Montreux Sözleşmesi'nin 89. Yılında Türk Boğazları ve Karadeniz Güvenliği
Stratejik Öneme Sahip Yeni Kitap İçin Üst Düzey Katılımla Toplantı Düzenlendi
İstanbul Kozyatağı BY Otel'de düzenlenen konferansta, denizcilik uzmanı Ali Kurumahmut'un kaleme aldığı "Montrö Sözleşmesi, Türk Boğazları ve Karadeniz Güvenliği" başlıklı yeni kitabı, akademisyenler, bürokratlar ve sektör temsilcilerinin katılımıyla tanıtıldı. Montreux Sözleşmesi'nin 89. yıl dönümüne denk gelen etkinlik, Türkiye'nin jeostratejik konumunu ve Boğazların güvenliğini ele alan kapsamlı sunumlarla gerçekleştirildi.
Seçkin Katılımcılarla Güç Birliği
Konferansa katılım, konunun önemini vurgular nitelikteydi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar başta olmak üzere, Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Mustafa Bankaoğlu, Millî Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, tarihçi Prof. Dr. İdris Bostan, ORAS Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Salih Zeki Çakır, Deniz Emniyet Derneği Başkanı Kaptan Cahit İstikbal, Safi Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Cengiz Safi, önceki dönem Denizcilik Genel Müdürlerinden Ahmet Selçuk Sert ve Avukat Yaşar Demirci gibi isimler yer aldı.
Denizcilik sektörünün önde gelen temsilcileri, akademik dünyadan uzmanlar ve kamu kurumlarının üst düzey yöneticilerinin bir araya geldiği toplantı, Türk Boğazlarının uluslararası deniz ticaretindeki kritik rolünü ve Montreux Sözleşmesi'nin günümüzdeki geçerliliğini masaya yatırdı.
TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk: "Entelektüel Birikim Oluşturuyoruz"
Boğazlarla İlgili Kapsamlı Çalışmalar

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan ve aynı zamanda sponsorluğunu üstlenen TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, vakfın Türk Boğazları üzerine yürüttüğü akademik ve toplumsal çalışmaların önemine dikkat çekti. Öztürk, kitabın yakın zamanda İngilizce'ye çevrileceğini ve internetten ücretsiz olarak erişime açılacağını müjdeledi.
"Yeni gelişmeler yaşanıyor; dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz" diyen Öztürk, şöyle devam etti: "Neredeyse her gün gazetelerde haberler çıkıyor. Batı medyasında, Rus medyasında, Amerikan medyasında… Boğazlarla ilgili herkes yazıyor, çiziyor. Biz de notlarımızı alıyor, anlamaya ve öğrenmeye çalışıyoruz. Zaman zaman karşılık veriyor, bir entelektüel bilgi birikimi oluşturmaya gayret ediyoruz."
Çok Ciltli Kitap Serisi ve Veri Birikimi
Prof. Dr. Öztürk, TÜDAV'ın Boğazlarla ilgili hazırladığı çok ciltli kitap serisinden bahsederek, "Bunlar vakfımızda yer alıyor ve bu çalışmaları artırmayı planlıyoruz. Amacımız, büyük bir veri birikimi oluşturarak bunu herkesin kullanabileceği bir şekilde sunmak" dedi. Bu akademik birikimin, Türkiye'nin uluslararası arenada söz sahibi olması açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.
Gençlere Yönelik Denizcilik Eğitimi: "Piri Reis'in İzinde"
TÜDAV'ın sosyal sorumluluk projelerinden de bahseden Öztürk, vakfa ait Tüdamaro isimli gemiyle yürütülen 'Piri Reis'in İzinde Kitab-ı Bahriye' seferinin önemine değindi. "Amacımız, bu kitabı tanıtmak, özellikle gençlere ve çocuklara Kitab-ı Bahriye'yi ve Piri Reis'i anlatmak" diyen Öztürk, duygusal bir anını paylaştı:
"Diğer yandan Şile ile İstanbul arasındaki orman köylerinden getirdiğimiz çocuklara İstanbul Boğazı'nı gösteriyoruz. Ne yazık ki İstanbul'da yaşayıp da Boğaz'ı, yunusları, kuşları, gemileri, tankerleri hiç görmemiş çocuklarımız var. Bu durum beni gerçekten üzüyor. Bu nedenle, elimizden geldiğince bu konularda da katkı sunmaya devam edelim."
Prof. Dr. Erhan Afyoncu: "Tarihsel Perspektiften Günümüze Uzanan Değerli Bir Çalışma"

Millî Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, konuşmasında Ali Kurumahmut'un eserinin akademik ve stratejik değerine vurgu yaptı. Afyoncu, kitabın sadece güncel meseleleri ele almakla kalmayıp, tarihsel derinliğiyle de öne çıktığını belirtti. Kendisinin de Kurumahmut ile birlikte yürüttüğü ortak çalışmalara değinen Afyoncu, bu tür eserlerin Türkiye'nin denizcilik politikalarına yön vermesi açısından büyük önem taşıdığını ifade etti.
Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar: "Türk Boğazları Küresel Ekonominin Atardamarı"
51. Yılında Kıbrıs Barış Harekâtı'nı Anma

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar, konuşmasına protokol selamlamasıyla başladıktan sonra, önemli bir vurgu yaptı: "Montreux'de imzalanan Türk Boğazları Sözleşmesi'nin 89. yılı vesilesiyle bu etkinlikte sizlerle bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum. Ayrıca Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 51. yıl dönümünü kutluyor, vatanımız uğruna canını feda eden şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi ise minnetle anıyorum."
Deniz Ticaretinin Kritik Geçitleri
Ünüvar, dünya deniz ticaretinin stratejik boyutlarına değinerek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Malumunuz olduğu üzere, dünya deniz ticaretinin hacim olarak %85'inden fazlası deniz yolu taşımacılığıyla gerçekleşmektedir. Bu taşımacılıkta kritik öneme sahip boğazlar ve geçitler vardır; Türk Boğazları, Malaka Boğazı, Süveyş Kanalı ve son dönemde gündemimizde olan Hürmüz Boğazı bunların başında gelir. Bu stratejik geçitler, küresel ekonominin adeta atardamarlarıdır."
Bakan Yardımcısı, artan risklere de dikkat çekti: "Jeopolitik gerilimlerin artması, iklim değişikliği, siber güvenlik tehditleri ve taşınan yük hacmindeki büyüme, riskleri her geçen gün artırmaktadır. Kritik deniz geçişlerinin güvenliği ve etkin kullanımı yalnızca denizcilik sektörü için değil, küresel gıda güvenliği ve enerji arzı açısından da hayati önem taşımaktadır. Bunu en son Ukrayna-Rusya Savaşı'nda, Sayın Cumhurbaşkanımızın yoğun çabalarıyla kurulan Tahıl Koridoru sayesinde açıkça gördük."
Türk Boğazlarının Stratejik Önemi ve İstatistikler
Türkiye'nin jeostratejik konumunu vurgulayan Ünüvar, şu bilgileri paylaştı: "Türkiye, Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan en riskli, dar ve işlek geçiş güzergâhı olan Türk Boğazlarıyla bu sistemin kalbinde yer almaktadır. Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'nden oluşan 164 millik Türk Boğazları, dünyanın en stratejik deniz geçişlerinden biridir."
2024 yılına ait çarpıcı istatistikleri de paylaşan Ünüvar:
- İstanbul Boğazı: 41 bin gemi geçişi, %24'ü tanker, toplam 947 milyon ton yük (%41'i tehlikeli yük)
- Çanakkale Boğazı: 46 bin gemi geçişi, %22'si tanker, 206 milyon ton yük (%35'i tehlikeli yük)
- Trafikteki düşüşün ana sebebinin Rusya-Ukrayna Savaşı olduğunu belirtti
Yerli ve Millî Teknolojik Altyapı
Ünüvar, Boğazlardaki güvenlik sistemlerinin modernizasyonuna ilişkin önemli bilgiler verdi: "Bu yoğun trafiği güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde yönetebilmek için çok boyutlu ve entegre tedbirler uyguluyoruz. 7/24 çalışan deniz trafiği operatörlerimiz, gelişmiş gemi trafik hizmetleri sistemiyle boğazlardaki trafiği yönetmektedir. Türk Boğazları'ndaki gemi trafik hizmetlerinin yazılım ve donanımlarını ASELSAN ve HAVELSAN iş birliğiyle tamamen yerli ve millî hale getirdik. 386 seyir yardımcısı unsurunu tek merkezden anlık olarak kontrol ediyor, seyir güvenliğini kesintisiz sağlıyoruz."
Artan Güvenlik Önlemleri ve Kurtarma Kapasitesi
Deniz güvenliği konusunda alınan önlemleri detaylandıran Ünüvar:
- 180 kılavuz kaptanla hizmet verildiğini
- 2024'te İstanbul Boğazı'nda 8.061, Çanakkale'de 2.482 olmak üzere toplam 10.543 römorkör refakati gerçekleştirildiğini
- 2026'da bu sayının 12 bine ulaşmasının öngörüldüğünü
- Kurtarma römorkörü filosunun son 5 yılda %100 büyütüldüğünü
- Önümüzdeki 2 yıl içinde %50 daha büyütme planı olduğunu
- Şu anda 100 deniz aracının aktif olduğunu, 32 yeni aracın yapım aşamasında bulunduğunu açıkladı
Montreux'nün Değişmez Önemi
Konuşmasının son bölümünde Montreux Sözleşmesi'nin tarihsel ve güncel önemine değinen Ünüvar: "1936 yılında imzalanan Montreux Türk Boğazları Sözleşmesi, Türkiye'ye Boğazlar üzerinde tam egemenlik sağlarken Karadeniz'e kıyısı olan ve olmayan ülkeler arasında bir denge tesis etmektedir. Türkiye, sözleşme hükümlerini kuruluşundan bu yana eksiksiz uygulayarak bölgesel barışa ve güvenliğe katkı sağlamaktadır. Ukrayna-Rusya Savaşı süresince de her türlü baskıya rağmen bu kararlılığını sürdürmüştür."
Ali Kurumahmut: "Denizlere Hâkim Olan Cihana Hâkim Olur"
Kardak Krizi: Tarihî Bir Anı

Kitabın yazarı Ali Kurumahmut, konuşmasına Türkiye'nin yakın tarihindeki en kritik anlardan biri olan Kardak krizi dönemine dair çarpıcı bir anıyla başladı: "Kardak krizi dönemindeki kritik karar toplantılarında Tansu Çiller Hanımefendi ve merhum Deniz Baykal ile birlikteydik. Allah'a şükür, o gün devletimizin aldığı kararların isabetli olmasını bizlere nasip etti. Devletimiz savaş kararı alırken tamamen bu heyetin beyanlarına dayandı. Ne yanıltıldık ne yanıldık."
Karadeniz'in Jeopolitik Dönüşümü: Sovyetlerden Günümüze
Kurumahmut, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından günümüze Karadeniz bölgesindeki jeopolitik değişimi detaylı bir şekilde analiz etti:
"Sovyetler Birliği döneminde Azak Denizi ve Kerch Boğazı mutlak egemenlik altında bir iç denizdi. Peki ne oldu? Sovyetler Birliği dağıldı, Varşova Paktı çöktü. Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı dağılmadan önce ABD ve Batı'nın politik ve stratejik hedeflerinden biri, Sovyetler'i Karadeniz'in kuzeyine hapsetmekti. Bu, öncelikli hedeflerinden biriydi."
"Sovyetler dağıldıktan sonra Romanya sınırından Azak Denizi'nin batı kıyıları ve Kerç Boğazı'nın batısına kadar olan alan Ukrayna'ya bırakıldı. Böylece Rusya Federasyonu yalnızca Karadeniz'in kuzeyine değil, kuzeydoğusuna hapsolmak durumunda kaldı."
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın Denizcilik Perspektifinden Analizi
Güncel jeopolitik gelişmelere farklı bir açıdan yaklaşan Kurumahmut: "Bugün Rusya-Ukrayna Savaşı'yla ilgili akademik çevrelerde ve medyada birçok farklı yorum yapılıyor. Benim yorumum biraz farklı; ben meseleye deniz açısından bakıyorum. Kerç Boğazı eskiden ulusal bir boğazdı, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra uluslararası boğaz niteliği kazandı. Azak Denizi de eskiden iç denizdi; batı kıyıları Ukrayna'ya bırakılınca bu özelliğini kaybetti."
Kırım'ın Stratejik Önemi ve Rusya'nın Hedefleri
"Rusya Federasyonu önce Kırım Yarımadası'nı işgal etti ve ilhak etti" diyen Kurumahmut, Kırım'ın önemine vurgu yaptı: "Kırım, stratejik açıdan her zaman önemlidir; öyle ki, yalnızca Kırım'ı konuşmak için haftalarca süren bir sempozyum düzenlenebilir. Benim kanaatimce, Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin ana hedefi Kerç Boğazı üzerinde fiilî üstünlük sağlayarak onu yeniden ulusal boğaz hâline getirmekti."
Barış Umutları ve Gerçekçi Değerlendirmeler
Kurumahmut, bölgesel barışa ilişkin umutlarını dile getirirken gerçekçi bir analiz sundu: "Daha sonra Azak Denizi'nin batı kıyılarını ve derinliklerine uzanan kara bölgelerini işgal etti. Şu an Rusya Federasyonu'nun bu bölgelerde fiilî bir hâkimiyeti ve kontrolü bulunmaktadır. Azak Denizi üzerinde Rusya kumanda ediyor; Kerç Boğazı'nda da aynı şekilde kontrolü elinde tutuyor."
"Bir bölge insanı olarak elbette barış olmasını çok isterim. Ancak gördüğüm tabloyu da paylaşmak durumundayım: Rusya'nın Kerç Boğazı'nın ulusal boğaz niteliğini kaybettirecek veya Azak Denizi'ni mutlak egemenliği altındaki iç deniz olmaktan çıkaracak bir barış anlaşmasına imza atacağı kanaatinde değilim."
Osmanlı'nın Denizcilik Mirası
Kurumahmut, yürüttükleri kapsamlı arşiv araştırmalarının sonuçlarını paylaştı: "Otuz beş bilim insanıyla Osmanlı arşivlerinde ve yurtdışında yaptığımız araştırmalar sonucunda şunu öğrendik: Osmanlı Devleti, denizlere ve denizciliğe verdiği önem ölçüsünde büyümüş ve bir cihan imparatorluğu hâline gelmiştir. Araştırmalar doğru şekilde yapılıp incelendiğinde bu gerçek daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır."
Montreux Konferansı ve Fahri Korutürk'ün Rolü
Montreux Sözleşmesi'nin hazırlanma sürecine ilişkin önemli detaylar veren Kurumahmut: "1936 yılında başlayan Montreux Konferansı, yaklaşık bir aylık yoğun çalışmanın sonunda tamamlanmıştır. Derslerimde ve konferanslarımda sıkça bahsettiğim üzere, bu konferansa Deniz Kurmay Yarbay ve Deniz Kurmay Yüzbaşı rütbeleriyle katılmış olan merhum Cumhurbaşkanı, o dönemde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görev yapan Fahri Süleyman Korutürk, önemli bir isimdir."
Boğazların Tarihsel ve Stratejik Önemi
"Osmanlı Devleti'nin ve onun deniz gücünün zayıflamasına paralel olarak, tek başına ya da Orta Doğu'daki gelişmelere bağlı olarak Boğazlar meselesi, Karadeniz-Akdeniz hâkimiyet mücadelesi, her zaman önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır" diyen Kurumahmut, değişmeyen gerçeği vurguladı: "Ancak değişmeyen gerçek şudur: Boğazlara sahip olan Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti, bölgesel ve küresel silahlı çatışmaların sonuçları üzerinde daima büyük bir etkiye sahip olmuştur."
İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye'nin Tutumu
Kurumahmut, İkinci Dünya Savaşı döneminde Türkiye'nin izlediği politikaya da değindi: "Türkiye'nin Montreux Boğazlar Sözleşmesi'ni sadakatle uygulayarak savaş süresince bu bölgeyi çatışmalardan uzak tuttuğunu ve savaşan taraflara boğazlara sahip olmanın değerini sonuna kadar hissettirdiğini" vurguladı.
Montreux'nün Yürürlüğe Girişi ve 20 Temmuz'un Önemi
Sözleşmenin tarihsel sürecini detaylandıran Kurumahmut: "Montreux Sözleşmesi 9 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak biz yıldönümü olarak 20 Temmuz'u kutlarız. Bunun sebebi, sözleşmeye ekli protokoldür. Bu protokol, Lozan Antlaşması'nın Türk Boğazları Bölgesi'nde Türkiye'nin egemenliğini kısıtlayan ve bölgeyi askersizleştiren hükümlerini ortadan kaldırmıştır. Söz konusu protokol 20 Temmuz 1936'da yürürlüğe girmiştir."
Montreux: Bir İstikrar ve Denge Belgesi
Konuşmasını Montreux Sözleşmesi'nin teknik ve siyasi özelliklerine değinerek tamamlayan Kurumahmut:
"Montreux Sözleşmesi başlangıçta 20 yıllık bir yürürlük süresiyle kabul edilmiş, 29 madde, 4 ek (lahika) ve 1 protokolden oluşmuştur. Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli ikinci siyasi belgesi olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda 20. yüzyılın en önemli siyasi anlaşmalarından biri olup bir istikrar ve denge belgesi niteliğindedir."
"Başlangıçta belirlenen 20 yıllık sürenin sona erdiği 9 Kasım 1956'dan günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan Türkiye'nin gözetiminde yürürlükte kalmıştır. Bugün itibarıyla 68 yıl 8 ay 11 gündür kesintisiz uygulanmaktadır. Ayrıca, Boğazlar'da denizden geçiş ve ulaştırma serbestisinin süresiz olacağı da sözleşmede açıkça belirtilmiştir."

Sonuç: Tarihsel Miras ve Güncel Sorumluluklar
Kozyatağı'nda gerçekleştirilen bu önemli konferans, Türk Boğazlarının ve Montreux Sözleşmesi'nin günümüzdeki stratejik önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Akademik derinlik, diplomatik tecrübe ve sektörel uzmanlığın bir araya geldiği etkinlik, Türkiye'nin jeostratejik konumunu koruma ve güçlendirme konusundaki kararlılığını ortaya koydu.
Ali Kurumahmut'un yeni kitabı, hem tarihsel perspektifiyle hem de güncel analizleriyle, Türk Boğazları ve Karadeniz güvenliği konusunda önemli bir başvuru kaynağı olma özelliği taşıyor. Kitabın yakında İngilizce'ye çevrilerek uluslararası kamuoyunun da erişimine açılacak olması, Türkiye'nin bu konudaki görüşlerinin dünyaya daha etkin bir şekilde aktarılması açısından büyük önem arz ediyor.
Konferansta öne çıkan ortak mesaj, Montreux Sözleşmesi'nin bölgesel barış ve istikrar için vazgeçilmez olduğu ve Türkiye'nin bu sözleşmenin koruyucusu olarak sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirdiği yönündeydi. Artan jeopolitik riskler ve değişen güvenlik dinamikleri karşısında, Türk Boğazlarının güvenli yönetimi sadece ulusal değil, küresel bir öncelik olarak değerlendirildi.
Özellikle Bakan Yardımcısı Ünüvar'ın vurguladığı yerli ve millî teknolojik altyapı yatırımları, Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini modern teknolojilerle güçlendirme kararlılığını gösteriyor. ASELSAN ve HAVELSAN iş birliğiyle geliştirilen sistemler, hem güvenlik hem de teknolojik bağımsızlık açısından kritik bir adım olarak öne çıkıyor.
Prof. Dr. Bayram Öztürk'ün TÜDAV çatısı altında yürütülen akademik çalışmalar ve sosyal sorumluluk projeleri, konunun sadece stratejik değil, toplumsal boyutunu da ortaya koyuyor. Özellikle gençlere yönelik denizcilik eğitimi projeleri, gelecek nesillerin denizcilik bilincinin artırılması açısından büyük önem taşıyor.
Ali Kurumahmut'un Osmanlı arşivlerinden günümüze uzanan kapsamlı araştırmaları ve Karadeniz'deki güncel gelişmelere ilişkin analizleri, tarihsel süreklilik içinde bugünü anlamak için değerli bir perspektif sunuyor. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı'nın denizcilik açısından değerlendirilmesi, bölgesel dinamiklerin anlaşılması açısından farklı bir bakış açısı sağlıyor.
Konferans, Türkiye'nin Montreux Sözleşmesi'ni koruma ve uygulama konusundaki kararlılığını bir kez daha teyit ederken, değişen dünya düzeninde Boğazların artan önemini de vurgulamış oldu. Katılımcıların ortak görüşü, bu stratejik su yollarının güvenliğinin sadece Türkiye için değil, tüm dünya için hayati önem taşıdığı yönündeydi.


Yorumlar
Kalan Karakter: