TIR'ları feribota bindireceğiz trafikte 50 kilometrelik kuyruk azalacak .
"Tam anlamıyla denizci bir ülke olamamışız. Ancak bu biraz kültürle de ilintili. Bu konudaki gelişmeler kısa vadede olabilecek gibi değil. Dünyada uluslararası ticaretin yüzde 90'ı deniz taşımacılığı yoluyla yapılıyor. Bu da navlun piyasası, yani taşımacılık gelişiyor demek. Taşımacılık artarsa, piyasa hareketlenir. Bu hareketliliği birçok kurumun denizcilik sektörüne girmesiyle daha da net görüyorum."
İstanbul Şehir Hatları İşletmesi'ni 2005'te bünyesine katan İDO, dünyanın en büyük deniz taşımacılığı şirketlerinden. İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy ile önceden bir tanışıklığımız bulunduğu halde kişiliğiyle ilgili, daha çok hakkında duyduklarımdan varsayımlarda bulunuyorum. Söyleşiyi yaparken ortaya koyduğu enerji öylesine yüksek ki çok tempolu konuşuyoruz. Foto muhabirimiz Mustafa Kirazlı, Paksoy'un fotoğrafını çekmekte zorlanıyor. Ahmet Paksoy Karadenizli. Bu yerinde duramama hali doğaldır diyorum içimden ve yaydığı enerjiyi kelimelere dökebilecek miyim diye endişeleniyorum.
Paksoy, henüz 34 yaşındayken 2004'te İDO'nun başına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Dr. Kadir Topbaş tarafından davet edilir. 1990 yılında İTÜ'den 'gemi inşa ve makine mühendisliği' bölümünden mezun olur. Yine aynı üniversitede ihtisas ve yüksek lisans yapar. 1996'da Hollanda hükümet bursu ile International Maritime Transport Academy'de 'Port, Shipping and Transport Management' diploma programını bitirir. 1998'de işletme alanındaki doktorasını bitiren Paksoy, askerlik görevini Gölcük Tersane Komutanlığı'nda yapar. İÜ Mühendislik Fakültesi'nde Yard. Doç. Dr. olarak öğretim üyeliği ve Anabilim Dalı Başkanlığı görevinde bulunan Ahmet Paksoy, Uluslararası Feribot Taşımacıları Birliği (INTERFERRY), Deniz Ticaret Odası ve Türk Loydu Yönetim Kurulu Üyesi.
Çok cepheli çalışma modeline uygun bir tarzı var İDO Genel Müdürü'nün. Tarzdan mı yoksa işler yığılmış da bitirme telaşından mı bilinmez ama bir yandan Türkiye sınırları içinde Ulusal Kalite Ödülü'nü almaya çalışırken, diğer yandan da 2009 INTERFERRY'nin başkanlığına hazırlanıyor.
Hayatın her alanında girişimlerde bulunuyorsunuz. Ro-Ro taşımacılığı konusunda da girişimleriniz var. İDO'yu nereye taşıyorsunuz?
"Aslında bugüne kadar yaptıklarımız çok görünse de mucizevî bir şey değil. İstanbul'un deniz taşımacılığına uygun bir potansiyeli varken, bunu kullanmamak çılgınlık olurdu. Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım, İDO'nun eski genel müdürüdür. Sorunlarımızı da çok yakından bilir. Gerek hükümet gerekse belediye bizimle çok yakından ilgileniyor. Personel ve uygulamalarla ilgili sayamadığım pek çok mazereti ortadan kaldırdılar. Bunun bizim için bir fırsat olduğunu elbette görüyoruz. Bu nedenle de ne kadar fazla koşarsak o kadar iyi olur düşüncesindeyiz. Diğer yandan hizmetlerimizi çeşitlendirmek ve esnek bir yapıya kavuşmak için çözümler geliştiriyoruz. Önce deniz taksiden başladık, feribottan deniz otobüsüne, vapurundan Ro-Ro gemisine kadar pek çok ve farklı projeler ürettik. İDO deyince artık herkesin aklına güçlü ve denizle ilgili bir marka geliyor. Bu da sorumluluğumuzu ayrıca artırıyor. Son dört yılda ciddi bir büyüme yaşadık. Kurum içindeki değişimi de iyi yönettik."
Aslında birbirinden kopuk giden işlere bir bütün olarak bakmış ve sistemi yeniden gözden geçirmişsiniz. Böylece kopuk parçalar bir araya gelmiş...
"Kesinlikle doğru. Çok genç yaşta önemli bir konuma geldim. İDO ile büyüdüm. Çok şey öğrendim. İDO'nun bünyesinde pek çok saygın kaptan, mühendis ve çalışan var. Dünya denizlerini görmüş, lisan bilen ve dünyayı tanıyan kaptanlar görev yapıyor. İşletmeye de bu açıdan baktığınızda, değer olarak çok önemli bir konumda. İDO'da bütünüyle rasyonel bir yöneticilik anlayışı sergilediğimizi düşünüyorum. Biliyoruz ki, bir işletmeyi güçlendiren ve ileriye taşıyan, çalışanlar ve yöneticilerdir. Yapılan en ufak yenilikte bile tepkiler veren bir anlayışta, öğrenen organizasyon olmak şart."
Sizce bu temel sorun ekip çalışmasıyla geçirilebilir mi?
"Kesinlikle... Yöneten, çalışanını karşısına değil yanına almalıdır."
Peki, bir yönetici olarak bugüne kadar neler yaptınız?
"Ekip çalışmasına inandık. Saat 07.00'de işbaşı yaptık. Sürekli ve beraber eğitim aldık. Arkadaşlarıma; 'Eğitim alırken, tavsiye de alın. Eleştirileri kaldırabilmeyi öğrenin' derim. İşe başladığımda, işin teknik ve teorik yapısı konusunda akademik kariyer yapmış olmama rağmen, 'Eğitime ihtiyacım var!' diyen ilk ben oldum. Bunu korkmadan ifade ettim. Çünkü bence herkes bunu yüksek sesle dile getirmeli. Bunu söylemek, yöneticinin karizmasını çizmez. Çünkü ölçemediğin bir şeyi yönetemezsin, iyileştiremezsin.
Yöneticilerin başarı kriterlerini bilmeleri ve neye göre başarılı olduklarını iyi hesap etmeleri gerekir. İDO'da ilk yaptığımız şeylerden biri de kurumsal kaynaklarımızı ölçtürmekti. Kalitemizi belgeleyelim istedik. Kaliteli hizmeti kurumun kültürü haline getirdik. Bugün bir kamu kuruluşu olarak Ulusal Kalite Ödülü'ne adayız. Siemens, İÇDAŞ ve Petkim ile aynı platformdayız. Onların içinde olmak bile bence önemli. Bana, 'Ödül almak için mi başvurdunuz?' dediler. 'Hayır, ben o ödül seviyesine gelebiliyorsam bu başarıyı yakalayabilmişimdir' dedim."
Nasıl bir yöneticilik anlayışınız var?
"Aslında tutkulu ve agresif biriyim. İşimi takip ederim. Hiçbir zaman altımdaki yöneticiden korkmam. Daima onların beni geçmesini isterim. Çalışanlar, ne iş yapmak ve hangi yetkiyi kullanmak istiyorsa, o işin sorumluluğunu almalarını da isterim. Ayrıntıya fazla takılmam. Çünkü bu kadar büyük bir yapıda ayrıntılarla uğraşırsanız, işin içinden çıkamazsınız. Tam tersi yetki devretmeniz gerekiyor. Bir iş veriyorsam, o işin sonuçlarına ilişkin muhakkak bilgi almak isterim. Aradan altı ay da geçse verdiğim işi takip eder, sonuçlarını sorar ve çok iyi not tutarım."
Siz başlangıçtan bugüne İDO'nun güçlendirilmeye açık alanlarını tespit ettiniz ve üstünde çalıştınız. İşin tamamı bu mudur? Başka neler yapılabilir?
"Asla işin tamamı bu oldu, bitti denemez. Önceliğimiz İstanbul içinde trafiğe çözüm üretmek. İstanbul'daki trafiği büyük ölçüde ağır vasıtalar engelliyor. Bu da Ro-Ro taşımacılığını gündeme getiriyor. Altı milyon aracı buradan karşı kıyılara taşıdığımızı düşünün, milli ekonomiye ciddi katkı sağlar. Şimdi küçük araçları taşıyoruz. Kamyon trafiğini hafifletmek için gerçekleşecek olan projeye başımızı koyduk. Bunun için de beş yıllık bir hedefimiz var. Kesinlikle Ro-Ro taşımacılığına başlayacağız. Marmara'nın kuzeyi ile güneyi arasında bir taşıma rotası olacak. Her aşamanın çok yönlü araştırması yapılıyor. 5 bin aracı ortalama 10 metreden düşünsek, 50 kilometre kuyruk demek oluyor. Bu kadar trafiğin azaldığını düşünün."
İDO'nun kelime anlamının ötesinde bir işe soyunmuşsunuz...
"İDO, deniz otobüsü demek. Ancak bizce bu çok dar bir anlam. Buna İstanbul Deniz Organizasyonu da diyebiliriz. Peki, neler yaptık? Şehir Hatları'nı devraldık. Kendimizden üç kat büyük bir işletmeyi yuttuk. Referans Gazetesi'nin 'Hızlı Balık' ödülünü aldık. Hatırlarsanız; 'Yeni vapurlar alınacak, nostaljikleri değiştirecekler' diyerek çok şey söylendi. Riski üzerimize aldık. Bugün herkes 'İyi ki İDO aldı' diyor. Yeni iskeleler yapıyor, eskilerini yeniliyoruz. Geçmişe de sahip çıkıyoruz. Sahilbent ile Suhulet'i tekrar filomuza kattık. Filomuzdaki her geminin işleyişi farklıdır. Bir gemiyi sefere hazırlamak en önemli işi yapmak demektir. Her biri binlerce parçadan oluşur. En ufak bir arızayı bile kendimiz onarıyoruz. Bu arada vapurlar da temizlendi. Bundan üç sene önce Moda Deniz Kulübü'ne gittiğimde çok ciddi eleştiriler almıştım. Geçen sefer gittiğimde ise beni bağırlarına bastılar. Emeksiz sevgi olmaz."
Biyografiniz 1990'da İTÜ Gemi İnşaat'tan mezun olmanızla başlıyor. Oysaki asıl yaşamınız bundan önce...
"İstanbul'da ilk, orta, lise tahsilimi Bahçelievler'de yaptım. Matematiğim çok iyiydi. Trabzon Çaykaralıyım. Klasik bir aile yapımız vardı. Büyük bir ailede yetiştim. Altı kardeşiz. Kardeşlerimin üçü Amerika'da Virginia'da. Mermer ve granit işi yapıyorlar. Bir kardeşim Londra'da doktor. Ataerkil bir aile yapısı ve disiplinli bir babaya sahiptik. Ben de disiplinliyimdir. Bu disipline rağmen aramızda derin bir sevgi paylaşımı vardır. Yaramaz bir çocuktum. Mahalle kültürü aldım. Elma da çaldım, top da oynadım. Bayramları dolu dolu yaşadım. İTÜ'den üçüncülükle mezun oldum. Sonra da akademik kariyer yaptım. Bu arada insanları tanıma fırsatı buldum. Üniversitede hocalarımız bizlere yetki ve sorumluluk verdi. Bu arada Amerika'ya gittim. Şimdi de üniversitede akademik kariyer yapmanın faydasını şöyle görüyorum. Bu işin okulunda okudum. Kimden, nerede, nasıl yararlanılır iyi bilirim. Başım sıkışınca ya da bir şey soracaksam, kimleri arayacağımı bilirim. Kimin kapısını çalacağımı bilirim. Bu nedenle bana teklif edilen görevi hiç tereddütsüz kabul ettim."
Genellikle insanların düştüğü 'rahatlık tuzağına' hiç düşmemişsiniz...
"Bunu hayatım boyunca hiç sevmedim. Oysaki konfor alanında hiç stres yoktur. Ama biz bunu istemiyoruz. Meselâ, Şehir Hatları'nı almışız. Düşünün stresi. Ama eğer bir değişimi hayata geçirecekseniz beraberinde korkuyu da yaşamaya hazır olun. Büyük balık, artık küçük balığı yutmuyor. Hızlı balık, yavaş balığı yutuyor. İşletmeler inovasyondan bahsediyor. Rekabet alabildiğine ilerledi. Rakiplerinizle aranızdaki farkları nüanslar belirliyor. Bu rekabet son dönemde her meslek grubunda var. Dostluklar, arkadaşlıklar bile iş söz konusu olunca, kişileri karşı karşıya getiriyor. Biz de bu bakış açısıyla işletme olarak misyon ve vizyonumuz için farklı hedefler belirledik. Kalite ödülünde baz alınan EFQM modeli vardır. Özü de rekabettir. Ama bizim rakibimiz yok ki! 'Ne işiniz var, sizi zorlayan mı var?' diye sorabilirsiniz. Etik rekabet beni ayakta tutar. Bu nedenle bizim de rakibimizin olması iyidir. Dünyanın en büyük taşımacılık birliği INTERFERRY'nin de üyesiyiz. Şimdilerde de 2009'da İstanbul'da yapılacak toplantıya hazırlanıyoruz."
Peki, petrol fiyatlarıyla dünya nereye gidiyor?
"Dünyadaki petrol krizi herkesi çok etkileyecek. Şirketler daha ekonomik gemilere ve alternatif yakıt çalışmalarına yönelecek. Bugün küresel ısınma konusunda karbon sürümünün en yüksek olduğu yer deniz taşımacılığı ve gemiler. Dünya ticaretinin yüzde 90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Bu nedenle karbondioksit sürümü düşük makineler tasarlanıyor. Biz de Suhulet ve Sahilbent'i sürümü son derece düşük elektrik tahrikli gemiler olarak inşa ettirdik. Çevresel duyarlılık göstermek gerek. Bu sebeple İDO'daki gemilerde suya karışmayan silikonlu boyalar kullanıyoruz. Çünkü zehirli boyalar eriyip suya karışıyor. Artık dünyanın gündeminde çevre var. Tüm bunlar da gelecekte yeni arayışların habercisi.
Dünyadaki birçok taşıma operatörü düşük yakıtlı makinelere yöneliyor. Biz bile Pendik-Yalova hattında düşük yakıtlı makineleri tercih ettik. Günümüzde INTERFERRY'nin en önemli gündemi de bu. IMO-Uluslararası Deniz Organizasyonu'nun kurallarında da bu var. Biz atık yağlarımızı araçlarla alır ve denize salmayız. Etrafımızdaki güzelliklerin farkına ancak kaybedince varıyoruz. Bu sebeple kurallara uymayanlara yaptırım uygulamalı."
Bunca çabadan sonra Ahmet Paksoy olarak gelecekte nasıl anılmak istersiniz?
"İş yapan kişi olarak anılmak isterim. İnsanı keyiflendiren üretmektir. İnsanların gülen yüzünü görmek isterim. İşiyle yoğrulan, ivme yakalamış ve önemli projelerin mimarı diye anılan biri olmak isterim."
İDO Halka arz hazırlığında
Yeni gemilerle filosunu büyütüp yeni hatlar açan İDO, iskeleleri de elden geçiriyor. Dr. Ahmet Paksoy yönetiminde KALDER'den denizde ilk kez 'mükemmellikte yetkinlik belgesi' alan şirket, yolcuların işini kolaylaştırmak üzere son teknolojiyi kullanıyor. 2006 yılından bu yana İDOMATİK ile bilet alımı 2 saniyeye indirilmiş. Online bilet satışı, mobil ödeme, cep telefonundan bilet alımı, ERP Projesi, 78 gemi için online gemi takip sistemi, call center ve tüm terminal ve gemilerde güvenlik kamerası sistemi kurulmuş. Ayrıca 3436 SMS Bilgi Hattı ve sadık müşterilerin ödüllendirilmesi için Sea&Miles programı da ilgi çekiyor. Halka arz çalışmalarına başlayan kurum, 'bagaj taşıma sistemi'ne de geçmek üzere.
RAKAMLARLA İDO (2007)
Toplam yolcu sayısı: 98 milyon
Şehir hatları (83 milyon)
Deniz otobüsü (15 milyon)
Taşınan araç sayısı: 6 milyon
Gemi ve vapur sayısı: 78
Zaman
Yorumlar
Kalan Karakter: