Afrikada her doğan gün bir sonrakine açlık ve yoksullukla koşar..Orada insanın gereksinimleri ile birlikte zaman da yoktur..Gerçekte olmadığı gibi.. Bu ölüm gezegeninde varoluşun doğaya yansıyan resmini dünyaya niçin geldiğini soran çocukların gözbebeğind

Afrikada her doğan gün bir sonrakine açlık ve yoksullukla koşar..Orada insanın gereksinimleri ile birlikte zaman da yoktur..Gerçekte olmadığı gibi..
 
Bu ölüm gezegeninde varoluşun doğaya yansıyan resmini dünyaya niçin geldiğini soran çocukların gözbebeğinde görürsünüz...Onlar kendilerine sunulan açlığın kaderleri olduğuna boyun eğmişlerdir.İnsanı insan yapan düşünebilme yetisi onlara çok uzaktır. Sadece yiyecek bir şey bulmanın dürtüsü ile yaşarlar..
Afrikada zaman insanın içinden kayıp geçtiği renkli bir macera değil insanın doğarken ölüme çivilendiği bir sondur..Ne doğan güneşin, ne parlayan ayın, ne ışıldayan yıldızların bir anlamı vardır..Herşey onlara varoluşun aynı anda yitişi gibi görünür..Yaşamın diyalektiği teğet bile geçmez oradan..
 
Neden, niçin, nasıl soruları sorulmaz Afrikada..Çünkü yanıtı yoktur bu soruların..Bu soruların yanıtı insani ıskalayan sistemler çöplüğünde kaybolur gider..
 
Unicefin rakamlarından aldığım bilgiler 1945 yılından bu yana 194 savaş olduğunu ve bunların %94 ünün ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKELERİNDE olduğunu söylemekte.Ölüm oyunu alıştıkları bir şey olmuş..Niye acaba? Ve de ölüm oyuncaklarını kim niçin tedarik etmekte? Başka bir yazıda söyleşiriz bu konuyu..
 
Bu savaşlardan etkilenen insan sayısı 1.8 Milyar..Yani aşağı yukarı 25 tane Türkiye nüfusu..
 
Yine bu savaşlarda ölen insan sayısı 110 Milyon, yaralananların sayısı ise 330 milyon, şu anda savaşın içinde yaşayan insan sayısı 50 milyon, son 10 yılda savaşlarda ölenlerin sayısı ise 5 milyon, sakat kalanların sayısı ise 6 milyon..
 
Ölen çocuk sayısı 2 milyon..
 
Rakamlar bile insanlığın bu suçunu anlatan ifade şekli olmaktan nefret ediyorlar sanki...
 
Bu savaşlardan çevre de nasibini almış ve bunu hemen insana ölüm hediyesi olarak havale etmiş;
savaşların etkilediği tarım alanlarının yol açtığı bulaşıcı hastalıklardan ölenlerin sayısı ise 150 milyon..
Açlıktan ölen en çocuk sayısı ise 1997 yılında 6 milyon..
 
Savaşlar..İflas eden dünya düzeni..İnanılmaz silahlanma cinneti...Uluslararası sermayenin bitmek bilmeyen kar hırsı..Bölüşümde adaletsizlik..Güneyin hızla artan yoksulluğu..Enerji kaynaklarının yarattığı gözyaşları..Tüm bunların yol açtığı açlık, sefalet ve ölümler..
 
Peki çözüm ne? Ben ne toplum bilimciyim ne de siyasetçi..Ama çözümün Afrikada ki insanlarla en önemli ortak paydanın insan olma gerçeğini kabul eden düşünce ve onun yarattığı bilinçde yattığına inanıyorum..Sanırım sorunun yanıtıda burada; insan olmak..
Olmak sürecinde ise çözümü evrensel anlamda zorlamak gerekir diye düşünüyorum...
 
Peki evrensellik nedir?
 
Nacizane sağdan soldan okuduklarımın karışımı bir tanımla açıklamaya çalışayım evrenselliği; evrensellik yaşamı şefkatle kucaklayan yolda diğerlerini anlayabilmek üzerine kurulu, temel hak ve özgürlükler bağlamında var olmanın ve birlikte gelişmenin doğruluk, özgürlük, adalet, sevgi ve barış içinde gerçekleşmesidir..
 
Biliyorum bu düşüncelere ütopik hayali düşünceler olarak bakanlarınız olacaktır..Bence olan kötüyü sorgulamak olmayan iyiye şüpheli bakmakdan daha akılcıdır.
 
Nasıl insanın kendi özüne yaptığı yolculuk ona insan değerini bilmesini sağlayan düşünsel evrimi yaşatırsa, evrensellik kavramını varoluş gerçeğine dönüştürmekde Afrikada ki ve dünyamızın her köşesinde ki ölüm mahkumlarını yaşatır...
Sevgiler herkese
Murat Güler