Dünya genelinde gemi sahiplerinin, denizcilere karşı sorumluluklarını yerine getirmediği ve gemileri terk ettiği vakalar giderek artıyor. Associated Press’in (AP) 1 Şubat 2025 tarihli haberine göre, Birleşmiş Milletler’in işgücü ve denizcilik alanında faaliyet gösteren kuruluşları, terk edilen gemilerin sayısında son yıllarda büyük bir yükseliş olduğunu vurguluyor. Bu durum binlerce denizcinin, maaş almadan ve evlerine dönme olanağı bulamadan okyanus ortasında veya limanlarda mahsur kalmasına yol açıyor.
AP analizine göre, 2024 yılında dünya çapında gemi terk edilme vakaları iki kat artış gösterdi. Yaklaşık 230 gemide mahsur kalan 3.000’den fazla denizci bu sorunla yüzleşti. Resmî veriler, 2023’teki kötü tabloyu geride bırakan 2024 rakamlarının, raporlamalardaki gecikmeler nedeniyle ilerleyen dönemde daha da yükselebileceğini işaret ediyor. Uluslararası kılavuzlara göre, bir gemi sahibi en az iki ay boyunca maaş ödemediyse, temel ihtiyaçları sağlamadıysa veya mürettebatla iletişimi kestiyse, o gemiyi resmen “terk etmiş” sayılıyor.
Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) müfettişi Helen Meldrum, bu konuda çarpıcı bir gerçeğe dikkat çekiyor. Ona göre mürettebat, hak ettiği ücretleri alabilmek için kimi zaman gemiden ayrılmayı reddederek çetin koşullara katlanmak zorunda kalıyor. Meldrum, “Denizciler, maaşlarını alabilmek adına gemide kalmaya mecbur hissediyor. Bazen tek kozları bu. Ancak bu durum onları sömürüye ve ciddi mağduriyetlere açık hâle getiriyor,” diyor.
Terk edilen gemilerin büyük bir kısmının küçük ölçekli nakliye şirketlerine ait olduğu belirtiliyor. Ekonomik zorluklar, eskiyen gemiler ve kârlı rotalar yerine daha az getirisi olan hatlarda çalışma zorunluluğu, bu şirketleri mali açıdan daha kırılgan kılıyor. 2024 yılı verilerine bakıldığında, terk edilmiş gemi vakalarının en sık görüldüğü ülkeler arasında Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan başı çekiyor. Özellikle kullanım ömrünü doldurmaya yakın, bakımsız ve paslanmış gemilerde çalışan denizciler için risk daha da yüksek.
Denizcilerin anlattıkları, sorunun boyutunu ortaya koyuyor. Bazı vakalarda su ve yiyecek stokları kritik seviyeye indiğinden mürettebat temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Örneğin, Suudi Arabistan’ın Cidde limanında terk edilen Al-Maha adlı kargo gemisinde yaşananlar, bu trajedinin somut bir örneği. AP’nin geçen yıl konuyla ilgili yaptığı haberde, gemide haftalarca elektrik ve temiz su bulunmadığı, çalışanların sağlıksız koşullarda yaşamaya zorlandığı vurgulanmıştı. Bu gemide uzun süre mahsur kalan denizci Abdul Nasser Saleh, Associated Press’e verdiği demeçte yaşadığı çaresizliği anlatmış, maaşlarını alamadıkları gibi karaya çıkmalarına dahi izin verilmediğini belirtmişti.
Benzer bir tablo bugün Yemen açıklarında Sister 12 isimli bir kargo gemisinde görülüyor. Friends Shipping adlı şirkete ait olan bu gemide, mürettebat bir yılı aşkın süredir maaş alamadan yaşam mücadelesi veriyor. ITF müfettişi Meldrum, Sister 12’deki insanlık dışı şartların, şirketin aynı yolu defalarca tekrarlayan bir sistematiğe dayandığını öne sürüyor. Ona göre Friends Shipping, denizcilerin geçmiş tecrübelerden habersiz olmasını fırsat bilerek yeni işçilerle sürekli aynı döngüyü yaratıyor. Önce gemide çalışmaya başlayan denizciler, maaş alamadıklarını fark edince yine “parayı almak için gemide kalma” çıkmazına sürükleniyorlar. Bu durum, gemi sahiplerine en az maliyetle taşıma faaliyetini sürdürme imkânı tanırken, denizcileri çaresizliğe itiyor.
Sister 12’de çalıştığını belirten Suriyeli denizci Abdul Razzaq Abdul Khaliq, Associated Press’e gönderdiği mesajlarda geminin içler acısı hâlini tarif ediyor. Gemide böcek istilasının yanı sıra, banyo yapmak için bile sadece deniz suyundan yararlanabildiklerini dile getiriyor. Paylaştığı fotoğraflar ve videolar, paslanmış bir güvertede birkaç çürük sebze ve meyveden başka yiyecek bulunmadığını gösteriyor. Khaliq, “Gemide ne yemek var, ne su, ne de yaşanacak bir ortam,” diyerek yaşadığı koşulların vahametini gözler önüne seriyor.
Friends Shipping ise AP’nin konuyla ilgili sorularına net bir yanıt vermiş değil. Şirketin Türkiye’deki ve Dubai’deki ofislerine gönderilen mesajlara kısıtlı cevaplar alındığı, bu cevapların da gemide gıda ve temel malzemelerin sağlandığı yönünde basmakalıp ifadeler içerdiği bildiriliyor. Yetkililer, mürettebatın en kısa sürede tahliye edileceğini iddia etse de somut bir çözüm veya net bir takvim sunmuyor.
Bu tür vakaların önlenmesi için uluslararası sözleşmeler bulunmasına rağmen, denetim mekanizmaları yetersiz kalıyor. Bayrak devleti uygulaması gereği, geminin kayıtlı olduğu ülkenin mürettebatın haklarını koruması ve asgari sigorta şartlarını denetlemesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler gözetimindeki Denizcilik Çalışma Sözleşmesi, gemi çalışanlarının birkaç aylık maaşının sigorta kapsamı altında tutulmasını öngörüyor. Ancak AP’nin araştırmalarına göre, Panama, Palau ve Tanzanya gibi bayrak devleti hizmeti veren ülkeler, terk edilmiş gemiler konusunda harekete geçmekte oldukça yavaş veya isteksiz davranıyor.
Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) ise çalışanların haklarını savunmak için son yıllarda daha fazla çaba gösteriyor. Geçtiğimiz yıl, ITF müfettişleri çeşitli davalarda toplamda 10 milyon doların üzerinde maaşın mürettebata ödenmesini sağladıklarını, hâlâ ödenmemiş benzer tutarda maaş alacakları için de hukuki mücadele verdiklerini bildiriyor. Örgüt, denizcilerin seslerini daha kolay duyurabilmesi ve haklarının güvence altına alınabilmesi için çalışanları birleşik hareket etmeye çağırıyor.
Ne var ki, artan yakıt ve operasyon masrafları, bazı gemi sahiplerinin yükümlülüklerini yerine getirmek yerine şirketi “terk etme” yoluna gitmesine yol açıyor. Bu eğilim, gemi personelinin de iş bulma umuduyla riskli şartları kabullenmesi veya çareyi deniz ortasında beklemede bulmasıyla daha da büyüyor. Sonuçta, terk edilmiş gemiler meselesi, sadece şirketler ve denetleyici kurumların değil, aynı zamanda küresel ticaretin de sorumluluğunda olan büyük bir insan hakları krizine dönüşüyor.
Bu kriz, denizcilerin çalışma standartlarını, yaşam koşullarını ve en önemlisi can güvenliklerini tehdit ediyor. Her ne kadar uluslararası yasal çerçeveler belirlenmiş olsa da denizdeki gerçek yaşam koşullarını değiştirmek için yaptırım mekanizmalarının güçlendirilmesi ve daha sıkı denetimler yapılması şart. Aksi takdirde, maaşlarını alamadan açık denizde bırakılan ya da paslı limanlarda rehin kalan denizcilerin dramı sürmeye devam edecek.
Yetkililer, hak savunucuları ve uluslararası kamuoyu, denizcilerin haklarını öne çıkaran bu insanlık dramına dur demek için daha etkili önlemler alınması gerektiğinde hemfikir. AP’nin ortaya koyduğu veriler ve sesini duyurmaya çalışan mürettebatın çarpıcı tanıklıkları, sorunun sadece istatistiki bir veri değil, çok boyutlu bir insani kriz olduğunu gözler önüne seriyor. Bu nedenle, “gemileri terk etme” uygulamasına karşı hızlı, kararlı ve denizcinin lehine çözümlerin hayata geçirilmesi elzem görünüyor.
(Kaynak: Associated Press, 1 Şubat 2025)
Yorumlar
Kalan Karakter: