Montrö'de Savaş ve Yakın Savaş Tehdidi (1) 

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından uğraksız (durmaksızın) gemi geçişleri ile Türk Boğazları ve Karadeniz’in güvenliğini ve hukuki statüsünü düzenlemektedir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, dağılan SSCB ve Yugoslavya, Romanya, Bulgaristan, Türkiye, Yunanistan, Fransa, İngiltere ve Japonya arasında 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanmış ve 9 Kasım 1936’da yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, Lozan Barış Andlaşması’nı imzalamış herhangi bir devletin katılımına açık tutulmuş olup bu haktan yararlanan İtalya, 2 Mayıs 1938’de Sözleşmeye katılmıştır. Japonya ise 8 Eylül 1951’de Sözleşmeyi imzalayan devlet sıfatından doğabilecek tüm hak ve menfaatlerinden vazgeçmiştir.

Başlangıç yürürlük süresi 20 yıl olarak belirlenmiş olan Sözleşme; 9 Kasım 1956’dan itibaren herhangi bir âkit devletin fesih iradesine açık tutulmuştur (madde 28). Ayrıca 9 Kasım 1936’dan itibaren beşer yıllık periyotlarla, âkit devletlerden her birinin Sözleşmenin bir veya birden fazla hükmünün değiştirilmesini teklif etme hakları vardır (madde 29). Bugüne kadar bu hak kullanılmamıştır. Sözleşmenin feshinin talep edilmesi durumunda; bu hakkı kullanmak isteyen devletin fesih beyanını, depoziter devlet olan Fransız Hükümeti’ne vermesinden sonra Sözleşmenin 2 yıl içerisinde sona erdirilmesi mümkündür.

Toplam 29 madde, 4 Lahika ve 1 Protokolden oluşan Sözleşmede Boğazlardan geçiş ve seyrüsefer (ulaşım) serbestîsi; ticaret gemileri (madde 2-7), savaş gemileri (madde 8-22) ve uçaklar (madde 23) ayrımı yapılarak düzenlenmiştir.

Ali Kurumahmut, Milli Savunma Üniversitesinde verdiği “Türk Boğazları Konferansı” esnasında. 

Ali Kurumahmut during the “Turkish Straits Conference” at the National Defense University.

Ayrıca; barış zamanı, Türkiye’nin tarafsız olduğu savaş zamanı, Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı ve Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidine maruz görmesi durumları da ayrı ayrı göz önünde bulundurularak, geçiş ve ulaşım düzenlemesi yapılmıştır.

Sözleşmenin 4’üncü maddesine göre, savaş zamanında Türkiye savaşan değilse, ticaret gemileri, bayrakları ve yükleri ne olursa olsun, barış zamanı için öngörülen koşullar (madde 2-3) çerçevesinde Boğazlardan geçiş ve seyrüsefer özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu durumda da kılavuzluk ve römorkörcülük isteğe bağlı kalmaktadır.

Savaş zamanında Türkiye savaşansa, Türkiye ile savaş durumunda olan bir devlete ait ticaret gemileri Boğazlardan geçemezler. Tarafsız devletlere ait ticaret gemileri, Türkiye ile harp halinde olan devlete (düşmanına) hiçbir biçimde yardım etmemek koşuluyla, Boğazlardan geçiş ve ulaşım özgürlüğünden yararlanabilirler.

Gerek düşmana hiçbir biçimde yardım etmemek koşulu, gerekse Türkiye’nin savaşan bir devlet olarak savaş hukukundan (Jus in bello) kaynaklanan hakları; Türkiye’ye, geçiş yapan gemilerin taşıdıkları yükleri kontrol etme, dolayısıyla harp kaçağı olan malları zapt ve müsadere etme hakkını ayrıca vermektedir. Bu durumda gemilerin Boğazlara gündüz girmeleri ve geçişlerini her seferinde Türk makamlarınca gösterilecek yoldan yapmaları gerekir (madde 5).

Türkiye’nin kendisini yakın savaş tehlikesi tehdidi ile karşı karşıya sayması durumunda da ticaret gemileri, barış zamanı için öngörülen düzen uyarınca Boğazlardan geçebileceklerdir. Ancak gemilerin Boğazlara gündüz girmeleri ve geçişlerini her seferinde Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapmaları gerekir. Kılavuzluk bu durumda zorunlu kılınabilecek, ancak ücrete bağlı olmayacaktır (madde 6).

Savaş zamanında Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri, barış zamanı için öngörülen koşullar (madde 10-18) çerçevesinde, Boğazlardan geçiş ve ulaşım özgürlüğünden yararlanacaklardır (madde 19 fıkra 1). Bununla beraber savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi yasaklanmıştır (madde 19 fıkra 2). Ancak, Karadeniz’e kıyısı olsun veya olmasın, savaşan bir devlete ait olup da savaşın başlangıcında üs ve limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, üs ve limanlarına dönmek üzere Boğazlardan geçiş yapmak hakkına sahiptirler (madde 19 fıkra 4). Bu gemilerin geçişleri süresince, deniz harp hukukunun savaşan devletlere tanıdığı zapt ve müsadere hakkı ile muayene hakkını icra etmeleri veya diğer herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları yasaklanmıştır (madde 19 fıkra 5).

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Boğazların savaşan devletlerin savaş gemilerine kapalı olması kuralına iki istisna getirmiştir. Bunlar; Milletler Cemiyeti Misakı’ndan doğan hak ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi amacıyla savaşan devletlerin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi (madde 25) ile Türkiye’yi bağlayan bir karşılıklı yardım andlaşmasına taraf olan savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesidir (madde 19 fıkra 2).

Savaş zamanında Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir. Diğer bir ifade ile Türkiye’nin muharip olduğu bir savaş durumunda, yabancı devletlere ait savaş gemilerinin Boğazlardan geçip geçmeyeceğine karar vermek Türk Hükümeti’nin takdirine bırakılmıştır. Türkiye’nin savaşan olması durumunda, Sözleşmenin savaş gemilerinin barış zamanında Boğazlardan geçişini düzenleyen hükümleri yanında, savaş gemileri için Karadeniz ile ilgili getirmiş olduğu düzen de uygulanmayacaktır (madde 20).

II. Dünya Savaşı’nda, Türkiye’nin Almanya’ya savaş ilan ettiği 23 Şubat 1945’ten savaşın sona erdiği tarihe kadar, Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı için öngörülen rejimi düzenleyen 20’nci madde hükmü uygulanmıştır. Savaş süresince Türkiye, Montrö Sözleşmesi’ni sadakatle korumak suretiyle silahlı çarpışmaları bu bölgeden uzak tutabilmiş ve savaşanlara, sonuna kadar Boğazlara sahip olmanın değerini hissettirmiştir (3).

Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayarsa, Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı için öngörülen düzen uygulanır (madde 21 fıkra 1). Sözleşmenin Türkiye’ye tanıdığı bu yetkinin Türkiye tarafından uygulanmasına başlanmadan önce, mevcut üs ve limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemilerinin üs ve limanlarına dönmesine müsaade edilecektir. Bununla birlikte, Türkiye, davranışlarıyla kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidine maruz bırakan devletin savaş gemilerini bu haktan yararlandırmayabilecektir (madde 21 fıkra 2). Diğer bir ifade ile Türkiye, söz ve eylemleriyle kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi ile karşı karşıya bırakan devletlerin, daha önce üs ve limanlarından ayrılarak Boğazlardan geçmiş (4) olan savaş gemilerinin üs ve limanlarına dönmek amacıyla Boğazlardan tekrar geçmesine izin vermeme yetkisini haizdir. Bu durum Türkiye’nin takdirine bırakılmıştır.

Türk Hükümeti kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayar ve buna dayanarak Sözleşmeden kaynaklanan yetkilerini kullanırsa, âkit devletler ile Milletler Cemiyeti Genel Sekreterliği’ne bu konuyla ilgili bilgi verecektir. Milletler Cemiyeti Konseyi, üçte iki çoğunlukla Türkiye’nin almış olduğu önlemlerin haklı olmadığına karar verir ve Sözleşmenin âkit taraflarının çoğunluğu da aynı görüşte olursa, Türk Hükümeti almış olduğu önlemleri kaldırmakla yükümlü tutulmuştur (madde 21 fıkra 3, 4).

Sözleşmenin 21’ inci maddesi Cemiyet organlarını görevlendirmiş olmakla birlikte, Milletler Cemiyeti Genel Kurulu 18 Nisan 1946 tarihinde yaptığı son toplantısında Cemiyetin feshedilmesi kararını almış, böylece Cemiyet feshedilerek ortadan kalkmıştır. Onun yerine fakat ondan ayrı olarak BM (Birleşmiş Milletler) kurulmuştur. Bugünkü uluslararası ilişkiler bakımından Milletler Cemiyeti’nin hemen hemen hiçbir pratik değeri kalmamıştır (5) . BM, Milletler Cemiyeti’nden bağımsız ve yeni bir uluslararası organizasyon olarak ortaya çıkmıştır. BM, Milletler Cemiyeti’nin devamı olmayıp, aralarında fonksiyonel bir bağlantı da yoktur.

Bununla beraber, BM, Milletler Cemiyeti’nin mal varlığını, arşivlerini, binalarını ve siyasi olmayan teknik fonksiyonlarını, iki örgüt arasında yapılan düzenlemelerle devralmıştır. Milletler Cemiyeti’ne ifa etmek üzere çeşitli andlaşma ve düzenlemelerle verilen siyasi fonksiyonların, bu bağlamda Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 21’inci maddesinin ilgili hükümlerinin, BM tarafından otomatik olarak değil, ancak talep halinde, Genel Kurul veya ilgili organın bu yönde bir karar almasından sonra üstlenilebileceğinin mümkün olacağı genellikle kabul edilmektedir (6).

Kısaca özetlemek gerekirse, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 21’inci maddesinin 3 ve 4’üncü paragraflarının bugün için pratik bir uygulama alanının olmadığını söyleyebiliriz. Fakat bu durum, Türkiye’nin bu konuda sınırsız bir takdir hakkına sahip olduğu anlamına gelmez. Takdir hakkının kullanılış biçimi, normal uluslararası usuller uyarınca diğer âkit devletler tarafından tartışılabilir(7).


1 Bu çalışma, Ali Kurumahmut’un “Montrö Sözleşmesi Türk Boğazları ve Karadeniz (TÜDAV Yayınları No: 26)” ve “Deniz Hukuku ve Türkiye’nin Yakın Deniz Havzası Konferans Notları (T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, 7 Kasım 2017)” isimli kitapları referans alınarak hazırlanmıştır.

2 Sözleşme’nin barış zamanı için öngördüğü rejimin uygulanması, II. Dünya Savaşı’nın başladığı 1 Eylül 1939 tarihine kadar sürmüştür. Savaşın başlangıcından Türkiye’nin Almanya’ya savaş ilan ettiği 23 Şubat 1945 tarihine kadar, Türkiye’nin tarafsız olduğu savaş zamanı için öngörülen rejimi düzenleyen 4 ve 19’uncu madde hükümleri uygulanmıştır. Savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesinin yasak olması nedeniyle, Bulgaristan’ın 13 Temmuz 1941’de İtalya’dan aldığı 3 muhribin Karadeniz’e geçmesine Türkiye tarafından izin verilmemiştir. (Cumhuriyet Gazetesi, 21 Eylül 1944). 23 Şubat 1945’ten savaşın sona erdiği tarihe kadar Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı için öngörülen rejimi düzenleyen 5 ve 20’nci madde hükümleri uygulanmış, bundan sonra barış zamanı rejimine tekrar geçilmiştir.

3 Fahri S. Korutürk, “Sunuş”, Seha L. Meray-Osman Olcay, Montreux Boğazlar Konferansı-Tutanaklar Belgeler, Ankara 1976, s. VII. 3 Fahri S. Korutürk, “Sunuş”, Seha L. Meray-Osman Olcay, Montreux Boğazlar Konferansı-Tutanaklar Belgeler, Ankara 1976, s. VII. (Cumhuriyet Gazetesi, 21 Eylül 1944). 23 Şubat 1945’ten savaşın sona erdiği tarihe kadar Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı için öngörülen rejimi düzenleyen 5 ve 20’nci madde hükümleri uygulanmış, bundan sonra barış zamanı rejimine tekrar geçilmiştir.

4 Bu geçiş Karadeniz’e müteveccih olarak güney-kuzey istikametinde olabileceği gibi, Karadeniz’den güneye de olabilir.

5 Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk-Temel Belgeler Örnek Kararlar, İstanbul 1998, s. 68.(Cumhuriyet Gazetesi, 21 Eylül 1944). 23 Şubat 1945’ten savaşın sona erdiği tarihe kadar Türkiye’nin muharip olduğu savaş zamanı için öngörülen rejimi düzenleyen 5 ve 20’nci madde hükümleri uygulanmış, bundan sonra barış zamanı rejimine tekrar geçilmiştir.

6 Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk-Temel Belgeler Örnek Kararlar, İstanbul 1998, s. 69.

7 Sevin Toluner, Milletlerarası Hukuk Dersleri, İstanbul 1996, s. 177-178.