DenizHaber.Com Özel Haber-Antalya-Önceki hafta sonu Antalya Cornelia Diamond Otel'de düzenlenen "Denizcilikte Arama konferansı" na kısa bir süre katılan Kültür ve Turizm bakanlığı Müsteşarı ve önceki Denizcilik Müsteşarı ve Ulaştırma Bakanı İsmet Yılmaz, denizcilik, kültür ve turizmle ilgili konuladarda açıklamalar yaptı.
Yılmaz, denizcilik sektöründeki sıkıntılara da değindi.
"Denizcilerin ufku hem açıktır, hem de uzağı görürler"
Türkiye'nin tarihinden beri krizlere alışık bir ülke olduğunu söyleyen Yılmaz, "1700-1800 lerden bu yana ya bir darbe tehdidi, veya bir savaş olmuştur. Her savaş, her darbe tehdidi mutlaka bir kriz oluşturmuştur. Ancak genel bir kural var, insanı öldürmeyen darbeler onu güçlendirir. Bu krizlerin her birisine bir bakın; mutlaka her krizden türk ekonomisi daha güçlenerek çıkmıştır. Oral hoca (Erdoğan) güzel söyledi; bu kriz mutlaka gelip geçecek. Ona hiç şüphe yok. Yani bahardan sonra yaz, yazdan sonra sonbahar, sonbahardan sonra kış mutlaka gelecek . Eğer şimdi kışsa bilin ki arkasından mutlaka yaz gelecek. Ama o yazdan sonra da kış var. Bu hiç kaçınılmaz. O zaman önemli olan nedir? Onu da Cahit Kaptan (İstikbal) söyledi, süre. Ne zaman olacak bu. İşte o da yönetim maharetinden geliyor. Denizcilerin ufku hem açıktır, hem de uzağı görürler. Hem vizyonu hem de misyonu vardır denizcilerin. Dolayısıyla ben iyi olacağını düşünüyorum." dedi.
"Ortak yaşama iradesi göstermeliyiz"
Kültür ile ilgili konulara değinirken de kültürün hayata dair her şey anlamına geldiğini söyleyen İsmet Yılmaz, toplumsal olarak ortak yaşama iradesi gösterebilmenin önemine değindi. Yılmaz, şöyle dedi:
"Türkiye geçmişte ortak yaşama iradesini gösterdi. Bugün bu ortak yaşama iradesi var mı? İşte bu bazı bölgelerde, bazı yerlerde sıkıntılı bir durum. Bir ortak kültür oluşturma konusu. Ortak irade, birlikte yaşama iradesi ortak dil olması gerekmiyor. Ortak milliyet de olması gerekmiyor. Ortak dil de olması gerekmiyor. Eğer birlikte yaşama iradesi için ortak dil ve ortak din gerekmiş olsa, bir Türk'ün bir Rus’la evlenmemesi lazım. Bir Japon’la örneğin evlenmemesi lazım. Eğer ortak yaşama iradesi bir aileyi kurabiliyorsa, aynı ortak yaşama iradesinin bir milleti de oluşturabilmesi lazımdır. Türkiye’de bu sağlanabildi mi? İşte burada Kültür bakanlığı2na ve bütün insanlara büyük bir görev düşüyor."
Eğer ortak yaşama iradesi yeterince oluşmamış ise burada ne gibi eksiklikler olduğunun araştırılması gerektiğine vurgu yapan İsmet Yılmaz, hoşgörü kültüründe eksiklikler olduğuna değindi. Bu noktada hem 6-7 Eylül olaylarının, hem de İttihat ve Terakkinin o günlerde almış olduğu Tehcir kararlarının bu günkü sıkıntıların kaynağı olduğunu söyleyen Kültür ve Turizm bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz; şöyle devam etti:
"Eğer çok farklı unsurlara, çok farklı kültürlere görmeyi bakmayı bilmişseniz, bunun belli yerleri de vardır. Örneğin İzmirde hoşgörü diğer pek çok yerden daha fazladır. Güneydoğu’ya bakarsanız, örneğin Mardin diğer illerden çok daha farklıdır. Mardin’e biraz benzeyen Siirt vardır, orada da farklı kültürlerin bir arada yaşaması farklı kültürlere hoşgörüyle bakmak vardır. Hoşgörü nedir? Hoşgörü, hata var ama senin bu hatanı ben kabul ediyorum demektir."
"İnsanlar gücü ele geçirince tahakküm etmek istiyor"
Toplumda diğerlerinin kendisi gibi olması gerektiğini düşünen, diğerlerinin kendisine benzemesini isteyen insanlar olduğuna değinen İsmet Yılmaz, bu tür düşüncenin çoğulcu anlayışa aykırı olduğunu belirtti. Yılmaz, bunun doğaya da aykırı olduğunu söyleyerek, "Çoğu insan, kendisine en küçük bir söz hakkı verildiğinde tahakküm kurmak, kendi söylediğini yaptırtmak istiyor" dedi.
"Devlet dini de, düşünceyi de, inancı da belirleyemez"
İsmet Yılmaz, Birisinin bir başkası adına mutluluğun tarifini yapmasının mümkün olamayacağına dikkat çekerken ise şöyle konuştu:
"Bugün bu ülkede Aleviler mutlu mu? Değil. Hiç kimse Aleviler her şeyiniz var daha ne istiyorsunuz diyebilir mi? Diyemez, çünkü kendisine sormalısınız mutlu olup olmadığını. Ülkemizde Kürtler mutlu mu? Diyebilir miyiz ki, ne istiyorsunuz işte sizden Cumhurbaşkanı bile çıktı? Hayır, kendilerine sormalı dertlerini. Başı örtülü olan grubu temsil eden bir kısım Müslümanlar, doğru yanlış önemli değil, mutlu mu? Bunu Sayın Ali babacan da dile getirdi. Şimdi onlara diyebilir miyiz, daha ne istiyorsunuz, cami var, kurban kesiyorsun, hacca gidiyorsun daha ne istiyorsunuz mu diyeceğiz? Hayır, onların adına karar vermeyeceğiz, kendilerine soracağız. Dolayısıyla gücü ele geçiren grup hep bir diğerine bir baskı uygulama yoluna gitmek istemiştir. Bu kesinlikle doğru değildir. Bunun inanılan şeyin doğru yanlış olmasıyla da alakası yoktur. Devlet dini de, inancı da, düşünceyi de tesbit edemez. Öyle dersek, peki Hindistan’daki insan da İneğe inanıyor. Ona senin yaptığın yanlış mı diyeceğiz? Hindistan sürekli büyüyor, nüfus ihraç ediyor, aramıza Hindistan’dan gelecekler olursa ineğe tapıyorlar diye onların inancını kabul etmeyecek miyiz? Veya sen böyle inanma böyle inan mı diyeceğiz? Devlet veya insan olarak bizim bunu belirleme hakkımız var mı? Ölçü şu olmalı: Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkalarına yapma. Her ne olursa olsun karşıdakini insan olarak görmek gerek. Onun kişiliğini, özgüvenini geliştirecek yolları açık tutmak gerekli."
"Bütün eski uygarlıklar bizim öz malımız"
Kültür bakanlığı olarak, farklı kültürlere ait uygulamaları, tarihi eserleri canlandırmak, hayata geçirmek istediklerini belirten Müsteşar Yılmaz, "Ancak Türkiye, en doğusundan en batısına kadar bir açık hava müzesi. O kadar çok yapılacak şey var ki, bunlara kaynak da yetmiyor, zaman da yetmiyor." dedi.
Yılmaz, şöyle devam etti:
"Hıristiyan kültürünün eseri Ayasofya’yı gören, hayranlıkla bakar, Hıristiyan olmasa dahi. Hayranlıkla baktığınız bir topluma düşmanlık yapmanız mümkün değil. Karşısında da Sultanahmet var. Ona da hayranlıkla bakar görenler. O kültüre de saygı duyar. İşte biz Kültür Bakanlığı olarak ta Hititler’den, Asuslar’dan, Kommagene Krallığından, Friglerden her ne kalmışsa hepsini bizim öz malımız olarak görüyoruz. Bu eserlerin daha hoşgörülü bir toplum oluşmasında yararlı olduğunu düşünüyoruz."
İsmet Yılmaz, Türkiye'nin sanatı da desteklediğini, şu anda Devlet Operasına, Devlet Tiyatrolarına ve kütüphanelerine ayrılan bütçenin, Turizme de Kültür bakanlığına da ayrılan bütçeden fazla olduğunu bunun da Devletin sanatçıyı, özel tiyatroları önemle desteklediğini gösterdiğini söyledi. "Kendi opera ve balemiz var, Devletin sanatı desteklemesi adına özel tiyatrolara da destek veriyoruz" diyen Yılmaz, "zaten Devletin kültürü olmaz, toplumun kültürü olur, Devlet de onları destekler." dedi.
"Turizmde dünyada ilk 10 içindeyiz"
Turizm konusuna değinirken kendilerinin fazla bir şey yapmadıklarını, Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay'la birlikte çalıştıkları 1,5 yıllık süre içerisinde sadece gölge etmemeye çalıştıklarını belirten İsmet Yılmaz, şöyle devam etti:
"Rahmetli Özal’a da teşekkür ediyoruz, o büyük bir ivme kazandırdı, yol açtı. Ondan sonra ise biz yine teşekkür ediyoruz, arama konferansımızın tescilli sahibi ile birlikte Turizm Sektörü olarak da bir arama konferansı yaptık. Arama konferansında şunu belirledik: “Denizci Millet, Denizci Ülke” denizcilerin hedefiydi, biz de “2023 yılında 50 milyar dolar turizm geliri” bekliyoruz. 2007 yılındaki turist sayısı 23,5 milyon, geliri 18,5 milyar dolar. Bu rakamlarla hem rakam bakımından hem gelir bakımından dünyada ilk 10 arasındayız. Hangi sektörde dünyada ilk 10 arasında iseniz, o sektörde hiç itirazsız çok iyi bir noktadasınız demektir. İster gemi inşaatı, ister sivil havacılıkta ister tarımda, siz dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmişseniz başarılısınız demektir. Şimdi bulunduğumuz noktayı sağlamlaştırmak ve dahası sayın bakanın dediği gibi ilk 5 arasına girmek hedefimiz. Eğer 50 milyon turist çekersek, ilk 5 ülke arasına giriyoruz. Geçen yıl 23,5 milyon turist, 18,5 milyar dolar gelir vardı; bu yıl ise %13,5 artış ile birlikte şu ana kadar gelen turist sayısı 24 milyon, yıllık bazda düşünürsek 25 milyonu aşıyoruz. Türkiye Türizmde konulan hedefleri hiçbir zaman tutturamamıştır çünkü bu hedefleri hep aşmıştır. Bu Türkiye’nin potansiyelini gösteriyor. Ama inanınız ki Türkiye, İtalya’dan da, ispanya’dan da güzel. Sayın Başkan İtalya’ya Roma’ya gitmiş, anlatıyor Roma şöyle Roma böyle diye. Roma!da bir medeniyet görürsünüz , oysa bu topraklarda Selçuklu, Osmanlı, Bizans, Doğu Roma’yı görebilirsiniz. Urfa’ya gidip te Harran2ı Gmbekli tepe’yi görmeden anlıyamazsınız. İşte Adıyaman’a gidip de Nemrut’u görmeden anlıyamazsınız. İşte Türkiye bir açık hava müzesi. Bu yıl 20 milyon turist, bizim hesaplarımıza göre 24 milyar doların üzerinde bir gelir. Ancak Dünya Turizm Örgütü’nün ilk 6 aylık kesin rakamlara bakarak yapmış olduğu yıl sonu projeksiyonuna göre de 21 milyar dolar gelir bekliyoruz."
İsmet Yılmaz, Turizmin Türkiye’de katkısı olan 1. Sektör olduğuna değinirken ise, Her ne kadar tekstilde ve otomotivde çok daha yüksek ihracat miktarlarına ulaşılsa da bu ihracatı elde etmek için yurt dışından mal alındığına dikkat çekti.
Turizmin hizmet sektörü olduğundan elde edilen gelirin doğrudan ekonomiye katkı olduğunu söyleyen İsmet Yılmaz, Türk ekonomisine en büyük gerçek katkının Turizmden geldiğini belirtti.
Yılmaz, şöyle devam etti:
"Turizm iyi bir noktaya geliyor. Biz turizmin ekonomik olmaktan ziyade dönüştüren yönünü çok daha fazla önemsiyoruz. Dönüştüren projesi nedir? Ben bayramda Mardin, Midyat, Hasankeyf, Siirt, Diyarbakır, Harran bir çok yeri gördüm oralarda kalacak yer bulmak güç. Oralarda gelen yabancı hoşgörüyü birlikte yaşama iradesini de arttırıyor. Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye’nin ufku açık."
"Kış iklimine dayanamayanlar olabilir"
İsmet Yılmaz, ekonomide ve denizcilikte kriz yüzünden biraz sıkıntı olabileceğini, ancak bu sıkıntılar neticesinde sektörün daha sağlıklı hale geleceğine inandığını söyleyerek, böylelikle sahte büyüyenlerin ve şişme olan kısımların ayıklanacağını belirtti. Sağlıksız şişmeye büyüme denilemeyeceğine vurgu yapan Yılmaz, bu yanıltıcı şeylerin ayıklanarak ülke ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşmasını beklediğini söyledi. Ekonomilerde kriz dönemleri olabileceğini söyleyen Yılmaz, "Kış iklimine dayanabilenlerin ve dayanamayanların ortaya çıkması gerekir. Ancak o zaman Türkiye bugünkünden çok daha güçlü çok daha iyi olacaktır diyoruz." dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: