve 617 sayılı kanun ile kurulan T.C Tahlisiye İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlanması ile yeniden Türk yönetimine geçmişti.
Tahlisiye İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı bulunan teşkilâtı şunlardır:
1 - Anadolu mıntıkası tahlisiye müdürlüğü;
2 – Rumeli mıntıkası tahlisiye kaptanlığı
3 - Âgva mıntıkası tahlisiye kaptanlığı
4 - Kefgen mıntıkası tahlisiye memurluğu
5 - Ereğli mıntıkası tahlisiye memurluğu Anadolu Tahlisiye Müdürlüğü: Anadolu mıntıkasının tahlisiye işleri Anadolu tahlisiye müdürlüğü tarafından tedvir edilir. Anadolu tahlisiye mıntıkası dahilinde 7 dane tahlisiye istasyonu ile 9 dane ara roket hanesi mevcuttur.
Anadolu tahlisiye mıntıkası Anadolu fenerinden başlayarak Şilenin şarkında ( Fener ) e kadar uzanan 22,5 millik bir sahada yayılmıştır.
Anadolu tahlisiye müdürlüğü mıntıkasındaki istasyonlar şunlardır: Yumburnu, Riva, Kelagre, Adacıklar, Karaburun, Alacalı, Şile.Anadolu tahlisiye mıntakasındaki ara rokethaneleri de şunlardır: Riva, Dere ağzı, Rus ağzı, Boyalık, Kara kiraz, Harmankaya, Kalemye, Mağara, Şile, Dere ağzı, Fener. Henüz tamirleri ikmal edilemiyen Merkepadası, Yunuslu mevkileri dahi bu mıntıka dahilindedir.
Bu mıntıkada bir müdürün emri altında 1 birinci sınıf ve 1 ikinci sınıf tahlisiye kaptanı, 1 doktor, 1 sıhhiye memuru, 1 kâtip, 1 telefon memuru, 6 cankurtaran sandal mevki memuru ve muavini, 24 tayfa, 5 roket memuru ve muavini, 35 roket tayfası mevcuttur.
Bunlardan maada 1 sis topu mevki memuru ile 4 sis topçusu da bu mıntıka emrindedir. Rumeli tahlisiye müdürlüğü: Rumeli mıntıkasındaki tahlisiye işleri de Rumeli mıntıkası tahlisiye müdürlüğü tarafından tedvir edilmektedir.
Rumeli tahlisiye mıntıkası Rumeli fenerinden başlayarak Terkos gölü şimalinde Çeşmecik mevkiinin ilerisinde ( Ömerdayı kumu ) nda nihayet bulmakta ve 27 millik bir sahayı îhtiva eylemektedir.
Bu mıntıka dahilinde 8 tahlisiye istasyonu ile 12 ara rokethanesi mevcuttur. Rumeli mıntıkasındaki tahlisiye istasyonları şunlardır: Atlama, Kilyos, Kısırkaya, Moloz, Akpınar, Kunduzdere, Karaburun, Darboğaz.
Bu mıntıkadaki ara rokethanelerinin isimleri de şunlardır: Marmaracık, Yenidalyan, Tatlısu, Yalıtarla, Ağaçlı, Ağlıdere, Akpınar deresi, Alantepe, Yeniköy altı, Kilıtburnu, Darboğaz, Çayır mevkileri.
Rumeli tahlisiye mıntıkasında da bir müdürün emri altında, 1 birinci sınıf ve 1 ikinci sınıf tahlisiye kaptanı ile 1 doktor, sıhhiye memuru, 1 kâtip, 1 telefon memuru, 6 cankurtaran mevki memuru ve muavini, 27 tayîa, 12 roket memuru ve muavini, 47 roket mevkii tayfası, 4 sayren memur ve müstahdimini, 3 şoför ve hademe mevcuttur.
Ağva mıntıkası - Bu mıntaka doğrudan doğruya müdüriyeti umumiyeye bağlı olan mühim bir merkezdir. Bu merkez bir tahlisiye istasyonu mahiyetindedir. Bu merkezde işler 1 ikinci sınıf tahlisiye kaptanının emri altında görülür.
Bu mıntıkada bu kaptandan maada 1 doktor, 1 kàtip,1 can kurtaran sandalı memuru ile 2 muavini, 12 tayfası mevcuttur.
Kefken mıntakası - Bu mıntaka da doğrudan doğruya müdüriyeti umumiyeye tabi olan merkezlerden biridir. Şileden Kefken, Cebeci mevkiine kadar olan mesafe 35 milden ibarettir. Bu mıntakada 1 roket mevkii memuru ile 1 muavini, 1 doktor, 1 kâtip, 10 tayfa vardır.
Ereğli mıntıkası - Gemicilerce, gemi mezarlığı ıtlâk edilen Karadeniz Ereğli’sine son zamanlarda bir sis kampanası konulmuş ve orada bir roket istasyonu tesis edilmiştir. Bu mıntaka da doğrudan doğruya müdüriyeti umumiyeye merbut olan menatıktan biridir. Ereğli mıntıkası bir roket mevki memurunun nezareti altında çalışmaktadır. Burada 1 muavin, 1 doktor, 10 tayfa mevcuttur. Bütün bu memurin ve müstahdeminden maada sis düdüğü mevkilerindeki sefainin selâmeti seyrü seferlerini temin için İstanbul limanında Kızkulesi, Fenerbahçe, Ahırkapı fenerlerine konulmuş olan 3 tayfa da müdüriyeti umumiye kadrosundadır.
FENNÎ TESİSAT
Yukarıda da belirtildiği üzere tahlisiye idaresinden iki nevi hizmet beklendiği için bütün tesisat bu hizmetlere göre kurulmuştur. Bu hizmetlerden biri kazaya mani olmak, diğeri de kazazedeye yardım etmektir. Dolayısı ile tahlisiye işlerini tetkik ederken bu iki ayrı hedefe doğru kurulan fennî tesisatı da ayrı ayrı mütalaa etmek gerekir. Tahlisiyenin fennî teşkilâtını ve alet ve edevatını kaydı ve tespit etmeden evvel şurasını izah etmek lâzımdır ki, bugün olgunlaşmış bir vaziyete gelmiş olan tesisatın en mühim aksamı Cumhuriyet döneminin eseridir. Tahlisiye idaresi, tarihçesinden de anlaşılacağı veçhile, Cumhuriyet devrine kadar binlerce engeller arasında bocalamakta ve bu engellerden fırsat bulup da kuruluş amacına uygun olarak bir gelişme göstermemiştir.
Aşağıda, belirtilen tesisatın ilk senelerdeki haline de bakıldığı zaman bu gerçek açıkça görülecektir.
1 Kazaya mani olmak için yapılan tesisat: Tahlisiye idaresi kazaya mani olmak amacıyla İstanbul Boğazı girişini kaybeden gemilere, Boğaza giriş yollarını göstermek ve sis gibi, tipi gibi göz gözü görmeyen anlarda Boğaz giriş yolunu buldurmak için Boğazın 14 mil haricine sabit bir fener dubası ile Anadolu ve Rumeli fenerlerinin yanına birer ( sis işaret topu) Rumeli fenerinin önüne de bir Sayren düdüğü koyulmuştu.
A-Boğaz girişindeki fener: Boğazın 14 mil haricine konan sabit fener dubası ilk yapılan tahlisiye tesisatından biridir. Bu fener ilk tesisata sarf edilen paralarla 5864 liraya bahriye tersanesinde inşa edilmiş ve belirlenen yere demirlenmiş idi. Başlangıçta yerine konulan bu dubanın fenerleri yüksek olmadığı ve fener de (kolza) yağı yakıldığı için ışığı ancak bir kaç milden fark edilebiliyor ve lâzım geldiği kadar hizmetinden istifade olunamıyordu. Daha sonra 1883 yılında bu duba tersaneye iade edilmiştir.
Daha sonra Haliç Fener’deki kızakların birinde tamir edilen bir duba belirlenen yere konulmuştur. Bu dubanın direkleri üçer metre yükseltilmiş, kolza yağı yerine daha güçlü parlak ve keskin bir yağ kullanmak suretiyle fenerlerin 14,15 milden görülmesi sağlanmıştır.
Daha sonra bu duba da ihtiyaca kâfi gelmemiş ve 1904 tarihinde (Provans Fransız inşaiye tezgâhlarında)yaptırılan ve teçhizat ile beraber takriben (200) bin franga mal olan fener dubası evvelki dubanın yerine konmuştur.
Son defa yaptırılan bu duba mürettebatın rahatça vazife yapabilmelerinin yanında, direklerinde iri, büyük top şeklinde inşa edilen kafeslerde karpit yakılmakta ve pek muntazam gümüş mercekler sayesinde ışığı 15 milden net olarak görülmekte idi.
Bu ışık sabit beyaz bir ışıktan ibaretti. Boğaz girişinden (14) mil kadar açıkta bulunmakta ve derununda bir sayren (Sis düdüğü) ile bir kampanayı da ihtiva etmekte ve bu sayren ve kampana sisli ve puslu havalarda Sayren beş dakikada iki defa çalardı. Fener işaret gemisindeki mürettebat, ilk önceleri 20 günde, Sonra bir ayda bir değişen iki posta halinde ifayı vazife ederlerdi. Postalar birer kaptanın nezareti ve idaresi altında birer muavin kaptanla birer fener lostromosu, birer güverte lostromosu ve 9 tayfadan ibaretti.
Bu postalar her ay kumanyaları ve ihtiyat kumanyaları ile gemiyi birbirlerinden teslim alırlar ve Karadeniz’in bazen aylar süren o şiddetli, o korkunç fırtınaları arasında bin bir azap ve ölüm tehlikeleri içinde, gemilere selâmet yolunu gösterirlerdi.
İlk zamanları İngiliz kaptanlarının idaresi altında bulunan fener gemisi bilahare Türk kaptanlarının nezaretine teslim edilmiş ve son defa yerini ziyalı şamandıraya terk edinciyle kadar Türk denizcilerinin kumandası altında kalmıştır.
Bütün deniz haritalarında mevkii tespit edilmiş olan ve bütün dünya denizcilerince bilinen bu fener gemisi her sene Boğazlardan geçen 10 milyon küsur tonilâto hacmindeki muhtelif milletlere mensup gemilere yol gösterirlerdi. Ve onlara birçok zamanlar selâmet yolunu işaret etmekte idi. Gemi mürettebatı yaptıkları vazifenin insanî büyüklüğünü takdir etmekten mütevellit bir fedakârlıkla hizmet ifa etmekte idiler. Işık gemisi 3 tonluk bir şemsiye demirine, 255 kulâç uzunluğunda 20 tonluk bir zincir ile bağlı bulunmakta idi.
Karadeniz’in pek meşhur olan fırtınaları, bu kadar muhkem bir surette denizin karına raptedilmiş olan gemiyi bir kaç kereler yerinden koparmış ve mürettebat saatlerce ölümün azgın dalgalar ile karşı karşıya kalmışlardı.
Fener gemisinin, fedakâr gemicileri birçok fırtınalarda sınırsız eziyetler çektikten maada 4 defa da korkunç ölümle kucak kucağa geldiler. Fener gemisi büyük fırtınalar esnasında dört defa zincirlerini koparmış ve mürettebat, iki defasında bin müşkülâtla ihtiyat demirini atarak canlarını ve gemiyi kurtarmışlardır.
Üçüncü defasında ihtiyat demir atılamamış ve makinasız tekne dalgaların elinde bir oyuncak gibi yuvarlanmağa başlamış ve tesadüfen Şile önündeki kumluklara düşerek karaya gitmiştir.
1929 senesinde müthiş fırtınalarla son defa zincirini koparan gemi dalgalar arasında beş altı saat yuvarlandıktan sonra alacalı roket merkezi civarında yedek demirini atmağa muvaffak olmuş ve bu suretle kurtulabilmiştir.
Bu büyük fırtınalar gemi içindeki mürettebata sonsuz ıstıraplar verdikten maada tahlisiye idaresine bir sürü büyük masraflar kapısı açıyordu.
Gemi, zincirini her kopardığı zaman binlerce lira ile mal olarak, tamir ediliyor ve tekrar yerine ikame olunuyordu. Dolayısı ile hem içindekilerin selâmetini temin etmek ve hem de müesseseyi daha asrî vesaitle teçhiz eylemek için fener gemisi yerine daima ziya neşreder sesli bir şamandıra ikamesi daha muvafık görüldü.
1930 senesinde İsveçin Aga fabrikasına sipariş edilen ışıklı şamandıra 1931 senesinde gelmiş ve Eylül 931 tarihinde fener gemisi kaldırılarak yerine işbu ışıklı şamandıra konulmuştur.
Bu gün boğazın 14 mil ilerisinde fener işaret gemisinin bulunduğu yerde ikame edilen ışıklı şamandıra deniz sathından 9 metre yükseklikte, asetilenli fener ile mücehhezdir. Bu fener her üç saniyede bir beyaz şimşek göstermektedir. Bundan başka kendi kendine hareket eder bir kampana sayesinde her bir dakikada 4 defa çan sedası da vermektedir. Fenerin ışığı 10 milden muntazaman görünmekte ve çan sedası da 2 milden açıktan işitilmektedir. Bu ışıklı şamandıra da günümüzde kullanılmamaktadır.
B - Boğaz önündeki top: Kazalara mani olmak için yapılan tesisattan biri de işaret toplarıdır. Bidayette bu işaret topları, biri Anadolu fenerinin ve biri de Rumeli fenerinin yanına mevzu olmak üzere iki tane ve pek küçük çapta idiler.
Bu küçücük toplar sisli ve puslu havalarda bazı fasılalarla atılırdı. Böyle havalarda evvelâ Anadolu fenerindeki top atılır, (20) dakika sonra Rumeli fenerindeki top atılır ve müteakiben beher beş dakika fasıla ile karşılıklı iki top endahtına devam ederdi. Fakat bu toplar pek küçük olduğu için sesleri o civarlarda bulunan koylara aksederek dağılmakta ve methal haricinden iyice İşitilememekte idi.
Binaenaleyh bu topları değiştirmek icabetti. Ve toplar yedi buçukluk büyük mantelli toplarla tebdil edildi ve Anadolu fenerinin yanındaki topun mevkii tebdil edilerek Yomburnuna nakledildi.
Bu suretle topların sedaları methalden 10- 15 mil mesafeye kadar gitmeğe başladı. Fakat bu defada başka müşkülât baş gösterdi. Her iki sahilden atılan topların sedası birbirine karıştığı için, sesler, methali işaret etmekle beraber sahillerin birbirinden tefrikini imkânsız bir hale koyuyordu. Binaenaleyh Rumeli fenerindeki top kaldırılarak Yomburnu roket merkezinin denize nazır bir tepesine yerleştirilen Anadolu’daki topun yanına getirildi.
O zamandan beri buraya kâgir bir bina yapılmış ve cephanelik ittihaz edilen metin yapılı mahzenler inşa edilmiş ve harbi müteakip tahrip edilen bu bina ve mahzenler yeniden ve daha mükemmel bir tarzda tamir edilmiştir. ( İşaret topları ) sisli ve puslu havalarda beş dakikada bir endaht edilmektedir.
Hartuçlar 800 gram barutla imlâ edilmekte ve sedası 10 - 15milden işitilmektedir. İşaret topları, tahlisiye idaresine pek pahalıya mal olmakta ise de bunun sayren düdükleri ile tebdili muvaiık görülmemektedir. Çünkü top yerine vazolunacak sayrenin, Rumeli fenerindeki sayren ile sedaları karışacak ve evvelce her iki sahile mevzu topların gösterdiği araz husule gelecektir.
Topların kampanalarla tebdili de muvafık görülmemiş ve bunları gemi kampanalar ile karışacağı ve Boğazdaki balıkçılığa zarar vereceği düşünülerek, masarifine rağmen topların kullanılması tercih edilmiştir.
C - Rumeli fenerindeki sayren: Rumeli fenerine mevzu olan top, yukarıda izah edilen sebebe binaen, kaldırıldıktan sonra yerine bir sayren vazedilmiştir. Bu sayren Rumeli feneri önüne konmuştur. Sayren düdüğünün muayyen fasılalarla çıkan sesi, gayet kuvvetli makineleri, haiz olduğu hususî tertibatı sayesinde Boğaz methalinden 10 - 15 milden işitilmektedir. Bu düdük çok sert ve muhriş bir seda çıkarmaktadır. Bu seda, dakikada bir defa 6 saniye imtidat eder.
Bu sayren 1911 senesinde (Tritî Havz)Delâleti ile sipariş edilmiş ve 3000 İngiliz lirasına mal olmuştur.
Harbi umumiden sonra esaslı bir tamir daha görmüştür. Sayren, sisli, puslu ve tipili havalarda, evvelce verilen talimat dairesinde harekete getirilir ve sayrenin sesi duyulmağa başladığı zaman Anadolu cihetindeki top da endahta başlar.
Top gürültüsü ile sayren ıslığı birbirine benzemediği cihetle gemiciler Boğaz methalini kolayca bulurlar ve Boğaz sahillerinden açık bulunurlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: