Kalkavan: "Sipariş gelmemesinin nedeni yüksek faiz-düşük kur"
M/V İbrahim Dede adlı 182 Metre boyundaki konteyner gemisinin denize indirme töreninde bir konuşma yapan DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan; gemi inşa sektöründe son 6 ayda ancak sekiz sipariş alınabildiğini ancak bunun ana nedeninin yüksek faiz-düşük kur olduğunu söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın da katıldığı M/V İbrahim Dede adlı 182 Metre boyundaki konteyner gemisinin denize indirme töreninde bir konuşma yapan Metin Kalkavan; çeşitli konulara değindi.
“Yapmış olduğumuz arama konferansı sonucunda “Denizci Millet, Denizci Ülke” sloganını ortaya koymuş ve buna nasıl ulaşırız diye çalışmaya başlamıştık. Burada denizci ülke adına inanılmaz büyük bir başarı yakaladık. Son yıllarda uluslar arası otoriteler, yayınlar Türkiye’nin bir denizci ülke olduğunu, ortaya koyuyor; gemi inşada kimine göre beşinci, kimine göre sekizinciyiz ama dünyada önemli bir yerimiz var” diyerek sözlerine başlayan Kalkavan, Başbakan Erdoğan’a hitaben; “Siz ve sizin gibi düşünen hükümet üyelerimiz ve bürokratlarımız sayesinde Türkiye son altı yılda denizcilik konusunda inanılmaz atılımlar yaptı, regülasyonlar ve düzenlemeler gerçekleştirdi” dedi.
Kalkavan; şöyle devam etti:
“Bugün Türkiye denizcilikte nerededir diye baktığımızda; deniz taşımacılığında dünyada 9. Sırada, değer olarak 18,9 milyar dolarlık siparişiyle dünyada 9. Sırada, tonaj olarak 8. Sırada, Avrupa’da ise 5. sıradadır. Dünya denizciliğinin durumuna baktığımızda, dünya denizciliği özellikle son bir buçuk ayda 2 büyük düzeltme yaptı. Bu demektir ki son yıllarda altın çağını hatta onun da üstünü yaşayan dünya denizciliği ciddi sert bir frene basmıştır. Son bir aydaki düzeltme tarihsel rakamların üzerinde kalsa da sene başına göre gerçekten çok geride. Tersanelerin durumuna geldiğimizde ülkemiz son yıllarda inanılmaz büyük bir başarıyla büyümeye imza atmışken, son altı ayda alınan sipariş sayısı 8. Bunların 6’sı yurt dışından 2’si yurt içinden. Burada yüksek maliyet, düşen fiyatlar, Sayın Gisbir başkanımızın da söylediği gibi tersanelerde yaşanan olaylar, ama en önemlisi ise yüksek faiz, değerli Türk Lirasının büyük etkisi var. Burada ihracatçı konumunda olan imalatçı olarak, şu anda 2001 yılının Eylül kurunun altında bir kurla, %150 enflasyonla mücadele etmek durumundayız."
"Kazalar üzücü ama hiçbirisi cinayet değil"
Tersaneler deyince üzücü ama tersanelerimizin özdeşleştiği kazalarla ilgili "doğrudur bir çok eksiğimiz var, birçok hatamız oluştu. Ama bunların hiçbir tanesi cinayet olarak adlandırılamazdı" diye konuşan Kalkavan; şöyle devam etti:
"En sonuncusuna gelince: filika kazası. Cinayet dendi, gerçekten böyle değildi. Hiçbir yazılı kuralda insanlı değil kumla test yapılacak diye bir şey yok. Ne uluslar arası kurallarda ne Denizcilik Müsteşarlığı böyle bir kural yok. Kum var, ama prototipinin imalat aşamasında ürün onayı alınırken var. Ama bu filika can filikası. Can taşımak için yapılmış. Bu test filikanın kendi üretim testi değil. Bu test gemiyle filikanın uyuşma testi. Bu filika defolu. Bunda ürün hatası var. Prototipine göre yapılmamış. Malzemeden çalınmış. Ve Çin malı. Bunun biz araştırmasını 12 günde tamamlayamadık. Mimarlar Mühendisler Odası 11 gün sonra raporunu açıkladı. Ama ne yazık ki bir sendikamız kazadan 1 saat sonra ana sebep bulunmuştur kum yerine insan koydular dedi. Maalesef. Medyamızı gerçekten takdir ediyoruz. Tersaneler konusundaki duyarlılığını takdir ediyoruz. Tersanelerin bugünü ile 8 ay öncesi çok farklı. Ama, bir dostumuzun söylediği gibi her şey siyah beyaz değil. Arada gri tonlar da var. Böyle baktığımızda bu filika her ne pozisyonda düşerse düşsün her ne şartta çarparak vurarak düşerse düşsün düzelmesi gerekirdi. Yapılma amacı budur. Tersane klas hatası olabilir. Bunlardan hiçbirisi ölüm sebebi değil. Ölüm sebebi tamamen filikanın yapım hatası."
"Tuzla bu kadar kolay harcanmamalı"
Kalkavan, konuşmasının devamında kazalarda genelleme yapılmaması gerektiğine işaret etti. Kalkavan şöyle dedi:
"Kazalara baktığımızda neden Tuzla? Neden son 1 sene? Baktığımızda son zamanlarda yapılan düzenlemelerle kaza oranı ciddi şekilde düşmüştür. Tuzla2nın tarihi 30 senedir. 30 senedir ölümler olduğu zaman Neredeydiniz? Siz hiç demir ve çelik fabrikalarında seramik fabrikalarında kaza diye bir şey duydunuz mu? Duymazsınız tabii. Niye tuzla tersanelerimiz?Lütfen biraz insaflı olalım. Bir sektör suçlu olabilir mi? Genelleme neden? Niye x tersanesi değil? Gerçekten suçu olmayan tersaneleri karalıyoruz. 30 senede bu hale gelen Tuzla bu kadar kolay harcanmamalı. Evet neden Tuzla? Gemi inşanın %90’ını tuzla yapıyor. Bazı yabancı ülkelerin rekabet ortamını kendi adına bozma girişimlerini de artık hesaba katmak gerekir."
Taşeronluk sistemine sahip çıkan Metin Kalkavan; "Sistemi düzeltemiyoruz diye taşeronluğu kaldıramayız" dedi. Kalkavan, şunları söyledi:
"Elbirliği ile doğruları hep beraber yapmaya, şeffaflığa hep beraber çalışalım. Sistemi düzeltemiyoruz diye taşeronluğu kaldıramayız. Taşeron da firma. Tersaneyi kontrol edebiliyorsanız taşeronu da kontrol etmek gerekir. Hangi alanda? Sigorta alanında. İş kanununu uyguluyor mu, uygulamıyor mu? Sistemi düzeltemiyoruz diye taşeronluğu yok etmeyelim. Biz taşeron işçisini kendi işçimizden ayırmayız. Medya, işçi, işveren, devlet hep beraber takım olabilirsek başarılı olacağımıza inanıyoruz."
"Bakanımızı çok yıprattık, bizden uzak duruyor"
Kalkavan, sözlerini bitirirken, Bakan Yıldırım'dan kendisini çok yıprattıkları için özür diledi. Kalkavan; "Bu gemide emeği geçen herkese teşekkür ederken, Sayın Bakanımız Binali Yıldırım Beye, bugünlerde biraz bizden uzak dursa da onu da çok yıprattığımızı biliyoruz, sizleri de çok yıprattığımızı biliyoruz, bunun için özür diliyoruz, ama liderlik böyle bir şey. Bazı günlerde yıpranması da olacak. Ama biz bunları aşacağımıza inanıyoruz." dedi.
Erdoğan: "Duygusal, hüzünlü olmayacağız."

Metin Kalkavan'dan sonra söz alan Başbakan Erdoğan ise törende yaptığı konuşmada, dünyada gemi ile yük taşımacılığının giderek daha çok tercih edilen bir yöntem olmasının sürekli yeni gemi ihtiyacı doğurduğunu belirtti.
Gemi siparişlerindeki büyük artışın tersane sayısını da hızla çoğalttığını anlatan Erdoğan, bu artışa paralel olarak üretim kapasitesinin 550 DWT'dan 2 milyon DWT'ye çıktığını vurgulayarak, ''2013 yılında bu rakam 8.6 milyon tona ulaşacak, hedefimiz bu'' dedi.
Bu sürecin bir başka etkisinin de istihdamda yaşandığının altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Hamdolsun şu anda 2002 itibariyle 5 bin kişinin çalıştığı özel sektöre ait gemi inşa sanayi kuruluşlarında bugün 35 bin kişi çalışıyor. Bu hızlı büyüme iş kazalarında artışı da tabii ki beraberinde getirdi. Denizcilik Müsteşarlığımız ve Savunma Bakanlığımız ve diğer taraftan sektör el ele vererek bu sorunu çözmek yönünde önemli adımlar atmaktadır. Demin Metin kardeşim (Kalkavan) hüzünlü bir konuşma yaptı. Halbuki duygusal, hüzünlü olmayacağız. Niye? Atalarımızın güzel bir lafı var; 'Benim abdestimden şüphem yok ki, namazımdan şüphem olsun'. Yaptığım işi ben eğer inanarak yapıyorsam, doğru yapıyorsam 'Yola emin adımlarla devam edin' deriz. Bu sektör büyüyor mu kardeşim, büyüyor. Buna ihtiyaç var mı kardeşim, var. Türkiye'de bu kadar işsiz insan var mı? Var. 5 binden 35 bine çıkıyor. Diğer taraftan 'işsizlik, işsizlik' diyeceksin. Öte yandan iş temin edildiğinde de 'Niçin bu yanlışlar var?' diyeceksin. Eksikler hatalar vardır, doğrudur ama bunları beraber düzeltmenin gayreti içinde olacağız. Hemen kelle istemenin gayreti içine girmek şaşılacak bir şey. Yarın beni tabii medya topa tutar bunu da biliyorum ha. Hele bu son zamanlarda benle araları çok iyi. Şimdi bundan da topa tutarlar 'Niye sen tersanecileri savundun?' diye. Hayır, ben ülkemde bir sektörü savunuyorum ve bu sektörün de faydasına inanıyorum.''
DenizHaber.Com-ÖZEL
Yorumlar
Kalan Karakter: