5 Eylül 2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 10363 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yat ve deniz araçlarına uygulanan ÖTV oranları yeniden belirlendi.
Düzenlemenin Kapsamı ve Yasal Dayanağı
Türkiye'nin denizcilik sektörü için kritik bir dönemeç olan bu düzenleme, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca hayata geçirildi. Yat, tekne, gezinti gemileri ve diğer deniz araçlarında %8 oranında ÖTV uygulanması kararlaştırılırken, ticari ve kişisel kullanım ayrımı yapılmaması dikkat çekti. Charter tekneleri, ticari yolcu gemileri ve turizm amaçlı faaliyet gösteren tüm deniz araçları da lüks yatlarla aynı vergi kategorisinde değerlendiriliyor.
Yat Üretimi ve Tersanelere Etkisi
Kamunun vergi gelirlerini artırma ihtiyacı anlaşılmakla birlikte, düzenlemenin zamanlaması ve oranları konusunda sektörden ciddi kaygılar yükseliyor. Özellikle Tuzla ve Yalova'da faaliyet gösteren tersanelerimiz, iç piyasa talebinde yaşanacak muhtemel daralmanın, üretim kapasitelerini olumsuz etkileyeceğini öngörüyor. Dünya çapında başarılı ihracat rakamlarına imza atan Türk yat üreticileri, yerli pazardaki desteği kaybetmenin uzun vadede rekabet güçlerini de zayıflatacağından endişe ediyor.
Marina İşletmeleri ve Turizm Sektörüne Yansımaları
Marina işletmecileri ve yat turizmi sektörü temsilcileri, düzenlemenin domino etkisi yaratacağı konusunda hemfikir. Bodrum, Marmaris, Göcek gibi dünyaca ünlü merkezlerimizde faaliyet gösteren işletmeler, artan maliyetlerin doğrudan charter fiyatlarına yansıyacağını ve bu durumun Yunanistan, Hırvatistan gibi rakip destinasyonları avantajlı konuma getireceğini belirtiyor. Bu endişeler, sadece sektörün değil, ülkemizin turizm gelirlerinin de etkilenebileceğine işaret ediyor.
Ticari Tekneler İçin Çifte Standart Uygulaması
Düzenlemede dikkat çeken en kritik eksikliklerden biri, ticari amaçlı kullanılan deniz araçları ile kişisel kullanım amaçlı lüks yatlar arasında herhangi bir ayrım yapılmaması. Charter tekneleri, ticari yolcu taşımacılığı yapan gemiler ve turizm amaçlı faaliyet gösteren deniz araçları da aynı vergi yüküne tabi tutuluyor. Oysa otomobil sektöründe rent-a-car şirketleri ÖTV'den muaf tutulurken, aynı mantığın denizcilik sektörüne uygulanmaması açık bir çifte standart oluşturuyor.
Charter şirketlerinin tekneleri, tıpkı kiralık araçlar gibi ticari amaçla işletiliyor ve turizm sektörüne doğrudan hizmet veriyor. Bu teknelerin lüks tüketim malı olarak değerlendirilmesi ve ÖTV'ye tabi tutulması, hem hukuki tutarlılık hem de sektörel adalet açısından sorgulanması gereken bir durum. Bu çelişkili uygulama, doğrudan istihdam yaratan, döviz kazandıran ve turizm sektörüne katkı sağlayan ticari işletmelerin rekabet gücünü ciddi şekilde zayıflatma riski taşıyor. Özellikle charter şirketleri, artan maliyetleri fiyatlarına yansıtmak zorunda kalacak ve bu da Türkiye'yi Yunan adaları karşısında dezavantajlı konuma düşürecek.
Kayıt Dışılık Riski ve Vergi Kaybı Endişesi
Vergi adaleti ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele elbette önemli hedefler. Ancak sektör uzmanları, yüksek vergi oranlarının paradoksal bir şekilde kayıt dışılığı teşvik edebileceği uyarısında bulunuyor. Yabancı bayrak altında tescil, offshore şirket yapılanmaları gibi alternatif yöntemlere yönelimin artması, hem devletin beklediği gelir artışını sekteye uğratabilir hem de sektörün şeffaflığını azaltabilir.
İstihdam Üzerindeki Muhtemel Etkiler
İstihdam boyutu da göz ardı edilmemesi gereken bir başka kritik nokta. Tersane işçilerinden marina personeline, yat kaptanlarından teknik servislere kadar yüz binlerce vatandaşımızın geçim kaynağı olan bu sektörde, talep daralması doğrudan istihdam kayıplarına yol açabilir. Bu durum, ekonominin genelinde zincirleme etkilere neden olma potansiyeli taşıyor.
Uluslararası Rekabet ve Pazar Kaybı Riski
Uluslararası rekabet açısından değerlendirildiğinde, Akdeniz havzasındaki rakip ülkelerin tam tersi politikalar izlemesi dikkat çekici. İtalya, İspanya, Malta gibi ülkeler vergi teşvikleri ve kolaylıklarla yat sahiplerini çekerken, Türkiye'nin artan vergi yükleriyle bu pazardan pay kaybetme riski bulunuyor. Coğrafi avantajlarımız ve kaliteli hizmet altyapımız önemli olmakla birlikte, maliyet faktörünün göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Sektörden Çözüm Önerileri
Özellikle ticari amaçlı kullanılan tekneler için muafiyet veya indirimli oran uygulanması, kademeli geçiş süreci, vergi oranlarında diferansiyasyon, yerli üretimi koruyucu teşvikler gibi öneriler masada. Deniz turizmine hizmet eden charter tekneleri ve ticari yolcu gemileri için ayrı bir vergi kategorisi oluşturulması, sektörün en acil talepleri arasında yer alıyor.
Diyalog ve İşbirliği Çağrısı
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın sektör temsilcileriyle diyaloğa açık olması umut verici. Ancak sektörün acil beklentisi, düzenlemenin etkilerinin sahada görülmeden önce, proaktif bir yaklaşımla yeniden değerlendirilmesi. Özellikle yerli üretimi ve istihdamı koruyacak, turizm gelirlerini tehlikeye atmayacak dengeli bir formül arayışı önem taşıyor.
Türkiye'nin yat üretiminde dünya liderleri arasında yer alması, marina altyapısının gelişmişliği ve eşsiz kıyılarının sunduğu fırsatlar, korunması gereken değerler. Bu değerlerin, kısa vadeli mali hedefler uğruna riske atılmaması, hem sektörün hem de ülke ekonomisinin uzun vadeli menfaatleri açısından kritik önem taşıyor.
Sektör sesinin duyulmasını bekliyor
10363 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'nın yarattığı endişeler ciddiye alınmalı ve tüm paydaşların katılımıyla yapıcı bir değerlendirme süreci başlatılmalıdır. Özellikle ticari deniz araçları ile kişisel kullanım amaçlı lüks yatlar arasında vergi ayrımı yapılması, turizm ve istihdama doğrudan katkı sağlayan işletmelerin korunması açısından hayati önem taşıyor. Kamu gelirlerini artırma hedefi ile sektörün sürdürülebilirliği arasında optimal dengenin kurulması, ancak karşılıklı anlayış ve işbirliğiyle mümkün olabilir. Sektör temsilcileri, sorunun çözümünde yapıcı rol oynamaya hazır olduklarını belirtirken, kamu otoritesinden de aynı yapıcı yaklaşımı bekliyor.
5 Eylül 2025 tarihli ve 33009 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan bu düzenlemenin, Türk denizciliğinin geleceği açısından bir dönüm noktası olması kaçınılmaz. Ancak bu dönüm noktasının, sektörü güçlendiren mi yoksa zayıflatan mı bir nitelik taşıyacağı, alınacak tedbirler ve gösterilecek esnekliğe bağlı olacak.
Yorumlar 1
Kalan Karakter: