PAKISTAN OBSERVER: TÜRKİYE AVRUPA'YA KABUL EDİLECEK Mİ?
İSLAMABAD, 13/03(BYE)--- Tirajı günde 25 bin olan muhafazakar eğilimli Pakistan Observer'ın 10 Mart 2007 tarihli sayısında, Halid Saleem imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan haberin çevirisi şöyledir:
Avrupa Birliği, Türkiye ile üyelik müzakereleri için bir tarih belirlediği zaman, bu gelişme "binlerce millik bir yolculuğun" ilk adımı oldu. O zamandan bu yana durumda temel bir değişiklik meydana geldi ve Avrupa Birliği'nin kurallarını kendi lehine değiştirmeyi tercih ettiğini söylemek abartı olmayacaktır. Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası olma arayışı etnik ve dinsel önyargılar bataklığına saplanmış gibi görünüyor. Türkiye'nin, adaylığını bu bataklıktan kurtarıp kurtaramayacağı su götürür bir meseledir.
Kağıt üstünde Türkiye'nin kozlarında pek bir değişiklik olmadı. Türkiye'nin jeopolitik durumuna bir bakalım. Asya kıtasını Avrupa kıtasından ayıran bir hat üzerinde duran Türkiye, kuşkusuz Doğu ile Batı'yı birleştiren bir köprü olma vasfıyla eşsiz bir jeostratejik pozisyona sahip. İstanbul, iki kıtada bulunan dünyadaki tek şehir olma özeliği taşıyor. Dolayısıyla Türkiye Avrupa ile Kafkasları, Bağımsız Devletler Topluluğunu ve Orta Asya'yı birbirine bağlayan önemli bir ticaret merkezi olarak hizmet ediyor.
Türkiye'nin üyeliğine olumlu bakmayan AB üyeleri,
a) Türk ekonomisinin o kadar istikrarlı olmamasına,
b) Türkiye'nin insan hakları sicilinin pek parlak olmamasına ve,
c) kitle halinde göçler olacağına dair derinlere kök salmış korkulara işaret ediyorlar. Üyelik başvurusu yaptığı dönemde Türk Hükümeti bu endişeleri yatıştırmak için büyük bir diplomatik kampanya başlatmıştı. Takdir edersiniz ki, bu diplomatik kampanya sadece sınırlı bir başarı kazanabildi.
Açıkça söylenmese de Türkiye'nin dini kuşkusuz önemli bir unsur olarak yerini koruyor. Türkiye laik bir imaj çizmek için yıllar içinde çok gayret sarf etti. Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilere sahip tek Müslüman ülkedir. Ne var ki, Avrupa'da, nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin, Birliğe kabul edilmesine soğuk bakan güçler var. Şu da bir gerçektir ki, artık birçok Avrupa ülkesi, büyük Müslüman nüfusuna sahipler. Örneğin Fransa'da Kuzey Afrika kökenli kalabalık bir Müslüman topluluğu var. Almanya işçi olarak ülkeye gelen devasa bir Müslüman Türk topluluğuna ev sahipliği yapıyor. İslam Batı Avrupa'da belki de en hızlı yayılan dindir. Bu gerçek, Hristiyan çevrelerin kaygılarını daha da artırıyor.
Bu faktör, alınacak herhangi bir kararda mutlaka önemli bir rol oynayacak. Vatikan'ın dümenindeki değişiklik de Türkiye'nin durumuna hiç yardımcı olmadı. Yeni Papa, Avrupa'daki Müslüman azınlığı besleyip büyütecek hiçbir gelişmeye sıcak bakmayacaktır. Laikliğin itirazlarına rağmen Vatikan hala Avrupa'nın Katolikleri üzerinde büyük bir nüfuza sahip. Onlarca yıldır art arda gelen Türk hükümetleri Avrupa ailesine resmen kabul edilmek için gayret gösterdiler. Türkiye'nin ticaret politikası vakti geldiğinde Avrupa'nın ticaret kalıbına uyabilecek şekilde düzenlendi. Örneğin Türkiye'nin bütün ithalatının yüzde 45'i AB ülkelerinden yapılıyor. Bu yüzden Türkiye'nin üyeliğinin reddedilmesi yalnızca ekonominin istikrarını ortadan kaldırarak değil, fakat aynı zamanda muhtemelen İslam dünyası genelinde yaratacağı artçı sarsıntılar yüzünden de Türk ekonomisini durgunluğa sürükleyebilir.
Bir başka boyut da göz ardı edilmemelidir. Şu ana kadar art arda gelen Türk hükümetleri ABD ile siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek için üstün gayret gösterdiler. ABD, 2003 yılında 2.9 milyar dolarlık ihracatıyla Türkiye'nin dördüncü büyük ticaret ortağıdır. Ticaret engellerinin azaltılması üzerine ABD'li ihracatçılar, Türkiye'yi; Güneydoğu Avrupa, Avrasya, BDT ülkeleri ve ötelerine erişmek için bir sıçrama tahtası olarak kullanma fırsatı buldular. Türkiye'nin (ABD'nin gözündeki) ılımlı bir Müslüman ülkenin mükemmel örneği şeklindeki imajıyla beraber yakın ekonomik bağlar Amerikalıların Türkiye'ye meyletmelerine bütünüyle katkıda bulundu. Bu yüzden ABD, Türkiye'nin AB üyeliğinin güçlü bir taraftarıdır. Öte yandan 11 Eylül sonrası olaylar ve özellikle Irak'ın ABD'nin önderliğinde işgal edilmesi, kuralların değiştirilmesine katkıda bulundu. Türkiye'nin üyelik başvurusunun coşkulu destekçisi olan ABD'nin desteğinin şimdi iki tarafı keskin bıçak olduğu ortaya çıkabilir. Bu destek kesinlikle Türkiye'nin elini güçlendirebilir, fakat aynı zamanda anormal bir duruma da yol açabilir. Bazı Avrupa ülkeleri Türkiye'yi Truva atı olarak görebilirler. Türkiye'nin bakış açısıyla bir başka negatif faktör de göz ardı edilmemelidir. Avrupa ailesinin fakir kuzenleri olan Doğu Avrupalılar, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne kabul edilmesine kuşkuyla bakacaklardır. Doğu Avrupa ülkeleri haklı olarak Türkiye gibi dışardan bir ülkenin kabul edilmesinin kendilerinin Birlik içindeki ekonomik ve diğer haklarını tehlikeye düşüreceğini hissediyorlar. Öte yandan birçok AB üye devleti de Doğu Avrupa'nın Soğuk Savaş döneminde uzun bir baskı dönemi geçirdiğini göz önüne alarak Doğu Avrupalılara yardım etmeleri gerektiğini düşünebilirler.
Daha önce de sözü edildiği gibi, din faktörü de göz ardı edilmemelidir. Avrupa Birliği'ndeki birçok unsur, birçok üye devlette Müslüman göçmen nüfusunun sayısının ve nüfuzunun artmasından endişe ediyor. Birçok ön koşulla kuşatılmış da olsa Türkiye'nin üyeliği, Müslüman azınlık nüfusu için bir moral takviyesi olarak düşünülecektir. Birçok Avrupalı, Türkiye'nin üyeliğinin ilk adımı atmak demek olmasından ve Türkiye'nin üyeliğinin diğer Müslüman devletlerin (örneğin Kuzey Afrikalıların) iştahlarını kabartabileceğinden korkuyorlar. Eğer ilkeler İstanbul Boğazı'nı kapsayacak şekilde bükülebiliyorsa, bu ilkelerin Akdeniz'de bulunan ülkeleri kapsayacak şekilde biraz daha sündürülebileceği ileri sürülebilir.
Türkiye çok uzun zamandır Avrupa'nın parçası olarak kabul edilmeyi arzuluyor. Şimdi bu arzulanan hedefe ulaşmak imkan dahilinde gibi görünüyor. Eğer fırsatın kaçmasına izin verilirse Türk milleti büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktır. Türkiye'nin doğudaki komşularına gelince, yalnızca, bu ülkelerin, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin bir parçası haline gelme arayışında başarıya ulaşması halinde ortaya çıkması gereken sonuçlarla ilgili kendi paylarına düşeni yapacaklarını umut edebiliriz. Aynı şekilde bu ülkeler, Türkiye'nin üyeliğinin reddedilmesi durumunda bundan kaynaklanan kargaşanın sonuçlarını da göğüslemek zorunda kalacaklardır.
Kaynak: Başbakanlık Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
Yorumlar
Kalan Karakter: