RODER (Ro-Ro Gemi İşletmecileri ve Kombine Taşımacılar Derneği), 14 Şubat 2007 tarihinde RODER Genel Merkezi'nde düzenlediği bir basın toplantısı ile sektörü değerlendirdi. Toplantıda RODER hakkında genel bilgi veren ve istatistikleri değerlendiren RODER İkinci Başkanı Erol Soylu, gündemdeki konulardan bahsederek genel bir değerlendirmede bulundu.
RODER
28 Kasım 2001 tarihinde kurulan RO-DER'in vizyonunu Türkiye'de karayoluyla uluslararası eşya taşımacılığı, Ro-Ro, Ro-La hatları ve diğer tüm intermodal taşımacılık faaliyetlerini geliştirmek, farklı taşımacılık türlerinin üstünlüklerinin birlikte ve en verimli şekilde kullanılmasını sağlamak, bu sistemleri kullanan üye ve meslektaşlarının uluslararası rekabet gücünü artırmak ve önder bir meslek kurulu olmak olarak açıklayan Erol Soylu, derneğin İstanbul'daki merkezinin yanı sıra Ankara, İzmir, Mersin, Antakya, Kapıkule ve yurtdışında Avusturya, İtalya ve Rusya'daki temsilciliklerle hizmet verdiğini söyledi.
2007 yılı itibariyle 868 adet olan üyelerinin 752'sinin C2 yetki belgesine sahip uluslararası taşımacılardan oluştuğunu ve dernek üyelerinin yüzde 55'inin Avrupa'ya, yüzde 20'sinin Ortadoğu'ya ve yüzde 25'inin de Rusya, Ukrayna ve Orta Asya'ya taşımacılık yaptığını dile getiren Erol Soylu, dernek üyelerinin Kazakistan'dan İrlanda kıyılarına kadar geniş bir coğrafyada faaliyetlerini sürdürdüklerini, buna paralel olarak derneklerinin de gerek konvansiyonel karayolu gerekse kombine taşımacılık konularında üyelerine her yönden hizmet götürdüğünü kaydetti. Bu bağlamda RODER'in Türkiye'de modern taşımacılık sistemlerinin geliştirilmesine katkı sağlayan en büyük sivil girişimcilik hareketi olduğunu vurgulayan Erol Soylu şöyle devam etti: "Bu girişimcilik, bir yandan sivil toplum örgütlerinde yakından şahit olduğumuz bir meslek birlikteliğinin yanı sıra ekonomik birliktelik diye adlandırabileceğimiz yeni bir kavramın da doğmasına neden olmuştur. RODER üyelerinin bu ekonomik birlikteliği, tamamen kendilerinin ortak olduğu ticari şirketlerin doğmasına yol açmış ve bu doğrultuda gerek üyelerimiz gerekse de diğer taşımacılarımız için son derece önemli kazançlar sağlamıştır.
RODER'in sektörü değerlendirdiği basın toplantısında RODER İkinci Başkanı Erol Soylunun yanı sıra RODER Genel Müdürü Cumhur Atılgan da hazır bulundu.
RODER'in 868 üyesinden 752'sinin C2 yetki belgesine sahip uluslararası taşımacılardan oluştuğunu ve dernek üyelerinin yüzde 55'inin Avrupa'ya, yüzde 20'sinin Ortadoğu'ya ve yüzde 25'inin de Rusya, Ukrayna ve Orta Asya'ya taşımacılık yaptığını dile getiren RODER İkinci Başkanı Erol Soylu, RODER'in her bölgede var olduğunu ve her bölgedeki nakliyecileri temsil ettiğini söyledi.
Nitekim RODPA Araç Servis Pazarlama ve Ticaret A. Ş. 218 RODER üyesinin 6 milyon 400 bin YTL sermaye ile bir araya gelerek; taşımacıların, araç yatırımı ve diğer sarf malzeme yatırımlarını kurumsal bir yapı altında gerçekleştirmelerine olanak sağlayan bir kuruluş olarak ortaya çıkmıştır. 188 RODER üyesi ortağın 1 milyon 200 bin YTL sermaye ile oluşturduğu RODER Araç Muayene İstasyonları AŞ. ise araçlarımıza yurtdışına yönelik olarak yola elverişlilik muayene belgesi düzenleyen bir kuruluştur."
Ankara'da lojistik üs kurmak amacıyla beş milyon dolar ödeyerek 512 dönüm arazi aldıklarını ve 20 milyon dolarlık daha yatırım yapacaklarını belirten Erol Soylu, dernek olarak vize, eğitim, global teminat sistemi, gümrük giriş kartı, motorin satışı ve web sitesi gibi hizmetler verdiklerinin altını çizdi.
Genel değerlendirmeTaşımacılık sektörü açısından 2006 yılını değerlendiren RODER İkinci Başkanı Erol Soylu, uluslararası karayolu taşımacılığı faaliyetlerinden elde edilen döviz girdisinin yüzde 10 artarak 3 milyar 563 milyon 369 bindolar olduğunu açıkladı. Türkiye'nin dış ticaretinin de 222.174 milyar dolar olarak gerçekleştiğini belirten Soylu; geçtiğimiz yıl Türk taşımacıların Avrupa, Ortadoğu, Orta Asya ve diğer BDT ülkelerine yapmış oldukları toplam taşıma sayısının 647 bin 22 olduğunu, bunların 303 bin 563'ünün Avrupa'ya gerçekleştirildiğini söyledi. Toplam ihraç taşımalarında yüzde 2.4 düşüş yaşanırken Avrupa taşımalarının yüzde 9.2 oranında arttığını açıklayan Soylu; aynı sürede 83 bin 989 ihraç taşıma gerçekleştiren yabancı taşımacıların toplamdan yüzde 3.8 düşüşle yüzde 17.64 oranında pay aldıklarının altını çizdi.
2004 504.635 635.159 592.740
2005 534.575 697.162 653.014
2006 574.900 776.446 719.504
2007 621.725 - -
2006 yılı ithal taşımalarını da değerlendiren Erol Soylu; sözlerine şöyle devam etti: "Türk taşımacıları 2006 yılında 285 bin 878 ithal taşıma gerçekleştirerek yüzde 8.7 oranında artış kaydetmişlerdir. Yabancı taşımacıların 2006 yılındaki ithal taşımaları ise 80 bin 350 olarak gerçekleşmiş ve toplam taşımalardan aldıkları pay yüzde 21.9'a düşmüştür. Sadece batı kapılarından ülkemize yönelik yapılan ithal yüklemeler göz önüne alındığında, Türk araçları 239 bin 568 sefer düzenleyerek yüzde 10.6 artış elde ederken yabancı taşımacılar yüzde 6.1 düşüşle 64 bin 96 ithal yükleme yapmıştır.
İhracatta değer temelinde yaşanan yüzde 15.8'lik artışa karşın sefer temelinde aynı artışın yaşanmaması, taşınan eşyanın bir başka moda kaydığı izlenimini verse de durum böyle değildir. Çünkü konteyner taşımacılığında da bir düşüş yaşanmaktadır. 2005 yılında toplam 1 milyon 69 bin 446 adet 20 ve 40 ft konteyner taşıması yapılırken 2006 yılında taşınan konteyner sayısı 954 bin 808 adet olmuştur. Bununla birlikte, ihracatta değer temelinde yaşanan artışın sefer temeline yansımamasının arkasında çok önemli başka bazı nedenler de bulunmaktadır.
Öncelikle Gümrük Birliği'ne katılma kararı, Türkiye ekonomisinin 1980'I i yıllardaki li-beralizasyonundan sonra, ekonominin tamamını etkileyen en önemli gelişme olmuştur. 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren yürürlüğe giren AB-Türkiye Gümrük Birliği ile 2006 sonuna kadar geçen 11 yıl içerisinde ülkemiz 100.5 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir.
Çünkü Türkiye'nin AB ülkelerine karayolu ile yapmış olduğu ihracatta önünde önemli engeller bulunmaktadır. Gerçekleştirilen ihracatta her ne kadar malların serbest dolaşımı esas alınarak ticaret kotaları ortadan kaldırılmış ise de ihracatın gerçekleştirilmesini sağlayacak kara ulaştırması kapsam dışında tutulmuş ve taşımaların yapılması geçiş kotalarına bağlanmıştır.
Bu yönde ortaya atılan hizmetler sektörünün Gümrük Birliği kapsamı dışarısında tutulmasından dolayı taşımacılık hizmetlerinin bir kotaya tabi olması iddiası ise malların serbest dolaşımı konusu ile kesinlikle bağdaşmamaktadır. Zira. burada sözü edilen, hizmetin (taşımacılık işlevinin) AB toprakları içerisinde kalıcı olarak verilmesi değildir. Bu yönde taşımacılık hizmeti, AB toprakları dışarısında başlayıp AB topraklarında bitmekte ve bu taşımacılık faaliyeti malların serbest dolaşımını sağlayıcı bir rol üstlenmektedir.
AB üyesi ülkeler ile yapılan karayolu anlaşmaları ve protokolleri doğrultusunda tespit edilen taşımacılık kotalarının yanı sıra ikinci bir tarife dışı engel olarak vize sorunu ortaya çıkmaktadır. Vize konusu zaman zaman uluslararası sözleşme niteliğindeki Schengen kurallarına aykırı uygulamalara maruz kalmakta ve ihracatımız önemli ölçüde aksamaktadır. Almanya'nın kendi Göçmen Kanunu'nu öne sürerek, Schengen Sözleşme-si'nde belirtilen 6 ay süreli vize ile azami kalış süresini 90 günden 45 güne çekmesi, bunun en belirgin örneğidir.
YTL'nin yabancı paralar karşısında aşırı değerli olması ise ihracata yönelik sektörler üzerinde kısıtlayıcı bir başka unsur olarak önümüze çıkmaktadır. Bir hizmet sektörü olan uluslararası taşımacılık sektörü aynen ihracatta olduğu gibi kurdan yüksek oranda etkilenmektedir.
Gelirinin neredeyse tamamının yabancı para birimi üzerine temellendiren ve uluslararası alanda faaliyet gösteren kuruluşlar üzerinde girdi maliyetlerinin önemli bir bölümünün YTL temelinde gerçekleşmesi, ister istemez bir kur baskısı
oluşturmakta, bunun yanı sıra enflasyon maliyetleri de eklendiği zaman taşıma zaten son derece yüksek olan rekabet içerisinde faaliyetini sürdürmekte son derece zorlanmaktadır.
Öte yandan son yıllarda ülkemiz, doğrudan sermaye yatırımlarının dışa doğru yönlendirildiği bir ülke konumuna gelmiştir. Bir ülkede uluslararası taşımacılığın gelişmesi, her şeyden önce ihracata yönelik reel sektörün gelişmesine bağlıdır. Reel sektörün gelişmesi ise ülkenin bu yöndeki sosyal ve mali politikalarının bir eseri olmalıdır. Ülkemizde özellikle ihracata yönelik sektörlerde faaliyet gösteren iş kollarında girdi maliyetlerinde iyileştirmeler yapılmalıdır.
Yasal mevzuat konusuna gelince; Karayolu Taşıma Kanunu ile sektörde faaliyet gösteren tüm firmalar iştigal konularına göre belgelendirilmişlerdir. Bu kanunun açılımını sağlayan yönetmelik ve genelgelerde kombine taşımacılığa sadece atıfta bulunulmasını bir eksiklik olarak değerlendiriyoruz. Üç tarafı deniz ile çevrili ülkemizde eşya taşımalarının yaklaşık yüzde 95'i konvansiyonel karayolu taşımacılığı ile gerçekleştirilmektedir. Küresel ısınmaya neden olan karbondioksit gazının yüzde 28'si ulaştırma sektöründen, bunun yüzde 84'ü de karayolu taşımasından ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tüm dünyayı tehdit eden bu konuda, karayolu taşımalarının özellikle uzun mesafelerde mutlak surette kombine taşımacılık ile gerçekleştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde eşya taşımacılığının yüzde 95'ine yakın bir bölümü karayolu ile yapılırken bu taşımalara konu olan mallar, bir noktadan diğer bir noktaya hijyenik olmayan koşullar altında ulaştırılmaktadır. Oysa Avrupa'da tüm eşyaların taşınması 'kapalı kasa' diye tanımladığımız ve ürünlerin hijyenik ortamda taşınmasını sağlayan ısı kontrollü, yalıtımlı araçlarla gerçekleştirilmektedir. Türkiye'de de artık 'kamyon' anlayışının bu şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. Acilen hedeflerin konması ve karayolu taşımacılığının bir kara ulaştırması master planı dahilinde şekillendirilmesi zorunludur.
Bu master plan, ülkemizin lojistik üs olma hedefini vizyon edinmelidir. Yurtiçi taşımacılıkta ancak böylelikle yüksek katma değere erişilecek ve modern taşımacılık tesis edilebilecektir."
2006 YILI DÖVİZ GETIRIMIZIN BÖLGELERE DAĞILIMI

Yorumlar
Kalan Karakter: