Tuzla Doğru Model Midir?
Tuzla hep orada duruyordu. Son yıllarda bir başarı anıtı olarak yükselirken pek de kimsenin dikkatini çekmiyordu. Türkiye gemi inşa sanayiinde dünyanın önde gelen üreticilerinden biri olmuştu. Ama son günlerde yaşanan iş kazaları ve ölümler, bir anda medya merceğinin Tuzla üzerine çevrilmesine neden oldu.
Türkiye gemi yapım işinde dünyada bir güç olurken, bunun ardında bazı nedenler vardı:
-Avrupa `nın bu görece "kirli ve zor" sanayinden çıkmak istemesi;
-Avrupa `daki işgücü ücretlerinin gemi üretim sanayii gibi zor bir sanayi için çok pahalı gelmeye başlaması;
-Uluslararası ticaretin çok artması; bu çerçevede gemi taşımacılığına olan talebin patlaması; navlun fiyatlarının 3-4 yıl gibi kısa bir sürede 2 hatta, 3 katına çıkması;
-Türkiye `nin gemi üretim sanayiine Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti ile birlikte destek ve teşvik vermeye başlaması;
-Türk gemi sanayicilerinin girişimci gücü ve uluslararası koşulları okuma/anlama becerisi;
-Türk ve yabancı bankaların gemi üretim sanayine uygun koşullarda uzun finansman olanakları sağlamaları;
-Uzakdoğu `da gemi üretim sanayinin kapasitesinin dolu olması...
Şimdi isyan ediyoruz! Özellikle basın kuruluşları işin üzerine atladı. Tuzla yıllardır orada durup başarısına başarı katarken pek aldırmamışlardı; dikkat etmemişlerdi. Ama popüler olan her şeyin hızla tüketilmesi gibi, şu anda Tuzla olayının üzerine atladılar.
Tuzla bir uluslararası iş başarı öyküsüdür. Ama bu öykü acaba kirli koşullarla mı yazılmıştı? Taşeronluk; işyerlerinde emniyet ve güvenlik eksikliği; eğitimsiz işçi çalıştırma; işçi haklarının kötüye kullanılması ve hatta sömürülmesi... Bu başarının arkasında yatan etmenler midir?
Bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz. Çünkü bu işin uzmanı değiliz. Mutlaka söylenenlerde az da olsa bir gerçek payı vardır. Ama mutlaka bir abartma durumu da söz konusudur. Örneğin ben 15 yıllık sanayi çalışanı deneyimimle, tek başına sendikalı olmanın işyeri güvenliğini artırdığına inananlardan değilim. Aynı biçimde taşeron ile çalışmanın işyeri güvenliğini azalttığına da inanmam...
Ama burada asıl sorun maliyetlerdir. Türkiye `de kayıtlı ve sigortalı işçi çalıştırmak, uluslararası koşullara göre çok çok pahalıdır. İşin daha da kötüsü, işveren olarak ödenen paranın oldukça sınırlı bir kısmı çalışanın cebine gitmektedir. Yani eğer işveren bir işçi için toplam 100 lira masraf yapıyorsa, bunun ancak 50 lirası işçinin eline geçmektedir. Gerisi "yolda deve olarak" (!) devletin cebine gitmektedir.
Biz ise bir taraftan Tuzla `yı ve Tuzla `daki çalışma şartlarının kötülüğünü yererken, öte yandan acaba "Türkiye `de nasıl başka Tuzlalar yaratırız" diye de tartışıyoruz. Özellikle tekstil ve konfeksiyon sektörü sanayicilerinin bir kısmı, Çin ile rekabet etme uğruna, Doğu ve Güneydoğu Anadolu `yu Çinleştirmek istiyorlar! O bölgedeki insanlara "siz Türkiye `de yaşıyorsunuz ama bu ülkede ancak Çinlilerin kazandığı paraları kazanarak yaşayabilirsiniz" diyoruz.
Neden tutarlı değiliz?
Neden Türkiye `yi hâlâ Çin düzeyinde, Hindistan düzeyinde, Bangladeş düzeyinde üretimlere mahkum etmek istiyoruz? 2 kuruş daha fazla para kazanacağız diye Türkiye `yi bu yoksulluğa ve çağdışılığa mahkum etmeye değer mi?
Ertuğ Yaşar 2008-02-25 Referans
Yorumlar
Kalan Karakter: