Somali'deki korsanların Mısır'a etkileri
KızılDeniz Güneyinde fidye almak için ticari gemileri kaçırarak deniz gerilla güçlerine dönüşen korsanlar, uluslararası toplumun Somali'nin iç sorunlarını ihmal etmesinden kaynaklanan doğal bir sonuçtur.
Şüphesiz ki, Somali'deki korsanlık olayları, her hangi bir ülkenin iç ve askeri çatışmalarının ihmal edilmesi ve çözüm önlemleri alınmaması durumunda hiç beklenmedik vahim sonuçlar doğurabileceğini ortaya koymaktadır. Kızıldeniz'in güneyinde fidye almak için ticari gemileri kaçırarak, deniz gerilla güçlerine dönüşen korsanlar, uluslararası toplumun Somali'nin iç sorunlarını ihmal etmesinden kaynaklanan doğal bir sonuçtur.
1991 yılında Siyad Birri dikta yönetimi devrildi ve Somali halkı 17 yıl hükümetsiz kaldı. Ülke kabileleri birbirine girmiş ve ABD öncülüğündeki Birleşmiş Milletler, ülkeye müdahale etmişti. Ancak bu müdahale büyük bir fiyasko ile sonuçlandı ve tüm yabancı güçler ülkeyi terk etti. O tarihten beri tırmanan ümitsizlik ve gerginlik ortamı gölgesinde büyüyen Somalili gerilla grupları, gemi kaçırma ve tehditler konusunda iyice profesyonelleşti.
Evet, çok fakir ve zavallı Somali asıllı bu korsanlar, kısa bir sürede profesyonel hale geldiler. Elleri altındaki 3700 km uzunluktaki Somali sahili, Avrupa ile Asya ve Ortadoğu'yu birbirine bağlayan deniz trafiğinin, yoğun olduğu bu bölge deniz taşımacılığı bakımından şu anda dünyanın en tehlikeli bölgesine dönüştü.
Nicelik bakımından da geçen Ocak ayından beri Somali açıklarında ve Aden Körfezi'nde 94 gemiye saldırıldı. 17 kadar gemi, 250 mürettebatla birlikte hâlâ korsanların elinde bulunuyor. Son gelişme olarak, 100 milyon dolar değerinde petrol yüklü 330 metre uzunluğundaki Sirius Star'ın ele geçirilmesiyle, deniz korsanlığı tarihinin en büyük saldırısını gerçekleştiren Somalililer, Suudi Arabistan şirketinden 25 milyon dolar fidye talebinde bulundu ve fidyenin ödenmesi için 10 gün süre tanıdı. Korsanlar artık hem kazandıkları tecrübe ve hem de elde ettikleri modern silahlarla gemi ulaşımı için daha fazla risk olmayı sürdürüyor. Bölgede deniz kuvvetleri bulunan NATO gücü ve Batılı büyük güçler ise korsanlar karşısında hâlâ çaresiz.
Böyle tehlikeli bir durumda Mısır devletinin aciz ve hareketsiz kalması mümkün değildi. Çünkü korsanlar, Mısır'ın milli ve ekonomik güvenliğini de tehdit eder duruma geldi. Mısır cumhurbaşkanı Mübarek uluslar arası olağanüstü bir toplantı düzenledi. Geçen Perşembe Kahire'de 'kontrol edilemez bir güç' haline gelen korsanlara karşı alınacak tedbirlerin masaya yatırıldığı toplantıya Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Sudan ve Ürdünlü yetkililer katıldı. Mısır gemi kaçırma olaylarından en çok zarar gören ülkelerden birisi. Bunu iki boyutta özetleyerek ele almak mümkün:
Birincisi, Süveyş kanalıyla ilgilidir.
Süveyş kanalı açıldığından bu yana dünyanın dört tarafını bağlayan en önemli deniz geçidi sayılmaktadır. Her yıl büyük çoğunluğu petrol taşıyan tankerler olmak üzere yaklaşık 20 bin gemi Aden Körfezi'ni kullanarak Süveyş Kanalı'ndan Akdeniz'e açılıyor. Kanalın kazandığı uluslararası önem, Mısır devleti için milli gelirin ikinci kaynağı haline geldi. Nitekim, uluslararası ticari işlemlerin yüzde 7.5'i Süveyş kanalı aracılığı ile yapılmaktadır ki bu 6 milyar dolar demektir. Bu meblağ Mısır bütçesinin yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor. Bu korsanlık eylemleri devam edip büyüdüğü takdirde yapılan araştırmaya göre kanal gelirleri yüzde 25 düşebilir. Bu olumsuz dönüşüm ilk göstergesi geçen hafta ortaya çıktı. Uluslararası deniz taşımacılığı 3 büyük şirketi, Süveyş kanalından geçmeyi bırakıp, Afrika'nın güneyini kullanacağı konusundaki kararını Mısır'a bildirdi.
Diğeri ise Mısır milli güvenliği ile ilgilidir.
Mısır tarafından hazırlanan rapor ve analizlerin çoğunda, Aden Körfezi ve Kızıl Deniz güneyinde Somalili korsanların yaygınlaşmasında ABD ve İsrail tarafının desteği kanaati vardı. Bu kanaatin gerekçeleri şöyle özetlenebilir: Korsanların gemileri kaçırırken kullandıkları en profesyonel yöntemler ve en modern elektronik aygıtlar, kullandıkları "Lap top" cihazları suni satlarla bağlanması ve bölgedeki NATO savaş gemilerinden korkmaması. Ancak en önemli gerekçesi, özellikle de içinde bulunduğumuz bu dönemde ABD'nin o bölgede askeri bir deniz üsleri inşa etme ihtiyacı duymasıdır.
Mısır yönetiminin kanaatini besleyen bir başka faktör daha var; Dünyanın dört büyük gücü ABD, Çin, Hindistan ve Rusya, korsanları da bahane ederek, bölgedeki ülkelerle deniz üsleri inşa etmek için anlaşmalar yapabilmesi. Halen ABD'nin 5. Filosu Basra Körfezi'nde bulunuyor. Fransa da bu yılbaşında Birleşik Arap Emirliklerinde bir deniz üssü kurmayı kararlaştırmıştı. Cibuti'de başka bir Fransız üssü var. Ayrıca İngiltere'nin Hindistan açıklarında bir deniz üssü bulunuyor. Buna ek olarak da Çin de başta Pakistan ve Sudan olmak üzere, bölgede üsler inşa etmek için girişimler başlatmış durumda. Hindistan ise Hint Okyanusu'nda kendi flamasını dalgalandırmak için deniz kuvvetlerine büyük önem vermeye başladı, tüm bölgede birinci güç olmaya çalışıyor.
Bunun üzerine Somali korsanları ile mücadele bahanesiyle Aden Körfezi ve Kızıldeniz'in güney bölgesi dış askeri güç gösteri sahnesi olabilir. Şimdiden Mısır ve Kızıl Deniz'e kıyısı olan ülkeler krize çözümler üretmek için elinden geleni yapmazsa ileride o bölge kendi kontrolünden çıkıp uluslararası güçlerin kontrolüne girmiş olacak.
Onun için Mısır krizin ne kadar tehlikeli olduğunu fark ederek mücadele için bütün yöntem, tarz ve alternatifleri tartışmaktadır. Askeri çözümü bir kenara bırakmamasına rağmen, meseleyi kökten çözmeyi hedefleyen tedbirler almayı planlamaktadır. Çünkü, Mısır yönetiminin kanaatine göre Somalideki Korsanlık faaliyetleri bir kriz değil, büyük bir krizin neticesidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: