İstanbul Barosu Deniz Hukuku Komisyonu tarafından 1 Kasım 2025 Cumartesi günü Deniz Ticaret Odası (DTO) Meclis Salonu'nda düzenlenen "Deniz Hukuku İcra Uygulamalarında Karşılaşılan Sorunlar ve Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın Değerlendirilmesi Semineri", sektörün tüm paydaşlarını bir araya getirdi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Deniz Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Türker Yıldırım, konunun önemine dikkat çekerek, Baro olarak taslağın en iyi hale getirilmesi için bu paneli düzenlediklerini, kapılarını kendilerine açan Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran'a teşekkür etti. Tüm gün süren seminerde, hazırlanan Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın maddi içeriği ve deniz hukuku uygulamalarındaki pratik sorunlar detaylı şekilde ele alındı.
Sektör Temsilcilerinden Açılış Mesajları

DTO Başkanı Tamer Kıran, açılış konuşmasında deniz ticaretinin küresel niteliğine vurgu yaparak, "Deniz ticareti doğası gereği uluslararası bir faaliyet. Bu nedenle ulusal mevzuatımızın uluslararası sözleşmelerle uyumlu olması kritik önem taşıyor" dedi. Kıran, özellikle gemi finansmanında yaşanan sorunlara dikkat çekerek, yabancı bankaların Türk bayraklı gemilere kredi vermekte isteksiz davrandığını, bunun temel nedeninin cebri icra sistemindeki belirsizlikler ve yurt dışında satılan Türk gemilerinin sicilden terkininde yaşanan sorunlar olduğunu belirtti. "Bir dönem yabancı bankalar, 'Gidin Malta'ya, Panama'ya, Güney Kıbrıs'a tescil ettirin gemilerinizi' diyordu. Çünkü Türk hukukundaki cebri icra süreci belirsizdi" şeklinde konuştu.
BİRİNCİ OTURUM: Gemi İcra Kanunu Taslağı'nın Genel Değerlendirmesi
Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu: "Dağınık Hükümler Tek Kitapta Toplandı"

Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu: "2023 Pekin Sözleşmesi'ne Acele Etmeyin, Türkiye Herkesten Önce Taraf Olmamalı"
Deniz Cebri İcra Alt Komisyonu Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu, Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın hazırlık sürecini ve temel prensiplerini detaylı şekilde açıkladı.
Çalışmanın Başlangıcı ve Temel Sorunlar
Prof. Dr. Yazıcıoğlu, Adalet Bakanlığı tarafından görevlendirildikten sonra Deniz İcra Alt Komisyonu olarak çalışmalara başladıklarında öncelikle kapsamlı bir durum tespiti yaptıklarını belirtti. "Deniz cebri icraya ilişkin hükümler iki ayrı kanunda ve son derece dağınık bir şekilde yer alıyordu. Bir kısmı Türk Ticaret Kanunu'nda, bir kısmı İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenmiş, bu da ciddi bir uygulama sorunu yaratıyordu" dedi.
Yazıcıoğlu, 2017 yılında İstanbul Barosu Deniz Hukuku Komisyonu'nun düzenlediği "Deniz İcra Hukuku'nun Güncel Sorunları" sempozyumunda bu durumun sıklıkla dile getirildiğini ve herkes tarafından kabul gördüğünü hatırlattı.
Çalışma Esasları: Üç Temel İlke
Komisyonun benimsediği üç temel çalışma esasını açıklayan Yazıcıoğlu, birinci ve en önemli esasın milletlerarası sözleşmelere uyum olduğunu vurguladı:
"Büyük çoğunluğu yabancılık unsuru içeren deniz ticareti uyuşmazlıklarında, uygulanacak ulusal hukuka göre farklı sonuçlara varılabilmesi, deniz ticareti alanında hukuki belirsizlik ve güvensizlik yaratıyor. Bu da deniz ticaretinin sürdürülebilirliği ve gelişiminin önünde en büyük engeldir."
Yazıcıoğlu, bu sebeple ulusal hukuklar arasındaki farklılıkların giderilmesi veya en azından azaltılması amacıyla milletlerarası sözleşmeler yapıldığını, bu sözleşmelerin hem uluslararası alandaki gereksinimleri dikkate aldığını hem de belirli bir alanda uluslararası genel eğilimi ifade ettiğini belirtti.
Milletlerarası Sözleşmelerin İç Hukuka Aktarılması Gerekliliği
"Türkiye açısından milletlerarası sözleşmelerin önemi nedeniyle, sözleşme yürürlüğe girmese bile iç hukuka aktarılması gerekir" diyen Yazıcıoğlu, bunun önemine şu şekilde açıklık getirdi:
"Eğer sözleşmenin iç hukuka aktarılmaması halinde, özellikle sözleşme düzenlemesi ile iç hukuk düzenlemesi arasında farklılık varsa, hangi hükümlerin uygulanacağı konusunda hiçbir şekilde sonuca bağlanamayan tartışmalar yapılıyor. Bunun önlenebilmesi için milletlerarası sözleşme hükümlerinin iç hukuka aktarılması ve sözleşmenin ulusal hukuka bıraktığı konularda düzenleme getirilmesi gerekiyor."
2023 Pekin Sözleşmesi'ne Eleştirel Yaklaşım
Yazıcıoğlu, taslağın hazırlandığı dönemde 2023 Pekin Sözleşmesi'nin ("Gemilerin Cebri Satışının Uluslararası Etkileri Hakkında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi") durumu hakkında önemli tespitlerde bulundu:
"Alt komisyon olarak çalışmalarımıza 2023 yılının Haziran ayında başladık ve tamamladık. O sırada Pekin Sözleşmesi hazırlık aşamasındaydı. Sözleşme 5 Eylül 2023 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edildi ve imzaya açıldı."
Yazıcıoğlu, genel komisyon çalışmaları sırasında bu sözleşmenin dikkate alınması yönünde görüş bildirmediğini ve halen de böyle bir görüşünün olmadığını net bir şekilde ifade etti:
"2024 yılında El Salvador, 2025 yılında İspanya sözleşmeye taraf oldu. Önümüzdeki yılın 17 Nisan'ında sözleşme yürürlüğe girecek. Ama bakın, sözleşmenin hazırlanmasında yer alan devlet temsilcileri ve hukukçuları bile 2023-2025 arası iki yıl geçmesine rağmen taraf olmadılar. İMO'ya taraf devletler de dikkate almadı."
"Herkesten Önce Taraf Olmanın Faydası Yok"
Yazıcıoğlu, Türkiye'nin sözleşmeye acele ile taraf olmasına şiddetle karşı çıktı: "Ben Türkiye'nin herkesten önce buna taraf olmasını ve Cebri İcra Kanunu Taslağı'nda dikkate alınması gerektiğini düşünmüyorum. Maddeleri incelediğimde taslak hükümlerinin büyük oranda zaten bu sözleşmeye aykırı olmadığını, önemli ölçüde uyumlu olduğunu söyleyebilirim."
"Ama geniş katılım sağlanmadan, etkili devletler tarafından kabul edilmeden Türkiye'nin taraf olmasını hiçbir şekilde doğru bulmuyorum" diyen Yazıcıoğlu, şu örneği verdi: "Neticede bir yerlerde Türk bayraklı gemiler satılacak, biz taraf olacağız, 'tarafsınız, tamam, satış geçerli olsun' denecek. Ama büyük devletlerin bayraklarını taşıyan gemiler satılırken o devletler taraf değilse, bizim taraf olmamızın ne anlamı var?"
Yazıcıoğlu, idareye sorulan görüşünü de net bir şekilde paylaştı: "Bana görüşüm sorulduğunda dedim ki: Acelesi yok. 'Erken çıkan alır' mantığı burada geçerli değil. Hiçbir şekilde acele etmeyin, herkesten önce olmanın faydası yok."
Taslağın Sistematik Yapısı
Prof. Dr. Yazıcıoğlu, taslakta deniz cebri icraya ilişkin hükümlerin dördüncü kitapta toplandığını ve altı kısımdan oluştuğunu açıkladı:
Birinci Kısım - Genel Hükümler: Gemilerin ihtiyati haciz ve haczinde uygulanacak hükümler ve en önemlisi deniz alacaklarında görevli mahkeme düzenlemesi yer alıyor.
"Deniz alacaklarını Ticaret Kanunu'ndan İcra ve İflas Kanunu'na alınınca, Ticaret Kanunu'nun ticaret davalarına bakmaya yetkili mahkemeyi belirleyen hükümleri uygulanamayacaktı, bir boşluk doğacaktı. Bu sebeple deniz alacaklarından kaynaklanan ihtiyati hacze karar verecek mahkemeler hakkında özel bir düzenleme yaptık."
İkinci Kısım - Gemi Üzerindeki Ayni Haklar: Gemi üzerindeki ayni haklarla ilgili davalar ve gemilerin tahliye ve teslimi düzenlendi. Bu madde kapsamında olmayan gemiye ilişkin diğer alacakların icrası da ayrı bir maddeye alındı.
Üçüncü Kısım - Rehinli Alacaklar: İki maddeden ibaret bu kısımda rehinli alacakların takibine ilişkin esaslar ve paraya çevrilmesinde uygulanacak hükümler düzenlendi.
Dördüncü Kısım - Haciz ve Satış: "Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın diğer kitaplarında benimsenen esasın aksine, önce kesin haczi düzenleyip sonra ihtiyati haczi, haciz hükümlerine atıfla düzenledik. Bu bakımdan taslağın diğer hükümlerinden ayrılan bir yaklaşım getirdik."
Bu kısımda gemilerin satışı, yabancı gemilerin satışı, artırma şartnamesi, artırmanın ilanı, artırma suretiyle satış, vaktinden önce satış ve pazarlık suretiyle satış hakkında Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan hükümler, gerekli görülen bazı değişikliklerle alındı.
Beşinci Kısım - Satış Bedelinin Paylaştırılması: "Türkiye'nin 1993 Gemi Alacaklısı Hakları ve Gemi İpoteği Sözleşmesi'ne henüz katılma işlemleri tamamlanmadığı için, bu sözleşmenin 12. maddesinden alınan hükümleri düzenledik" diyen Yazıcıoğlu, önemli bir ayrıntıya dikkat çekti:
"Taslağın diğer kitaplarında kabul edilen 'kararı hacze iştirak' hükümlerinin kesinlikle geminin satış bedelinin paylaştırılmasına uygulanmayacağını bilhassa hüküm altına almaya önem verdik. Çünkü orada kabul edilen esaslar bambaşka. Biz 1993 Sözleşmesi'nin 12. maddesine uygun olarak satış bedelini paylaştırmak zorundayız."
Altıncı Kısım - Gemilerin Haczi: Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan ve 1993 Sözleşmesi'nden kaynaklanan hükümler dikkatli bir şekilde gözden geçirildi.
Yedinci Kısım - Eşya Üzerinde Hapis Hakkı: "Türk Ticaret Kanunu'nda bazı ticari ilişkilerden doğan alacaklar için alacaklıya, Medeni Kanun'un 950 ila 953. maddelerinde düzenlenen hapis hakkı tanınmıştı" diyen Yazıcıoğlu, bu konuda özel bir düzenleme yapıldığını belirtti:
"Yürürlükteki Ticaret Kanunu'ndaki 'gemi üzerinde hapis hakkı' hükümlerini, deniz ticaretinin kendine özgü özellikleri ve menfaatler dengesini dikkate alarak düzenledik. Ancak bu düzenlemeleri 'Deniz Cebri İcra' başlığı altında topladık, çünkü başka bir yerde düzenleyemezdik."
Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu, değerlendirmesini "Bu taslak, hem milletlerarası sözleşmelere uyumu gözetmekte, hem de Türk hukukunun sistematik bütünlüğünü korumakta, hem de uygulamada yaşanan sorunlara çözüm getirmeyi amaçlamaktadır" sözleriyle tamamladı.
Prof. Dr. Samim Ünan'dan Cebri İcra Kanunu Taslağı'na Uygulamaya Yönelik Öneriler

Piri Reis Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Samim Ünan, Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın uygulamada yaratacağı sonuçları değerlendirerek önemli tespit ve önerilerde bulundu.
Milletlerarası Sözleşmelerin Uygulanmasında Esnek Yaklaşım
Prof. Dr. Ünan, milletlerarası sözleşmelerin iç hukuka aktarılmasında dikkat edilmesi gereken hususları vurgulayarak başladı. "Değerlendirmelerin büyük bir bölümünde şöyle bir ilkenin benimsendiğini görüyoruz: O an yürürlükte olmayan bir sözleşmenin getirdiği yeniliklerin, mevcut durumda aleyhte bir uygulama yaratmayacaksa kanuna alınması ayrı bir olaydır. Dolayısıyla 2023 Pekin Sözleşmesi'nde bizim mevcut durumda almamıza engel olmayan düzenlemeler varsa, bunları da kanunumuza yansıtabiliriz" dedi.
"Gemi" Teriminin Kapsamının Genişletilmesi
Taslakta "gemi" teriminin kapsamının genişletilmesi gerektiğini belirten Ünan, önemli bir teknik sorun tespit etti: "Türkiye'nin 2023 Pekin Sözleşmesi'ne katılmasını da kapsayacak şekilde düzenleme yapılmasının daha yararlı olacağı kanaatindeyiz. Bunun sebebi, bütün deniz araçlarına aynı cebri icra kurallarının uygulanmasını sağlamaktır. Çünkü sadece 'gemi sicili' dediğiniz zaman, bağlama kütüğü sicil olarak kabul edilmediğinden kapsam dışında kalıyor. Ancak icra ve iflas hukuku bakımından böyle bir yaklaşımın daha doğru olacağı kanaatindeyiz."
Yetkili Mahkeme ve İcra Dairelerinin Belirlenmesi
Yetkili yargı organlarının belirlenmesi konusunda farklı görüşlerinin olduğunu belirten Ünan, "Sadece mahkemenin belirtilmesi değil, icra ve iflas dairelerinin ve icra ve iflas mahkemelerinin hangilerinin yetkili olacağının belirtilmesinde de yarar olduğu kanısındayız" önerisinde bulundu.
Konsolosluğa Bildirim Sorununa Çözüm
Uygulamada en çok sorun yaratan konulardan birinin konsolosluğa bildirim prosedürü olduğunu vurgulayan Ünan, "Uygulamacı arkadaşlar bu konuda sorun yaşandığını ısrarla dile getiriyorlar. Konsolosluklar bu bildirimi kabul etmiyor, kabul etmedikleri için de prosedür ilerleyemiyor, duruyor" tespitinde bulundu.
Ünan'ın çözüm önerisi açık: "Bildirimin 'mümkünse' yapılması şeklinde bir düzenleme daha doğru olacaktır. Alternatif olarak, yabancı devletin resmi temsilciliği bulunuyorsa oraya da bildirim yapılmasıyla çözüm sağlanabileceğini düşünüyoruz."
Bildirim Prosedürlerinde Kapsamlı Düzenleme
Taslakta üç farklı durumda bildirim öngörüldüğünü hatırlatan Ünan, bunları şöyle sıraladı:
- Aynı haklarla ilgili davalar bağlamında bildirim
- Yabancı sicile kayıtlı geminin satışı durumunda bildirim
- Yabancı bayraklı gemi üzerine uygulanan ihtiyati haczin bayrak devleti konsolosluğuna bildirilmesi
"Bunların hepsinde bildirimin 'mümkünse' yapılması ve eğer varsa ilgili devletin resmi temsilciliğine yapılacak bildirimle de bir çözüm üretilebileceğini düşünüyoruz" diyen Ünan, alternatif çözüm yollarının açık tutulmasını önerdi.
Bağlama Kütüğü Hapis Hakkının Paraya Çevrilmesi
Bağlama kütüğü hapis hakkının paraya çevrilmesi konusunda önemli bir boşluk tespit eden Ünan, "Bağlama kütüğü hapis hakkının paraya çevrilmesinde hangi hükümlerin uygulanacağının belirtilmesi gerekir. 'Taşınmaz' terimi ortadan kaldırılırsa, hapis hakkındaki bildirim hükümlerinin rızai satış halinde de uygulanacağına ilişkin bir açıklık getirecek cümle yararlı olur" önerisinde bulundu.
İhalenin Feshi Prosedürünün Sertleştirilmesi
Uygulamada en büyük sorunlardan birinin ihalenin feshi talepleri olduğunu vurgulayan Ünan, sert eleştirilerde bulundu: "İstihkak iddiasının kolaylıkla ileri sürülmesi, ihalenin tamamlanmasına oldukça önemli engeller çıkarıyor ve bir türlü bu prosedür tamamlanamıyor. Kötü niyetli başvurularla ihalenin sonuçlanmasının sürekli ertelenmesi gibi bir sakıncanın önlenmesi bakımından, ihalenin feshi prosedürünün sertleştirilmesi gerekli."
Yüksek Teminat Önerisi
İhalenin feshi taleplerinin ciddi teminat karşılığında yapılması gerektiğini savunan Ünan, radikal bir öneri sundu: "Alıcının yatırdığı satış bedeli tutarında teminat gösterilmesi şoke edici gelebilir. Ancak bu kadarlık bir teminatla ihalenin feshi istenmesi, sistemi kötüye kullanımı engelleyecektir."
Geminin Teslimi ve Rehinli Gemi Düzenlemesi
İhalenin kesinleşmesi sonrasında geminin teslimi konusunda net bir öneri getiren Ünan, "Satış bedelinin ödenmesi üzerine geminin alıcıya teslimi şeklinde bir çözüm öngörülmesi doğru olur" dedi.
Taslağın 471. maddesinin dördüncü fıkrasına ilişkin olarak da önemli bir ekleme önerisi getiren Ünan, "Geminin maliki ilavesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. 'Gemi hakkında, ancak o gemi üzerinde varsa bir rehin hakkı sahibi ile geminin maliki' şeklinde açıklık getirilmesi yararlı olacaktır" ifadelerini kullandı.
Teknik Düzeltme Önerileri
Taslaktaki bazı ifadelerin düzeltilmesi gerektiğini belirten Ünan, şu önerilerde bulundu:
- "Hakem huzurunda" yerine "hakem önünde" ifadesinin kullanılması daha isabetli olacaktır.
- Dava açıldıktan sonra ihtiyati haciz kararı verilmesi durumunda, dava öncesinde bu kararı verme yetkisine sahip olan mahkemenin yetkili olması gerekir.
- İhtiyati haciz kararı verilirken dinlenmiş olanların itirazları hakkında yetkili mahkeme konusunda da bir açıklığın yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
Prof. Dr. Samim Ünan, değerlendirmesini "Bu önerilerimizin ihalenin feshi prosedürünü zorlaştırması gibi bir anlam taşımadığını, sadece kötü niyetli başvuruları engelleyerek sistemin daha sağlıklı işlemesini amaçladığını" sözleriyle tamamladı.
Konsolosluk Bildirimleri Sorunu
Ünan, uygulamada yaşanan konsolosluk bildirimi sorununa da değindi: "Özellikle açık sicil ülkeleri olan Panama, Liberya, Marshall Adaları gibi yerlerin Türkiye'de konsoloslukları yok. Taslak Madde 475'te yabancı sicile kayıtlı gemilerin Türkiye'de satışında, Madde 476'da artırma ilanının konsolosluğa gönderilmesi öngörülüyor. Ama konsolosluk yoksa ne olacak?"
"Benim önerim, 'konsolosluğuna veya mümkünse resmi temsilciliğine' şeklinde bir düzenleme getirilmesi. Bazen konsolosluklar bu bildirimleri kabul etmiyor, bu da satış sürecini durduruyor. Alternatif yollar öngörülmeli."
Prof. Dr. Kerim Atamer'den Cebri İcra Kanunu Taslağı'na Deniz Hukuku Perspektifinden Eleştiriler

İstanbul Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Atamer, Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın deniz hukuku uygulamalarına ilişkin hükümlerini değerlendirerek önemli eleştiri ve önerilerde bulundu.
Cenevre Sözleşmesi'ne Doğrudan Atıf Önerisi
Prof. Dr. Atamer, 1999 tarihli Cenevre Sözleşmesi'nin uygulanmasına ilişkin teknik bir öneri getirdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin 14 Eylül 2011 tarihinde taraf olduğu bu sözleşmenin, kanun hükümlerine dönüştürülmesi yerine doğrudan atıf yoluyla uygulanmasının daha uygun bir çözüm olacağını belirtti. Atamer, hakem kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin New York Sözleşmesi'nin uygulanmasında benzer bir yöntemin başarıyla kullanıldığına dikkat çekti.
İhtiyati Haciz Kararlarında Ağırlaştırma Endişesi
Taslakta ihtiyati haciz kararı verilmesi koşullarının ağırlaştırılmış olmasının, uygulamada ciddi sorunlara yol açabileceği uyarısında bulunan Atamer, "Yoğun deniz hukuku avukatlığı yapan meslektaşlarımız, eski dönemde ihtiyati haciz kararlarının alınmasında büyük zorluklarla karşılaşıyordu. Koşulların ağırlaştırılması, o döneme bir dönüşe sebep olabilir" şeklinde endişelerini dile getirdi.
Gemi İpoteği Düzenlemesinde Eksiklik
Taslakta gemi alacaklarının sıralanmasına ilişkin düzenlemede gemi ipoteği açıkça yer almadığına dikkat çeken Atamer, bu eksikliğin giderilmesi gerektiğini vurguladı. "İpotekli alacaklı olsak ve ipoteğimiz paraya çevrilmemişse, kendimizi o listede göremiyoruz. Bu ihtiyacın karşılanması için ilgili maddeye ekleme yapılması zorunludur" ifadelerini kullandı.
Kiracı Eklemesinde Milletlerarası Sözleşmeyle Uyumsuzluk
Taslakta sigorta primleri ve komisyonlar bakımından yapılan kiracı eklemesinin, 1993 tarihli Milletlerarası Gemi Alacaklısı Sözleşmesi'nin üçüncü maddesinin üçüncü fıkrasıyla çeliştiğini belirten Atamer, sözleşmenin "kiracının sigorta primi borcu için malikin gemisi satılamaz, kiracının komisyon borcu için malik gemisi satılamaz" hükmüne dikkat çekti. Atamer, ya kiracı eklemesinin çıkartılması ya da sözleşmenin üçüncü maddesinin üçüncü fıkrasının taslağa eklenmesi gerektiğini ifade etti.
Yetkili Mahkeme Düzenlemesinde Milletlerarası Hukuka Aykırılık
Taslakta yer alan yetkili mahkeme seçeneklerini eleştiren Atamer, özellikle üç düzenlemenin milletlerarası cebri icra hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğunu vurguladı:
- Türk bayraklı gemiler bakımından sicil yeri mahkemesinin yetkili kılınması
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca esas hakkında yetkili mahkemenin kabul edilmesi
- Geminin duracağı bilinen yer mahkemesinin yetkili sayılması
Prof. Dr. Atamer, "Milletlerarası cebri icra hukukunda temel ilke şudur: Bir gemi hakkında cebri icra tasarruflarının yürütülebilmesi için o geminin somut bir mahkemenin yargı çevresi içinde sabit hale gelmiş olması gerekir. Geminin gıyabında, gemi henüz yoldayken, farklı bir limanda iken, Avrupa'da veya Asya'da iken Türkiye'deki mahkemenin icra işlemleri yürütmesi mümkün değildir" açıklamasında bulundu.
Muhafaza Giderleri Sorunu
İhtiyati haciz uygulamalarında icra dairelerinin fahiş oranda muhafaza gideri talep etmesi sorununa da değinen Atamer, gemi adamı maaşlarının bile alacaklı tarafından ödenmesinin istendiği durumlarla karşılaşıldığını belirtti. Bu soruna çözüm olarak şu düzenleme önerisinde bulundu: "Gemi maliki, ihtiyati haciz uygulanmamış olsaydı hangi masrafları yapacaksa, bu masraflara ihtiyati hacizden sonra da katlanır. Dolayısıyla gemi adamı maaşlarını ödemeye devam eder, geminin yakıtını temin eder. Bunların alacaklıya muhafaza masrafı olarak eklenmesi hiçbir şekilde kabul edilemez."
İhtiyati Haczin Kapsamında Sigorta Tazminatı İstisnas ı
Son olarak, taslağın 501. maddesine ilişkin önerisini dile getiren Atamer, ihtiyati haczin kapsamı konusunda sigorta tazminatının gemi alacakları bakımından özel durumunun açıkça belirtilmesi gerektiğini vurguladı. Atamer'e göre, sigorta tazminatı gemi alacakları açısından kaim değer niteliğinde olmadığından, bu husus taslakta açıkça düzenlenmelidir.
Prof. Dr. Kerim Atamer, değerlendirmesini "Yürürlükteki kanunda açıkça sayılmış olan geminin yanaştığı yer, palamar bağlandığı yer, karaya alındığı yer mahkemesi seçeneklerinin olduğu gibi korunması en sağlıklı çözüm olacaktır" sözleriyle tamamladı.
Doç. Dr. Cüneyt Süzel'den Cebri İcra Kanunu Taslağı'na Milletlerarası Sözleşmeler Perspektifinden Eleştiri

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Süzel, Cebri İcra Kanunu Taslağı'nı milletlerarası deniz hukuku sözleşmeleri perspektifinden değerlendirerek önemli tespit ve önerilerde bulundu.
1993 Cenevre ve 2023 Pekin Sözleşmelerinin Önemi
Doç. Dr. Süzel, konuşmasına Türkiye'nin milletlerarası sözleşmelere taraf olma sürecini değerlendirerek başladı. "1999 yılında yürürlüğe giren Gemi İpoteği Sözleşmesi'ne 2011 yılında taraf olduk ve Resmi Gazete'de yayımlandı. Ancak 1993 Cenevre Sözleşmesi bakımından halen bu gerçekleşmedi" ifadelerini kullandı.
2023 Pekin Sözleşmesi'nin önemine özellikle dikkat çeken Süzel, "17 Şubat 2026 tarihinde yürürlüğe girecek bu sözleşme bakımından oldukça az bir zaman kaldı. Avrupa Birliği'nin buna bakış açısının tıpkı Atina Yolcu Taşıma Sözleşmesi'nde olduğu gibi olacağını düşünüyorum. Panama ve Liberya gibi bayrak devletlerinin taraf olma sürecine ilişkin duyumlar aldık" açıklamasında bulundu.
Uygulanacak Hukuk ve Forum Shopping Sorunu
Gemilerin cebri satışında uygulanacak hukuk konusunda Yargıtay'ın 2015 tarihli bir kararını örnek gösteren Süzel, Malta bayraklı bir geminin Litvanya'da satışa konu olduğu ancak o sırada Türkiye'de bulunduğu bir davayı aktardı. İlk derece mahkemesi Litvanya hukukunun uygulanacağını söylerken, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi "satış esnasında gemi Türkiye'deydi, dolayısıyla Türk hukuku uygulanır" dedi.
Süzel, bu konuda açıklayıcı bir hükmün taslağa eklenmesini önerdi: "1993 Cenevre Sözleşmesi açıklayıcı bir hüküm sunuyor: Geminin o taraf devletin yargı sahası içinde fiilen bulunması gerektiğini ortaya koyuyor. Kanunumuzda da geminin bulunduğu ülkenin hukukuna tabi olduğu belirtiliyor ama forum shopping'i engellemek için fiilen orada bulunmasının gerektiğine ilişkin açıklayıcı bir hüküm eklenmesi yerinde olacaktır."
Türk Bayraklı Gemilerin Yurt Dışında Satışında İlan Meselesi
Taslağın 1350. maddesi hakkında eleştirel bir değerlendirme yapan Süzel, 1993 Cenevre Sözleşmesi'nin 12. maddesinin satışın gerçekleştiği ülkede ilan yapılmasını şart koştuğunu hatırlattı. "Sözleşme diyor ki, satışın gerçekleştiği ülkede ilan yapılacaktır. Yetkili makam uygun görürse başka yollarla da ilan yapılabilir. Ancak Türk Ticaret Kanunu 'veya' kelimesini kullanarak ilanın Türkiye'de yapılmasını da yeterli görüyor."
Süzel, Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın bu konuda bilinçli bir şekilde 1993 Sözleşmesi'nden ayrıldığını belirterek, "Taslak, hem cebri satışın gerçekleştiği ülkede hem de Türkiye'de ilan yapılmasını zorunlu tutuyor. Bu ikisi olmadığı takdirde, Türk hukuku geminin üstündeki hakları saklı tutacaktır. Ancak bu yaklaşım, hem 1993 hem de 2023 Pekin Sözleşmesi ile çok uyumlu gözükmemektedir" eleştirisinde bulundu.
Pekin Sözleşmesi ve Merkezi Kayıt Sistemi
2023 Pekin Sözleşmesi'nin getireceği yeniliklerden bahseden Süzel, önemli bir düzenlemeye dikkat çekti: "Pekin Sözleşmesi, IMO Sekretaryası bünyesinde bir makam kuracak. Taraf devletlerde yapılacak bütün cebri satışlar buraya bildirilecek ve böylece tüm dünyada ilgililer oradan görmeye başlayacak. Dolayısıyla Türkiye'nin bu sözleşmeye taraf olduğu anda ilan sıkıntısı büyük ihtimalle kalkacaktır."
Yabancı Bayraklı Gemilerin Türkiye'de Satışı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2023 yılında verdiği bir karara değinen Süzel, "Karar, TTK 1385. madde uyarınca yurt dışında ilan yapılmasını gerektiriyordu. Tradewinds gazetesi günlük değil haftalık olduğu için ihalenin feshi kararı çıkmıştı" dedi.
Süzel, taslağın bu konuda isabetli bir düzenleme getirdiğini belirterek, "Taslak, yurt dışında da ilan ettirebilirler diyor ve ekliyor: 'Ancak bu ilan özen niteliğindedir.' Bu olumlu bir düzenleme olarak kanaatimce 1993 Sözleşmesi ile de uyumludur" değerlendirmesinde bulundu.
İpotekli Alacaklıların Rızası Kapsamının Genişletilmesi
Mevcut kanunun 1388. maddesinde ve taslağın 477. maddesinde yer alan "ipotekli alacaklıların rızasıyla alıcı tarafından yüklenilen" ibaresinin milletlerarası sözleşme bakımından yetersiz olduğunu belirten Süzel, "Bu ibare biraz daha geniş tutulmalıdır. 'Tescil edilmiş rehin, ipotek ya da yükümlülükler' şeklinde düzenlenmesi yerinde olacaktır. Özellikle bağlama kütüğü de kapsama alındığı takdirde, oradaki rehin bakımından da sonuç doğuracaktır" önerisinde bulundu.
Geminin Teslimi Zamanı
İhalenin feshi davasında geminin ne zaman teslim edileceği konusunda önemli bir soru yönelten Süzel, "Taslakta ihalenin feshi davasının kesinleşmesi ile mi, yoksa satış bedelinin ödenmesi ile mi teslim edilecek? Gemi kullanılmadığı zaman değer kaybediyor, bu durum hem ihale bedelini hem de ihaleye katılacak alıcı sayısını düşürecektir" dedi.
Süzel'in önerisi şöyle: "İhalenin kesinleşmesi yerine satış bedelinin ödendiği anda gemi, ihale alıcısına teslim edilmeli. Bu hem uygulama hem de 1993 Cenevre Sözleşmesi ile uyumun sağlanması adına yerinde olacaktır."
Tersane Hapis Hakkı ve Kanuni İpotek
1999 Cenevre Sözleşmesi'nin yedinci maddesinin gemi yapımcısına ve onarıcısına bir hapis hakkı tanıdığını hatırlatan Süzel, sözleşmenin 12. maddesinin dördüncü fıkrasının bu hakkın gemi alacaklısı hakkından sonra ancak ipotekli alacaklının alacağından önce geleceğini belirttiğini ifade etti.
"Mevcut Türk Ticaret Kanunu'nda tersanecinin ipoteği var, 1013. madde uyarınca kanuni ipotek hakkı var. Taslağın 484. maddesi milletlerarası sözleşmeyle uyumlu bir şekilde ve isabetli bir şekilde TTK Madde 1013'ü çıkartmış, yalnızca TTK Madde 950 uyarınca gemi yapımcısı ve onarımcısına verilecek hapis hakkını eklemiştir" diyen Süzel, önemli bir soru sordu: "Acaba tersanecinin kanuni ipoteğine gerek var mı?"
Süzel'in önerisi açık: "1013. madde yerine 950 ila 953 arasındaki hapis hakkıyla değiştirmek yerinde olabilir. Bu önemlidir çünkü bugün yabancı bayraklı bir gemiye Türk tersanesinin uygulayacağı hapis hakkı, gemi sicil yeri hukukuna tabidir. Dolayısıyla yazılacak olan ek hükümde, tıpkı TTK Madde 1320'nin üçüncü fıkrasında olduğu gibi hapis hakkı bakımından Türk hukukunun uygulanacağı açıkça belirtilebilir."
Gemi Alacağında Hak Düşürücü Süre Sorunu
Yabancı bayraklı gemilerde çalışan yabancı gemi adamlarının alacakları konusunda Yargıtay kararını değerlendiren Süzel, ciddi bir sorun olduğunu vurguladı. "Yargıtay bir kararında şunu söyledi: Yabancı bayraklı gemi, ihtiyati haciz kararı bakımından Türk sularına giremiyorsa, girdiği andan itibaren bir yıllık hak düşürücü süre başlar. Bu çok tehlikeli bir yorum."
Süzel, bu soruna çözüm önerisi getirdi: "TTK Madde 1326'ya benzer şekilde taslağa şöyle bir hüküm eklenebilir: 'Gemi hakkında Türkiye'de ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili mahkemenin bulunmaması, hak düşürücü süreyi durdurmaz.' 1993 Cenevre Sözleşmesi'nin hazırlık çalışmalarına ve dünyadaki örneklere baktığımızda böyle bir durma sebebinin bulunmadığını görürüz."
Doç. Dr. Cüneyt Süzel, değerlendirmesini "Bu düzenlemelerin tümü, Türkiye'nin milletlerarası deniz ticareti hukuku sözleşmeleriyle uyumunu artırması ve gemi finansmanını iyileştirmesi açısından önem taşımaktadır" sözleriyle tamamladı.
Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu'ndan Eleştirilere Kapsamlı Yanıt: "İhtiyati Haczi Ağırlaştırmadık, Aksine Açıklık Getirdik"
Deniz Cebri İcra Alt Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu, taslağa yöneltilen eleştirilere detaylı yanıtlar vererek komisyonun tercihlerini savundu.
Milletlerarası Sözleşmelerin Doğrudan Uygulanması Tartışması
Prof. Dr. Kerim Atamer'in milletlerarası sözleşmelerin doğrudan uygulanması önerisine karşı çıkan Yazıcıoğlu, komisyonun yaklaşımını şöyle savundu:
"Sayın Kerim Atamer'le bu konuda maalesef aynı fikirde olamayacağım. 'Milletlerarası sözleşmeyi aynen alalım, kanun haline getirelim' önerisi pratik değil. Uygulayıcı farklı, sistem farklı."
Yazıcıoğlu, farklı hukuk sistemlerine sahip ülkelerin bir araya geldiği, dil sorunlarının olduğu ve farklı kavramların kullanıldığı milletlerarası sözleşmelerde önemli bir sorun olduğunu vurguladı: "Milletlerarası sözleşmelerde herkesin üzerinde uzlaştığı ama her hukukun farklı şekilde anlayacağı, ulusal hukukun farklı şekilde yorumlayacağı kavramlar kullanılıyor. Bu nedenle milletlerarası sözleşmeleri iç hukuka aktararak tam uyum sağlamak daha doğru. Komisyonumuzca da milletlerarası sözleşmenin doğrudan uygulanması isabetli görülmedi."
İhtiyati Haciz Şartları Ağırlaştırılmadı
Prof. Dr. Atamer'in ihtiyati haciz şartlarının ağırlaştırıldığı eleştirisine sert bir yanıt veren Yazıcıoğlu, "Ağırlaştırdığımızı kesinlikle düşünmüyorum. Aksine açıklık getirdik" dedi.
Yazıcıoğlu, taslağın 453. maddesindeki düzenlemeyi şöyle açıkladı: "Muaccel olmayan alacaklar bakımından hangi şartlarla ihtiyati haciz isteniyorsa, bunlardan biri mevcut olduğunda muaccel olmayan deniz alacağı için de ihtiyati haciz nasıl talep edilir, buna açıklık getirdik. Bu ağırlaştırma değil, netleştirmedir."
"Duracağı Bilinen Yer" Açıklaması ve Gemi Takip Sistemleri
Taslakta yer alan "geminin duracağı bilinen yer mahkemesi" ifadesine yönelik eleştirilere teknik bir açıklamayla yanıt veren Yazıcıoğlu, modern teknolojiye dikkat çekti:
"Sayın Atamer 'kime göre, neye göre bilinen?' diye sordu. Hepiniz biliyorsunuz ki bu alanda çalışan hukukçular için pek çok gemi takip sistemi var. Gemi takip sistemleri ile gemilerin hangi limana ne zaman varacağını çok net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bildiğim kadarıyla sizin bildiğiniz daha başka takip sistemleri de var."
Yazıcıoğlu, uygulamada yaşanan çelişkiye de dikkat çekti: "Bir taraftan 'gemi Türk limanına geliyor, 1-2 saat konteyner bırakıp kaçıyor' diye şikayet ediyorsunuz, diğer taraftan 'geminin nerede olduğunu bilemeyiz' diyorsunuz. Bu çelişkili bir yaklaşım."
Yabancı Gemilerin Satışında İlan Meselesi
1993 ve 2023 sözleşmeleriyle uyum konusunda net bir duruş sergileyen Yazıcıoğlu, önemli bir ayrım yaptı:
"Bu sözleşmeler, cebri icranın gerçekleştirildiği yerde yapılacak ilanları düzenliyor. Ben de diyorum ki, orada ilan yapılabilir. O bakımdan Türkiye'de yabancı gemilerin satışının ilanı tamamen bu hükümlere uygundur."
Ancak Yazıcıoğlu, Türk bayraklı gemilerin yurt dışında satışı için ek bir şart getirdiklerini savundu: "Yurt dışında satılacaksa, Türkiye'deki alacaklıların bu satıştan haberdar olması lazım. Ben ilave bir şart getiriyorum ve bunu ne 1993'e ne de 2023 Pekin Sözleşmesi'ne aykırı olmadığını düşünüyorum."
2023 Pekin Sözleşmesi'nin Dikkate Alınmaması
Yazıcıoğlu, 2023 Pekin Sözleşmesi'ni neden dikkate almadıklarını tekrar vurguladı:
"Sayın Atamer, '1993 ve 1999 sözleşmeleri Ticaret Kanunu'na alındı, bunlar da alınsın' diyor. Ama biz cebri icra hükümlerini hazırlarken, 2023 Pekin Sözleşmesi'nin taslağı bile belli değildi. Öyle bir şeyi dikkate alamazdık."
"Eğer taraf olunur, çalışma sürer, pek çok denizci devlet taraf olur, genel bir rağbet görürse, o zaman komisyon çalışmaları sırasında bu sözleşmenin de dikkate alınması mümkün olabilir. Ama dediğim gibi, zaten taslakta 2023 Pekin Sözleşmesi'yle aykırı olan herhangi bir hüküm yok" dedi.
Türk Bayraklı Gemilerin Finansman Sorunu ve Çözüm
Yazıcıoğlu, Deniz Ticaret Odası Başkanı'nın da değindiği finansman sorununa özel önem verdi ve geçmişte yaşanan sıkıntıları hatırlattı:
"Bir dönem yabancı bankalar Türk bayraklı gemilere kredi vermiyorlardı. Neden? Çünkü Türk bayraklı gemilerin yurt dışında cebri yoluyla satışı ve akabinde sicilden terkininde sorun çıkıyordu."
Yazıcıoğlu, o dönem kendisine danışıldığında verdiği tavsiyeyi paylaştı: "Yabancı bankalar 'gidin Panama'ya, Liberya'ya, Güney Kıbrıs'a, Malta'ya tescil ettirin' diyorlardı. Ben idareye dedim ki: Yabancı bankalara şunu söyleyin - Türk hukukunda açıklık var, hiçbir hukukta yok. Biz şartlarımızı açık bir şekilde ortaya koyuyoruz."
Türk Hukukunun Üstünlüğü Vurgusu
Yazıcıoğlu, Türk deniz cebri icra hukukunun diğer ülkelerden daha açık ve anlaşılır olduğunu savundu:
"Hangi ülkenin hukukunda bu denli açık şartları belirleyen bir düzenleme var? Almanya'da bile Alman bayraklı gemiyi yurt dışında satıp sicilden terkini sağlamanız, Türkiye'deki kolaylık kadar mümkün değil."
Gerçek Değer ve Güvence Meselesi
Yazıcıoğlu, taslaktaki düzenlemelerin amacını da vurguladı: "Geminin gerçek değerinden satılması hem malikin menfaatine hem alacakların menfaatinedir. Elbette alacaklının korunması gerekir. Alıcının, bir ülkede cebri yoluyla satılan gemiyi bütün sınırlamalardan arınmış olarak iktisap edeceği ve hangi sicilde kayıtlıysa oradan da terkini ettirebileceği konusunda güvence sağlanması lazım."
"Bu gemilerin gerçek değeri üzerinden satılabilmesi için alıcılara bir güvence verilmesi gerekir. Biz de bunu sağlayan şartları açık bir şekilde ortaya koyduk. Şuna bildirim yap, buna ilan yap diyoruz" şeklinde konuşan Yazıcıoğlu, taslağın bu konuda netlik sağladığını savundu.
Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu, yanıtlarını "Taslağımız hem milletlerarası standartlara uygun, hem Türk hukukunun sistematik bütünlüğünü koruyan, hem de uygulamada yaşanan belirsizlikleri gideren bir düzenlemedir" sözleriyle tamamladı.
İkinci Oturum: Gemi İcra Kanunu Taslağı'nın Genel Değerlendirmesi (Devam)
Yargıtay 12. Daire Tetkik Hakimi Ahmet Güleç: Hakimin Gözünden Sorunlar
Yargıtay 12. Dairesi Tetkik Hakimi Ahmet Güleç, uygulamada karşılaşılan pratik sorunları çok açık bir dille anlattı. "Ben yılda 170 icra dosyası görüyorum. Deniz icra dosyaları çok özel, dairemizin başkanı bu dosyaları okumayı bana verdi" diyerek başladığı konuşmasında şu sorunları sıraladı:
1. Madde 468 Belirsizliği:
"Madde 468/1 diyor ki: 'Gemi üzerindeki ayni haklara ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icraya konulamaz.' Buradaki 'icraya koymak' ne demek? Sadece icra takibi yapmak mı, yoksa tescil de yapılmayacak mı?"
"Taşınmazlarda 'infaz edilemez' deniyor, hem takip yapılamaz hem tescil yapılamaz. Ama gemide 'icraya konulamaz' denmiş. Bu muğlak. Bence 'infaz edilemez' veya 'tescil edilemez' denmeli ki açık olsun."
2. Madde 471 - Takip Türleri Karmaşası:
"Madde 471 çok karmaşık yazılmış. İkinci fıkra ilamlı takipten, üçüncü fıkra ilamsız takipten, dördüncü fıkra taşınmaz gibi takipten bahsediyor. Ama birçok hakim ve avukat bunu anlamakta zorlanıyor. Daha açık yazılmalı."
3. Vaktinden Evvel Satış - Madde 478:
"Madde 478'de vaktinden evvel satışta icra mahkemesinin kararının kesin olacağı düzenlenmiş. Bu çok isabetli. Çünkü önceki düzenlemede istinafa gidiliyordu, oradan Yargıtay'a geliyordu, gemi beklerken çürüyordu. Artık icra mahkemesinin kararı kesin, bu çok güzel."
4. Madde 498 - İhtiyati Haciz Süresi Sorunu:
"Madde 498'de, ihtiyati haciz kararının tefhim veya tebliğinden itibaren bir hafta içinde icrasının talep edilmesi gerekiyor, aksi halde kendiliğinden düşüyor. Bu süre üç günden bir haftaya çıkarılmış, güzel."
"Ama şöyle bir sorun var: Mahkemelerde UYAP'ta kararlar geç imzalanabiliyor. Karar tarihi mesela 5 Kasım, ama heyetli mahkemelerde imzalar 10 gün sonra atılıyor. Karar tarihi mi, imza tarihi mi esas alınacak? Karar tarihi esas alınırsa, kararı alana kadar süre dolmuş olabilir. Bu teknik soruna çözüm getirilmeli."
5. Muhafaza Masrafları - En Büyük Sorun:
Güleç, seminerdeki en duygusal anlardan birinde şunları söyledi:
"Gemi haciz edildikten sonra muhafaza masraflarını kim karşılayacak? Liman masrafı var, gemi adamı maaşı var, bakım masrafı var. Biz Yargıtay'da bir heyet kararı verdik, 'alacaklı karşılasın' dedik. Ama bu vicdani olarak rahatsız ediyor beni."
"Borçlu zaten borcunu ödeyemiyor, nasıl muhafaza masrafı verecek? Alacaklı alacağını alamıyor, bir de masraf mı isteyeceğiz? Bu çözülmesi gereken ciddi bir sorun."
"Ben icra müdürüne bunu yüklemeyi de doğru bulmuyorum. İcra müdürü gemicilikten anlamaz, gemiye nasıl sahip olacak? Sonra devlete rücu riski var. Muhafaza masrafları konusunda daha efektif bir çözüm bulunmalı."
6. Yediemin Sorunu - Madde 498:
"Madde 498'e göre, geminin yediemini kaptan, işleten, borçtan şahsen sorumlu olan veya başka bir kişi olabilir. Kaptan maaşlı bir çalışan, geminin başında durmaya devam edecek ama maaşını alıp alamayacağı belli değil. Niye bu sorumluluğu kaptana yüklüyoruz? Bu adaletsiz."
7. Madde 501 - İcra Müdürünün Yetkisi:
"Madde 501 diyor ki: 'İcra müdürü, geminin idaresi, işletilmesi, bakımı ve muhafazası için gerekli bütün önlemleri alır.' İcra müdürü adliyede oturuyor, gemi limanda bağlı. İcra müdürü gemicilikten anlamaz ki! Bu kadar maddi ve cezai sorumluluk icra müdürüne yüklenmemeli."
8. Hapis Hakkı - Madde 506-509:
"Eşya üzerinde hapis hakkı, çok farklı kanunlarda düzenlenmiş: Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, İcra İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu... Alacaklı geliyor diyor ki 'benim hapis hakkım var', icra müdürü hemen defter tutuyor. Ama gerçekten hapis hakkı var mı yok mu, icra müdürü anlayamaz."
"İki örnek vereyim: Navlun sözleşmesi var, taşınan mal pirinç ve nohut, haciz ediliyor, 1.5 yıl depoda bekliyor, çürüyor. İki yıl sonra bize geliyor, 'hapis hakkı yok' diyoruz. Ama iş işten geçmiş."
"Veya tersane gemi yapıyor, teslim ediyor, gemi üçüncü kişiye devrediliyor. Sonra aynı gemi aynı tersaneye bakım için geliyor. Tersane diyor 'ben bu gemiyi yaptım, hapis hakkım var'. Haciz ediyorlar. Ama TMK'da borçlu ile malikin aynı kişi olması gerekiyor. Burada değiller. Üç yıl sonra bize geliyor, fark ediyoruz."
"Çözüm önerisi: Hapis hakkı için icra hakiminden kısa bir onay alınmalı, mesela üç gün içinde karar vermeli hakim. Kesin süreli olmalı. Böylece hatalı hacizler önlenir."
9. Geminin Haczi Ne Zaman Tamamlanır?
Güleç, seminerde kimsenin cevap veremediği bir soru sordu:
"Geminin haczi ne zaman tamamlanmış sayılır? Gemi taşınır mı, taşınmaz mı? Sicile kayıtlı gemiler için taşınmaz gibi mi işlem göreceğiz?"
"Eğer taşınmaz dersek, sicile haciz şerhi düştüğü anda haciz tamamlanır. Ama fiilen gemiye el koyamayabiliriz. Taşınır dersek, fiilen haciz etmemiz gerekir."
"TTK'da gemi siciline haciz şerh edilebilecek şeyler sayılmış, ama haciz bu listede yok. O zaman fiilen haciz etmemiz mi gerekiyor?"
"Bu niye önemli? Sıra cetvelinde önemli olacak. Hangi tarih esas alınacak: İcra müdürünün haciz kararı tarihi mi, yoksa fiilen gemiye el koyduğumuz tarih mi? Bu konu taslakta netleştirilmeli."
Sonuç Önerisi:
Güleç, konuşmasını şu önerilerle bitirdi: "Bence İstanbul, İzmir, Kocaeli gibi deniz ticaretinin yoğun olduğu illerde, özel olarak deniz icra daireleri ve deniz icra mahkemeleri kurulmalı. Eskiden kadastro için böyle yapıldı, bir ilde birkaç ağır ceza olsa da tek bir kadastro mahkemesi vardı. Deniz için de öyle olmalı."
Dr. Nevzat Boztaş (Video Sunum): Sıra Cetvelinin İncelikleri
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi Başkanı Dr. Nevzat Boztaş, önceden hazırladığı video sunumunda sıra cetveline ilişkin detaylı değerlendirmelerini paylaştı.
Birinci Sıra (Madde 481): Geminin haczinden mülkiyetin alıcıya geçtiği tarihe kadar olan muhafaza giderleri, haciz ve satış giderleri, bu süreye ilişkin gemi adamı ücretleri.
İkinci Sıra (Madde 482): Karaya oturmuş veya batmış geminin kamu kurumları tarafından çıkarılması veya kaldırılması giderleri.
Üçüncü Sıra (Madde 483): TTK Madde 1320'de düzenlenen gemi alacakları. Boztaş, bu sıradaki alacakların kendi aralarındaki sıralamaya özel dikkat çekti: "Kurtarma ücreti alacağı varsa, bu ücret, kurtarma faaliyetinin tamamlandığı tarihten önce doğmuş gemi alacaklarından önce gelir. Birden fazla kurtarma varsa, sonraki kurtarmalar önceki kurtarmalara tekaddüm eder."
Dördüncü Sıra (Madde 484): Gemi satış sırasında tersane sahibinin zilyetliğindeyse, TMK Madde 950 uyarınca tersane sahibinin hapis hakkıyla teminat altına alınmış alacakları.
Beşinci Sıra (Madde 485): Sözleşmeden veya kanundan doğan rehin hakkıyla teminat altına alınmış alacaklar. Boztaş, "Yeni düzenlemeyle, müşterek avarya alacağı bu sıraya yerleştirildi. Ayrıca gemi üzerinde intifa hakkı varsa, intifa bedelinin de bu sıradan ödenmesi gerekir" dedi.
Altıncı Sıra (Madde 486): Satılan geminin aynından doğan kamu alacakları (gümrük, veraset ve intikal vergisi gibi).
Yedinci Sıra (Madde 487): Deniz alacağı vasfında olan ama daha önceki sıralara girmeyen diğer alacaklar.
Sekizinci Sıra (Madde 488): Deniz alacağı vasfında olmayan adi alacaklar.
Boztaş, sekizinci sırayla ilgili önemli bir öneride bulundu: "İflas tasfiyesinde, sekizinci sıradaki adi alacaklar gemi için düzenlenecek özel sıra cetvelinde yer almamalı, genel iflas sıra cetvelinde yazılmalı. Çünkü iflas edenin hem gemileri hem de diğer malları var. Adi alacaklar için ayrı bir gemi sıra cetveli düzenlemek, bu alacaklıları diğer iflas alacaklılarından ayrı tutmak anlamına gelir ki bu adil olmaz."
ÜÇÜNCÜ OTURUM: Avukatlardan Saha Gözlemleri
Üçüncü oturuma oturum başkanı olarak Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu başkanlık yaptı. Yazıcıoğlu, "Bu oturumda Madde 465 ve 461 arasında düzenlenen yabancı ülke satışlarının Türkiye'de tanınması, yargılamaya muhtaç olma konusu ve ihtiyati hacze yaklaşım gibi kritik konuları ele alacağız" diyerek oturumu açtı.
Av. Nazlı Selek: 2017 Sempozyumundan Taslağa Yansıyanlar
Komisyon üyesi Av. Nazlı Selek, taslağın hazırlanmasında kendisine verilen özel görevi anlattı:
"Komisyonda bana verilen görev şuydu: İstanbul Barosu Deniz Hukuku Komisyonu ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Deniz Hukuku Araştırma Merkezi'nin 6 ve 13 Mayıs 2017'de düzenlediği 'Deniz İcra Hukuku'nun Güncel Sorunları' başlıklı etkinlikte çok sayıda uygulamacı katılmıştı. Bu çalışmanın sonunda bir sempozyum özeti ve çalışma grubu önerileri Bakanlığa iletilmişti."
"Bakanlık, alt komisyona 'özellikle uygulamadan gelen talepleri, uygulamanın hali hazırdaki kanuna ilişkin uyarılarını çalışmalarınızda dikkate alın' demişti. Ben de bu sempozyum özeti ve çalışma grubu önerilerini her bir maddede dile getirmeye çalıştım."
1999 Konvansiyonunun Doğrudan Uygulanması Tartışması:
"Toplantıların ilk başında çok önemli bir tartışma yaşandı: İhtiyati haciz kavramından tamamen ayrılıp 1999 Konvansiyonu'ndaki 'arrest' için özel bir müdahale usulü mü geliştirsek diye konuşuldu. Her türlü alternatif o toplantılarda dile getirildi."
"Sonra bunun kanunun geneli ile uyuşmayacağı, bizim ihtiyati haciz uygulamamızın yerleşmiş olduğu düşünülerek bu görüş terk edildi."
"Konvansiyonun doğrudan uygulanması önerileri de vardı. 2017 sempozyum özetindeki çalışma grubunda, konvansiyona doğrudan atıf yapılmasına ilişkin pek çok öneri vardı. Ama onları da takip edemedik. Çünkü konvansiyona atıf yerine, konvansiyonun iç hukuka alınması yönünde bir yol benimsendi."
Selek, bu tercihin nedenini şöyle açıkladı:
"Açıkçası şahsen ben de bu yolu tercih edenlerden ve önerenlerden biriyim. Nitekim sabah Sayın Tetkik Hakimi Ahmet Bey'in sunumunda duyduk: İcra mahkemeleri, hatta icra memurları, muhafaza gideri gibi basit bir konuda bile deniz söz konusu olduğunda problem yaşıyorlar."
"Böyle bir atmosferde, bir icra müdürünün ve memurunun konvansiyonu doğrudan uygulama imkanının olmadığını uygulamacı olarak düşünüyorum. Uygulamayı çok zora sokacağını düşündük."
Eski İhtiyati Tedbir Uygulaması ve Zorluklar:
"Sevgili Kerim'le bunu çok konuşmuşluğumuz vardır. Çok yıllar evvel, gemilerin ihtiyati tedbir yoluyla Seferden men edilmesi usulü vardı. Bize avukatlar olarak çok uygundu, sadece mahkeme ve mahkemenin kalemi ile muhataptık, her şey bizler için çok güzeldi."
"Sonra Ticaret Kanunu çıktı, doğru bir şekilde ihtiyati haczi kanuna uygun hale getirdi. Ama biz - arkadaşlarım da katılır tahmin ediyorum - ilk yıllarda çok zorluk çektik. İcra dairelerine deniz prosedürünü anlatmak gerçekten çok zordu."
"Hatta İstanbul dışındaki mahkemelerde, İstanbul 17. Ticaret Mahkemesi'nin emsal kararlarını göstererek karar çıkartabiliyorduk. Çünkü hiç kimse ne yapacağını bilmiyordu. Dolayısıyla bunları öngörerek, 1999 Konvansiyonu'nun doğrudan uygulanmasının bu projede mümkün olmadığı benimsendi."
Yurt Dışı Satışlarda Türkiye'de İlan Zorunluluğu:
"İlanla ilgili, sabah hocamızın açıkladığı hususu tekrar etmek isterim. Yurt dışında satılan Türk gemilerinin satışı ile ilgili Türkiye'de de ilan zorunluluğu, o 2017 sempozyumunda da konuşulmuştu."
"Konsolosluğa yapılacak bildirimler de tartışılmıştı. Ben hocamızın yaşadıklarını bizzat biliyorum çünkü Kara Ticaret Alt Komisyonu'ndan üyeler de vardı, orada bayağı zorlandık biz denizle ilgili uygulamayı anlatırken."
"Geminin yurt dışı satışında Türkiye'de hiçbir ilan yapılmamasının benimsenmesi uygun bulunmadı. Bu bayağı ciddi tartışmalara sebep oldu. Buradaki alacaklıların haklarının hiçbir şekilde korunamayacağı, Türkiye'de mutlaka ilan yapılması gerektiği konuşuldu."
Hak Düşürücü Süre Meselesi:
"Hak düşürücü süreyle ilgili Cüneyt Hoca'nın bahsettiği konu, önce ben tam anlayamadım hangi neyi kastettiğini. Ama sonra Madde 498'deki düzenlemeyi kastediyordu."
"İhtiyati haciz kararı alındıktan sonra bir hafta içinde - eskiden üç gündü - icrasının talep edilmesi gerekiyor. Eğer bir hafta içinde talep edilmezse, karar kendiliğinden düşer deniyor."
"Bunun mantığı şu: Kara ticaret icrasında, ihtiyati haciz kararının icrası talep edildikten sonra artık 'canlı' kalıyor - Bilgehan Hoca'nın tabiriyle. Elinizde bir ihtiyati haciz kararı oluyor, geminin orada olması gerekmiyor. Bir icraya başvurdunuz, canlı hale getirdiniz, gemi on sene sonra geldi, o icra hala canlı."
"Hocalarımız 'öyle bir şey olmaz' dediler. Böyle bir şey kabul edilemez. İhtiyati haciz kararı alınır, bir hafta içinde gemi gelmişse icrası talep edilir, uygulanır. Gelmezse zaten uygulanamaz ve haciz kendiliğinden kalkar diye hüküm kondu."
Av. Savaş İnandıoğlu: Teknik Detaylar ve Borçluya Rızaen Satış Tehlikesi
Av. Savaş İnandıoğlu, önce teknik bir düzeltme önerisiyle başladı:
Bildirim ve İlan İfadelerinin Düzeltilmesi:
"Taslak Madde 465 ve 475'te, geminin sicile kayıtlı malikine, tescilli diğer hak sahiplerine ve rehinli alacaklılara bildirim yapılmasından bahsediliyor. Ama hemen devamında diyor ki: 'Bu kişilere sicilde kayıtlı veya kendileri tarafından bildirilen adresten yazılı bildirim yapılamaması halinde, bu kişiler bakımından gazetede yayınlanan ilan bildirim yerine geçer.'"
"Yani aslında bir alternatif getiriliyor: Bildirim yapamazsan gazetede ilan et, bu bildirim sayılsın. Ama Madde 465/2'de 'uygun şekilde bildirim ve ilan yapılmaksızın' dendiğinde, mahkeme ve icra dairesi hem bildirim hem ilan arayacak."
"Oysa aslında bunlar birbirine alternatif: Bildirim yapamazsan ilanı bunun yerine say. Ama 'bildirim ve ilan' dediğiniz için, 'bildirimde bulundun mu, gel bakalım' diye yorumlama riski var. Bence bunu 'bildirim veya ilan' şeklinde düzeltmek gerekir."
Borçluya Rızaen Satış Yetkisi - Kritik Uyarı:
İnandıoğlu, seminerin en çarpıcı uyarılarından birini yaptı:
"Şu anki İcra İflas Kanunu'nda 111/A maddesi var, 2021'de getirildi. 'Borçluya rızaen satış yetkisi' düzenliyor. Ben bunu çok uzun süre gözden kaçırmıştım, birçok kişinin de gözden kaçmış olma ihtimali var. Sayın hakimlerden ve bizlerden acaba önlerine geldi mi diye merak ediyorum."
"Bu madde ne diyor? Kıymet takdiri yapılır, kesinleşir. Borçlu gelir, der ki 'bana yetki ver, ben bu malı kendim satacağım'. Eğer kıymetin %90'ını getirirse, bu ihaleyle satılmış gibi sayılıyor - geminin üzerindeki bütün ipotekleri, rehinleri kaldırmak suretiyle satış gerçekleşiyor."
"Taslak Madde 474'te açıkça gemiler için de bunun uygulanacağı söyleniyor. 238. maddeye atıf yapılıyor, sürenin gemiler için bir ay olduğu belirtiliyor. Demek ki bu, borçluya yetki verilmesi gemiler için de bilinçli olarak konmuş."
İnandıoğlu'nun endişeleri:
"Bu çok tehlikeli bir madde. İİK Madde 176 diyor ki: 'Haciz tutanağının imza karşılığı kendisine tesliminden itibaren bir hafta içinde, rızaen satış için yetki talep edilebilir.'"
"Ama Madde 175'te, sicile kayıtlı gemilerin kıymet takdirinin bilirkişi vasıtasıyla yapılması gerektiği söyleniyor. Yani icra memuru haciz yaparken bile bilirkişiyle kıymet takdiri yapacak. Bu çok sıradışı."
"Eğer Madde 176'daki 'haciz tutanağının teslimi' Madde 175'teki kıymet takdirini kastediyor ise, bunu açıkça yazmak lazım. Aksi takdirde, kıymet takdiri olmadan da süre başlayabilir yorumu çıkabilir. Kıymetini bilmediğiniz bir malın satışı için yetki istemeniz gibi tuhaf bir durumla karşılaşabilirsiniz."
Satış Sürecindeki Tehlike:
"Borçluya yetki verildi, gitti müşteri buldu, %90'ı getirip icra dosyasına yatırdı. İcra dairesi dosyayı icra mahkemesine gönderiyor. İcra mahkemesi duruşma açıyor, üçüncü kişileri çağırıyor. ANCAK o zaman üçüncü kişiler devreye girip bu geminin satıldığından haberdar oluyor."
"Şimdi bu üçüncü kişiler ne için itiraz edecek? Kanunda çok muallak yazılmış. Sadece şekli olarak mı itiraz edecekler - '%90'ı karşıladı mı, yetki süresini aştı mı' gibi - yoksa esasa ilişkin de itiraz edebilecekler mi?"
"Şunu düşünün: 1 milyon dolar kıymet takdiri yapılan bir gemi, rızaen 900.000 dolara satılıyor. Oysa geminin üstünde 1.500.000 dolarlık alacak var. Ben alacağı tatmin edilemeyen kişi olarak şunu diyebilir miyim: 'Arkadaş, sen bunu ihaleye çıksaydın belki 2 milyon dolara satılacaktı, sen 900.000'e sattın, bu yanlış bir karardır.' Hiçbir açıklık yok."
"Bu gerçekten ciddi bir sorun. Kötü niyetli kişiler, fiktif bir alacak yaratarak gemiye haciz koydurabilir. Sonra borçlu 'ben satacağım' der, düşük fiyata arkadaşına satar, %90'ı yatırır. Geminin üstündeki bütün ipotekler kalkar!"
"Efendim 'şu anda da olabilir' diyebilirsiniz. Hayır, şu anda olmaz. Çünkü ihaleye çıkartmak zorundasınız, ihalede üçüncü kişi gelip daha fazla teklif verebilir. Ama burada size yetki veriyorlar, siz %90'ı bulmak kaydıyla istediğinize satıyorsunuz. Bu konunun özellikle deniz hukuku açısından irdelenmesi büyük fayda var."
Teminat Konusu:
"10.000 SDR'lik teminatın Türk Lirası olarak yatırılmasına karşıyım. Kanun koyucu bile teminatın enflasyon karşısında eriyeceğini düşünerek SDR cinsinden belirliyor, kendini koruyor. Ama ne alacaklı ne borçlu kendini koruyamıyor."
"Geçen sene haciz ettiğim bir gemide, 11 ay sonra teminatı geri almaya kalktığımda 1.000 dolar daha eksikti. Enflasyon yemişti. Kazanırsam yatırdığım 15.000 dolarlık teminat 11.000 dolara düşüyor, kaybedersem geminin maliki 5 sene sonra aldığı tazminat 10.000 dolar bile etmiyor."
"Bir yabancı parayı kanuna yazmak doğru olmayabilir, anlıyorum. Ama hiç olmazsa mahkemeler döviz hesabı açtırıp dolar yatırtabilmeli. Özellikle Türk Lirası yazmamız, bu enflasyon ortamında büyük haksızlığa sebep olacak."
"İkincisi, bunun peşin yatırılmasına da karşıyım. Sırf inceleme için parayı bozdurup yatırıp karar alıp tekrar parayı aldığınızda, sadece kur farkından 300-500 dolar zarar ediyorsunuz. Bence teminat, inceleme için ön şart olmamalı. Karardan sonra yatırılabilmeli."
Kiracı İbaresi ve Sözleşme Uyumsuzluğu:
"Taslak Madde 493'te (eski TTK 1352'ye denk gelen), (n) ve (o) bentlerinde 'kiracı' sözcüğü eklenmiş. Sigorta primleri ve komisyonlar için 'geminin maliki veya kiracısı tarafından ödenecek' denmiş."
"Ama Madde 499'da 'borçlu, deniz alacağının doğduğu ve ihtiyati haczin uygulanacağı esnada geminin maliki ise' haciz edilebilir denmiş. Bu iki madde birbiriyle çelişiyor. Kiracı borçlu ise kiracının borcundan dolayı malik gemisi haciz edilebilir mi, edilemez mi?"
"1993 Cenevre Sözleşmesi Madde 3/3 çok açık: 'Kiracının sigorta primi veya komisyon borcundan dolayı, malik gemisi üzerinde gemi alacaklısı hakkı iddia edilemez.' Yani kiracının bu borçlarından malik gemisi satılamaz."
"Önceki TTK zamanında Kerim Hoca'dan hatırlıyorum, bu bilinçli olarak alınmamıştı. Şimdi de alınmadığını görüyorum. Ama 'kiracı' ibaresi konduğu için sorun çıkabilir. Bana kalırsa, dosyaların %90'ı geminin ticari işletmecisinin (armatörün) borcundan kaynaklanıyor. Malik gemisini görmediğinde, mahkemeler ihtiyati haciz taleplerini reddediyor."
"Çözüm: Ya kiracı ibaresini çıkartın, ya da 1993 Sözleşmesi Madde 3/3'ü taslağa ekleyin."
Geminin Serbest Bırakılması Yetkisi:
"Bir olumlu değişiklik var: Madde 502'de, geminin serbest bırakılması için teminat yatırılmasında, takibe başlandıktan sonra bu yetkinin icra mahkemesine geçtiği düzenleniyor. İİK 266'dan kıyasla alınmış."
"Bunun sorunu vardı. Kocaeli Ticaret Mahkemesi'nde iş olan meslektaşlarım, haciz kararını icraya koydukları an - yani haciz tatbik ettikleri an - ticaret mahkemesi bunu 'takibe geçmek' olarak algılayıp 'ben artık gemiyi serbest bırakamam, icra mahkemesine gidin' diyordu. Oraya gidince icra mahkemesi 'esas karar ticaret mahkemesinden' diyordu."
"Dr. Ertan Bey geçen hafta bunun mağduru oldu. Yeni düzenleme bu sorunu çözüyor, her aşamada icra mahkemesi yetkili olacak."
Av. Çağlar Coşkunsu: Hapis Hakkı ve "Duracağı Bilinen Yer" Tartışması
Av. Çağlar Coşkunsu, iki önemli konuya dikkat çekti:
Hapis Hakkı İçin Görevli Mahkeme:
"Taslak Madde 506'da, hapis hakkının korunması talebinde Madde 467'de belirtilen mahkemelerin görevli olduğu söyleniyor. Yani ihtisas mahkemeleri, ticaret mahkemeleri."
"Şimdi biz pratikte şunu yapıyoruz: Sulh hukuk mahkemesine falan başvurmuyoruz, doğrudan icraya başvuruyoruz, hapis hakkına ilişkin defter tutturuyoruz, sonra esas takibe geçiyoruz. Bu kendiliğinden gelişmiş bir yöntem ve bundan dolayı hiçbir kararımız dönmedi."
"Ama bu madde olduğunda ne olacak? Biz gidip ticaret mahkemesine mi başvuracağız? 'Koruma kararı gibi hapis hakkı var mı yok mu' diye ticaret mahkemesi mi değerlendirecek?"
"Eğer değerlendirirse, o zaman yolculuk çok farklı bir yere gider. İcra mahkemesinden değil de ticaret mahkemesinden başladı, red olursa istinaf... Farklı bir yoldan gitmiş olacağız. Bu husus değerlendirilmeli."
"Kanımca bu olumlu olabilir. Ticaret mahkemesi yoluyla gitmek belki daha iyi olabilir, çünkü icra mahkemelerinde bazen sıkıntılar çekiyoruz. Ama bu pratik değişikliğe dikkat çekmek istedim."
"Duracağı Bilinen Yer" Düzenlemesi:
"Taslak Madde 494'te çok önemli bir yenilik var: Geminin karasularında durduğu ya da duracağı bilinen yer mahkemesi yetkili kılınmış. Dolayısıyla TTK'daki 'geminin demir attığı, samandıra ya da boza bağlandığı, yanaştığı veya kaza aldığı yer' ibaresi değişiyor."
"Gerekçede açıkça belirtilmiş: Gemiler limanlarda çok kısa sürelerde kalabiliyor, dolayısıyla ihtiyati haciz kararı alınması fiilen mümkün olamayabiliyor. Bu çok isabetli bir değerlendirme."
"Bugün MarineTraffic'ten tutun başka takip sitelerine kadar, gemilerin nereye gelip nereye gittiğini takip edebiliyoruz. Bu sadece Türkiye'de icat edilmiş bir şey değil, İspanya'da da Singapur'da da uygulanan bir şey."
"Hatta İspanya'daki bir meslektaşıma sordum, '2014'te getirildi bu değişiklik' dedi. 'Daha önce hakimler bakmaktan imtina ediyordu, gemi gelmedi diye. Dolayısıyla gemileri kaçırıyorduk. Şimdiki sistemde eğer gemi gelmezse mahkeme yetkisizlik kararı veriyor' dedi."
"Her ne kadar yedi gün içinde başvurulması gerekiyor, bunu biraz daha netleştirebilir miyiz bilemiyorum ama bu olmayan bir şey değil, olması gereken bir husus."
Montrö Tartışması:
Çağlar Coşkunsu, seminerin en tartışmalı konularından birini gündeme getirdi:
"Ancak ben geminin neden durması gerektiğini anlamıyorum. Bu önemli çünkü ben kesin hacizde, zararsız geçişler dahil gemileri tutabiliyorum şu anda."
"Eski TTK'da çok sakıncalı bir gerekçe vardı. Montrö Sözleşmesi'ne atıf yapılıyordu, geminin durması gerektiği söyleniyordu. 2012'ye kadar gemiler ihtiyati tedbir yoluyla Seferden men edildi."
"2012'den sonra hiçbir ülke, 'Montrö var, sen niye benim zararsız geçişteki gemilerimi tutuyorsun' diye Türkiye'ye nota vermedi. Montrö'yle ilgili NATO'ya tek bir nota var, Rusya'dan, o da VTS Trafik Ayırım Düzenlemesi ile ilgili. Onun haricinde Montrö'yle ilgili Türkiye'ye nota veren herhangi bir devlet yok."
"Biz VTS'yi Rusya'nın notasına rağmen kurduk, başarıyla da işletiyoruz. 2013'te İstanbul Ticaret Mahkemesi ilginç bir karar verdi: 'Kumkapı bölgesinde transit geçiş yapan, Montrö Sözleşmesi'nin öngördüğü anlamda zararsız geçiş yapan gemiler hakkında herhangi bir mahkemenin yargı yetkisi yoktur' diye yetkisizlik kararı verdi. Yargıtay onayladı."
"O tarihten sonra artık geminin sadece durması değil, aynı zamanda transitin de bozulmuş olması gerekiyor dediler. Peki şimdi, taslakta Montrö'ya atıf olmadığı için bu durum ne olacak? En azından deneyeceğiz."
"Montrö çok hassas bir konu, özellikle Türkiye'nin jeopolitik konumu açısından. Dışişleri Bakanlığı'na bir şey sorsanız ayağa kalkarlar, deniz güvenliği açısından. Dolayısıyla bunun kolayca değişeceğini zannetmiyorum."
"Ama bence durması gerekli, Montrö'ya aykırı bir şey yok. Sevim Ertürk Hoca da böyle düşünüyor, onun öğrencileri Selami Kur'an, Ayşenur Tütüncü gibi pek çok hukukçu da aynı fikirdedir. Hususun değerlendirilmesini öneriyorum."
Muhafaza Masrafları ve Terk Edilmiş Gemiler:
"Hakimimiz çok doğru bir şey söyledi, maaşlar ne olacak diye. Bizim Deniz Çalışma Konvansiyonu var (MLC 2006), gemilerin sigortalarının, gemi adamlarının maaşlarına ve giderlerine ilişkin düzenleme yapılmış."
"Borçlu olduğunda zaten bir ay içinde belli oluyor: P&I Kulübü ödenmiyor, maaşlar ödenmiyor, gemi terk ediliyor. Gemi adamı maaşını alamamış, on aylık maaşı var. Asıl korunması gereken o. Ama muhafaza masrafı adı altında on aylık maaştan daha çok para isteniyor!"
"Limanlar Kanunu'ndaki güçlerle buradaki icra hükümlerini bir atıfla birleştirerek, terk edilen gemi sorununu çözebiliriz. Çünkü normalde ihtiyati hacizlerin çoğunda zaten teminat veriliyor. Terk edilecek ve mahvolacak gemilerin sayısı belki %10-20. Çoğu büyük armatörler, P&I kulüpleri var, tekne sigortaları var, teminat veriyorlar."
"Muhafaza masrafları konusunda külliyen vazgeçilmesi çok önemli."
Av. Sinan Güzel: Seferden Men Edilme ve Uygulamadaki Karmaşa
Av. Sinan Güzel, uygulamadaki somut bir sorunu anlatarak başladı:
"Yaklaşık sekiz sene önce de güncel icra problemlerini konuştuğumuzda şöyle bir örnek vardı: Avukatın biri icra dairesine geliyor, ihtiyati haciz kararını gösteriyor, TTK 1335'i göstererek 'gemiler Seferden men edilemez, sadece ihtiyaten haczedilebilir' diyor."
"İcra memuru da şaşırıyor, TTK 1366'yı görmüyor. Karar uygulanmıyor. Sonra Yargıtay'dan dönüyor."
"Birkaç sene önce yine aynı sorun yaşandı. Bir icra müdürü Yargıtay kararını bulmuş, 'ben bu kararı uygulamam' demiş. Tam pandemi sırasıydı, 5. Ticaret Mahkemesi'ne götürdük, müzekkere yazdılar, TTK 1366'yı açık açık yazarak 'icra memurunun yapması gereken Seferden men etme işlemidir' dediler. Sorun çözüldü."
Muhafaza Masraflarının Gerçek Anlamı:
"Muhafaza masraflarıyla ilgili şunu söylemek istiyorum: Kanunda öngörülmüş, kanunun ruhuna uygun olan muhafaza masrafı, gemileri tam anlamıyla muhafaza altına aldığımız durumlar için."
"Ama biz gemileri kaydi olarak haciz ediyoruz, fiilen muhafaza altına almıyoruz. İcra memuru muhafaza masrafı alıyor ama aldığı parayı nereye harcayacağını kendisi de bilmiyor."
MarineTraffic ve Liman Başkanlığı Müzekkereleri:
"Emine Hocam 'durması beklenen gemilerle ilgili MarineTraffic'ten bilgi alınıp mahkemeye sunulduğunda bu yeterli olabilir' dedi. Ama günümüz uygulamasında biz MarineTraffic'ten değil, Liman Başkanlığı'ndan, Kıyı Emniyeti'nden ayrı ayrı müzekkere alarak mahkemeye sunmak durumundayız."
"Belki her şeyi kanunda yazmak doğru değil ama buna ilişkin kısa bir hüküm konulabilir taslakta."
İstinaf ve Satış Süreci:
"Benim bir teorim var: Türkiye'de cebri icra yoluyla bir geminin satılması, karşımızda direnen bir borçlu bulunduğu sürece çok mümkün değil. Neden? Şikayetlerle ilgili istinaf'ın satıştan başka icra işlemlerini durdurmayacağı hükmü var. Bunun mefhum muhalefinden çıkan sonuç: İstinaf satışı durduruyor."
"Karşılaştığımız bir dosyada yaklaşık 70-80 tane şikayet yapılarak, istinaf aşamasında satışa engel olunduğunu tecrübe ettik. Kıymet takdiri süreleri doluyor, tekrar başa dönmek zorunda kalıyoruz."
"Taslakta şikayetler için bir teminat verilmesi düzenlemesi getirilmiş. Bunun istinaf için de getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani istinaf edildiğinde satışın durdurulabilmesi için bir teminat yükümlülüğü getirilmeli."
IV. OTURUM: İCRA HUKUKU UYGULAMA SORUNLARI
Av. M. Hakan Tüfekçi: Tersane Alacakları ve TMK 22. Madde Sorunu
Av. M. Hakan Tüfekçi, tersane alacakları konusundaki sorunları somut örneklerle anlattı:
"Bir yabancı gemi geliyor, gemiyi Türk tersanesinde tamir yaptırıyor. Ama tersanenin muhatap olduğu kişi geminin maliki değil, çıplak kiracısı (bareboat charterer) veya voyage charter kiracısı oluyor."
"Şimdi borcunu ödemezse, mevcut kanunda TTK 1013'e göre kanuni ipotek hakkımız var ama bu sadece Türk siciline kayıtlı gemilerde uygulanabiliyor. Yabancı bir gemi için uygulayamıyoruz."
"Hapis hakkı uygulayabilir miyiz? TMK 950/3'e göre, hapis hakkı için borçlu malın zilyedi olmalı. Ama bizim borcumuz armatörün değil, kiracının. Dolayısıyla tersaneci teminatsız kalabiliyor."
"Taslak Madde 484'te, kanuni ipotek kaldırılıp sadece hapis hakkı getiriliyor. Bu konuda Prof. Atamer'in makalesinde detaylı açıklamalar var. Ama benim sorum şu: 1993 Cenevre Sözleşmesi Madde 7, tersaneciye hapis hakkı tanıyor. Madde 12/4, bu hapis hakkının rüchan sırası belirliyor."
"Eğer bu yeterli değilse, bence TMK Madde 22 gibi bir düzenleme getirilebilir. TMK 22, taşıt araçlarına ilişkin ayni hakların hangi hukuka tabi olacağını düzenliyor. Benzer bir madde gemiler için de getirilirse, Türk tersanecisinin yabancı gemiler üzerinde hapis hakkı uygulaması mümkün olabilir."
Av. Türker Yıldırım: Uzman İcra Dairesi ve Drift Sorunu

İstanbul Barosu Deniz Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Türker Yıldırım, panel konuşmacısı olarak söz alarak uygulamadaki kritik sorunları dile getirdi:
Uzman İcra Dairesi İhtiyacı:
"Hepimizin hemfikir olduğu bir husus var: İstanbul'da uzman bir deniz icra dairesinin ve icra mahkemesinin görevlendirilmesi şart. 2017'deki sempozyumda da aynı talebi dile getirmiştik, o zaman Tolga Taş bey başkanıydı. Yine aynı şeyi tartışıyoruz. Eğer hazır kanun değişirken böyle bir imkan yaratılabilirse, birçok sorun çözülür."
Marmara'da "Drift" Halinde Bekleyen Gemiler:
"Çağlar Bey'in de değindiği 'durma' konusunda çok ciddi bir sorunumuz var. Geçen 17. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanımızı Yürütme Kurulu olarak ziyaret ettik. Sayın Başkan da çok yakinen biliyor, son dönemde özellikle yaptırıma tabi gemilerin drift'te, Marmara'nın ortasında bekleme sorunu var."
"Bu gemiler için mahkemelerden karar almaya çalıştığımızda ne oluyor? Liman başkanlıklarına yazılar yazılıyor, liman başkanlıkları diyor ki 'bu gemi herhangi bir yere yanaşmıyor, drift halinde, 168 saati doldurmamış'. Mahkemeye dönüyoruz, mahkeme 'gemi durmuyor ki, haciz edemem' diyor."
"Kolluk vasıtasıyla bu gemilere ulaşmaya çalışıyoruz ama o da mümkün olmuyor çünkü gemi Marmara'nın açıklarında, hangi ilin görevli olduğu belli değil. Yani kendi içimizde, bizden habersiz drift'te bekleyen gemiler var. Ne tutabiliyoruz ne kumanya tedarikini engelleyebiliyoruz ne tamir yaptırmasını. Sadece Marmara Denizi'nde dolaşan, çevre felaketi riski yüksek gemilerle karşılaşıyoruz."
"Dolayısıyla taslakta 'durma' konusu düzenlenirken, özellikle Çağlar Bey'in belirttiği gibi, durmayı arıyor muyuz haciz için, bunu tekrardan değerlendirmekte fayda var."
Muhafaza Masrafları:
"Muhafaza masrafları hepimizin sorunu. Hepimiz işimize geldiği zaman muhafaza masraflarını en düşükten talep ediyoruz, işimize gelmediğinde günlük geminin giderinin tespiti için çatısı altında bulunduğumuz Deniz Ticaret Odası'na müzekkere yazdırıyoruz."
"İcra daireleri arasında bir yeknesaklık yok, icra müdürleri bu konuda karar vermekten imtina ediyorlar. Komisyon olarak şunu tartıştık: Adli Tıp Komisyonu'nu ziyaret ederek, belki İstanbul özelinde bir muhafaza masrafı tespiti mümkün olur mu diye. Hiçbirimiz memnun olmayacağız ama en azından sabit olur."
"Hatta Bakanlık tarafından bir yönetmelik, bir çizelge konulabilir mi? Limanlar Kanunu'nda zaten liman masrafları için bir düzenleme var. Belki bir geminin Seferden men edilmesi için şu kadar muhafaza masrafı alınır diye bir cetvel oluşturulabilir."
Konsolosluk Bildirimleri:
"Konsolosluklara bildirim konusunda çok sıkıntı yaşıyoruz. Özellikle açık sicil ülkelerinin (Panama, Liberya gibi) Türkiye'de konsoloslukları yok, temsilcilikleri var. Bildirimi kabul etmiyorlar, bu da satış sürecini durduruyor."
"Önerimiz şu: Taslakta konsolosluğa bildirim yapılması, 'mümkünse' şartına bağlansın veya 'eğer varsa ilgili devletin resmi temsilciliğine yapılacak bildirimle de çözüm üretilebilir' denilsin. Alternatif yollar öngörülmeli."
Liman Başkanlıkları ve Terk Edilmiş Gemiler:
"Limanlar Kanunu'nun 11. maddesi var. Biz gemileri satmakta güçlük çektiğimizde, liman başkanlarının kapısını çalıyoruz. Liman başkanlarımız da bize diyor ki 'tamam, güzel söylüyorsun ama bu o kadar da risk teşkil etmiyor, çok riskli değil'."
"Daha önceki satışlarda yaşanan sıkıntılar gündeme geldiğinde, kanunun lafı çok daha kısıtlı bir şekilde ele alınarak ilerleniyor. Hangi koşulda gemi terk edilmiş sayılacak? Gemiye doğrudan Limanlar Kanunu Madde 11'e göre liman başkanı satış yetkisi var mı? Bu konular netleşmeli."
Seminerin Genel Değerlendirmesi ve Sonuç
Tüm gün süren seminerde, Cebri İcra Kanunu Taslağı'nın genel olarak olumlu karşılandığı ancak kritik düzeltmeler yapılması gerektiği konusunda fikir birliği oluştu.
Taslağın Olumlu Yönleri:
- Dağınık hükümlerin tek kitapta toplanması
- 1993 Cenevre ve 1999 Arrest Konvansiyonları ile uyum
- Sıra cetvelinde ipotek ve kamu alacaklarının yerlerinin değiştirilmesi
- Vaktinden evvel satış kararının kesin olması
- Sıra cetveli düzenleme, ilan ve itiraz süreçlerinin netleştirilmesi
- İhtiyati haciz süresinin üç günden bir haftaya çıkarılması
İyileştirme Talepleri:
- Tersane Alacakları: TTK Madde 1013'teki kanuni ipotek hakkının korunması, taslak Madde 484'teki değişiklikten vazgeçilmesi
- Kiracı İbaresi: 1993 Cenevre Sözleşmesi Madde 3/3'ün taslağa eklenmesi veya kiracı ibaresinin çıkarılması
- Yetkili Mahkeme: Sicil yeri mahkemesi ve "duracağı bilinen yer" ibarelerinin çıkarılması, sadece somut ve uygulanabilir yetki kriterlerinin bırakılması
- Konsolosluk Bildirimleri: "Mümkünse" veya "resmi temsilciliği" gibi esneklik sağlayan ifadelerin eklenmesi
- Muhafaza Masrafları: Standart bir çizelge veya yönetmelikle düzenlenmesi, icra müdürüne bu yükün bindirilmemesi
- Teminat: 10.000 SDR'lik teminatın döviz cinsinden yatırılabilmesi, peşin yatırma şartının kaldırılması
- Hapis Hakkı: İcra hakiminden ön onay alınması sisteminin getirilmesi
- Uzman İcra Dairesi: İstanbul, İzmir, Kocaeli gibi illerde deniz icra daireleri ve mahkemelerinin kurulması
- Geminin Haciz Tarihi: Sıra cetveli için hangi tarihinin esas alınacağının netleştirilmesi
- Borçluya Rızaen Satış Yetkisi: Madde 474'te bu hükmün gemiler için uygulamasının sınırlandırılması veya kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesi
Adalet Bakanlığı'nın, bu seminerde dile getirilen görüş ve önerileri dikkate alarak taslağı son haline getireceği, TBMM'ye sevkinden önce gerekli düzeltmelerin yapılacağı ifade edildi. Sektör paydaşları, taslağın bu katkılarla daha da gelişerek Türk deniz ticaretinin hukuki alt yapısını güçlendireceği umudunu taşıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: