Yeni Yılda Çalışanları Kaos Bekliyor

Tekel işçileri, itfaiye işçileri, demiryolu işçileri işsiz kalma korkusu yaşarken, yeni yılda sendikalar da yetkisiz kalma kabusuyla karşı karşıya kalacak.

Şubat ayında yapılan bir kanun değişikliğiyle yeni yıldan itibaren çalışanların toplu sözleşme hakkı elinden alınacak.

Şimdiden 1-2 aylık bir hak mahrumiyetinden bahsedilirken, ortada kanunun aksi yönde düzeltilmesine dair bir işaret olmaması endişeleri artırıyor.

Yapılan düzenlemeyle sendikalı işçi ve çalışan işçi sayısı istatistikleri Çalışma Bakanlığı yerine 1 Ocak 2010'dan itibaren Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından açıklanacak. Böylece iki kurumun elindeki bilgiler arasında uçurum oluşacak.

Düzenlemenin getireceği sorunları konunun uzmanları ve sendika yetkilileri ntvmsnbc'ye yorumladı.

TEZEL: İstatistikler gerçeği yansıtmıyordu

Sosyal Güvenlik Müşavirleri Derneği Başkanı Ali Tezel konuyla ilgili şunları söyledi: "Bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmesi  için 2822 sayılı toplu iş sözleşmesi ve grev lokavt kanununa göre öncelikle iki barajı aşması gerekiyor. Birinci baraj bulunduğu iş kolunda mevcut Türkiye’deki toplam işçi sayısının en az yüzde 10’nunu örgütlemiş olması; ikincisi de toplu iş sözleşmesi yapacağı işyerindeki en az yüzde 50 işçiyi örgütlemiş olması. Fakat ülkemizde bir sendikanın yüzde 50’yi veya yüzde 10’u aşıp aşmadığı her yıl Çalışma Bakanlığı tarafından Ocak ve Temmuz ayında yayınlanan işçi ve sendikalı işçi sayılarını bildiren istatistiklerle belirleniyordu. Bu istatistikler Çalışma Bakanlığı tarafından işverenlerin yolladığı 'İşçi işe giriş' ve 'İşçi işten çıkış' bildirimlerine göre yapılıyordu ama hiçbir zaman gerçeği yansıtmıyordu. Mesela bu sayılara göre ülkemizde 5 milyon küsür işçi vardır ve bu işçilerin 3.5 milyon kadarı yani yüzde 60-65’i kadarı sendikalı görünüyor.

Yetkili sendika bulamayacağız

2009 yılı ortalarına doğru yapılan yasa değişikliğiyle Çalışma Bakanlığı’nın işe giriş-çıkış belgeleri yerine SGK’nın işe giriş-çıkış belgelerinin dikkate alınacağı ifade edildi. Yasa değişikliğinden sonra Ağustos ayından itibaren işverenler işe giriş-çıkış belgelerini Çalışma Bakanlığı'na değil SGK'ya yollamaya başladı. İşin enteresan yanı, SGK kayıtlarına göre ülkemizde 15 milyon işçi var ve bunların sendikalı olanı da yüzde 6 civarında. İşte bunlar gerçek rakamlar. Bu sebeple 2010 yılı Ocak ayında Çalışma Bakanlığı yalan yanlış istatistikler yayınlamayacak. Sonuçta SGK kayıtlarına göre, sendikalara yetki verilip verilmeyeceği belirlenecek. SGK’ya göre 15 milyon işçi var ama bu rakamın yüzde 10'u kadar kişiye sahip 1.5 milyon üyesi olan bir sendika yok. Bu sebeple 1 Ocak’tan itibaren hiçbir sendika yüzde 10 barajını aşamayacağı için ülkemizde yetkili sendika bulamayacağız. Bunun sonucuda 2010 Ocak ayı bu yasa değişikliğini tartışarak geçireceğiz. Burada değişikliği ilgilendiren üç taraf var: Birisi Çalışma Bakanlığı, birisi işçi sendikaları, diğeri de işveren sendikaları.

Sendikalar niye tepkisizler?
Geçen hafta Çalışma Bakanı'nın kendisiyle bizzat görüştüm. O da diyor ki, “Ocak ve Şubat ayı bu tartışmalarla geçilir, yıl sonuna kadar bu yasayı çıkarma ihtimalimiz yok. Çünkü 27 Aralık'a bütçe görüşmeleri devam ediyor. Meclis tatile girecek ve kanunun bu maddesini değiştirmek mümkün değil. Bu durumda Ocak ayında hiçbir sendikaya yetki vermemiz mümkün olmayacak. Hiçbir sendikaya yetki verilmediği için hiçbir sendika toplu sözleşme yapamayacak. Zaten bu noktada sendikaların tepkisizliğini anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü sendikalar Ocak ayından itibaren yetkisiz kalacaklar ama bunu hiç dile getirmek istemiyorlar.

Herkes kendi hesabını yapınca...
Herkes kendi tarafından bakıyor olaya. İşveren ve işçi sendikaları ve Çalışma Bakanlığı'nın görüşlerine dönersek... Artık istatistiklerin açık olması ve gerçek rakamların kullanılacak olması işçi sendikalarının işine geliyor ama işveren sendikalarının işine gelmiyor. Çalışma Bakanlığı sendikaların iç işleyişini  gündeme getirmek istiyor. İşçi sendikaları iç işleyişin şefaf olmasını istemiyor ama bunu da işveren sendikaları istiyor. Öte yandan işveren sendikaları kıdem tazminatının kaldırılmasını da istiyorlar. Bunu da tartışma konusu yapmak istiyorlar. Tabii ki, bakanlık sendikaları kendi avucunun içinde tutmak amacıyla bir değişiklik istediği için hiçbir metin üzerinde uzlaşma olmadı şimdiye kadar. Özetle 1 Ocak'tan itibaren sendikalar toplu sözleşme yetkisini kaybedecekler ve işlevsiz olacaklar. Bu durum bizi en çok ILO’da sıkıntıya düşürecek. Kara listeye girebiliriz.




Sendikalar demokrat mı?
Geçen yıl tüm sendikalar Antalya ve Muğla’da toplantı yaptılar ve bir metin çıkardılar. Fakat bu metin ne şeffalığı içeriyordu, ne de açıklığı. Bu metin Meclis'e gönderilmedi; Çalışma Bakanlığı’nda kaldı. Çalışma Bakanlığı daha sonra bu metni beğenmedi, bakan da değişti. Ömer Dinçer geldi kendisi yeni bir metin hazırlattı. Daha Başbakanlık'a gönderilmiş bir tasarı metni yok. Ortada daha tartışacak bir metin yok. Sendikalar üzerinde uzlaştıkları metnin Meclis'e gönderilmesini istiyorlar; o metin ise ülkemizde sendikacılığı öldürüyor. Bu metne göre yüzde 10 barajı kalkıyor ve her sendika yetki için Çalışma Bakanlığı'na başvurabilecek ama DİSK, Türk-İş, Hak-iş başka sendika kurulmaması için metne şöyle bir hüküm ekletmişler: “Bir sendikanın yetki alabilmesi için bir konfederasyona bağlı olması gerekir. Bu konfederasyonda en az 80 bin üyenin olması gerekir”. Bu cümle şu demek; “Yeni bir konfederasyon istemiyoruz, yeni bir sendika istemiyoruz, bizim sendikacılığımızın tekeli devam etsin” anlamına geliyor. Bu da aslında sendikaların ne kadar demokratik olduğunu ortaya koyuyor.

USLU: Ortaya kaos çıkacak

Ali Tezel sendikaları bu sözlerle eleştirirken, Hak-İş Başkanı Salim Uslu şunları kaydetti: "Düzenlemeye göre sendikaların yetki kriterleri için Çalışma Bakanlığı’nın değil, SGK'nın istatistikleri göz önüne alınacak. 17 Ocak’ta yayınlanacak istatistiklerde SGK’nın kayıtları dikkate alınacak. Ancak Çalışma Bakanlığı ile SGK verileri arasında uyumsuzluk var. Çalışma Bakanlığı’na göre işçi sayısı 5 milyon, SGK verilerene göre ise 8.5-9 milyon. Eğer farklı yasa değişikilği olmazsa sendikalar barajın altında kalacaklar ve toplu sözleşme hakkını kullanamayacaklar. Ortaya bir kaos durumu çıkacak. Toplu sözleşme hakkını kullanamayan sendikalar elbette rahatsızlıklarını dile getirecekler.

Bizim daha önce Meclis'e intikal etmiş, 8 Ocak 2008'de yürürlüğe giren ortak metinmiz var; Meclis'te bekliyor. Bu tasarı yasalaşmadan SGK kayıtlarının dikkate alınması doğru değil. Çalışma Bakanlığı yeni bir tasarı hazırlıyor fakat bakana inmiş değil. Dolayısıyla bizim yeni bir tasarı hazırlamamız söz konusu değil. Bursa mutabakatı dediğimiz ortak metnimiz var ve Meclis'te 58. sırada bekliyor. Bu yasa bir an önce çıkartılacak ve Türkiye’deki çalışma koşulları AB koşullarına uyum sağlayacak. Ne yazıkki bu değişiklik sendika kanunuyla paralel yürütülmedi. Bu yasanın Meclis'te durmasını hükümet istedi. Çalışma Bakanlığı 'yeni bir çalışma başlatacağım' dedi. Ama ne Çalışma Bakanlığı başlattığı çalışmayı sona erdiriyor, ne de Meclis'teki yasayı öne çekip yasalaştırıyor. Önümüzdeki ay Resmi Gazete'de SGK kayıtlarına göre nasıl bir istatistik yayınlanacak, ortaya ne çıkacak hiçbirimiz bilmiyoruz. Birçok sendika sanıyorum Türk-İş’e bağlı 5-6 sendika, DİSK’e bağlı birkaç sendika ve Hak-İş’e bağlı bir sendika barajın altında kalacak gibi bir rivayet dolaşıyor ortalıkta ama bunalrın hangi iş kolları olduğunu tahmin etmek zor."


DİSK: Elmayla armut karışmış olacak

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün de şunları söyledi: "Türkiye'deki sendika yasası 1980 askeri darbesi zamanında çıkarıldı ve dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde anti-demokratiktir.Bu yüzden Türkiye uluslararası alanlardan dışlanmıştır. ILO Türkiye'yi uyarmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de her yıl bu yasanın daha demokratikleşeceğnin sözünü vermektedir. Fakat ilgili yasa henüz çıkarılamadı. Fakat yapılan bir başka düzenlemeyle sendikaları zora sokacak bir uygulamayla karşı karşıya kalacağız. Zaten yüzde 4'e, yüzde 5'e inen sendikalaşma oranını daha da aşağıya çekecek, sıfıra yaklaştıracak. Hükümetin bu konuya bir düzenleme getireceğini düşünüyoruz.

SGK'nın iş kolu standartları ile Çalışma Bakanlığı'nın iş kolu standartları birbirinden farklı durumda. Dolayısıyla büyük bir kaos ve karmaşa yaratacağı için de sendikalar bir zarara uğrayacaklar. Bir sendikanın toplu sözlüşme yapabilmesi için anti-demokratik yasalarda var olan biçimiyle önce o iş kolunun yüzde 10’luk üyeye sahip olması lazım daha sonra o işyerinin 50’lik bir üyeye sahip olması lazım. Çifte baraj var burada. Bu barajı belirleyen iş kolu sayısı Çalışma Bakanlığı'nca saptanıyordu. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde bu sayı SGK'nın verileriyle belirlenecek. Ama SGK’nın iş kolu kapsamıyla Çalışma Bakanlığı'nın iş kolu kapsamı birbirinden farklıdır. Yani elmayla armut karışmış olacak. Bu da, şu andaki duruma göre sendikaların yetki almasının aleyhinde bir durumdur. Ama lehinde de olsa fark etmezdi; çünkü bu standartların düzeltilmesi lazım. Her şey karma karışık hale gelecek ve toplu sözleşme yapmak zorlaşacak. Değişiklik sendikaların altyapılarıyla ve Çalışma Bakanlığı'ndaki verilerle uymuyor. Bir an önce ILO standartlarnnda demokratik sendika kanunu çıkartılması gerekiyor."

Editör: TE Bilişim