Kılavuz Kaptanlar "Kılavuz Kaptan"daydı...
TRT Radyo 1'de 11 Eylül Perşembe günü saat 16:30-17:00 arasında canlı olarak yayınlanan "Kılavuz Kaptan" programının konukları Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği Başkanı Cahit İstikbal ve dernek üyelerinden Emekli Kılavuz Kaptan Turaç Tansel idi.
Programın bant çözümünü Denizhaber.Com okuyucularına aktarıyoruz.
Ebru Erkekli (Program sunucusu): Radyo 1’den, İstanbul’dan, Kılavuz Kaptan’dan selamlarımızı sevgilerimizi gönderiyoruz sevgili dinleyiciler. Programı hazırlayan Filiz Yentürk, Teknik Yapımda İsmail Hakkı Uzun ve mikrofonda ben Ebru Erkekli saat 17’ye kadar sizlerle birlikteyiz. Program danışmanımız İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Deniz Ulaştırma İşletme Müğhendisliği Bölüm Başkanı Profesör Doktor Kaptan Necmettin Akten’le birlikteyiz. Merhaba Sayın Akten. Hoşgeldiniz.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Merhaba Sevgili Ebru.
Ebru Erkekli: Sevgili Dinleyicilerimiz, Kılavuz Kaptan’da bugün Türk Boğazları Bölgesinde kılavuzluk hizmetlerini konuşacağız. Kılavuz kaptanlık nedir, kılavuz kaptana neden ihtiyaç duyulur, ayrıntılara değineceğiz. Stüdyomuzda konuklarımızla birlikteyiz. Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği Başkanı ve Uluslar arası Kılavuz Kaptanlar Birliği Başkan Yardımcısı Cahit İstikbal bizimle birlikte. İstanbul ve Çanakkale Boğazları Emekli Kılavuz Kaptanı Turaç Tansel bizimle birlikte. Hoşgeldiniz. Hemen ben sözü program danışmanımız Profesör Doktor Necmettin Akten’e bırakıyorum, bir giriş yapacak.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Evet, bugün bir anons yapmak istiyorum Sevgili Ebru, Türkiye açısından gurur verici bir olay yaşanacak. Önümüzdeki hafta Atina’da Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu bir uluslar arası konferans düzenliyor. Burada iki Türk oturum başkanlığı yapacaklar. Bu kişiler Sayın Bülent Sözmen ve Sayın Emre Dinçer. Bu sevgili oturum başkanlarımız Atina’da deniz limanlarının kara ve deniz taşımacılığı arasında bağlantı oluşturma açısından rolünü inceleyecekler. Burada belki sevgili dinleyenlerimizin bilgisi olabilir, AB’nin politika oluşturamadığı konulardan bir tanesi de limanların nasıl işletileceği, limanların kara vedeniz bağlantılarının nasıl yapılacağıdır. Dolayısıyla tepe seviyede uzmanların katılacağı BM organizatörlüğünde bir toplantı olacak. Bu açıdan da arkadaşlarımızı şimdiden kutlamak istiyorum.
Ebru Erkekli: Türkiye de bu toplantıda en iyi şekilde temsil edilecektir.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Evet, zaten iki gün süren bir diplomatik konferans bu, iyi olacak.
Ebru Erkekli: Gelelim program konumuza, Türk Boğazları Bölgesinde kılavuzluk hizmetleri dedik, dilerseniz öncelikle kılavuz kaptanlık nedir, diye soralım,
Prof. Dr. Necmettin Akten: Haydi kaptanını anlıyor dinleyenlerimiz, kılavuzluk ne anlama geliyor, onu sevgili Cahit bize açıklasın.
Cahit İstikbal (TKKD Başkanı) : Hocam çok teşekkür ederim, Ebru hanım, TRT’ye de sizin şahsınızda teşekkür etmek istiyorum, bizi bu programa davet ettiğiniz için. Programın adı Kılavuz Kaptan, bizler de kılavuz kaptanlarız, sonunda buluşmuş olduk.
Ebru Erkekli: Tam program konuklarını buldu bu anlamda….

Cahit İstikbal: Evet, gerçi daha evvelden de davetler olmuştu biz katılma fırsatı bulamamıştık. Şimdi bu fırsatı bulduk, teşekkür ediyorum. Kılavuz kaptanlık mesleğine gelecek olursak, bildiğiniz gibi her meslek bir ihtiyaçtan doğmuştur. Kılavuz kaptanlık mesleği de bir ihtiyaçtan doğmuştur ve tarihin en eski mesleklerinden birisidir kılavuz kaptanlık. Diyebiliriz ki denizcilik tarihi kadar eski bir meslektir. Neden? Çünkü insanoğlu deniz araçlarına binip denizi ulaşım amacıyla kullanmaya başlamasından itibaren bilmediği yabancı sularda, derinliğini, akıntısını, oradaki yerel lisanı bilmedikleri sularda kendilerine rehberlik edecek kaptanlara ihtiyaç duymuşlardır. Böylelikle kılavuz kaptan da, bugün artık yüksek riskli deniz alanları diye tanımladığımız limanlar, dar suyolları, ve kendine has özellikleri olan deniz alanlarında buraları bilmeyen, buralardaki gemi manevrası konusunda usta olmayan haliyle uzman olmayan gemi kaptanlarına rehberlik eden gemi kaptanlarıdır, diyebiliriz. Kısaca tanımlayacak olursak kılavuz kaptanlar her şeyden önce gemi kaptanıdır, ama bir deniz alanı veya limanla ilgili özel ihtisas sahibi, yerel bilgi ve deneyime sahip gemi kaptanlarıdır, diyebiliriz.
Ebru Erkekli: Nasıl yetişir kılavuz kaptanlar, Türkiye’de nasıl kılavuz kaptan olunur?
Cahit İstikbal: Nasıl kılavuz kaptan olunacağı Yönetmelikle belirlenmiştir. Her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak gerekir. Uzak yol gemi kaptanlığı yeterlik belgesine sahip olmak ve bu belgeyle hizmet yapmış olmak gerekir . Bunun da ötesinde her şeyden önce bir kılavuzluk teşkilatında ihtiyaç olması gerekir ki buraya bir aday başvurarak kılavuz kaptan olarak çalışabilsin çünkü bütün Türkiye’deki kılavuz kaptanlara baktığımız zaman sayısı 25o civarındadır. Bizim derneğimizin üyesi toplam 305 kılavuz kaptan vardır. Bunlardan 45 civarında emekli kılavuz kaptanımız var. Dolayısıyla öncelikle ihtiyaç olması gerekir ki bir gemi kaptanı kılavuz kaptan olmak için başvurabilsin. Kısaca özetlersek bu şekilde.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Sevgili Ebru bir de şu gerçek var. Sene 2008. Acaba dünyanın yüzde kaçının sağlıklı deniz haritası var. Bu konuda bir rakam verebilir misin? Ama belki konunun dışı olduğu için söylemeyebilirsin. İnsanlık denizlerin ancak %70’ini tanıyor. %30’unun hala haritası çıkarılamamış hazırlanamamıştır. Dolayısıyla gemilerin ve kaptanların nasıl seyredecekleri konusunda bir bilinirlik yok.
Ebru Erkekli: Bu noktada tecrübeler çok önemli oluyor değil mi?
Prof. Dr. Necmettin Akten: Kılavuz kaptanlar, bilinmeyen suları bilinir hale dönüştüren yüce meslek adamlarıdır.
Ebru Erkekli: Özellikle Boğazlardan geçen gemilerin belli zorunlulukları var elbette. En başta da kılavuz kaptan alma zorunlulukları. Bu zorunlulukların çerçevesini biraz dinleyicilerle paylaşalım mı dilerseniz?
Prof. Dr. Necmettin Akten: Hatta bence programı İstanbul Boğazı’na hasretmekte yarar var. Çünkü İstanbul Boğazı Başlı başına bir olay, Çanakkale ondan farklı başlıbaşına bir olay. Dolayısıyla dinleyenlerimiz de kılavuzluk hizmetlerinin zorlukları, ve yalılarında rahat uyuyan insanlar açısından yapılan fedakarlıkları bilmeleri bakımından da aydınlatmış oluruz, değil mi sevgili Cahit?
Cahit İstikbal: Teşekkür ederim Hocam. Tabii çok geniş bir konu olduğu için tek bir programda yarım saatte bu konuyu ele almak tam mümkün olamayabilir. Turaç kaptan da burada, uzun yıllar Türkiye Denizcilik İşletmelerinde İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında kılavuz kaptan olarak hizmet verdi kendisi. Kendisi zannediyorum geçirdiği kazayı da anlatacak çünkü kılavuzluk tehlikeli de bir meslek. Kılavuz kaptan hizmetini nerede veriyor? Geminin kaptan köşkünde veriyor. Gemi hareketli haldeyken denizde giderken kılavuz kaptan küçük bir motorla geminin yanına yanaşıyor, ip merdivenle gemiye tırmanıyor, ki bu tırmandığı yükseklik bazen 7-8 metreyi buluyor, azami yükseklik 9 metre olabiliyor. Bu ip merdivenden tırmanarak gemiye çıkıyor, daha sonra yine bir 15 metre tırmanarak geminin kaptan köşküne çıkıyor ve burada hizmet veriyor. Bu transfer aslında tehlikeli bir transfer.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Sert havalarda örneğin İstanbul’un lodosunda, gemiye çıkarken veya inerken, denize veya kılavuz kaptan botunun güvertesine düşen oldu mu?
Cahit İstikbal: Evet oldu. 2006 yılının Kasım ayında, Kavak istasyonu önlerinde görevini tamamlayıp gemiden inmek için motora inmek üzere hareketlenen Lütfü Berk adlı meslektaşımız maalesef Regina V adlı geminin güvertesinden pilot motorunun üzerine düşmek suretiyle hayatını kaybetti. Bu meslektaşımızın adını da Türkiye Denizcilik İşletmeleri anısına ismini kılavuzluk istasyonuna verdi ve bu istasyon Lütfü Berk kılavuzluk istasyonu olarak anılıyor. Dünyada ortalama her yıl iki kılavuz kaptan transfer kazalarında hayatını kaybediyor. Bu bütün dünyada çok önemli bir sorun. Uluslar arası Denizcilik Örgütü de, kılavuz kaptan transfer kazalarının önlenmesi için sürekli yeni kurallar geliştirmeye çalışıyor. Biz de Denizcilik Müsteşarlığımız ile koordineli hareket ederek bu kuralların geliştirilmesine katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Ebru Erkekli: Az önce söylediğiniz gibi Turaç Tansel’in deneyimleri ve ne yazık ki geçirdiği üzücü kaza ile ilgili hatıralarını da biz paylaşmak istiyoruz ama, şu baştaki soruya bir cevap verelim önce, hangi gemiler kılavuz kaptan bulundurmak zorunda İstanbul Boğazından geçerken?
Cahit İstikbal: Önce oranı vereyim dilerseniz, geçen gemilerin %50 si kılavuz kaptan alıncak Türk boğazları deniz Trafik Düzeni Tüzüğünden sonra, Gemi Trafik Hizmetlerinin de Kıyı Emniyeti’nin de şiddetli tavsiyesiyle ve Türkiye Denizcilik İşletmelerinin de konuya önem vermesiyle bu oran arttı ve %50 ye kadar geldi. Ancak zorunlu mu? Zorunlu değil. Türk Boğazlarından geçen gemilerin kılavuz kaptan almaları, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde yer alan “Kılavuzluk ve Römorkör ihtiyari kalır” hükmü uyarınca, uğraksız geçen gemiler için zorunlu değil. Ancak Türk Boğazları bölgesinde bir limana gelen veya bir limandan kalkan gemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Montrö’den bağımsız olarak koyacağı kurallara tabi.
Ebru Erkekli: Yani İstanbul Boğazından transit geçen gemiler kılavuz kaptan almak zorunda değil?
Cahit İstikbal: Transit sözcüğünü biz kullanmak istemiyoruz. Uğraksız geçiş diyoruz. Transit sözcüğünün başka mahzurları da var. Transit deyince, hocam daha iyi bilecektir, sanki hiçbir kurala tabi değilmiş gibi anlam çıkıyor, tabii ki gemiler uğraksız da geçseler, kılavuz kaptan almasalar bile, emniyetli geçiş kurallarına uymak zorundadırlar.
Ebru Erkekli: Evet Sayın Turaç Tansel, kaç yıllık kılavuz kaptansınız?
Turaç Tansel (Emekli Kılavuz kaptan): Efendim ben 30 yıl kılavuz kaptanlık yaptım, 30 yılın sonunda 6 ay önce emekli oldum. Bir kaza sonrasında ayrıldım. 2-3 ayım kalmıştı, devam etmeyi düşünüyordum ama edemedim bu kaza dolayısıyla. Şimdi burada bir paradokstan bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz teknoloji büyük gelişme içerisinde. Bu her alanda geçerli. GPSve AIS gibi cihazlar, gemi seyri için çok gelişmiş cihazlar var. Fakat bütün bunlara rağmen kılavuz kaptanın işlevi, bu güvenlik sorunundaki rolü, birinci planda kalıyor. Yani teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, gene en büyük bilgisayar olan insan beyninin yerini alamıyor. Şöyle bir küçük misal vereyim: Kandilli burnunu dönen büyük tonajlı bir geminin uzaktan kumandayla veya teknik cihazlarla yönlendirilmesi mümkün değil. Orada insanın devrede olması gerekir. Burada deneyim çok önemli. Ben İstanbul Boğazında göreve başlamadan önce de gemi kaptanı olarak İstanbul Boğazından defalarca geçtim. Ama belirli bir süre staj görüp de kılavuz kaptan olduktan sonra olayın tehlikelerinin tam manasıyla farkına vardım.
Ebru Erkekli: Geçirdiğiniz kaza nasıl bir kazaydı paylaşmak ister misiniz?
Turaç Tansel: Kazada epey zorlandım, hayatta kalışım bile bir mucize. 8 ay önce oldu kaza. Görevimi tamamlamıştım, bir Panama gemisiydi. Güneyden Kuzeye gemiyi geçirdim, gece karanlık lodos denizleri var. Kılavuz motoru beni almak için yanaştı, gemiyle vedalaştık. Kaptana iyi yolculujlar diledim. Gemiden ayrılıyorum. Güverteye geldim. Kılavuz motoru da yanaşmak üzere. İp merdivene doğru giderken küpeşte dediğimiz geminin bölümüne bağlı tutunma puntelinin yerinden kopması sonucu karanlıkta ben denize düştüm. Olayın vahim tarafı denize düşmek değil de soğuk bir kış ayı olması. Boğazın ortasındayım. Tabii ben denizde kayboldum, kılavuz motoru beni aramaya başladı.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Kış olduğu için hipotermi riski de fazla olmalı.
Turaç Tansel: Tabii elbisem suyu çekti, çantam suyu çekti, ağırlaştı. Dayanma gücümün son haddinde kılavuz motoru büyük bir beceriyle beni buldu.
Ebru Erkekli: Sayın İstikbal’in az önce sözünü ettiği gibi bu tip iniş binişler sırasında yaşanan ölümlü kazalar da var. Bu kazalar transferde gerçekleşiyor daha çok.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Sevgili Cahit, her ne kadar Türk Boğazlarında kılavuzluk hizmetlerinin Montrö’de ihtiyari kılındığı biliniyorsa da bunun geçmişi Lozan’a dayanır. Kılavuzluk hizmetlerinin ihtiyari tutulması ilk Lozan’da karar altına alınmış, daha önceki programlarımnızı dinleyenler hatırlayacaktır, İtalya ve Japonya’nın saldırganlıkları sonucunda Boğazlar Komisyonu kapsamında boğazların güvenliğini sağlayacak iki ülkenin saldırgan ülke haline gelmesi sebebiyle Türkiye, duyduğu rahatsızlığı o zamanki adıyla Milletler Cemiyetine aktarıyor, ve Montrö’nün toplanmasını istiyor. Ve Montrö de Lozandaki görüşleri Türk Boğazları bölgesinin askerileştirilmesi koşulunun dışında aynen koruyarak gidiyor. Montrö bu açıdan Lozan’ın birkaç istisna hüküm dışında tekrarı. Ama, Boğazlar Bölgesinde, yazdığım bir makale için araştırma yaparken gördüm, 1800’lü yılların sonunda ve 1900’lü yılların başında Boğaz’dan geçen gemilerden Osmanlı İmparatorluğu para alıyormuş. Dolayısıyle bizde kılavuzluk hizmetleri pek o kadar yeni hizmetler değil. Tarihçesi konusunda neler söyleyeceksin?
Cahit İstikbal: Sağolun hocam. Söyledikleriniz doğrudur. Ben Montrö örneğini şu anda yürürlükte olan anlaşma olduğundan verdim. Yoksa tabii ki, siz daha iyi bilirsiniz, Montrö’nün esası Lozan’a dayanır. Ama tabii Montrö, esas itibariyle, boğazların yeniden askerileştirilmesini getirdiği için, bizim açımızdan çok önemli bir anlaşma. Ayrıca yine bildiğiniz gibi Montrö 29 maddelik bir anlaşma, bu 29 maddenin 22 maddesi askeri gemiler ve askeri geçişlerle ilgilidir. Ancak 6-7 maddesi ticari gemilerle ilgili. Bu nedenle stratejik ve askeri açıdan da Montrö bölgenin ve Türkiye’nin lehinedir. Montrö bölgedeki dengeyi sağlıyan, Karadeniz’in bir barış gölü olmasını sağlıyan temel anlaşma niteliğinde. Bu yüzden Montrö’yü gözümüz gibi korumamız gerektiğini düşünüyorum. Ki, kılavuzluk hizmetleriyle ilgili bizim aleyhimize gibi gözüken bir maddesi olmasına rağmen. Ancak şu da bir gerçek; biz bugün diyelim ki Montrö’yü ortadan kaldırdık ve Montrö yok. Deniz hukuçuları şunu söyleyemiyorlar: Montrö ortadan kalkarsa Türkiye, Türk Boğazlarında zorunlu kılavuzluk ihdas edebilir şeklinde bir hukuki düşünce de yok. Dolayısıyla aslında Montrö; Türk boğazlarında zorunlu kılavuzluk hizmetleri ihdas edilmesinin önündeki tek engel değildir. Bunu da parantez içerisinde bir bilgi olarak nakletmek istedim.
Tarihçeye gelecek olursak; Osmanlı’nın kılavuzluk hizmetlerinden Piri Reis zamanından itibaren haberdar olduğunu biliyoruz. Piri Reis, Kitab-ı Bahriyesinde Venedik Limanındaki kılavuz kaptanlardan ve onların çevre ve deniz emniyeti için öneminden bahseder. Ancak Osmanlı İmparatorluğunda modern kılavuzluk hizmetleri ancak 19. Yüzyılda kurulabilmiştir. 19. Yüzyıla kadar Osmanlı İmparatorluğunda kılavuzluk hizmetleri daha çok Rumların elinde olan hizmetlerdi. 19. Yüzyılda bu hizmetlerin modernize edilmesi gündeme geliyor. Bunun için girişimler başlatılıyor. 1851 yılında Şirket-i Hayriye kuruluyor. O dönemde kılavuzluk hizmetlerini yürüten Rumlarla bazı sorunlar yaşanıyor el değiştirme sürecinde. Bu sıralarda Yunanistan’ın Osmanlıya baş kaldırmasıyla Rum kılavuz kaptanlar iyice gözden düşüyor. Daha sonra Süleyman Nutki bey yönetiminde kurulan idareyle kılavuzluk hizmetleri Osmanlı İmparatorluğunda forma sokuluyor. Seyri Sefain idaresinin elinde olan bu hizmetler 1933 yılına gelindiğinde bu idareden alınarak devletleştiriliyor. Daha sonra 1939 yılında bu hizmetler Devlet Denizyolları İşletmesi Umum Müdürlüğüne veriliyor. Bu şekilde devam ediyor. Bugün itibariyle bakarsak, Türkiye’de üç çeşit kılavuzluk teşkilat tipi olduğunu görüyoruz. Birincisi Kamu kesiminin elinde olan kılavuzluk hizmetleri ki buna örnek Türkiye Denizcilik İşletmeleridir. Bugün Türk Boğazları Bölgesinde kılavuzluk hizmetleri Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarafından verilmektedir. 2.si özel kılavuzluk teşkilatları vardır bugün. Buna da örnek İzmit Köfezi bölgesinde hizmet vermekte olan Deniz Kılavuzluk Anonim Şirketi-Medmarine konsorsiyumudur. Üçüncüsü de Limanlar bu hizmeti vermektedir. Dolayısıyla şunu görüyoruz. Dünyada verilmekte olan 3 çeşit kılavuzlu teşkilat tipinin hepsinin karma bir sistem içerisinde Türkiye’de verilmekte olduğunu görüyoruz. Bu dünyanın başka bir yerinde yok. Yani çeşitli ülkelerde özel teşkilatlar veriyor, devlet veriyor, kamu veriyor, limanlar veriyor ama hepsinin birlikte olduğu böyle karma bir sistem dünyada başka bir yerde yok. Tabii burada bu hizmetlerin denetimi ve kontrolüyle görevli olan Denizcilik Müsteşarlığına çok büyük bir yük ve görev düşüyor, kılavuzluk teşkilat ve yeterlik Yönetmeliklerinin uygulanması açısından. Denizcilik Müsteşarlığımız da bu görevi iyi yapıyor.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Tabii bu konuda Derneğinizin de Müsteşarlıkla iyi bir diyalog içerisinde olması lazım çünkü İdare kuruluşları daima sivil toplum örgütü niteliğindeki meslek kuruluşlarına sırtlarını dayamak zorundadırlar., alacakları kararların sağlıklı olması bakımından. Dernek bu bakımdan neler yapıyor? Daha da önemlisi dernek ne zaman kuruldu? Kaç üyesi var? İşlevleri ne? Denizcilik sektörüne ne gibi katkıları var? O konularda da dinleyicilerimiz bilgi sahibi olmak isteyeceklerdir.
Cahit İstikbal: Hocam çok teşekkür ederim, çok güzel bir konuya temas ettiniz. Denizcilik müsteşarlığı, kamusal yönü bulunan emniyet hizmeti olan kılavuzluk hizmetlerini denetlemekle görevlidir. Devlet bu hizmetleri denetlemelidir çünkü bu hizmetler kamusal yönü olan hizmetlerdir. Zaten bu görev mevzuatla verilmiştir. İşin bir diğer yanı da; Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nün 960 sayılı Kararına kadar dayanıyor. Bu Kararda diyor ki kılavuzluk otoriteleri, kılavuzluk hizmetleri ile ilgili mevzuatı geliştirirken, kuralları koyarken, yerel veya ulusal kılavuz kaptanların kurdukları derneklere danışmalıdırlar diyor. Bu Uluslar arası Denizcilik Örgütünün Karar’ında olan bir maddedir. Bu noktada Müsteşarlığımızla güzel bir koordinasyonumuz var. Bir uzmanlık mesleği olan kılavuz kaptanlık mesleği ile ilgili çalışmaları yaparken, Derneğimizin de bilgi birikiminden ve deneyiminden her zaman yararlandılar. Biz de teknik konularda kendilerine her zaman elimizden gelen desteği vermeye çalıştık. Örneğin 1994 yılında Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğü hazırlanırken, Derneğimizin bilgisi ve deneyiminden yararlanıldı, Tüzüğün 58 maddesinden 34 ü Derneğimizin doğrudan önerisiyle konuldu. Hocam o dönemleri hatırlayacaktır.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Evet doğru, çok iyi hatırlıyorum. Peki bu arada Sevgili Cahit, belki Turaç da cevap verebilir, birtakım mesleklerde yeterliklerin verilmesi meslek kuruluşlarına bırakıldı Türkiye’de. Acaba kılavuz kaptanların Derneğiniz aracılığıyla ehliyetlendirilmesini Müsteşarlığımız düşünebilir mi, veya bu şekilde bir görüş oluşur mu?
Cahit İstikbal: Hocam. Biz meslek odası olmadığımız için teknik olarak bu nasıl yapılabilir bilmiyorum ama, yine güzel bir noktaya temas ettiniz, bu Türkiye’nin aslında bir sorunudur. Çünkü kılavuzluk teşkilatları birbirinden bağımsız olarak kılavuz kaptanlarını istihdam etmek üzere seçerken, bunların arasındaki standardizasyon veya belli bilgi ölçümlerini nasıl yapacaklar? Bu bir sorundur, ve Türkiye'de bu alanda meslek kuruluşu olan Türk kılavuz Kaptanlar Derneği olarak biz bugün ancak kılavuzluk teşkilatlarının iyiniyetini bekleyebiliriz çünkü bu konuda yasal düzenleme yok, ama olmalı bu yasal düzenleme. Bu teknik olarak bir federasyon şeklinde mi olur, yoksa bir meslek odasına dönüşme şeklinde mi olur, Meslek odaları biliyorsunuz kanunla kuruluyor, bunun yöntemi nasıl olursa gerçekleşmesi gerekir.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Meslek odası olmak zor çünkü ben Türk Uzakyol Gemi kaptanları Derneği Başkanlığımda, ta Osmanlıdan bu yana, Kaptanların, Tüccarlık mertebesine yükseltilmeleri ni de gerekçe alarak, “Kaptanlar Odası”nın kurulması için çok uğraştım, fakat mevcut mevzuat ile bu işin gerçekleşmesi mümkün değil. Ama işi ehline bırakın felsefesi, doğal olarak yeterlik belgesi verme işleminin , sizin tarafınızdan yapılmasını gerektirir. Şimdi Necmettin Akten Uzak Yol kaptanı ama, kılavuz kaptan değil.
Cahit İstikbal: Hocam, zaten Uluslar arası Denizcilik Örgütü de, kılavuz kaptan derneklerini işin içine katarken bu mantıkla hareket etti. 168 ülke bunu onayladı, ki kılavuz kaptan derneklerine danışılarak bu mevzuatlar geliştirilsin diye. Kılavuz kaptan alınırken de bunun uygulanması gerekiyor. Ancak teknik olarak bu nasıl yapılabilir, federasyon kurularak bütün kılavuz kaptanlar bunun çatısı altına mı alınır, Türkiyede kılavuzluk mesleği adına bu sorun henüz çözülememiştir ve birörnek uygulama sağlanması açısından bu sorunun çözülmesi gerekmektedir.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Biz mesajını vermiş olalım, mesleğin uzmanları bu konuda bir araya gelerek bir çözüm bulsunlar ma, işi ehline bırakın felsefesini ben bir kez daha burada dile getirmiş olayım.
Ebru Erkekli: İşi Ehline Bırakalım diyorsanız eğer, ben de son bir dakikayı emekli kılavuz kaptanımıza bırakalım diyorum.
Turaç Tansel: Hocamızın dediklerine katılıyorum. Kılavuzluk zor bir meslek, hak ettiği yerde değil şu anda.
Prof. Dr. Necmettin Akten: Hiç savaş gemisi geçirdin mi Turaç kaptan? Oradaki izlenimlerini aktarabilir misin?
Turaç Tansel: Tabii çok geçirdim. Biraz önce bahsettiğim konuyla da ilgili. Savaş gemilerinde çok daha fazla elektronik donanım var. Geminin köprüüstünde 10-15 kişi var. Buna rağmen kılavuz kaptan savaş gemisine çıktığında geminin kumandası ona devrediliyor.
Cahit İstikbal: Harp gemisi bile olsa kumandayı geçiş esnasında kılavuz kaptana bırakıyor.
Ebru Erkekli: Programın sonuna geldik, çok teşekkür ediyoruz katıldığınız için…
Yorumlar
Kalan Karakter: