NEUE ZÜRCHER ZEITUNG KIBRIS'TA, OLASI PETROL REZERVLERİ ÜZERİNE KAVGA
BERN, 04/02(BYE)--- Tirajı günde 170 bin olan Neue Zürcher Zeitung'un 03 Şubat 2007 tarihli sayısında, yukarıdaki başlık altında yayımlanan İstanbul çıkışlı haberin çevirisi şöyledir:
Kıbrıs açıklarındaki olası petrol ve doğalgaz rezervlerinin kullanılmasına yönelik planlar son günlerde Akdeniz'in doğusunda heyecana yol açtı.
Perşembe günü Türk savaş gemilerinin bölgeye gönderildiği haberinin Ankara, Atina ve Lefkoşa arasında sinir savaşına sebep olmasıyla, Doğu Akdeniz adası Kıbrıs açıklarındaki olası petrol rezervleri üzerine yaşanan kavga doruğa ulaştı. Ankara bu yöndeki basın bilgilerini derhal yalanladı. Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, Türk savaş gemilerinin Doğu Akdeniz ve Ege'de her zaman devriye görevinde olduğunu söyledi. Ancak bu yalanlama bölgedeki kriz atmosferini pek yatıştıramadı.
Kavganın çıkmasına, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin geçen ay Lübnan ile adanın açıklarındaki olası petrol rezervlerinin kullanımına ilişkin bir anlaşma imzalaması neden olmuştu. Norveçli bir firmanın tahminlerine göre Kıbrıs'ın güneyinde 400 milyar dolarlık petrol rezervleri bulunuyor. Beyrut ve Lefkoşa arasında yapılan anlaşmada, iki ülkenin bu rezervleri kullanım hakkı tanımlanıyor. Lefkoşa benzer bir anlaşmayı 2005'te Mısır ile de imzalamıştı. Ancak Kıbrıs Türk kesiminde buna karşı çıkıldı. Ada Türklerinin lideri Mehmet Ali Talat, ocak ayı sonunda Lübnan ve Mısır'ı, bu anlaşmaları uygulamaya kalktıkları takdirde sonuçlarına katlanacakları yönünde tehdit etti. Talat'ın o zaman ifade ettiğine göre, Ankara Türkiye'nin izni olmadan gerçekleştirilecek Kıbrıs bölgesindeki denizaltı sondajlarını savaş nedeni olarak görüyor.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı perşembe günü yaptığı açıklamayla gerilimi artırdı: "Güney Kıbrıs hükümeti tüm adayı temsil etmediğinden ve bu nedenle adanın yer altı zenginliklerinin kullanımı hakkında sözleşme imzalayamayacağından dolayı, Lübnan ve Mısır ile yapılan anlaşmalar yasa dışıdır. Türkiye Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarını korumakta kararlıdır."
Türkiye'ye göre Doğu Akdeniz havzasındaki ülkeler Kıbrıs açıklarındaki yer altı zenginliklerinin kullanılması konusunda birlikte karar vermeliler. Ancak Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni bir devlet olarak tanımadığı ve bu nedenle de Kıbrıslı hükümetle pazarlık masasına oturmadığı için, böyle bir şey de pek mümkün değil. O halde bu, Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmadığı sürece, Ankara Kıbrıs Cumhuriyeti'nin deniz altı zenginliklerini kullanmasına izin vermeyecek anlamına geliyor. Kıbrıslı Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Lillikas, komşularıyla sözleşmeler imzalamanın, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin hakkı olduğunu söyledi. Benzer bir söylem de Atina'dan geldi: "AB ülkesi Kıbrıs'ın kiminle isterse sözleşme yapmaya hakkı vardır."
Kıbrıs cuma günü Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de korsan gibi davranmakla suçladı. Bu arada ABD iki devleti de tehlikeli eylemler konusunda uyardı.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden biri, Kıbrıs'ın egemenliğinin tartışma konusu olmadığını, ancak Kıbrıs çevresindeki ve Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı konusundaki hukuki sorunların henüz giderilmediğini belirtti. Bu sözlerle de Kıbrıs'ın yer altı zenginlikleri üzerine çıkacak bir sonraki kriz programlanmış oldu. Kıbrıs Cumhuriyeti 15 Şubat'ta petrol çıkarmak için lisans talebinde bulunacak. Dışişleri Bakanı Gül cuma günü, "O zaman Ankara yapması gerekeni yapacak" dedi. Bakan Gül, bu sözlerle tam olarak neyi kastettiği sorusuna ise cevap vermedi.
Kaynak: Başbakanlık Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü BYEGM
Yorumlar
Kalan Karakter: