AB için öncelik; deniz taşımacılığı güvenliğinde
Denizcilik sektörünün başlıca sorunlarının sektörün finansman ihtiyacı ve yatırım gereksinimi olduğunu vurgulayan Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü'nde Uzman olarak görevli Dr. Jale Nur Ece, sektöre ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Limanların özelleştirmesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Limanların özelleştirilmesi ile limanlar rekabet koşullarında işletilecek, liman hinterlandında sanayiinin gelişmesi ile ulusal ve bölgesel ekonomi gelişecek ve istihdam artacaktır. Denizcilik sektöründeki özelleştirmeler titizlikle sürdürülmektedir. Dünya ve bölge ticaretinden yeterli payı alabilmemiz için deniz taşımacılığında önemli bir paya sahip ve uluslararası ticaret için lojistik bir platform olan Türk Limanlarının özelleştirilmesinin bir an önce sektörün gelişmesine yönelik olarak tamamlanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Liman özelleştirmelerinin başarılı olması; her bir liman için hinterlandının ve yük akışının özelliğine göre uygun stratejinin belirlenmesi, yatırım, tarife, stratejik hususlar, gayri menkuller, performans standartları, denetim, kamu hizmetlerinin devamı vb. gibi konuların şartnamede net bir şekilde yer alması, ortaya çıkan aksaklıkların düzeltilmesi, özelleştirme öncesi gayri menkullere, devam eden yatırımlar vb. ilişkin sorunların çözümlenmesi, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, bunlara etkinlik kazandırılması ve etkin denetim ile mümkündür. Liman işletmeleri ulusal olduğu kadar uluslararası konvansiyon ve kurallara tabi olmakta ve bunların işletmeciliği uluslararası deneyim gerektirmekte olup liman özelleştirmeleri ile sadece limanlar değil aynı zamanda liman sektörü de özelleştiril-mektedir. Bu nedenle, limanların işletmesinin liman işletmeciliği ve deniz taşımacılığı sektöründe faaliyet gösteren ve bu konuda uluslararası uzmanlaşmış şirketlere verilmesi özelleştirmenin başarısı ve liman sektörünün geliştirilmesi açısından son derece büyük önem arz etmektedir. Nitekim; TC. Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Mü-dürlüğü'ne bağlı Mersin limanının 36 yıl süreyle işletme hakkı 12 Ağustos 2005 tarihinde yapılan nihai pazarlık görüşmeleri sonucunda en yüksek teklif 755 milyon ABD doları bedelle dünyanın en büyük global konteyner operatörlerinden biri olan Port of Singapure Authority (PSA) ve Akfen O.G.G'e verilmiştir.
Denizcilik sektöründe limanların, tersanelerin, deniz turizminin ekonomiye katkılarından bahseder misiniz?
Gemi inşa sanayi, emek-yo-ğun bir sektör olmasından dolayı istihdam sağlaması, çok sayıda yan sanayii teknolojik yenilik gerektirmesi nedeniyle Türkiye için çok önemli bir sektörlerden biridir. Gemi inşa sanayiinde; yeni tersanelerin açılmasıyla birlikte, Deniz Ticaret Odası 2005 Sektör Raporu'nun verilerine göre; personel istihdamı 2005 sonu itibari ile 25000 kişiye yükselmiş, ortalama 500 civarındaki yan sanayi kolu ile birlikte 100 000 kişiye iş imkanı sağlamıştır. Sözkonusu istihdamın 2013 yılında da 63.600 kişiye ulaşması tahmin edilmektedir. Gemi inşa sektörü, 2005 yılı itibariyle yeni gemi inşasında 1,5 Milyar dolar, bakım onarımda da 1 milyar dolar olmak üzere toplamda 2,5 milyar dolar döviz girdisi sağlayan Türkiye'nin ekonomisi ne önemli bir katkı sağlayan ciddi bir sektör haline gelmiştir. Yükle rin kapıdan ka pıya taşınmasına imkan sağlayan , kara, deniz ve hava taşımacılı ğının bir bütünleşmesi olan kombine taşımacılığın ve özellikle konteyner taşımacılığının giderek artan bir önem kazanması nedeniyle hinterlandına yük dağıtan limanlar ekonomiyi doğrudan etkile yen stratejik tesisler konumu na gelmiştir. Limanlarımızın gelişen teknoloji ve taşıma şekillerine ayak uydurarak ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlaması için limanları mızın Türkiye'nin ithalat ve ihracat yüklerinin etkin, verimli, güvenilir ve hızlı olarak elleçlenmesini sağlayacak şekilde modernleştirilmesi, kapasitelerinin arttırılması, Akdeniz üzerinden yapılan taşımacılıkta özellikle Mersin ve İzmir limanlarının bölge limanlarıyla rekabet edebilecek bir konteyner ana aktarma limanı Orta Doğu ve Türk Cumhuriyetlerine yük dağıtan bir dağıtım merkezi konumuna getirilmesi, Orta Asya Cumhuriyetleri ile yapılacak ekonomik işbirliği çerçevesinde Karadeniz limanlarımızın geliştirilmesi gerekmektedir. Deniz Turizmi ülkemiz için önemli bir gelir kaynağı olup turizm girdileri içersindeki payı sürekli yükselen bir trend göstermektedir. Turizm Bakanlığı nın verilerine göre: 2005 yılında ülkemize denizyolu ile yaklaşık 1,3 milyon turist gelmiş olup denizyolu ile gelen turist sayısının payı %6,2'dir. Söz konusu katkıyı arttırabilmek için sorunların çözümlenmesi, bürokratik işlemlerin azaltılması ve yeni projelerin üretilmesi gerekmektedir. Kruvaziyer turizm daha çok yüksek gelirli turiste hitap etmesi nedeniyle kruvaziyer turizmi geliştirebilir-sek ülkemize döviz girdisi sağlayabiliriz. Bu nedenle, kruvaziyer turizm desteklenmeli ve limanlarımızın yatırım gereksinimleri karşılanmalıdır. Ayrıca, yat işletmeciliği ve imalatı ile marina yatırımlarının geliştirilmesi de ülke ekonomisine kazanç sağlayacaktır. Türkiye'nin sahip olduğu batık gemi kalıntıları gibi sualtı değerleri de dalış turizmine, gemi söküm sanayi ise istihdam, demir hurda için yurtdışına ödenen dövizden tasarruf ve katma değer sağlaması açısından ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır.
Denizcilik sektöründe ulusal önceliklerimizin ne kadar farkındayız?
Denizciliğimizin gelişmesine ilişkin AB Fonundan yararlanarak bir proje önerisi hazırlamamız gerektiğinde proje önerimizin Ulusal Program Öncelikleri, AB İlerleme Raporu Öncelikleri, Katılım Or-taklığı'nda yer alması gerekmektedir. Söz konusu Programların önceliklerinde mevzuat uyumu dışında ağırlıklı olarak deniz güvenliği ve emniyeti yer almakta olup Türk denizciliğinin gelişmesine yönelik hemen hemen hiç madde yer almamaktadır. Deniz güvenliği ve emniyeti elbette ki çok önemli konular olmakta, ancak denizciliğimizin gelişmesine yönelik maddelerin de ulusal önceliklerimizde yer alması gerekmektedir. Limanlarımız önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde artacak olan konteyner trafiğine cevap verebilmesi ve bölge limanları ile rekabet şansının artmasını sağlayacak limanlarımızın ana konteyner Limanı haline getirilmesi, Dünya denizlerinde Türk bayraklı gemilerimizin artırılması gibi denizciliğimizi geliştirecek önemli konuların Ulusal Önceliklerimizdeyer almasını sağlamalıyız. Bu da; bilgi çağı olan 21. yüzyılda önceliklerimizin altyapısını bilimsel, teknik, çevresel, mali ve hukuki olarak iyi hazırlayıp AB platformları ile diğer uluslararası platformlarda etkin şekilde savunmamız ve bu konuda kararlı bir politika izlememiz ile gerçekleşebilir.
AB'nin ulaştırma stratejileri nelerdir ve AB'nin denizlerimize bakış açısı nasıl?
AB'nin; taşımacılığın karayolundan denizlere kaydırılması politikası doğrultusunda taşıma stratejileri; Avrupa limanları arasında ve bu limanlar ile Avrupa Ülkesi olmayıp. Avrupa sınırlarındaki kapalı denizlere kıyısı olan ülkeler arasında yapılan yolcu ve yük taşımacılığı olan Kısa Mesafeli denizyolu taşımacılığı, AB ülkeleri arasında "Deniz Otoyolu" kurulması ve kısa mesafeli denizyolu taşımacılığının desteklenmesi için "Marco Polo Projesi", Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinin Kafkasya ve/veya Karadeniz üzerinden Avrupa'ya bağlanmasını sağlamak amacıyla Avrupa Birliği tarafından Doğu-Batı doğrultusunda oluşturulan değişik ulaşım türlerini ulaşım koridorları olup bunlardan ülkemiz için önemli koridorlardan biri tarihi İpek Yolu TRACECA'dır. AB Komisyonu tarafından hazırlanan Yeşil Kitap ülkemiz için önem taşımaktadır. Romanya ve Bulgaristan'ın AB'ye üye olması durumunda AB'nin sınırlarının Karadeniz'e kadar uzanması AB'nin denizcilik politikaları içerisinde Karadeniz'inde yer alacağını göstermektedir. Söz konusu politikalar çerçevesinde; bir enerji koridoru olan Türk Boğazlarında seyir ve çevre güvenliğinin sağlanması, Karadeniz'de deniz canlılarının korunmasını içine alan çevre güvenliğinin sağlanması, Karadeniz'de trafiğin gözetim ve denetim altında tutulması, deniz güvenliği ve emniyetinin sağlanması AB açısından önemli konulardır. Ancak, AB için öncelikli hususlardan birinin Türkiye'de deniz taşımacılığı güvenliğinin güçlendirilmesi olduğunu düşünmekteyim.
Bu sektörden yeterince faydalanabiliyor muyuz? Sorunlar ve sizin çözüm önerileriniz neler olabilir?
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen şimdiye kadar denize ve denizciliğe yeterince önem vermemişiz. Ancak, Sayın Bakanımız Binalı YILDIRIM. Denizcilik Müsteşarımız Sayın İsmet YILMAZ ve Denizcilik Müsteşarlığı yönetim kademesinin çoğunun denizci kökenli olması nedeniyle denizciliğe gereken önem verilmeye başlanmıştır. Denizcilik Müsteşarlığı bünyesinde denizciliğimizin gelişmesine katkı sağlayacak, deniz emniyeti ve güvenliğini sağlayacak önemli projeler ve çalışmalar başlatılmış olup başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Denizcilik sektörünün başlıca sorunları; sektörün finansman ihtiyacı ve yatırım gereksinimi, gümrük, maliye vb. mevzuattan kaynaklanan sorunlar, Türk ticaret filomuzun sayı ve teknik açıdan yetersiz oluşu, limanlarımızın kullanıcıların ihtiyaçlarına yeterince cevap verememesi, etkin ve verimli çalıştırıla-maması, liman geri bağlantı yollarının yeterli olmaması, kombine taşımacılığın yetersiz oluşu, limanlarımızın konteyner ana aktarma limanı ile dağıtım merkezi konumunda olmaması, limanlarda esnek tarife yapısının olmaması, teknoloji gereksinimi, yetersiz ekipman, denizcilik yönetiminde çok başlılık, kalifiye personel eksikliği, liman ve bayrak devleti kontrolü uygulamalarının güçlendirilmesi gerekliliğidir. Komşumuz Yunanistan Dünya filosunun % 6,2'sine sahip olup dünya sıralamasında üçüncü, bölgede ikinci sırada, bölgede Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ikinci, iran üçüncü sırada yer almakta. Türkiye ise komşu ülke filoları arasında 4.sırada bulunmaktadır. Dünya konteyner trafiğinin % 25'i Akdeniz koridorunu kullanmakta olup Türkiye konteyner taşımacılığında Doğu-Batı arasında bir köprü konumunda olmasına karşın konteyner taşımacılığında dünyadaki gelişmeleri izleyememiş, konteyner ana aktarma imanlarına sahip bir ülke konumuna gelememiş ve dolayısıyla limanlarının Akdeniz'deki avantajlı konumunu değerlendirememiştir. Önümüzdeki dönemde kombine taşımacılığın daha da artırması beklenmektedir. Bu nedenle, ülkemizin limanlarını ve diğer ulaşım altyapılarını geliştirmesi, dünya ve bölgedeki denizyolu ve konteyner taşımacılığı pazarından daha fazla pay alması gerekmektedir. Denizcilik sektörümüz. Türkiye'nin kalkınmasında ve dış ticaretinde lokomotif bir sektör olmasının dışında Türkiye'nin uluslararası platformlarda ve AB'de elini güçlendirecek en önemli sektörlerden biridir. Türkiye; enerji koridoru olması, uluslararası ulaşım modlarından geçmesi ve jeo-stratejik öneme haiz olması nedeniyle Akdeniz'deki avantajlarını iyi kullanmalıdır. Ülkemizin denizcilikte dünya ve bölgede hak ettiği yeri alması, deniz ticaretinden ve bölgede konteynır taşımacılığından yeterli payı alabilmesi ve rekabet şansını arttırması için öncelikle ulusal önceliklerimizi, ulusal ve uluslararası politikalarımızı, hedeflerimizi belirlememiz ve bunlar doğrultusunda eylem planlarımızı hazırlamamız ve uygulamamız, bilgi, bilim ve teknolojiye daha fazla önem vermemiz gerekmektedir. Eylem planlarımızı çevre, güvenlik ve emniyet unsurlarını dikkate alarak sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek ve ticaretin gelişmesini sağlayacak, bilimsel ve teknik altyapısı olacak şekilde ve pragmatik bir yaklaşımla oluşturmalıyız. Limanlarımıza, karayolu ve demir yollarımıza gerekli yatırımların yapılarak kombine taşımacılığın, gemi inşa sanayiinin geliştirilmesi ve desteklenmesi, ana aktarma limanlarının bir an önce belirlenerek gerekli altyapı ve üstyapı yatırım gereksinimlerinin karşılanması, limanlarımızın Orta-Doğu ve Türk Cumhuriyetlerine dağıtım merkezi konumuna getirilmesi. Liman Otorite Sisteminin kurulması, lojistik sisteme yatırım yapılması, gümrük, maliye, dış ticaret vb. ile ilgili mevzuattan kaynaklanan sorunların bir an önce çözümlenmesi ve liman özelleştirmelerinin liman sektörünü geliştirecek şekilde bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Dünyadaki ekonomik, siyası ve teknolojik gelişmeler ile birlikte artık ulusların ekonomileri teknoloji ekseninde dönmektedir. Denizcilik sektöründe ülkemizin dünya platformunda yerini alabilmesi, sektörün geliştirilmesi ve ticaret hacmini arttırması için AR-GE çalışmalarına daha fazla önem vermemiz, kendi teknolojimizi üretmemiz, kendi tasarımımızı geliştirmemiz ve yüksek teknoloji ürünlerini diğer pazarlara satarak teknoloji transferi sağlamamız gerekmektedir. Bu nedenle, gayrî safi millî hasılanın (GSMH) binde 66'sı (% 0.6) düzeyinde olan AR-GE çalışmalarına ayrılan payın gelişmiş ülkelerin yüzde 2-3 aralığındaki payına çıkarılması gerekmektedir.
Kaynak: AMBAR Dergisi Şubat 2007 Sayısı
Yorumlar
Kalan Karakter: