Yıllık 10 milyar dolar gibi önemli bir gelir kaynağı olan deniz turizminde, stratejik gelişme hedeflerinin, yöresel, bölgesel ve ulusal boyutlarda değerlendirilip, belirlenecek olan en uygun kriterlerle belli dönemleri kapsayan planlamalar dahilinde yapıl

Yıllık 10 milyar dolar gibi önemli bir gelir kaynağı olan deniz turizminde, stratejik gelişme hedeflerinin, yöresel, bölgesel ve ulusal boyutlarda değerlendirilip, belirlenecek olan en uygun kriterlerle belli dönemleri kapsayan planlamalar dahilinde yapılandırılması ile sektör daha da güçlenecektir.

 Ülkemizdeki deniz turizmini karadan ve denizden etkileyen olumsuz bir çok faktör bulunmaktadır. Bunlarında en önemlisi, deniz kirliliğinin her geçen yıl artıyor olmasıdır. Üzülerek söylemek gerekirse bu kirliliğin büyük bir bölümü de kara kökenlidir. Türkiye'de endüstriyel işletmelerin sahip olduğu arıtma tesislerinin oranı sadece %9 dur. Ülkemizdeki 3225 belediyenin içinde, ne acı bir gerçektir ki yalnız 172 tanesinde atık sularla ilgili arıtma tesisi bulunmaktadır. Buda %5 civarında olduğu anlamına gelmektedir. Bunların birçok nedenden dolayı da çalışmadığını dikkate alırsak, mevcut kanalizasyon sularının %95 inin nehirlere göllere ve denizlere deşarj edildiğini görürüz. Tehlikenin boyutları bununla da sınırlı değildir. Daha da kötüsü, karşımıza endüstriyel atıklar çıkmaktadır. Bu sanayinin ürettiği ağır metallerin, kimyasal ve zehirli atıkların toplamı yıllık 9 milyon metreküp'tür. Bu rakamın %22 i arıtılmakta geriye kalan %78 i ise yine pervasızca hiç bir önlem alınmadan doğa katledilerek nehirlere, göllere ve denizlere bırakılmaktadır.

Durum böylesine tehlikeli boyutlara ulaşmış iken, koylar, körfezler ve kıyılar insanoğlunun yarattığı yoğun kirliliğin tehtidi altında çaresizlik içinde, savunmasızca varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tam bir koordinasyon içinde bir araya gelerek, endüstriyel ve evsel her türlü sıvı ve katık atıklarının doğrudan veya dolaylı olarak doğaya bırakılmasının önüne geçilmesi için gerekli yasal önlemleri almalı ve bunlarla ilgili alt yapı çalışmalarına hız vermelidir.

Organize Sanayi bölgelerinde bile, olması gerekenin çok altında arıtma tesisi mevcuttur. Bunların sayısı %14 ü geçmemektedir. Elimizdeki verilere baktığımızda devlet kurumlarının doğayı daha çok kirlettiğini görürüz. Çünkü kamu kuruluşlarının %84 ünde arıtma tesisi yoktur.

 Deniz turizmini olumsuz etkileyen unsurlar elbette ki sadece bununla sınırlı kalamaz. Bu sektörün doğru ve sağlam yapılmasında ihtiyaç duyulan kaliteli hizmet anlayışı için, ilgili personelin mesleki bilgileri konusunda yeterli eğitimi almış olması gerekir. Meslek ahlakının kesintisiz uygulanması ise, kalite standartlarını zirveye taşıyacaktır.

 Deniz turizminin Uluslararası düzeyde tanıtılması konusunda yetersiz kaldığımız üzücü bir gerçektir. Halbuki Dünya'daki bütün turizm fuarlarına katılıp geniş kapsamlı bir tanıtım atağına geçmeliyiz. Akdeniz Ülkeleri turizm fuarlarına katılımına çok önem vermekte ve propagandalarını bütün Dünya'ya duyurmaktadır. Özelliklede Fransa, Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkeler deniz turizminde önemli ekonomik girdilere sahiptirler.

Bu sektörde başarılı, nitelikli ve becerileri insan işgücüne gereksinim vardır. Tesisler, ne kadar kaliteli olursa olsun yinede tek başına yeterli olmayacaktır. Önemli olan kaliteli hizmet anlayışını belirleyen kriterlerin sezon boyunca uygulanmasıdır.

İşte bu anlayış kapsamında, yaygın ve kaliteli eğitim anlayışı ile yetiştirilmiş, sektörün sorumluluklarını bilen, mesleğini ve ülkesini seven personele gereksinim duyulmaktadır. Deniz turizmi çok hassas dengeler üzerinde yapılanmıştır. Ülkemizdeki en ufak bir olumsuz gelişmenin Uluslararası ilişkilerdeki yansımaları kısa vade de etkilerini hemen göstermekte ve turizm sezonuna ilişkin kaygılar da gündemdeki yerine oturmaktadır. Türkiye'nin bu nedenle daha dikkatli, çok daha güçlü ve uyanık olması gerektiğinin altını çizmekte yarar görüyorum. Siyasi istikrarsızlığın sebep olduğu güvensizlik ortamı, ekonomik kriz, sosyal görüş ayrılıkları, terör ve kendimizi yeterince tanıtamamak gibi unsurlar, sektöre henüz sezon başındayken zarar verebilmektedir. Daha temiz denizler, daha bakımlı koylar ve yeşilin hiç solmadığı  bir doğa için Ulusca birlik ve beraberlik içinde, bize armağan edilen bu yeryüzü cennetine bütün gücümüzle sahip çıkmalıyız.