Bir ülkenin toplumsal sorunlarını öncelik sırasına göre yaz deseler ilk sıraya hiç düşünmeden EĞİTİM i yazardım. Çünkü eğitim hayata karşı alacağınız her tavırda ya da iddialı bir anlatımla vereceğiniz her türlü kavgada gereksinim duyduğunuz donanımın ta

Bir ülkenin toplumsal sorunlarını öncelik sırasına göre yaz deseler ilk sıraya hiç düşünmeden EĞİTİM i yazardım. Çünkü eğitim hayata karşı alacağınız her tavırda ya da iddialı bir anlatımla vereceğiniz her türlü kavgada gereksinim duyduğunuz donanımın ta kendisidir. Eğitime bağlı donanımınız yoksa hayat denilen mecrada gecireceginiz yolculuk  cok zor olacak demektir. Yaşamda  var olan fırsatların peşinden ancak eğitimin verdiği imkanlar sayesinde gidebilirsiniz. Bir şeyin peşinden gidecek olanaginiz yoksa o şeye erisme şansınız da doğal olarak yoktur. Egitim hayallerimizin ana kucağı, düşlerimizin yeşerdiği topraktır. Yasamda ki en guclu itici guctur. Eğitimsiz bir çocuk nihayetinde kendisini ana kucağının sıcaklığında değil sokakların ürpertici ayazında, verimli toprakların yurdunda değil gurbet ellerin çorak köşelerinde bulacaktır.

Ülkemizin eğitimde  fırsat eşitliği  bırakın gelişmekte olan ülkeleri geri kalmış ülkelerin bile çoğundan kötü durumdadır. Bir yanda yılda 50-60 bin TL ana okuluna giden çocukların yıllık okul ücreti diğer tarafta okul sonrası mendil satan çocuklar. Bir yanda  beş yıldızlı otellerin yemek menüleri ile beslenen çocuklarımız öte yanda yari aç okula giden bebelerimiz. Bir yanda ilk öğretimde yabancı dil eğitimi olanağına kavuşan şanslı çocuklarımız diğer yanda Türkçe dersine  girecek öğretmeni olmayan okullar. Yine yüzme havuzlarından , tiyatro sahnelerine,  basketbol sahasından, tenis kortlarına kadar imkanları olan özel okullara karşılık Milli Eğitimin Bütçesi her yıl arttırılmasına rağmen devlet okullarımızın fiziki durumunda ki yetersizlikler, bilmem kaç sınıfa tek hocanın düştüğü okullarımız , öğretmen olmayan kişiler ile geçiştirilen dersler,  kendi getirdikleri odunlar ile ısınmaya çalışan çocuklarımız, kar da lastik ayakkabılarla okuluna erişmeye çalışan evlatlarımızın göz yaşartan çabaları yani özetle imkan ve imkansızlıklar arasındaki kabul edilemez uçurumun resmidir eğitim sistemimizin 2013 yılı görüntüsü.

TUİK in (Devletin Resmi Kurumu) rakamlarına göre nüfusumuzun 18.2% yani yaklaşık 13.5 milyonu “sürekli yoksulluk sınırı altında olma riskine sahip” olan kesimdir. Ulkemizde ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri 10.774 TL dir . Ayda ortalama 900 TL gelir demektir bu. Nüfusumuzun 44.8% 35 Milyon maaş ve ücret geliri ile hayatlarını idame ettirmektedir. Toplumun en üst 20%  kesimi ise milli gelirinin 45% ini almaktadır. Devletin kendi kurumunun verdiği bu tablo da yoksul kesimin çocuklarının geleceğe giden yolda tek umudu olan eğitimin olanaklarından eşit şartlarda yararlanmasının ne kadar zor olduğunu rahatlıkla görürsünüz. Buna bir de devletin ilk öğretim okullarında yuz binlerce  öğretmen açığını eklediğinizde imkan eşitsizliği önünüze tüm çıplaklığıyla çıkar ve DERSHANELERİN tartışılmaz şekilde ozellikle terk edilmişlerin TEK UMUT IŞIĞI olduğunu anlarsınız.

Başta Doğu, Güney Doğu ve Orta Anadolu olmak üzere ülkemizin bir cok kırsal yörelerinde, köylerinde, mezralarında dershaneler sayesinde yüksek öğretim imkanlarına kavuşan on binlerce çocuğumuz var. Bırakın üniversite mezununu, bırakın lise mezununu okuma yazma bilenlerin dahi çok az olduğu ülkenin bu unutulmuş yoksul köşelerinden dershaneler sayesinde üniversite mezunlarının çıkması başlı başına bir YENİLENME/RÖNASANS hareketinin ilk isaretleridir. Cehaletin ve buna bağlı geri kalmışlığın paslanmış talihini yıkan bu çocuklarımız  yoksul yörelerimizin ülkemizin gelişmiş bölgelerine çevrilmiş aydınlık yuzudur ve daha da aydinlanmalidir.

 Firsat esitligi imkan eşitliğinden yoksun bir ortamda tum sosyal faydaciligini kaybedecektir. Bugun dershanelerimizde 1.5 Milyon öğrencimiz bulunmaktadır. Bunların yaklaşık 10%  burslu okumaktadır. Dershanelerin 1 yıllık ücreti  özel okulların 4 yillik ucretinin neredeyse sadece  15 gunluk ücretine eşittir.  Sadece yoksul degil orta halli ailelerin dahi cocuklarini özel okullarda okutma şansı bugunun Turkiyesinde yoktur.

Ortak  ayıplarımız ve de günahlarımızın başında gelen yoksulluk denilen insanoğlunun yüz kızartıcı gerçeğini ortadan kaldıracak PANZEHİR tartışmasız  EĞİTİM dir. Dershaneler basta Doğu, Güney Doğu ve Orta Anadolu da okuma imkanı bulamayan ve özellikle KIZ ÇOCUKLARIMIZIN önünü açmakta, onlari uretime dahil etmekte , bazı yörelerimizde hala var olan feodal yapının yok edilmesi bağlamında da büyük değişimlerin, yenilenme hareketlerinin ilk adımlarını atmaktadır. Dolayısı ile dershaneleri kapatmak ne günümüz şartlarında  ne de ülkemizin yakın geleceğine ilişkin olarak doğru bir karar olacaktır. Tam tersine ulkemizin sosyo ekonomik yapisina orta ve uzun vadede  olumsuz etkileri olacaktir.

Özetin özeti olarak ve son satır olarak şunu soyleyebilirim; imkan eşitliğinin olmadığı yerde bir başına fırsat eşitliğinin “sosyal” gercekligi olmaz. İşte gunumuz ulkemizde iki eşitliğin arasında köprü görevi gören  dershaneler eğitimde geleceğe yönelik toplumsal umudu imkan eşitliği sağlayarak koruyan ve  bu umudu geniş  toplumsal alana yayan eğitim kurumları olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Onları kaldırırsak milyonların umudunu da yok ederiz.

 Insanin en degerli hazinesi olan umudunu elinden alirsaniz  geriye nesi kalir ?.