Lloyd’s Register ve LucidCatalyst tarafından, dünyanın en büyük konteyner gemisi tonaj sağlayıcısı Seaspan Corporation için hazırlanan yeni rapora göre, nükleer tahrikli konteyner gemileri yılda 68 milyon dolara varan tasarruf sağlayabilir ve sera gazı emisyonlarını tamamen ortadan kaldırabilir.
Rapor; küçük modüler reaktörlerin (SMR) konteyner gemisi filosuna entegrasyonunun teknik, ekonomik ve düzenleyici potansiyelini inceliyor.
Gemi işletmecileri açısından, nükleer tahrikli gemiler yıllık yaklaşık 50 milyon dolarlık yakıt maliyetini ve tahmini 18 milyon dolarlık karbon cezalarını ortadan kaldırarak en yüksek operasyon giderlerini yok ediyor.
Analize göre, 25 knot hızla çalışan (geleneksel gemilerden %39 daha hızlı) 15.000 TEU kapasiteli tek bir nükleer tahrikli konteyner gemisi, daha yüksek hız sayesinde yılda 6,3 sefere karşı 5 sefer yapabilmesi ve yakıt tankları ile ilgili sistemlerin kaldırılmasıyla %5 ek konteyner alanı yaratması sonucunda, geleneksel yakıtlı gemilere kıyasla yıllık kargo kapasitesini %38 artırabiliyor.
Rapor, bu gereksinimlerin sektörler arası bir konsorsiyum aracılığıyla sıkı, gereksinim odaklı bir tedarik zinciri ve tedarik stratejisine dönüştürülmesinin yaygın başarı için hayati olduğunu vurguluyor. Endüstri 10–15 yıl içinde 1.000’den fazla ünite satın almayı taahhüt ederse, modüler reaktörlerin kilovat başına 750–1.000 dolar maliyetle üretilebileceği, bunun geleneksel nükleer santrallerden çok daha ucuz olduğu ve standart gemi kuru havuz döngüleri içinde bakım yapılabileceği öngörülüyor. Her bir ünitenin yeniden yakıt ikmaline kadar yaklaşık beş yıl çalışması planlanıyor; bu da kullanım dışı kalma süresini önemli ölçüde azaltıyor ve küresel bunker ağlarına bağımlılığı ortadan kaldırıyor.
Çalışma, yoğun bir programın başlatılmasıyla dört yıl içinde ticari olgunluğa ulaşabilecek nükleer tahrik ünitelerinin üretimine yönelik bir yol haritası ortaya koyuyor. Buna göre toplam sistem maliyetinin kilovat başına 4.000 doların altında, yakıt maliyetinin ise 50 dolar/MWh seviyesinin altında kalabileceği öngörülüyor. Pazar modellemesi, düzenleyici gelişmelere ve sektörün benimseme hızına bağlı olarak 2050 yılına kadar 40–90 GW arasında bir talep oluşabileceğini gösteriyor.
Bulgular ayrıca, tedarik zincirinin derinliğini sağlayan, fiyat ve performans açısından rekabet yaratan, tedarikçiye bağımlılığı (“vendor lock-in”) önleyen rekabetçi bir tedarik zinciri tasarlamaya yönelik en iyi uygulamalara da işaret ediyor. Ayrıca, gemi sahipleri ve işletmecilerinin ilk yatırım maliyetlerini yönetirken güvenliği ve düzenleyici uygunluğu koruyabilmesine yardımcı olabilecek yenilikçi reaktör ve yakıt kiralama modelleri öneriliyor.
Rapor, üç aşamalı bir programın ilk bölümünü oluşturuyor. Bir sonraki aşama, tersaneler, liman otoriteleri ve nükleer düzenleyicilerle iş birliği dâhil olmak üzere konsept tasarım ve düzenleyici hazırlığa odaklanacak. Son aşama ise büyük ölçekli yaygın kullanım için risk yönetimi, sertifikasyon ve yatırım stratejilerini içeren ayrıntılı bir uygulama yol haritası ortaya koyacak.
Seaspan baş teknoloji sorumlusu Peter Jackson şunları söyledi: “Elbette aşmamız gereken zorluklar var, ancak bu alandaki çalışmalar ve bu tür araştırmalar, yakın zamanda nükleer tahrikli konteyner gemilerinin güvenli, ekonomik ve emisyonsuz bir şekilde faaliyete geçmesini sağlayacaktır.”
LucidCatalyst yönetici ortağı Eric Ingersoll ise şöyle dedi: “Nükleer tahrik, yalnızca emisyonları değil, deniz taşımacılığının ekonomisini de kökten değiştiriyor. Analizimiz, nükleer tahrikli konteyner gemilerinin, yeşil yakıtlı ve geleneksel yakıtlı rakiplerini yüksek performans sayesinde ek maliyet gerektirmeden geride bırakacağını gösteriyor. Bu avantajın kilidi, gelişmiş tedarik zinciri ve teknoloji stratejileriyle pazarın organize edilmesinden geçiyor.”
Yorumlar
Kalan Karakter: