“Girişimcilere Destek Vermeliyiz"
Türkiye’de denizcilik sektörü, her geçen gün daha da gelişiyor. Sektördeki bu gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtlayan İstanbul Bölge Müdürü Cemalettin Şevli, “Girişimcilere destek vermeliyiz” diye konuştu.
TC Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü, Marmara Bölgesi için oldukça önem taşıyan ayrım şeridinin ve transit gemilerin geçtiği suları denetleyen bir birim. Denizcilik sektörünün bugünkü durumunu değerlendiren İstanbul Bölge Müdürü Cemalettin Şevli, sektörün daha da gelişmesi için yasal engelleri rahatlatarak, girişimcilere destek verilmesi gerektiği görüşünde. Şevli, bizleri kendi görev alanlarıyla ilgili aydınlatırken, sektörde yaşanan birtakım sıkıntıları da dile getirdi.
TC Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına bağlı bölge müdürlüklerinin görev alanını tanımlar mısınız?
TC Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı’na bağlı 14 adet liman başkanlığı bulunuyor. Bu başkanlıklar, deniz kıyı yapısı, rıhtım, düzen, deniz içinde faaliyet gösteren her türlü araçla ilgili tüm iletişim, pazarlama, kazanç, nakliye, kılavuzluk işlemleri gibi tüm denizcilik faaliyetlerinin hukuksal anlamda başvurduğu birimlerdir. Bu birimler, bir işletme ya da Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) değil. Sadece yetkili olan bu birimler, denizcilikle ilgili meydana gelebilecek her türlü davanın, konunun, talep, politika ve kültürlerin oluşturduğu bir merkezdir.
İstanbul bölge müdürlüğünün faaliyet alanı içinde yer alan sınırları çizer misiniz?
İstanbul Bölge Müdürlüğü, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı’na bağlı taşra teşkilatındaki 7 uygulama biriminden bir tanesi. Bu bölgede İstanbul’un yanı sıra Zonguldak, Tekirdağ, İzmit, Yalova, Kırklareli, Edirne’ye bağlı olan birtakım yerler bulunuyor. Bu illerin tümü olmasa da, Kırklareli’den İğneada, Edirne’den Enez, Marmara Bölgesi’nin çok önemli bölgesi olan trafik ayrım şeridinin, transit gemilerin geçtiği sular buraya bağlı.
“İnsan kaynağı yetiştirmek özveri ister. Fabrika gibi, düğmeye bas, kişi yetişsin gibi bir durum değil ki, zaman alan bir şey”
Son zamanlarda kaptan, makinist sıkıntısı yaşandığı biliniyor. Yüksek denizcilik okulu mezunlarının, işleri elinden alınır korkusuyla meslek yüksek okullarının açılmasını engelledikleri söyleniyor. Bu, ne derece doğru?
Denizcilik sektörü, son yıllarda çağ atladı. Ciddi aşamalar kaydettik. Bu süreçte kendi gemilerimiz yetmedi ve navlun fiyatları mükemmel şekilde arttı. Tabii bu aşamada gemi adamı istihdamı ve gemilere olan talep arttı. Yeni gemiler alındı. Örneğin, kömürcülük yapan bir kişi denizcilik sektöründeki gelişmeleri görüp, kömürcülüğü bıraktı ve denizci oldu. Denizcilik, altın çağını yaşıyor. Tabii global kriz bu dönemi etkiledi.
Tüm mesleklerin hassasiyetleri var, ancak denize çıkan bir kişi tüm sorunlarla kendi boğuşuyor. Yerine göre çareyi kendi üretiyor. Deniz üzerinde herhangi bir sorun yaşandığında, kişinin yardım alacağı biri yok. Dolayısıyla iyi bir eğitim gerekiyor ve de sadece kendi ülkenizin kurallarına göre eğitim vermek olanaksız. Bu mesleğin uluslararası kuralları var. Kendi kanunlarımız izin verdi, aman insan yetiştirelim mantığı olmuyor. Bu mesleğin tüm kurallarını uluslararası denizcilik örgütü belirliyor. Yapacağımız bir okul ve burada vereceğimiz eğitim de bu örgütlerce denetleniyor.
Talep nedeniyle gemi adamı açığı büyüdü. Şartları oluşturmak lazım. Karada çalışan, denizci, armatörün dilinden anlayan biri olarak, sektörde bizi izleyenler sektöre katkımız olduğunu söylüyor. Yani idarelerde de denizciye ihtiyacı var. Bu dönemde gemi inşaatı ve sanayisinde de insan kaynağı sıkıntısı başladı. Çünkü ciddi şekilde büyüyen filolar var. Bu büyüme içinde insan kaynağı yetiştirmek özveri ister. Fabrika gibi, düğmeye bas, kişi yetişsin gibi bir durum değil ki, zaman alan bir şey.
Okulların açılması için ne yapıyorsunuz?
Eğitim alanında da hiçbir dönemde görülmeyen gelişmeler yaşandı. Yaklaşık 12 tane denizcilik meslek lisesi varken, bu rakamı yaklaşık 40’a yükselttik. Bunun yanı sıra denizcilik fakültesi açıldı. Bende yüksek denizcilik okulundan mezun oldum. Yeni okullar açılmasın diye bir kaygımız yok. Hatta deniz fakültesinde okuyan kişiler, daha okuldayken işe başlıyorlar. Çünkü gerçekten insan kaynağına ihtiyaç var.
Denizcilik sektörü olarak, krizin neresindeyiz?
Global kriz, herkesi etkiledi. Yer konusunda çalışmalar yapıldı. Amatör denizciler, bu işi yapan girişimci tanıdıklarımız bizlere eskiden günlük kirası 70 bin dolar olan gelirlerinin, şimdi 7 bin dolara gerilediğini söylüyor. Bu 7 bin dolar ise, kimi gemilerin sadece yakıt parasını, personel maaşını karşılayabiliyor. Bu tip durumlar gerçekten çok üzücü. Beni arayan bir işadamı, 3 kişinin yapabileceği bir işi artık 1 kişiye bıraktığını, diğer 2 kişiyi ise ücretsiz izne çıkardığını söylüyor. ‘Laid up’ denilen bir durum var. Bu, bir geminin yatması, ticari faaliyetine bir süre ara vermesi anlamına geliyor. Bir gemiyi demirde bekletmek ayrı, gemiyi bir yerde tutup faaliyetlerini bir süre askıya almak farklıdır. Bu konuda Deniz Ticaret Odası’nın bizden bir talebi oldu. Kendilerine hem Avrupa hem de Anadolu Yakası’nda geminin seyir ve mahal emniyetini korumak şartıyla iki yer gösterdik. Gemiyi bağlayıp, kaçın gidin olmaz. 10 personelle çalışan bir gemi, bağlıyken 3 kişiyi gemide bırakması gerekiyor. Deniz Ticaret Odası bu bilgiye sahip. Eğer bu taleple gelirlerse yer var.
İstanbul Bölge Müdürlüğü girişimcilerin hangi beklentilerini karşılıyor?
Devletin en büyük görevi, her zaman olduğu gibi girişimcinin önünü açmak. Devletin görevi, ticaret yapmak değil. Devletin görevi, para alıp vermek değil, çünkü devlet milleti temsil eder. Milletin parasını kime vereceksiniz? Yani siz ticaret yapıyorsunuz ama milleti temsil ediyorsunuz. Herkesin parasıyla onu desteklemek gibi bir görevi kimse kimseye vermemiştir. Ama ne var ki birtakım mevzuat engeli var. Belki de yapılacak en doğru şey, yasal engelleri rahatlatıp, girişimcilere destek vermek. Yani bizim de yapacağımız budur.
“Bazen kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz”
Gemiler bağlanmaya başladı. Global krizin etkileri görülmeye başladı. Bundan sonrası için ne diyebilirsiniz? Çalışmalar yapılıyor mu?
Kriz gelmeden önce, ayda bir kez yapılan toplantılarda uzmanlar, gelecek dönem hakkında finansal yorumlar yapıyordu. Nerelere yatırım yapmamız, nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda kişisel görüşlerini bizlerle paylaşıyorlardı. Bunlar kişilerin kendi görüşleridir. Ben de her vatandaş gibi krizi televizyon, gazetelerden takip ediyorum. Denizcilik sektörüyle ilgili olarak ise gelecek üzerine bir şeyler söylemek şahsım adına çok zor. Bunu söyleyenler var mıdır bilmiyorum. Tahmin yürütenler ise şahsi fikirlerini ilettiklerinden, doğruluğu şüpheli. Ortada bir sıkıntı var ve bu sıkıntının nasıl çözüleceğini biz de bilmiyoruz. Bir vatandaş olarak şöyle düşünüyorum: Her şeyin edebiyatını yapmamak gerek. Biz ülke olarak bazen kendi ayağımıza kurşun sıkıyor, zarar veriyoruz. Örneğin, bir kuş gribi ortaya çıkıyor, buradan ekmek kazananları birden yerin dibine sokuyoruz. Ülkemize zarar vermemek, işin edebiyatını çokça yapıp ülke beklentilerini sıkıntıya sokmamak gerekiyor. Kriz yaratan, üreten duruma düşmemeliyiz.
Neden Türk gemileri yabancı bayrak taşıyor? ‘Bayrağa dönüş teşviki’ denizcilik sektörüne neler kazandıracak?
Yüksek vergiler nedeniyle limanlar, yabancı bayraklı yat ve teknelerle doldu. Tekne fiyatları son yıllarda çok düştü. Ancak tekne fiyatlarına göre, vergi oranları çok yükseldi. Vergiler, tekneyi alanı canından bezdiriyor. Türkiye'de yatlardan alınan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV), motor hacmine göre belirlendiği için 12 bin dolar değeri olan 5 metrelik 115 beygirgücündeki tekneden 3,8 bin YTL vergi alınıyor. Teknelerin ilk alımı sırasında yüzde 8 ÖTV ve yüzde 18 KDV ödeniyor. Bunlara ilave olarak her yıl MTV alınıyor. Ancak, teknelerini hiç vergi almayan ülkelere tescil ettirenler, o ülkenin bayrağını çektiklerinde Türkiye'deki vergileri ödemek zorunda kalmıyorlar.
Büyük tonajlı gemilerde aynı şey geçerli mi?
Bu ayrı bir konu. Bahsettiğimiz konu, özellikle yatlarla ilgili. Büyük tonajlı gemilerde bir tercih söz konusu. Kolay bayrak denilen bir durum var. Armatörlerin, talep sahiplerinin işlerini kolaylaştırmak için getirilen bir sistem. Bu sistemde bayrağınız yabancı oluyor. Gemiler teşviklerden yararlanabiliyor. Duruma sadece denizcilik olarak bakmamak gerekiyor. Örneğin, siz bir mal taşıyorsunuz ve ticaret yapıyorsunuz. Bu iş Dış Ticaret Müsteşarlığı kapsamına giriyor. Sonra KDV, sigorta gibi işlemler devreye giriyor. Nakliye gemilerinin bu noktada daha esnek kuralları kendilerine sağlayan kolay bayraklı ülkelerin bayraklarını tercih ediyor. Çünkü bu durum menfaatlerine daha uygun.
Yorumlar
Kalan Karakter: