Libya'dan tahliye edilerek Mısır'a getirilen Türk vatandaşlarını taşıyan Türk Hava Yollarına (THY) ait özel uçak, İskenderiye'den İstanbul'a geldi.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Dışişleri Bakanlığının talebi üzerine, Libya'daki Türk vatandaşlarının tahliyesi için bugün İskenderiye'ye gönderilen TK 3682 sefer sayılı A330 tipi özel uçak, saat 20.05'te Atatürk Havalimanı'na indi.
4 yaşındaki kızıyla Libya'nın Beyda kentinden geldiğini söyleyen Şeyma Erdoğan, Beyda kentindeki halk isyanından çok korktuklarını, zaman zaman patlama sesleri duyduklarını söyledi.
Tunus vatandaşlığından Türkiye vatandaşlığına geçen Emine Semizoğlu da "Orası çok kötüydü, ama şimdi kurtulduk" dedi.
Türkiye'nin İskenderiye Başkonsolosu Semih Lütfi Turgut da, oldukça yorucu bir çalışma sonucunda Türk vatandaşlarının İskenderiye'ye getirildiğini belirterek "vatandaşların arasında yaralı yok, sadece olaylar başladığından itibaren uyuyamamışlar, aralarında 3-4 gündür uyumayan var. Mısır'a geçtikten sonra biraz dinlenme fırsatı buldular. Biz de yorulduk ama yorgunluğumuza değdi" dedi.
Libya'daki Türklerin tahliye edilmesinin Libya ayağını organize eden MRA inşaat proje şirketinin yöneticisi Fazıl Ahmet Karakaya, "Olayların başladığı ilk günden yollar kapanmıştı. Biz Libya'daki dostlarımızın yardımıyla güvenli saatlerde sınıra ulaşmayı başardık" diye konuştu.
6 FERDİ LİBYA'DA OLAN AİLE TEDİRGİN
Sivas'tan 4 ay önce Libya'ya çalışmaya giden Çelik Ailesi'nin 6 ferdinin eşleri ve çocukları, bu ülkede süren olayları, televizyonlardan endişeyle izliyor. Sivas'taki aile fertleri, yakınlarının bir an önce Türkiye'ye getirilmesi için yetkililerden yardım istedi. 50 yaşındaki Turan Çelik, kardeşleri 45 yaşındaki Şahin, 41 yaşındaki Mehmet ve 35 yaşındaki İlhan Çelik ile Turan Çelik'in oğlu 22 yaşındaki Hüseyin ve Şahin Çelik'in 22 yaşındaki oğlu Burhan Çelik, birlikte çalışmak için 4 ay önce Sivas'tan Libya'ya gitti. Jalo kentinde bir inşaat firmasında işçi olarak çalışan Çelik Ailesi'nin fertlerinin, Libya'da yaşanan iç karışıklıktan dolayı ailesi ile iletişimleri aksadı.
Sivas'ta bulunan eş ve çocukları yaşanan olaylardan dolayı yakınlarının hayatından endişe duymaya başladı. Telefonlarla eşlerine ulaşıp haber alamayan aileler telaşa kapıldı. Yaşanan gelişmeleri televizyonlardan telaşlı bir şekilde izleyen gözü yaşlı eşler, Libya'da bulunan aile fertlerinden dün gece saatlerinde gelen mesajlar ile umutlandı. Libya'da bulunan Turan Çelik, oğlu Zekeriya Çelik'e dün gece gönderdiği cep telefonu mesajında, "İnşallah en kısa zamanda çıkacağız, bekliyoruz. Hepinizi öptüm" yazdı. 2 çocuk babası İlhan Çelik ise eşi Müjgan Çelik'e, "Canım biz çok iyiyiz merak etme" yazılı bir mesaj gönderdi. Mesajların ardından eşlerinin cep telefonlarını arayan kadınlar kendilerine ulaşamadı. Tedirgin bir bekleyiş içerisinde olduklarını söyleyen Güleser Çelik, "Eşim en son geçen hafta beni aradı. 'Biz zor durumdayız. Yetkililere ulaşın bizi kurtarsınlar. Bizim burada ne ekmeğimiz nede suyumuz var' dedi. Ben de buradan yetkililere sesleniyorum. Bizim eşlerimizi kurtarsınlar. Biz aile olarak çok zor durumdayız. Libya'da neler yaşandığını sadece televizyondan izliyoruz. Bir haftadır biz aile olarak yemek bile yiyemiyoruz. Bizim eşlerimizi Türkiye'ye getirsinler" dedi.
Libya'da bulunan kardeşlerden Mehmet Çelik'in eşi Yeter Çelik ise "Yetkililerden bir an önce bize yardım etmelerini istiyoruz. Ben eşim ile en son geçen hafta pazar günü görüştüm. Bana 'Biraz un bulduk arkadaşlar şu an ekmek yapmaya çalışıyor' dedi. Ertesi gün tekrar aradı yardım istediler. 'Kaldığımız yer dağ başı yiyecek ekmek ve içecek suyumuz yok' dedi. Benim eşim böbrek hastası. Böbreğinin birinde 6 santim kist var. Sağlık durumlarından endişe ediyoruz. Babaları orada aç oldukları için çocuklar bile yemek yemiyor. Ne yapacağız bilmiyoruz. Eşlerimiz geç kalmadan oradan kurtarılsın istiyoruz. Eşimin çalıştığı şirketi basmışlar. Yetkilileri esir almışlar. Onları kurtarmaya çalışıyorlarmış" diye konuştu.
Eşi ile en son 14 Şubat'ta görüştüğünü belirten İlhan Çelik'in eşi Müjgan Çelik ise "Ben eşim ile uzun zamandır görüşemiyorum. Perişan durumdayız. En son 14 Şubat'ta görüştük. Evlilik yıldönümümüzdü. Beni aradı evlilik yıldönümümüzü kutladı. 'Çocuklarıma iyi bak' dedi. Dün gelen son mesajda iyi olduğunu yazıyordu. Biz aradık ama kendisine ulaşamadık. Keşke onu göndermeseydim" dedi.
Müjgan Çelik eşinin Libya'ya gitmeden önce kendisine telefonda bir ses kaydı bıraktığını belirterek, "Gitmeden önce türkü söyledi ve benim telefonuma kaydetti. Şimdi onu dinleyip üzülüyorum" diye konuştu.
2 GÜNDÜR HABER ALINAMIYOR
Samsun'un Çarşamba ilçesinden 20 gün önce Libya'ya çalışmaya giden inşaat işçisinden 2 gündür haber alınamıyor. Cumhuriyet Mahallesi'nde yaşayan Mehmet Aktaş, 2 çocuk babası oğlu Hasan Aktaş'ın 20 gün önce Libya'daki kardeşi Remzi Aktaş'ın yanına inşaatta çalışmaya gittiğini söyledi.
Remzi Aktaş'ın bir süre önce iznini geçirmek üzere Türkiye'ye geldiğini Mehmet Aktaş'ın ise Libya'da kaldığını belirten baba Aktaş, Libya'daki olayların ardından oğlundan haber alamadıklarını ve hayatından endişe ettiklerini dile getirdi.
Aktaş, "Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımızdan olaya el koymasını istiyorum. Şu anda oğlumun olduğu yer çok feci. 2 gündür arıyorum çocuğuma ulaşamadım. Burada çocukları var. Benden, 'baba gidip orada çalışayım' diye izin istedi. En sonunda bu hallere düştü" dedi.
Hasan Aktaş'ın eşi Fatma Aktaş ise eşinin 20 gün önce çalışmaya gittiğini belirterek, "Eşimin sağ salim gelmesini istiyorum. Başbakanımıza ve Dışişleri Bakanımıza yalvarıyorum. Devletimiz uçak ve gemi gönderdi, ama eşimden hala bir haber gelmedi. Eşimin yanında amcasının çocuğu da var. Ona da ulaşamıyoruz. Hayatlarından endişe ediyoruz" diye konuştu.
"İNSANLAR DEVLET AİT BÜTÜN YAPILARI YAKIP YIKIYORLAR"
Halk ayaklanmasının sürdüğü Libya'dan Türkiye'ye gelen 150 kişilik ilk kafiledeki işçi Mesut Kahraman (48), ayaklanma çıkaran grupların Türklere karşı herhangi bir düşmanlığı bulunmadığını belirterek, oradaki Türklerin yeme, içme ve yatma yerlerinde problem olduğu için eziyet çektiklerini söyledi.
Kahraman, yaptığı açıklamada, Kütahya'da bir kamu kuruluşundan 4 yıl önce emekli olduğunu ve yaklaşık 45 gün önce Libya'da Türk inşaat şirketinin bünyesinde çalışmaya başladığını bildirdi.
Bingazi'ye 80 kilometre uzaklıkta, yaklaşık 250 bin kişinin yaşadığı Al Marj kentinde, devletin yaptırdığı üniversite ve yurt inşaatında iş makinesi operatörü olarak çalışırken, bir ay önce halkın yönetime karşı birtakım eylemlerde bulunduğunu belirten Kahraman, yönetimin sahip olduğu evlerden bir bölümünü gençlere bedavaya dağıtarak eylemlerin büyümesini engellediğini anlattı.
Kahraman, geçen cuma günü başlayan halk ayaklanmasının ülkedeki yabancılara karşı değil, yönetim aleyhine çıktığını ifade ederek, şöyle devam etti:
"Olayları, halkın hükümet ve devlet dairelerine karşı saldırısı diye niteleyebiliriz. İktidarın yıkılması amacıyla halkın ortaya çıkardığı bir kaos ortamı var ülkede. İnsanlar devlet ait bütün yapıları yakıp yıkıyor, yağmalıyor, ancak yabancılara zarar vermiyor. Al Marj'daki inşaatta 750'si Türk, kalanı Mısır, Gana, Bangladeş ve Filipinler'den olmak üzere 3 bin kişi çalışıyordu. Burası da devlete ait bir yapı olduğu için depolarımızı, kaldığımız yerleri yıkıp ateşe verdiler. Ancak ne biz Türklere ne de diğer yabancılara karşı hiçbir eylemde bulunmadılar."
"17 ŞUBAT TARİHİ HEP KONUŞULUYORDU"
Son günlerde Libyalılar arasında hep 17 Şubat tarihinde büyük çaplı bir eylemin yapılacağının konuşulduğunu dile getiren Kahraman, ayaklanmayı beklediklerini ancak bu kadar büyük çaplı olacağını tahmin edemediklerini belirtti.
Libya'da halk arasında büyük kavgalar yaşanmadığını, halkın tepkisini genellikle insanlara değil mallara zarar vererek gösterdiğini bildiren Kahraman, şunları kaydetti:
"Geçen cumartesi günü bizden Türkiye'ye dönüş için hazırlıklı olmamız istendi. Eşyalarımızı toplayıp valizlerimizi hazırladık ve beklemeye başladık. İnşaat sahası Al Marj kent merkezine 10 kilometre uzaklıktaydı. Buraya kadar geleceklerini tahmin etmiyorduk. Cumartesi gecesi kalabalık bir grup geldi ve bizim şantiyeden çıkmamıza izin verdiler. Daha sonra kaldığımız koğuşları yıkıp ateşe verdiler. Biz de şirkete ait ciplere valizlerimizi yükleyerek Bingazi'ye doğru yola çıktık. Bingazi'de şirketin bir kimya tesisi vardı. Orada Türkiye'den gelen uçağın inmesini beklemeye başladık. Arap bekçiler bizi koruma altına aldı, bulunduğumuz yeri kimseye belli etmediler. Daha sonra uçağa binip İstanbul'a ulaştık."
Kahraman, ayaklanmanın başlamasının ardından Libya yönetiminin vatandaşlarının dış dünyayla bağlantısını kestiğini, internet ve telefon hatlarında erişime izin vermediğini dile getirerek, Libya'nın dünyaya açılan bir turizm ülkesi olmadığını ve havaalanlarında askeri disiplinin hakim olduğunu söyledi.
Ayaklanma çıkaranların, Türklere karşı bir husumetinin olmadığına işaret eden Kahraman, "Türkler orada toplu olarak bulunuyor. Türk halkını seviyorlar ve kendileriyle özdeşleştirmek istiyorlar. Oradaki Türklere ve Türkiye'deki yakınlarına Allah sabır versin. Türklere karşı düşmanlıkları yok ama orada bulunan insanlarımızın yeme, içme ve yatma yerlerinde problem var. Bu yüzden eziyet çekiyorlar. İnşallah en kısa zamanda sevdiklerine kavuşurlar" dedi.
"ÇOK ZOR ÜÇ GÜN GEÇİRDİK"
Mesut Kahraman'ın eşi Aynur Kahraman ise oğlu Onur ve kızı Gizem ile çok zor üç gün geçirdiklerini anlattı.
Türkiye'de eşini beklemelerinin ve ondan haber alamamalarının çok zor olduğunu ifade eden Kahraman, "Bu olayı çocuklarıma anlatabilmek de çok zordu. Olaylardan sonra bir kez telefonla görüşebildik ve iyi olduğunu söyledi. İnşaat şirketinin Türkiye'deki merkezini aradım ama bir yetkiliye ulaşamadım. Eşim evimize geldiğindeki sevincimizi ise anlatamam. Anlatılamayacak derecede değişik bir duygu" diye konuştu.
Kahraman, eşinin Libya'ya gitmesine razı olmadığını, ancak kararına saygı duyduğunu bildirerek, yeniden gitmesini istemediğini sözlerine ekledi.
İşçinin kızı Gizem de babasından haber alamadıkları üç gün süresince oradaki olaylarda öldüğünü düşündüğünü ve çok korktuğunu söyleyerek, eve döndüğünde sevinçten ağladığını ifade etti.
Yorumlar
Kalan Karakter: