Dijital Çağ Geliyor

Bundan iki hafta kadar önce COVID19’un ABD üzerindeki etkilerine değişik bir gözle bakmıştım. Silah satışlarının zirve yaptığını, New Jersey dahil birçok eyalette silah mağazalarının gerekli olduğu “essential” gerekçesi ile eczaneler ve süpermarketler gibi açık kaldığını ve önlerinde kuyrukların eksilmediğine değinmiş bu durumun yakın gelecekte toplum ürerinde olumsuz etkileri olabileceğine değinmiştim.

Bugün yine COVID 19’un tıbben varoluş ve sonuçlarına değinmeyeceğim çünkü 7/24 Televizyon kanallarının bu konuyu işlemesi ve aynı şeyleri tekrar edip durması futbol maçı skoru verir gibi virüse yakalananların, yapılan testlerin, iyileşenlerin ve ölenlerin sayılarını dinlemekten herkese artık bıkkınlık geldi. Şimdi yine nereden çıktın da bu ilgisiz konuya el attın diyeceksiniz ama, tarihin çağlarına şöyle bir göz atalım; 

M.Ö. 3200 yılında Mezopotamya’da Sümer Şehir Devletlerinde yazının bulunuşundan günümüze kadar geçen zamana tarih devirleri (çağları) diyoruz.  Toplumlar üzerinde etkili olan önemli sosyal ve siyasi olaylar, tarihi devirlere ayırmada etkili olmuş ve bu sosyal ve siyasi olaylara göre çağların sınırları kabul edilmiştir

Yazının bulunuşuna kadar gecen döneme ise tarih öncesi devirler deniyor. Bu donemde Taş Devri (Yontma Taş Devri ve Cilalı Tas Devri) ve Maden Devri (Bakır Devri, Tunç Devri ve Demir Devri) olarak ikiye ayrılıyor.

Aret, biz bunları biliyoruz demeyin, hafızayı yenilemekten zarar gelmez. Gelin çağlar arasında kısaca bir tur atalım:

İlk Çağ

Yazının bulunuşundan (M.O. 3200) Kavimler Göçüne (M.S. 375) kadar geçen döneme İlk Çağ denir. Bazı tarihçilere göre ise bu çağın sonu Bati Roma İmparatorluğunun çöküşüdür.

Orta Çağ

Kavimler Göç’ünden (375), Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında İstanbul’u alıp Bizans İmparatorluğuna son vermesine kadar geçen süredir. Kavimler Göçü ile Avrupa feodalite düzeni ve derebeylerin hakimiyeti altında bölgesel kapalı tarım ekonomisi içinde sıkışan bir toplum halinde idi.  Doğu’da ise merkezi yönetimlerin hakimiyetinde, İpek ve Baharat Yolu ile canlanan bir ticaret hakimdi. Avrupa’da sınıf farklılıkları hat safhaya çıkmış; halk, soylular, ruhbanlar, burjuva, köylüler ve köleler diye sınıflara bölünmüştü.

Yeni Çağ

Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında İstanbul’u alıp, Bizans İmparatorluğuna son vermesi ile başlayan ve 1789 Fransız İhtilali ile sona eren çağdır.

Bu devirde Feodalite rejimi yıkıldı yerine merkezi krallıklar geldi. Rönesans başladı ve Avrupa feodalite dönemindeki kısırlığından ve köhneliğinden kurtulup aydınlanma çağına girerek bilimsel ilerlemeler kaydetti. Sömürgeciliğin temelini oluşturan coğrafi kesifler gerçekleşti, Din Savaşları yaşandı ve Hümanizm diye bir akım doğdu.

Yakın Çağ

1789 Fransız İhtilalinden zamanımıza kadar süren çağdır

Bizler hala Yakın Çağ’da yaşıyoruz ve tarihçilere göre Yakın Çağ’ın sonu henüz bilinmiyor. Bazı tarihçiler Atom Çağında veya uzay çağında olduğumuzu söyleseler dahi bu tez henüz Tarih kitaplarına girmiş değil.

Bu donemde, Fransız İhtilali’nin etkisiyle milliyetçilik akımları doğdu ve sonucunda imparatorluklar yıkılıp devletler kuruldu. Cumhuriyet ve demokrasi günümüzdeki halini aldı, ABD bağımsızlığını kazandı, Rus İmparatorluğu yıkılıp SSCB kuruldu bilahare O’da çöküp yerini bağımsız devletlere bıraktı. Komünizm, Sosyalizm, Kapitalizm ve Liberalizm gibi kavramlar ortaya çıktı, bilimde ilerlemeler sayesinde atom teorileri, otomobil, uçak icat edildi. Bilgisayarlar hayatımıza girdi ve robotlar yaşamımızı yönlendirdi, insanoğlu Uzay’a gitti, dünya, teknoloji ve bilim alanında akil almaz bir düzeye yükseldi. Akıllı telefonlar ve teknoloji sayesinde her şeyi yapmaya muktedir, her şeyin üstesinden gelebilen bir dünya çıktı karşımıza.

Tarihin dört çağı suresince birçok uygarlık ortadan kalktı veya kaldırıldı. Kimi uygarlıklar deprem ve tsunami gibi doğal afetler nedeniyle ortadan kalktı, kimi uygarlıklar savaşlar sonucu ortadan kalktı. Her bir uygarlık kendi yasam ve kültür koşularını yarattı sonuçta bir uygarlık çöküşünü yaşarken bir diğeri onun deneyim ve birikimlerinden yararlanmak suretiyle daha ileri olan bir uygarlık düzeyine ulaştı.

Ta ki 2019’un son günlerine kadar; COVID 19 diye bir protein hücresi hayatımıza girip tüm Dünya’nın ne kadar aciz olduğunu gözlerimizin önüne serene kadar.  Çin’in Wuhan Kentinde ortaya çıkan ve hızla tüm Dünya’ya yayılan yeni Corona Virus tüm Dünya’nın teyakkuza geçmesine neden oldu. MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu), SARS (Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu) ve Covid 19 derken tüm etrafımız termal kameralar ile çevrildi, tıbbi ve teknoloji açısından gücünün zirvesinde olan insanoğlu hastaneleri ile, teknolojisi ile tıbbi cihaz ve ekipmanları, bilgisayar sistemleri ile ne kadar aciz olduğunu anlayarak çareyi korunmakta ve yenilgiyi kabullenerek geri çekilmekte buldu. İnsanların sokağa çıkmaları yasaklandı, temel hürriyetleri olan, seyahat, birbirleri ile sosyalleşme, spor, eğlence gibi hakları menedildi, uçak, otobüs ve toplu ulaşım seferleri iptal edildi, birbirlerine karsı sevgi ve saygı adabı olan, el sıkışma, sarılma ve öpüşme gibi geleneklerimiz, bence bir daha geriye dönmemecesine, kaldırıldı.

Bilgisayar teknolojileri COVID 19 ile mücadele edemeyeceğini anlayıp COVID-19 Screening Test gibi telefon uygulamaları yarattı. Virüs yayılmasın diye yüzyılın başındaki karantina dönemlerine geri dönüldü. Virüsten korunma önlemi olmadığını söyleyen bilim insanlarımız, dışarıya çıkarken maske takın, ellerinizi sık sık yıkayın, kalabalık ortamlardan uzak durun, elinizi yüzünüze sürmeyin, dengeli beslenin gibi ilkel ve günlük hayatta zaten birçoğumuzun yaptığı eylemleri tekrarlayıp durdular. Çoğu işyeri ve fabrikalar kapandı, insanlar “sözde” evlerinden çalışmaya zorlandı. “Sözde” diyorum çünkü bunu bahane edip kendilerini tatil beldelerine atanlarımız da oldu. Corona dışı hastalar hastanelere kabul edilmiyorlar, hastalar doktorlarından randevu alamıyorlar. Geçenlerde deri hastalığı çeken bir arkadaşım, tahriş olan elinin resmini çekip doktora yolladı ve doktoru da resme bakarak reçete yazdı. Birçok ülkede olağanüstü hal ilan edildi, Avustralya tarihinde ilk kez olağanüstü hal ilan etti, ibadethaneler ibadete kapatıldı, insanlar online ibadet etmeye başladı. İnternet’ten pilates ve spor dersleri verilmeye başlandı. Birleşmiş Milletler çaresiz bir şekilde "Virüsün, özellikle dünyanın en savunmasız bölgelerinde orman yangını gibi yayılmasına izin verirsek milyonlarca insan ölecek." Dedi. Okullar tatil edildi, birçok ülkede uzaktan online eğitim sistemi başlatıldı.

Lloyd’s 350 yıllık tarihinde ilk kez kapılarını sigortacılara kapattı. Tüm sigorta faaliyetleri online, mail veya telefon görüşmeleri sayesinde yürütülmeye başlandı.

Virüsün verdiği ve verebileceği zararlar henüz zirve yapmış sayılmıyor, önümüzdeki iki/üç hafta zarfında yani nisan ayı ortalarında ABD’de zirve yapacağı söyleniyor ve sırf ABD’de ölü sayısının 200,000/250,000 arası olacağı tahmin ediliyor. Sonuç olarak toplumun büyük bir çoğunluğu evinde ancak buna rağmen hayat devam ediyor, işler yürütülüyor, okullarda eğitim devem edebildiği kadarı ile devam ediyor ve insanlar henüz şurada bir aydan az bir sure geçmiş olmasına rağmen yeni sistemi yani uzaktan çalışma, temassız alışveriş sistemini kabullenmişe benziyor. Sistem gittikçe oturuyor.

Bu COVID-19 bizleri acaba yeni bir çağa mı sürükleyecek. Uzaktan kumanda ile hayatimizi sürdürmeyi mi öğretecek, yani dijital bir yasam tarzına doğru mu ilerliyoruz.

“Kimi uygarlıklar deprem ve tsunami gibi doğal afetler nedeniyle ortadan kalktı, kimi uygarlıklar savaşlar sonucu ortadan kalktı. Her bir uygarlık kendi yasam ve kültür koşularını yarattı sonuçta bir uygarlık çöküşünü yaşarken bir diğeri onun deneyim ve birikimlerinden yararlanmak suretiyle daha ileri olan bir uygarlık düzeyine ulaştı” demiştik değil mi? Geliyor muyuz böyle bir dönemece yine?

Bence geldik bile, gelecek nesiller tarihe “Dijital Çağ” olarak geçecek olan yeni çağdan “COVID-19 virüsü ile başlayan ve günümüze kadar suren çağdır” diye bahsedeceklerdir.

Sağlık, sevgi ve huzur dolu günler dilerim.