Bakanlık Kocaeli'de Kritik Denizcilik Hizmetini Özelleştiriyor
T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Kocaeli-1 Bölgesel Hizmet Sahası'nda verilecek kılavuzluk hizmetlerinin 20 yıl süreyle işletme hakkını özel sektöre devretmek için ihale sürecini başlattı. Bu kapsamda yayımlanan ihale ilanı, sektörde büyük ilgi uyandırdı.
İhalenin Kapsamı ve Detayları
İhale, 11 Şubat 2025 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Hakkında Yönetmelik Ek-1'de belirtilen Kocaeli-1 Bölgesel Hizmet Sahası sınırları içerisinde verilecek kılavuzluk hizmetini kapsıyor. Hizmet, deniz trafiği güvenliği açısından kritik öneme sahip.
İhale, 618 sayılı Kanunun ek 1'inci maddesinde belirtilen %40 artırmaya esas pay oranı üzerinden 4046 sayılı Kanun hükümleri kapsamında pazarlık usulü ile yapılacak ve açık artırma suretiyle sonuçlandırılacak.
Finansal Büyüklük
İhaleye katılmak isteyen adaylar için belirlenen geçici teminat bedeli 17 milyon 814 bin TL olarak açıklandı. Bu rakam, ihalenin büyüklüğünü ve sektörel önemini gözler önüne seriyor.
İhale dokümanının satış bedeli ise 50 bin TL olarak belirlendi ve bu tutar iade edilmeyecek. Dokümanlara ilişkin ödeme, Halk Bankası Ankara Kurumsal Şube'deki Bakanlık hesabına yapılacak.
Başvuru Süreci ve Kritik Tarihler
İhaleye katılmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler ile ortak girişim grupları (OGG), öncelikle ihale şartnamesini ve ekleri satın almak zorunda. Dokümalar, Ankara'daki Denizcilik Genel Müdürlüğü'nden (Hakkı Turayliç Caddesi No:5 Çankaya/ANKARA C Blok) elden teslim alınacak.
Önemli tarihler:
Son başvuru tarihi: 1 Temmuz 2025, saat 15:00
Evrak açılması: 3 Temmuz 2025, saat 10:00
Başvurular sadece elden teslim kabul edilecek, posta yoluyla başvuru alınmayacak.
Yabancı Sermayeye Özel Düzenleme
İhale ilanında dikkat çeken bir husus, yatırım fonlarının katılım şartları. Yatırım fonları ihaleye sadece OGG bünyesinde başvurabilecek, ancak OGG'nin tamamı yatırım fonlarından oluşamayacak. Bu düzenleme, yabancı sermayenin kontrollü katılımını sağlamayı amaçlıyor.
Teknolojik Gereklilikler
İhale süreci tamamen dijitalleştirilmiş. Doküman alınırken Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) adresi bildirilmesi zorunlu. Şartnameye ilişkin tüm sorular sadece bu adres üzerinden alınacak.
Hukuki Statü
İhale, 8 Eylül 1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na tabi değil. İlan metninde açıkça belirtildiği üzere, Bakanlık ihaleyi yapıp yapmamakta serbest. Bu durum, ihalenin özel hukuk statüsünde yapıldığını gösteriyor.
Sektörün Beklentileri
Kocaeli'nin Türkiye'nin en önemli sanayi ve liman kentlerinden biri olması, bu ihalenin sektör açısından stratejik önemini artırıyor. 20 yıllık işletme hakkının devredileceği bu ihale, bölgedeki deniz trafiği yönetiminde önemli değişikliklere yol açabilir.
İhaleye ilişkin ayrıntılı bilgiler ve yeterlik kriterleri ihale şartnamesinde yer alıyor. Sektör temsilcileri, sürecin şeffaf ve adil bir şekilde yürütülmesini bekliyor.
Hukuki Tartışmalar ve Yargı Süreci
Bu ihale sürecinin arkasında, denizcilik sektöründe büyük tartışmalara yol açan hukuki gelişmeler bulunuyor. 618 sayılı Limanlar Kanunu'na 2024 yılında eklenen Ek Madde 1 ve Ek Madde 2 ile kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinin özelleştirilebilmesinin yolu açılmış durumda.
Ancak bu düzenlemeler aleyhine Anayasa Mahkemesi'nde devam eden bir dava bulunuyor. Eğer Anayasa Mahkemesi iptal kararı verirse, yönetmeliğin temeli ortadan kalkacak, ihaleler de yapılamayacak veya iptal olacak.
Ayrıca, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından daha önce kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri yönetmeliklerinin yürütmesinin durdurulması kararları verilmiş bulunuyor. Bu durum, sektörde mevzuat belirsizliği yaratıyor.
SEKTÖRDEKİ TARTIŞMALAR
Ya devlet yıllardır fazla ücret aldı, ya da şimdi birilerinden fedakarlık bekliyor
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın açtığı Kocaeli-1 kılavuzluk hizmeti ihalesi, sadece hukuki değil, matematiksel açıdan da tartışmalara yol açtı. Sektör temsilcileri, aynı tarifeler üzerinden kamu payı yarıştırmanın mantık hatasına dikkat çekiyor.
Çözülemeyen Denklem: Aynı Tarife, Farklı Kamu Payı
İhalenin temelindeki paradoks şu: Devlet yıllardır kılavuzluk hizmetleri için belirli tarifeler uyguluyor. Şimdi aynı tarifeler üzerinden %40'tan başlayarak kamu payı yarıştırması yapılacak.
Bu durum iki ihtimali gündeme getiriyor:
Senaryo 1: Eğer mevcut tarifeler, %40 ve üzeri kamu payı ödemeye imkan verecek kadar yüksekse, devlet yıllardır armatörlerden gereksiz yere fazla ücret almış demektir.
Senaryo 2: Eğer tarifeler verilen hizmete göre makul seviyedeyse, %40 ve üzeri (Ki artırmanın nerede biteceği belli değil; en son Samsun Limanı kılavuzluk özelleştirmesinde kamu payı %58 e çıktı ve kazananın bu payı nasıl verebileceği tartışma konusu) kamu payı veren işletmeci bu parayı nereden çıkaracak?
Bir denizcilik ekonomisti durumu şöyle özetliyor: "Bu bir sıfır toplamlı oyun. Pasta aynı, sadece dilimlerin dağılımı değişiyor. Devletin payı artarsa, ya hizmet kalitesi düşecek ya da işletmeci zarar edecek. Üçüncü bir kaynak yok."
Gizli Maliyet: Emniyet
Asıl endişenin "görünmeyen maliyetler" olduğu belirtiliyor: "Kamu payı artışı nereden karşılanacak? Kılavuz kaptan sayısı azaltılarak mı? Teknolojik yatırımlar ertelenerek mi? Eğitimlerden kısarak mı? Bunların hepsi emniyet demek."
Tarife Belirleme Sisteminin Sorgulanması
İhale, aynı zamanda devletin tarife belirleme sistemini de sorgulatıyor. Eğer tarifeler bu kadar yüksek kar marjına izin veriyorsa, neden bugüne kadar düşürülmedi? Yoksa tarifeler gerçekten de sadece hizmet maliyetini mi karşılıyor?
Sektörden bir uzman, "Devlet ya yıllardır hatalı tarife uyguladı ya da şimdi birileri zarar edecek. İkisinin ortası yok" diyor.
Rakamlarla Çelişki
Mevcut sistemde kılavuzluk hizmeti gelirleri yaklaşık olarak şöyle dağılıyor:
İşletme giderleri (personel, yakıt, bakım): %60-70
Teknolojik yatırım ve yenileme: %15-20
Kar marjı: %10-15
Bu dağılımda %40 kamu payı nasıl çıkacak? Sektör bu sorunun cevabını arıyor.
Hukuki Süreç ve Belirsizlikler
Limanlar Kanunu'nın ilgili maddeleri kanunu Anayasa Mahkemesi'nde, yönetmelik ise Danıştay'da dava konusu. Mahkemeler "Bu tarifelerle bu sistem sürdürülebilir mi?" sorusuna da cevap arayacak.
"Feda Edilen Ne Olacak?"
Siistemin temel sorusunu şöyle formüle ediliyor: "Aynı tarifede yarıştırılan kamu payı neye bedel olarak ödenecek? Birisi bu fazla parayı bir yerden kısmak zorunda. O 'bir yer' neresi olacak?"
Dünya Uygulamaları
Gelişmiş ülkelerde kılavuzluk tarifeleri, "maliyet + makul kar" esasına göre belirleniyor. Kamu payı yarıştırması yapılmıyor çünkü bu hizmet ticari değil, emniyet hizmeti olarak görülüyor.
Armatörlerin Tepkisi
İhale sürecini yakından takip eden armatörler de endişeli. "Eğer devlet bu kadar kamu payı alabilecek bir tarife belirlemiş ve yıllardır uyguluyorsa, bize haksızlık yapmış. Değilse, şimdi kılavuzluk hizmetinin kalitesi düşecek ve biz risk altında kalacağız" argümanları cevap bekliyor.
Kılavuz Kaptanların Hesabı
Sahada çalışan kılavuz kaptanlar basit bir hesap yapıyor: "Diyelim ki işletmeci %60 kamu payı verdi. Geriye %40 kalıyor. Bundan yakıt, maaş, sigorta, bakım, eğitim çıkarınca ne kalır? İşletmeci ya bizden kısacak ya da emniyetten."
Sistemin Matematiksel İmkansızlığı
Mali analistler, mevcut tarifelerde %40'ın üzerinde kamu payı vermenin "matematiksel imkansızlık" olduğunu belirtiyor. Bir analist, "Ya tarifeler çok yüksek ya da birilerinin cebinden çıkacak. Ekonominin temel kuralı: Yoktan var olmaz" diyor.
Çözüm Önerileri
- Tarife Revizyonu: Önce gerçek maliyetler belirlenmeli, tarifeler buna göre yeniden düzenlenmeli.
- Sabit Kamu Payı: Kamu payı yarıştırması yerine, makul ve sabit bir oran belirlenmeli.
- Performans Bazlı Model: Emniyet performansına göre prim sistemi uygulanmalı.
- Şeffaf Maliyet Analizi: Tüm maliyetler ve kar marjları şeffaf şekilde açıklanmalı.
20 Yıllık Taahhüdün Riski
İhale 20 yıl için yapılacak. Bu sürede maliyetler artacak, teknoloji değişecek, ama kamu payı taahhüdü sabit kalacak. Bu durum işletmeciyi daha da zor durumda bırakacak.
Kamu Payı "Döner Sermayeye" değil Emniyet Fonuna Aktarılmalı
Kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinden tahsil edilen kamu payının yüzde 50’si doğrudan Hazine’ye aktarılıyor; kalan yüzde 50 ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Döner Sermaye İşletmesi hesabında kalıyor. Bu dağılım, 2024’te 618 sayılı Limanlar Kanunu’na eklenen düzenleme ile resmileşti.
Sektör temsilcileri, aynı bakanlığın hem tarifeleri belirleyen ve ihaleyi yapan makam hem de gelirden pay alan taraf konumuna düşmesini “düzenleyici-gelir sahibi ikiliği” olarak niteliyor. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu’nun “kamu yararı” ilkesi uyarınca, idarenin kendi bütçesini kararlarıyla beslemesi objektiflik tartışmalarını beraberinde getiriyor.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2020/474 YD sayılı kararında kılavuzluk ve römorkörcülük yönetmeliklerinin yürütmesini durdururken benzer çıkar çatışması riskine dikkat çekildi; yüksek yargı, idarenin “hakem” ve “paydaş” rollerini aynı anda üstlenmesinin kamu hizmetinin temel prensipleriyle bağdaşmadığını vurguladı.
Uzmanlar, bu finansman modelinin tarifeleri aşağı çekme baskısını zayıflattığını, çünkü gelir artışının doğrudan bakanlık döner sermayesini büyüttüğünü belirtiyor. “kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinde öncelik gelir değil, deniz emniyeti olmalı” görüşü öne çıkıyor.
Çatışma riskini azaltmak için gelirlerin bakanlık döner sermayesi yerine bağımsız bir “Deniz Emniyeti Fonu”na aktarılması, fon harcamalarının Sayıştay denetimine tabi kılınması ve fonun yalnızca emniyet yatırımlarında kullanılması öneriliyor. Bu adımın, hem tarifelerde şeffaflık sağlayacağı hem de idarenin aldığı düzenleyici kararların tarafsızlığını güçlendireceği ifade ediliyor.
Kamu Yararı İlkesi Nerede?
Hukukçular, kamu hizmetlerinde "kamu yararı" ilkesinin öncelikli olduğunu hatırlatıyor. Emniyet hizmetinde kamu yararı, maksimum gelir elde etmek değil, maksimum emniyeti sağlamaktır.
Son Tahlil: Sürdürülemez Sistem
Sektörün ortak görüşü net: Mevcut tarifelerle yüksek kamu payı vermek, ancak hizmet kalitesinden veya çalışan haklarından fedakarlıkla mümkün. Her iki seçenek de deniz emniyetini tehlikeye atıyor.
Bakanlık henüz bu eleştirilere yanıt vermedi. Ancak 1 Temmuz'a kadar sürecin yeniden değerlendirilmesi için çağrılar artıyor. Çünkü denizcilik sektörü biliyor ki, matematiği tutmayan bir sistemin sonu, er ya da geç felaketle biter.
Yorumlar
Kalan Karakter: