‘Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur’ diye başlayan Katibim şarkısını 7’den 70’e herkes bilir. Genç bir kadının yakışıklı bir katip için söylendiğine inanılan şarkı aslında pek de öyle değildir.

Denizciliğimizle ilgili ilginç hikayeler ararken, daha önce pek de duyulmamış hikayelere de rastlıyorsunuz. Katibim şarkısının hikayesi de zannediyorum bunlardan biri. Şarkıyla ilgili bir çok yanlış yayınla da karşılaşınca, bu yazıyı paylaşmak hem zaruri hem de keyifli oldu.

KATIP

‘Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur’

1970 yıllarında, İstanbul Radyosu’nun açılış müziği “Katibim” türküsünün bir bölümüdür. Bu türkü için, ‘yakışıklı bir katip hakkında genç bir kızın ağzından söylenmiştir’ diye bir hikaye anlatılır. Türkünün ilk kıtasını hatırlayalım;
Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur
Katibimin setresi uzun eteği çamur
Katip uykudan uyanmış, gözleri mahmur
Katip benim ben katibin el ne karışır,
Katibime setre de pantol ne güzel yaraşır….

Övme değil alay etme

Bu türküde yakışıklı bir katibi övmekten ziyade alaya almak vardır. Üstelik genç bir kadının kızın ağzından söylenmiş olmaktan ziyade bir İstanbul külhanisinin sözlerine yakışmaktadır. Türkü, Kırım Harbi içinde(5 Ekim 1853 – 30 Mar 1856), Abdülmecid devrinde çıkmıştır. İkinci Mahmut Avrupalı kıyafetini ordu mensubuna giydirmiş, fakat sivil memurları bu hususta serbest bırakmıştı. Abdülmecid, Kırım Harbi başlayınca bu mecburiyeti İstanbul için en küçük bir katibe varıncaya kadar sivil memurlara da tatbik etti. Memuriyetten başka geçim kaynağı olmayan fukara ve orta halli ailelerin çocukları late, cübbe, şalvar yerine setre ve pantolon giydiler.

ILKER_MSE1

Mutaassıplar da bunu dillerine dolayıp, ”Gavur taklitçiliği” dediler ve pantolonla sokağa çıkmayı iç donu ile çıkılmış gibi saydılar. Hele genç ve eli yüzü düzgün katipler büsbütün dile düşürüldü.

Selimiye Kışlası müttefik hastanesi olmuştu

Kırım Harbi’nde müttefiklerimiz olan İngilizler, Fransızlar ve Sardunyalıların orduları İstanbul’dan geçmişti. Üsküdar civarında Selimiye Kışlası da bu gayrimüslim Avrupalı müttefiklerimizin emrine hastane olarak verilmişti.

ILKER_MSE3

ILKER_MSE2

İskoçyalılar’a ‘donsuz asker’ denildi

İstanbul’dan geçen İngiliz ordusunda bir de İskoç alayı vardı. Meşhur gaydaları ve pantolon yerine kısa etekleri ile İskoçyalılar İstanbulluların pek tuhafına gitmişti. Ve garip kıyafetli yabancılara ”Donsuz asker” lakabı takıldı. İskoç alayı şarka hareket ederken, bir İskoçyalı bestekar bu alay için özel bir marş bestelemişti. Bu marşın bestesi, bizim “Katibim “türküsünün bestesidir.. İşte, bir İstanbul külhanisi, Avrupalıların Selimiye Kışlası’na yerleşmesine ”Üsküdar’a gider iken…” diye genç katipler hakkında yukarıdaki türküyü yazmış, ona beste olarak da donsuz askerlerin marşını almıştı. Sonraları çalgılı küçük konsol saatleri çıktı. Bu saatler “Türkiye’ye evvela İskoçya’dan geldi. Fabrika bu güzel marşı da saatin nağmeleri arasına yerleştirmişti.” Katibim türkülü saat” diye İstanbul halkından bu saatleri almayan kalmamıştı. Hakikaten kıvrak, oynak, şirin nağmelerdi.

ILKER_MSE4

“Katibim” melodili, Alman Kienzle marka, Osmanlıca kadranlı çalışır durumda alarmlı masa saati. Melodi mekanizması saatin altındaki ahşap kapağın altındadır. Alarm ayarı saatin arkasından yapılmaktadır.

KAYNAK:
Reşat Ekrem Koçu
“Tarihimizdeki Garip Vakalar” sayfa 148