KATHIMERINI: PUTİN'İN ZİYARETİ ATİNA İÇİN BÜYÜK FIRSAT
ATİNA, 12/03(BYE)--- Tirajı pazar günleri 163 bin olan Kathimerini gazetesinin 11 Mart 2007 tarihli sayısında, Stavros Ligeros imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan haber yorumun özet çevirisi şöyledir:
Moskova'daki güçlü Türk lobisine rağmen, Yunan-Rus ilişkileri daima sıcaktır.
Burgaz-Dedeağaç boru hattı projesi birtakım engellerle karşılaşmış, hatta bazen gerçekleşmeyeceği izlenimi yaratılmış olabilir, ancak sonunda gerçekleşme yoluna girdi. Projenin bugün, Bakü-Ceyhan boru hattının inşası nedeniyle stratejik önemi geçmişe nazaran azaldı. Buna rağmen Putin'in Atina ziyaretinin (15 Mart), açıklamalarda sıcak olduğu belirtilen Yunan-Rus ilişkilerinin uygulamada da belli olmasına olanak tanıyacağı düşünülüyor.
İkili ilişkilerin çok olumlu bir tarihi temele dayanması, sadece siyasi düzeyde değil, ekonomik düzeyde de gelişmelere fırsatlar sağlıyor. Ancak bu fırsatların büyük bir bölümünden şimdiye kadar yararlanılmadı ve sonuç olarak aslında ikili ilişkiler hala çok zayıf.
Tam aksine, Rus-Türk ilişkileri jeopolitik rekabet ve savaşlar sayesinde tarih içinde olumsuz seyrederken, bugün hızla ve çok etkili bir şekilde gelişiyor. Her şeyden önce bu gelişme ekonomi alanında yaşanıyor, bu da siyasi düzeyi etkiliyor. Özellikle şimdi; Karadeniz'de deniz altı boru hattının inşa edilmesiyle, Türkiye, Rus doğalgazının Avrupa'ya taşınmasında stratejik öneme sahip olacak.
Atina'nın aksine, Ankara, Moskova ile ilişkilerin ne kadar önemli olduğu bilincine erkenden vardı. Bu nedenle ilişkilerin daha da geliştirilmeleri yönünde sistematik bir şekilde çalışıyor. Türkiye Genelkurmay Başkanlığı'nın Internet sayfasında, Putin'in Amerikan politikasına karşı çok sert eleştiriler içeren Münih'te yaptığı çok önemli konuşmasının tümüne yer verildi.
Moskova'da güçlü bir Türk lobisi kurulmuş durumda. Politikacılar, işadamları, gazeteciler ve akademisyenler bir Türk-Rus stratejik ilişkisi, hatta ittifakı fikrini ön plana getiriyorlar. Hatta bazı haberlere göre, bu fikri, Savunma Bakanı ve belki de Putin'in halefi İvanov olumlu karşılıyor.
En azından şimdilik, Rusya'nın bölgeye yönelik geleneksel politikası değişmedi. Hala Yunanistan ve Kıbrıs'ın lehinde. Ancak, Rusya Cumhurbaşkanı'nın Kıbrıslı Türklerin yalıtımına son verilmesi gereğinden söz eden ve Erdoğan'ın teşekkürlerine neden olan açıklamaları da bulunuyor.
Moskova'nın Lefkoşa'ya yönelik ayrıntılı açıklamalarda bulunmaktan, en önemlisi herhangi bir adım atmaktan kaçınmasına rağmen, bu açıklamalar şüphesiz uyarı niteliği olan mesajlardır ve Rus diplomasisinde küçük de olsa mevcut olan Yunan ve Türk faktörüne karşı daha dengeli bir tutum eğilimini yansıtıyor.
Bu eğilimin olmaması, özellikle Rus çıkarlarının önemli ölçüde Türk çıkarlarına ters düşmesinden kaynaklanıyor. Özellikle, Kafkasya ve Orta Asya bölgelerinde. Öte yandan, Türkiye'nin, ülkedeki yoğun Amerikan aleyhtarlığı ve Kürt konusu nedeniyle Suriye ve İran ile yakınlaşması, bazı konularda Rusya ile arasında uyumun sağlanması için temel oluşturuyor.
Bu kolay değişir jeopolitik çevrede Atina, Rus faktörünü özel Yunan çıkarları bakış açısı altında karşılamak yerine, daha tipik Batı kriterleriyle karşılıyor. Bunun en iyi örneği, Yunan Dışişleri Bakanlığının, Amerikalıların Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ne yerleştireceği füzesavarlar konusundaki açıklamasıdır.
Washington'un bu hareketinin, Rusya'da bardağı taşıran damla olduğu hatırlatılmalı. Bundan önce NATO'nun doğuya genişlemesi, eski SSCB ülkelerinin ABD'nin etkisi altına girmesi, Rusya'nın Amerikan üsleri tarafından kuşatılmış olması gibi olaylar gerçekleşmişti. Söz konusu füzesavarların amacının, Avrupa'yı İran'ın olası saldırılarından korumak için yerleştirildiği yönündeki bahaneler, bu tahrik edici tutuma biraz da alaycı bir tutum ilave etti.
Rusya bugün Amerikalıların metotlarına tepki gösteriyor. Yunan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya gelince, Rusya-ABD arasındaki rekabet çerçevesinde yapılmış olması bir yana, kaygılandırıcı bir yönü de var. Çünkü Dışişleri Bakanlığı'nın uluslararası çevre hakkında değerlendirmeler yapmak ve Moskova'nın tepkilerini öngörmek durumunda olmadığı belli oldu.
Tabii, hemen hemen bütün ulusal konularımızda Washington'un tezlerinin en iyi durumda tarafsız, en kötü durumda ise Yunan çıkarlarına zıt olduğunu hatırlatmaya herhalde gerek yok. Bu gerçek Ege'de, özellikle de Kıbrıs konusuna ilişkin olumsuz gerçeklere karşı, Atina'nın Rusya ile ilişkilerini geliştirerek, bu ilişkileri olanaklar ölçüsünde bir denge kurma faktörü olarak kullanmasını zorunlu kılıyor.
Kaynak: BYEGM Başbakanlık Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
Yorumlar
Kalan Karakter: