Büyük zaferin son adresi: İzmir Rıhtımı
Düşmanın ana kuvvetlerini Başkomutanlık Meydan Muharebesi'yle yok eden Türk ordusunun, Başkomutanı'ndan aldığı “Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz'dir, İleri” tarihi emrini, 15 günde 400 kilometreyi yürüyerek kat edip yerine getirdiği yer olan İzmir Rıhtımı, kurtuluşun son adresi oldu. Türk ordularının, 9 Eylül 1922'de İzmir'de düşmanı denize dökmesinden bu yana 86 yıl geçti.
30 Ağustos Zaferi'nin ardından kaçan düşmanın takibi için Başkomutan Mustafa Kemal, 1 Eylül günü ordulara “İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri” emrini verdi.
Gizliliğin ve disiplinin, başarıya ulaşmada önemli katkıda bulunduğu muharebede, ordunun ana kuvvetleri İzmir'e yürüyüşünü sürdürürken Başkomutan'a ulaşan telsiz telgrafta İzmir'deki ihtilaf devletleri konsoloslarına görüşme için yetki verildiği belirtilerek, buluşmanın nerede olacağı soruldu. Atatürk, Nutuk'ta bu olayı, “verdiğim cevapta 9 Eylül 1922 günü İzmir Kemalpaşa'da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de söz verdiğim gün Kemalpaşa'da bulundum. Fakat görüşmeyi isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir Rıhtımı'nda ilk verdiğim hedefe, Akdeniz'e ulaşmışlardı” diye anlattı.
BUHARA'DAN İZMİR FATİHİ'NE
Türk ordusunun 15 günde 400 kilometre yolu savaşarak aşıp büyük fedakarlıkla ulaştığı İzmir'in kurtuluşunda, kanlar içindeki bir Türk subayının Hükümet Konağı'na bayrağı çekmesiyle son bulan “Üç Kılıcın Hikayesi” de tarih kayıtlarına geçti.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Kemal Arı'dan alınan bilgiye göre, Buhara'dan İzmir Fatihi'ne geçen kılıç öyküsü şöyle gelişti: “Sakarya Savaşı'nın ardından Buhara Cumhuriyeti'nden gelen bir heyet, TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın huzuruna çıktı. Buhara halkı adına üç değerli kılıcı armağan olarak getiren heyet üyeleri, bu kılıçlardan birini Gazi'ye, diğerini İsmet Paşa'ya sundu. Üçüncü kılıcın sahibiyse henüz belli değildi. Heyet, bu kılıcın İzmir'e ilk girecek kahramana verilmek üzere saklanmasını Gazi'den rica etti. Askerlere duyuru, Batı Cephesi Komutanlığınca yapıldı. Bu andan itibaren kılıç Kurtuluş Savaşı ile özdeşleşti, birçok subay ve askerin düşlerini süsledi.
Ordu, Mustafa Kemal'in tarihi emriyle adeta İzmir'e akarken, İkinci Süvari Tümen Komutanı Yarbay Zeki (Tümgeneral Zeki Soydemir), öncü olarak Birinci Süvari Alayı'nı görevlendirdi. Öncü öncüsü olma görevi de İkinci Tümen, Dördüncü Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin'e verildi.
İzmir'e giren ilk Türk subay olan Yüzbaşı Şerafettin, daha sonra anılarını, '(İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri) emrini almıştık. Anlatılmaz bir hızla mesafeleri aşıyor, İzmir'e doğru uçuyorduk. Kaçan düşman köyleri kasabaları yakıyor, intikamını sivil halktan alıyordu. Adım başı rastladığımız bu yürekler acısı manzara, hızımızı büsbütün artırıyordu” sözleriyle kaleme aldı.
HÜKÜMET KONAĞINDA
Yüzbaşı Şerafettin, 9 Eylül sabahı birliğiyle İzmir'e, Bornova-Halkapınar üzerinden yürüdü. Türk subayı, yarısını şehit verdiği birliğiyle Hükümet Konağı önüne omzuna ve koluna şarapnel, göğsüne ise mermi isabeti nedeniyle kanlar içinde geldi. Bir gencin uzattığı Türk bayrağını göğsüne sokan Yüzbaşı, sendeleyerek yukarı çıktı. Göğsündeki kanın bulaştığı bayrağı gözyaşları içinde göndere çeken Yüzbaşı Şerafettin, o dakikaları, “yaraları kim düşünür, ölsem ne gam? İzmir'i kurtarmıştık ya. Bu şerefin öncüleri biz olmuştuk ya” diye anlattı. İzmir'in, 3 yıl 3 ay 24 gün süren işgali böylece sona ererken, izleyen dakikalarda, Yüzbaşı Zeki komutasındaki süvari birliği Sarıkışla'ya, Üsteğmen Arif ve Takım Komutanı Celal Bey ile Yedek Subay Besim Efendi de Kadifekale'ye bayrağı çekti. Bütün bu gelişmeler, cephe komutanlığına dakika dakika bildirildi.
KILICI BAŞKOMUTAN VERDİ
Belkahve'den tarihi günü izleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yanında Fevzi ve İsmet paşalarla 10 Eylül sabahı kurtardığı İzmir'e gelişi, görkemli oldu. Kent adeta ayağa kalktı. İzmir'e girişinden 2 gün sonra Başkomutan, Şerafettin Yüzbaşı'ya, “İzmir” adını verirken, Buhara Hükümeti'nden emanet aldığı kılıcı da 15 Eylülde Yüzbaşı Şerafettin'e iletti.
HEYKELİ NEDEN DİKİLMİYOR?
Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Kemal Arı, zafere giden yolda, milletin önderle birbirine karşılıklı inanç ve güveni ile askerin büyük kahramanlığının en önemli yapı taşlarını oluşturduğunu belirterek, kendi ulusunun tarihini çok iyi bilen Ulu Önder'in, elinde hiç bir maddi güç yokken, tamamen Türk Milleti'nin bağımsızlık tutkusundan aldığı güçle, bir mucizeyi gerçekleştirdiğini anlattı. Doç. Dr. Arı, “ancak İzmirliler şimdi şunu düşünmeli: 'Neden Yüzbaşı Şerafettin Bey gibi birinin heykeli, İzmir Hükümet Konağı'nın önünde, Pasaport'ta veya Konak Meydanı'nda yok?' (aa)
DenizHaber.Com
Yorumlar
Kalan Karakter: