Türkiye denizcilik sektöründe son aylarda en çok tartışılan konu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın peş peşe duyurduğu bölgesel kılavuzluk hizmeti ihaleleri oldu. Gemlik, Kocaeli-2, Aliağa-1, Kocaeli-1 ve Ambarlı gibi Türkiye’nin en yoğun deniz trafiğine sahip bölgeleri kapsayan bu ihaleler, 20 yıllığına işletme hakkının devrini öngörüyor. Yöntem her seferinde aynı: 618 sayılı Kanun’un ek 1. maddesinde belirtilen %40 artırmaya esas kamu payı oranı taban alınarak, 4046 sayılı Kanun hükümleri kapsamında pazarlık usulüyle yapılıp açık artırma ile sonuçlandırılan süreçler. Ancak uygulamada bu oranların artırma turlarında %95’e kadar çıkabilmesi, hizmetin sürdürülebilirliği ve deniz emniyeti açısından ciddi tartışmalar yaratıyor.
Gemlik ihalesinde doküman bedeli 35 bin TL, geçici teminat 7 milyon 194 bin TL olarak belirlendi. Son başvuru tarihi 25 Ağustos 2025, açılış 27 Ağustos’ta yapılacak. Kocaeli-2’de doküman bedeli 50 bin TL’ye, teminat ise 15 milyon 302 bin TL’ye çıktı; başvuru 8 Eylül 2025, açılış 10 Eylül’de. Aliağa-1 ihalesinde ise doküman bedeli 45 bin TL, teminat 9 milyon 816 bin TL olarak duyuruldu; başvuru 18 Ağustos, açılış 20 Ağustos’ta. Bu üç ihale henüz sonuçlanmamışken, Kocaeli-1 ve Ambarlı ihaleleri çoktan tamamlandı ve sonuçlarıyla gündemi sarstı.
Kocaeli-1 ihalesi 3 Temmuz 2025’te sonuçlandı. HAS Kılavuzluk Hizmetleri A.Ş., 24 tur süren açık artırma sonunda %89,5 kamu payı teklifiyle ihaleyi kazandı. Şirketin ortaklarının Safiport Derince Limanı’nın da işletmecileri olması, “tarafsızlık” ilkesine gölge düşürdü. Bu durum, uluslararası standartlarda liman işletmecisinin aynı bölgede kılavuzluk hizmeti vermemesi gerektiği yönündeki ilkeye aykırılık iddialarını gündeme getirdi. Rekabet Kurulu’nun devre izin vermesi hukuken süreci tamamladı ancak sektördeki tartışmaları dindirmedi.
Ambarlı Bölgesel Hizmet Sahası ihalesi ise 30 Temmuz 2025’te yapıldı. Beş firmanın katıldığı açık artırmada Mentor Kılavuzluk %95 kamu payı ile en yüksek teklifi vererek kazandı. İkinci sıradaki Deniz Kılavuzluk A.Ş. %94,5’te kaldı. %95 gibi astronomik bir oranın, işletmeciye brüt gelirin yalnızca %5’ini bırakacağı ve bunun da personel maaşları, bakım-onarım, eğitim ve operasyonel yatırımlar açısından sürdürülemez olacağı vurgulandı. Üstelik ihaleyi, sektörde operasyon geçmişi bulunmayan, yeni kurulmuş bir firmanın kazanması, şeffaflık ve kalite standartları bakımından eleştirildi.
Bütün bu ihalelerde ortak endişeler üç başlıkta toplanıyor: Sürdürülebilirlik, tarafsızlık ve hukuki belirlilik. %95’e yaklaşan kamu payı oranları, kılavuzluk gibi deniz emniyetinin belkemiği olan bir hizmette kaliteyi doğrudan tehdit ediyor. Liman işletmecilerinin aynı bölgede kılavuzluk yapması, rekabeti bozabilecek ve gemi trafiği yönlendirmelerinde ticari saiklerin öne çıkmasına yol açabilecek çıkar çatışmaları doğuruyor. Hukuki belirlilik boyutunda ise tablo daha da karmaşık: Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Hakkında Yönetmelik’in iptali istemiyle Danıştay’da, bu yönetmeliğe dayanak oluşturan 618 sayılı Limanlar Kanunu’na ek maddelerin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde davalar sürüyor. Yani bu ihalelerin dayandığı mevzuat yüksek yargı denetiminde.
Tüm bunlara rağmen Bakanlık’ın ihaleleri peş peşe ve hızla sonuçlandırması, sektörde “bu acele niye” şeklinde eleştiriliyor. Hukukçular ve sektör temsilcileri, yargı süreçlerinin tamamlanmadan bu kadar kritik hizmetlerin devrinin hem hukuki güvenlik hem de kamu yararı açısından riskli olduğunu savunuyor. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) ve Uluslararası Kılavuz Kaptanlar Birliği (IMPA) standartları, kılavuzluk hizmetlerinde bağımsızlık, tarafsızlık ve sürdürülebilirliğin temel kriterler olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ancak mevcut uygulama, bu kriterleri garanti altına alacak bağlayıcı hükümlerden yoksun.
Geldiğimiz noktada, Gemlik, Kocaeli-2 ve Aliağa-1 ihalelerinin sonuçları henüz açıklanmamış olsa da, Kocaeli-1 ve Ambarlı örnekleri sektörün geleceği adına çarpıcı uyarılar veriyor. Yüksek kamu payı oranlarının getireceği maliyet baskısı, hizmet kalitesini zayıflatabilir; çıkar çatışmaları tarafsızlığı gölgeleyebilir; hukuki süreçler tamamlanmadan atılan adımlar ise ileride iptal risklerini gündeme getirebilir. Denizcilik sektöründe hakim olan görüş net: Kılavuzluk, yalnızca mali tekliflere bakılarak değil, uzun vadeli deniz emniyeti, tarafsızlık ve kamu yararı ekseninde, uluslararası standartlara uygun biçimde yönetilmesi gereken bir kamu hizmetidir. Aksi halde, bugünün gelir hedefleri, yarının güvenlik açıklarına dönüşebilir.
Yorumlar 4
Kalan Karakter: