Hindistan, Terk Edilen Denizcilik Vakalarında Dünyanın Zirvesinde
EurAsian Times’ın 2 Şubat 2025 tarihli haberine göre, küresel ticaretin belkemiğini oluşturan denizcilerin terk edilme vakaları rekor seviyelere ulaştı. Özellikle Hindistan’dan gelen denizciler, bu üzücü istatistikte en üst sıralarda yer alarak uluslararası kamuoyunun dikkatini çekiyor. Emekli Tümamiral Sanjay Roye AVSM VSM (Hint Donanması) tarafından kaleme alınan ve EurAsian Times’ta yayımlanan makaleye göre, dünya ticaretinin yüzde 80’ini deniz taşımacılığı karşılarken, bu büyük endüstrinin insan kaynakları cephesinde ciddi ihmaller yaşanıyor.
Terk Edilme Kavramının Tanımı ve Genişleyen Sorun
Bir denizci, çalıştığı gemi tarafından maaşsız ve desteksiz bırakıldığı, ayrıca repatriasyon (ülkesine geri dönüş) imkânından mahrum kaldığı durumda “terk edilmiş” sayılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), bu durumu resmî olarak en az iki ay boyunca maaş alamama, gemi sahibinin denizciyle iletişimi kesmesi ya da temel ihtiyaçların karşılanmaması olarak tanımlıyor. Gelinen noktada, uluslararası düzenlemelere rağmen gemi sahiplerinin bu sorumluluktan kaçabildiği ve özellikle gelişmekte olan ülkelerden gelen mürettebatın bu durumdan en fazla etkilendiği belirtiliyor.
2022’de ILO verilerine göre 103 resmi terk edilme vakası yaşandı ve bu vakalar 1.000’den fazla denizciyi etkiledi. 2023’te ise rakam daha da arttı. Haberde yer alan bilgilere göre, 2024 istatistikleri endişe verici düzeyde. Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) verilerine göre, 2024 yılında 3.133 denizci terk edildi ve bu rakam, 2023’teki 1.676 vakaya kıyasla yüzde 87’lik bir artışa işaret ediyor. Üstelik bunlar sadece rapor edilebilen vakalar; gerçekte sayının daha yüksek olması kuvvetle muhtemel.
Hindistan’ın Üzücü Liderliği
Habere göre, Hindistan bu vakalarda başı çekiyor. 2024 verilerinde 899 Hintli denizcinin terk edilmesi, toplam vakaların yaklaşık yüzde 29’una denk geliyor. Times of India’nın da aktardığı bu istatistik, Hindistan’ı “en çok terk edilen denizcilerin ülkesi” konumuna taşımış durumda. Gelişmekte olan ülkelerden Filipinler, Endonezya ve Bangladeş de bu tabloya benzer bir olumsuzluk içinde. Örneğin Filipinler, denizcilik sektörünün başlıca insan kaynağı sağlayıcısı olarak bilinse de, aynı şekilde denizcilerinin terk edilme ve mağduriyet yaşama riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Ucuz Bayrakların (FoC) Sorumluluğu
Haberde, denizcilik sektöründeki “ucuz bayrak” (Flags of Convenience, FoC) uygulamasının altı çiziliyor. Gemilerin Panama, Liberya ya da Marshall Adaları gibi denetimi zayıf ülkelerin bayrağını taşıması, gemi sahiplerinin sorumluluktan kaçmasına imkân tanıyor. Resmî rakamlara göre küresel filonun yüzde 70’ten fazlası, ITF verilerine göre 2024’te terk edilen gemilerin yüzde 81’i FoC ülkelerin bayrağı altında faaliyet gösteriyor. Bu sistem, denizcilerin iş güvenliği, çalışma koşulları ve maaş ödemeleri konusunda yasal zemini zayıflatıyor.
Gemi sahipleri, zorlu ekonomik koşullarda giderlerini azaltmak adına personeli maaşsız bırakabiliyor; zira yasal ve mali yaptırımları görece daha az riskli görüyorlar. Böylece gemideki mürettebat, sözleşmelerdeki muğlaklıklar veya manning (personel temini) acentelerinin yüksek komisyonları nedeniyle mağduriyet yaşıyor. Üstelik seferde olan bir geminin mürettebatı, karaya çıkamadıkları için yasal haklarını savunmada da büyük zorluk çekiyor.
Denizcilerin Yaşadığı İnsanlık Dramı
Terk edilen denizciler, genellikle aylık kazançlarıyla ailelerini geçindiren emekçiler. Bu kişilerin gemiyle irtibatı kesildiğinde maaş ödemeleri de duruyor ve bu durum ailelerini ekonomik bir bunalıma sürüklüyor. Söz konusu denizciler çoğu zaman yabancı bir limanda yiyecek, su ve tıbbi destekten yoksun kalıyor. Bu krizin insan psikolojisine etkisi de çok ağır oluyor. Habere göre, Seafarers’ Rights International (SRI) tarafından yapılan bir araştırma, terk edilen denizcilerin yüzde 25’inin travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtileri gösterdiğini ortaya koyuyor.
Ayrıca bu kişiler, sık sık “hukuki belirsizlik” içinde hapsoluyor. Geminin sahibi ya da bayrak devleti arasında yaşanan anlaşmazlıklar, aylarca hatta bazen yıllarca sürebiliyor. Bu süreçte denizciler, vize sorunları, pasaport sıkıntıları veya yasal prosedürler nedeniyle gemiden ayrılamıyor, evlerine dönemiyor. Gemide kalanların ise fiziksel ve psikolojik olarak zor şartlarda ayakta kalmaları bekleniyor.
Zayıf Düzenlemeler ve Sistemik Yetersizlikler
Bu dramatik tablonun arkasında, denizcilik sektöründeki düzenlemelerin zayıf kalması yatıyor. 2006 tarihli Deniz İşçileri Sözleşmesi (MLC), işçi haklarını korumak için önem taşısa da uygulamada pek çok ülkede yetersiz kalıyor. Bazı ülkeler, ekonomik çıkarlar veya diplomatik ilişkiler nedeniyle kuralları görmezden gelebiliyor. FoC ülkeleri, deniz işçilerinin haklarını denetlemek ve korumak konusunda yeterince istekli değil. Sonuç olarak gemi sahipleri, aracı kurumlar ve bayrak devletleri arasında sorumluluk sıklıkla paylaşılamıyor, denizciler ise ortada kalıyor.
Daha Güçlü Bir Sistem İçin Reform Önerileri
Haberde, bu krize çözüm getirilebilmesi için kapsamlı önlemler öneriliyor. Başta uluslararası kuruluşlar (IMO ve ILO) olmak üzere, denizcilik sektörünün tüm paydaşlarının birlikte hareket etmesi gerektiği vurgulanıyor. FoC ülkelerin sıkı denetime tabi tutulması, liman devletlerinin abandon (terk edilme) vakalarına acil müdahale etmesi ve gemi sahiplerinin ödemeleri garanti altına almak için “welfare fund” (refah fonu) oluşturması gibi öneriler öne çıkıyor. Ayrıca sendikaların ve ITF gibi uluslararası işçi örgütlerinin daha fazla yetki ve kaynakla donatılması da önemli bir adım olarak görülüyor.
Gelişmekte olan ülkelerden denizci temin eden hükümetlerin, denizcilerin hakları konusunda bilgilendirme yapması, danışma merkezleri kurması ve terk edilme vakalarına karşın repatriasyon (geri dönüş) desteği sağlaması da büyük önem taşıyor. Böylelikle denizciler, yalnızca aracılık hizmetlerine bel bağlamadan kendilerini yasal olarak güvence altına alabilecek.
Sorun göz ardı edilemeyecek düzeyde
Özetle, küresel ticaretin kahramanları olarak nitelendirilen denizcilerin terk edilme vakaları, insan hakları sorunu ve ekonomik sömürü boyutuyla göz ardı edilemeyecek düzeyde. EurAsian Times’tan alınan habere göre, Hindistan bu alanda en yüksek sayıda mağdur denizcinin bulunduğu ülke konumunda. Yine de bu, yalnızca Hindistan’a özgü bir mesele değil; Filipinler, Endonezya, Bangladeş gibi pek çok ülke benzer sıkıntıları paylaşıyor.
Terk edilen denizcilerin hikâyeleri, deniz taşımacılığının ekonomik getirilerinin ardında büyük bir insani dram saklı olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, hem uluslararası örgütlerin hem de ulusal hükümetlerin iş birliğini zorunlu kılıyor. Sektördeki hukuki boşlukların giderilmesi, uygulamanın sıkılaştırılması ve “ucuz bayrak” prensibine ilişkin daha katı düzenlemelerin hayata geçirilmesi şart. Aksi halde bu üzücü istatistikler artmaya devam edecek, binlerce aile ekonomik ve psikolojik zorluklarla baş başa kalacak. Son tahlilde, denizcilerin haklarının korunması, küresel ticaretin sürdürülebilirliği ve etik boyutu açısından vazgeçilmez bir öneme sahip.
Yorumlar
Kalan Karakter: