AB ve IMF'den milyar dolarlık yardım alan komşuda iki gelir getiren sektör turizm ile denizcilikte de fazla hareket yok. Yunanistan'ı mucize kurtarır! Adalarda çark zor dönüyor.
Tarihi kaynaklara göre Roma İmparatoru Julios Sezar, Pontus asıllı Basforos Kralı II. Pharneke ile şimdiki Tokat'ın Zile Altıağaç mevkiinde çok kanlı bir savaş yapar. Savaşta her iki taraf da büyük kayıplar verir.
Savaşı Sezar kazanır. Bunun üzerine de dünyaca ünlü sözü, "Veni-Vidi-Vici" yani "Geldim-Gördüm-Yendim" diyerek durumu Roma'ya bildirir.
Aylardır, dünya gündemini ve komşumuz olduğu için Türkiye'nin de finans piyasalarını kriziyle meşgul eden, Yunanistan'da neler olduğunu yerinde yaşamak için "Gittim, Gördüm, Döndüm" ve sizlere "Yazıyorum."Komşu, kendi kriziyle savaşıyordu. Sezar gibi yenmeyi başaracak mıydı? Sorunun cevabı, AB ve IMF'den 2012'ye kadar alacağı 110 milyar dolarlık krediyi nasıl kullanacağına bağlı. 400 milyar doları aşan dış borçla kişi başına yükselen borçluluk oranı yüzde 110'lardaydı. Savaşın en kötü yanı da iğneden ipliğe konulan vergilerdi.
GREVLERE ŞİMDİLİK ARA
Bu gezide izlediğimiz rotayı işaretlenen haritada görüyorsunuz.Deniz Ticaret Odası'nın düzenlediği gezi, Karaköy rıhtımında tarihi Ankara gemisine binişimizle başladı, bir hafta sürdü. Başkent Atina'yı da içine alan ve birçok Yunan adasını da ziyaret ettiğimiz programda genellikle geceleri yol aldık, gündüzleri karaya çıktık.Öncelikle söylemeliyim. Hiçbir yerde grev ve eyleme rastlamadık. Yunanlılar, belli etmeseler de krizi kabullenmişler ancak "kemer sıkma meselesi" canlarını çok sıkıyor. 11 milyon nüfuslu ülkede ekonominin kurtulması için adeta mucize gerekiyor. Sanayi ve üretimin olmadığı Yunanistan'da iki lokomotif sektör olan denizcilik ve turizmde de işler eskisi gibi yürümüyor.İşte size suyun öte yakasından ekonomik manzaralar:
PAPAZLARIN İŞİ DE ZOR!
İlk durağımız Siros, Yunanistan'ın en büyük adalarından birisiydi.Onlarca kilisenin çoğu, 4 binlik nüfusun önemli kesimini oluşturan Katoliklere hizmet ediyordu. Eskiden sanayi ve ticaret merkezi olan adanın en tepe noktasına Yunan mitolojisinde ticareti koruyan tanrı olan Hermes'in adından dolayı Hermepolis denilmiş. Anastasia Kilisesi'nin papazı bizi görünce memnun oldu, hatta Fener Rum Patriği Bartelemeoas'a selam söyledi ve "O bağımsız olmayı sever" dedi. Yunanistan'da kiliseler ekonomik güç olarak devlet katında etkililer. Papaz, krizi es geçse de halinden pek hoşnut görünmedi.Eskiden kumaş, şapka, makarna ve çeşitli gıda maddeleri üretilen bir endüstri müzesine de sahip olan adada tenhalık ve sessizlik hakimdi. Turist sayısı da yok denecek kadar azdı. Rehberimiz John'un ifadesine göre dünyada ilk grev de burada yapılmış. Bir zamanlar Yunan filosuna bütün gemilerin yapıldığı bir tersane de varmış ama o da kapanmış. John diyor ki, "Krizin ne olacağını yaz sonunda anlayacağız" ve ekliyor: "Kapanan tersane yüzünden 8 bin kişi işsiz kaldı. Şimdi yeniden açıldı ancak sadece 700 kişi çalışıyor."
Türk armatörler, tersaneyi ortak işletmek için yetkililere öneri götürdüler.
SİESTA'DAN VAZGEÇERLER Mİ?
Pire limanına vardığımızda çıkıp Atina'yı dolaştık. Daha önceleri çok kalabalık turist akınına uğrayan kentte az sayıda turist vardı. Yollar ve caddeler oldukça boştu. Armatör Cengiz Kaptanoğlu, "Yunanistan gerçekten çöküyor. Komşu, 'Siesta'dan vazgeçmeden bu krizi atlatamaz" yorumunu yaptı. Siesta bilindiği gibi Yunanlıların öğlen saat 13 ile 15 arasındaki kısa uykularına deniliyor.Oda Başkanı Metin Kalkavan ve arkadaşlarının aynı akşam Ankara gemisinin tepesinde verdiği davet, Yunanlıların ilgisini çekti. Gelenlerle konuştuk.Henüz ada satmayı düşünmüyorlar ve krizin de farkında görünmüyorlar.Gönüllerince eğlendiler bizlerle. Posedonia deniz fuarına katıldık. Daha önce bu fuarın çok hareketli geçtiğini söyleyen armatörler, fuarı sönük buldular.
ALMANLAR KEYİFLERİNİ BİLİYORLAR
Üçüncü durağımız Korfu, Almanların, satılırsa almayı düşündükleri ada. Gerçekten yemyeşil, tesisleriyle, peysajıyla hepimizi etkiledi.Bizim Gökova'yı andıran turkuaz renkli deniziyle tiryakisi olan turistlere kucak açan adada hediyelik eşya satan dükkânın sahibi Maria'ya "İşler nasıl?" diye sordum. Fransızca, "Komsi - komsa" yani "şöyle böyle" dedi.Restoranlar ve kafeler, gözlerini dikmiş 3- 5 bin kişilik Kruvazier gemileri bekliyordu.Daha sonraki durağımız Kefolanya adasıydı. Burada da fazla turist yoktu. Otel ve motellerdeki yatak fiyatları turist azlığına rağmen 50 eurodan başlıyordu. Dünyanın en güzel beşinci plajı olan Myrtos, günübirlik konuklarını ağırlıyordu.
ÇIPLAKLAR CENNETİ MİKANOS
İzlediğimiz rotanın en ilginç geçidi olan Korint Kanalı, bizleri büyüledi. 1881 ile 1893 arasında yapılan ve Mora'yı Yunanistan topraklarından ayıran bu yapay kanalı, tarihi Ankara Gemisi, ancak kılavuzla geçebildi. Uzunluğu 6.3 kilometre olan kanalın duvarları 21 ila 24 metre aralığındaydı.Tepeden bizi seyreden Yunanlılar, her gemiye yaptıkları gibi taş atmadan edemediler.Kanalı geçip epey yol aldık ve sonunda gay'leri ve çıplak plajlarıyla ünlü Mikanos Adası'na vardık. Dünya jet sosyetesinin adası da tenhaydı. Yeldeğirmenlerini seyre koyulup, dolaşmaya çıktık. Yakışıklı erkeklerin burada en gözde mesleği jigololuktu. Erkek veya kadın partner fark etmiyor.Yeter ki paralı olsun. Çıplaklar kampının bulunduğu Süper Paradise Plajı'na gidenler, orada bile işlerin kesat olduğunu söylediler.Sahilde turistler adanın simgesi Pelikan Petros'un peşinden koşup anı fotoğrafı çektirirken, tavernalarda canlı müzik bile çok azdı.Gezinin özetinde şunu tespit ettik: Yunanistan için ekonomik bir mucize lazımdı.
şuda iki gelir getiren sektör turizm ile denizcilikte de fazla hareket yok.
Yorumlar
Kalan Karakter: