Beykozlu Adil Bey’in Beykoz’a Heykeli Dikilmelidir

Başlığı okuyunca hemen akla gelen soruyu ben sorayım: Neden? Kim bu Adil Bey ki Beykoz’a heykeli dikilmelidir?

İzninizle anlatayım:

Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da yedi düvele ve içeride de bir sürü kansıza karşı başlattığı İstiklal Savaşı’nın, Cumhuriyet’in ilanı olan 29 Ekim 1923’te zaferle sona erdiğine nasıl kazanıldığına, kendi adıma konuşayım; hala aklım ermiyor.

Mustafa Kemal Paşa yedi düvele ve çetelere karşı savaşa başladığında, kuşkusuz kendisini Kuvayımilliye ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri vb. güçler desteklemekteydi. Türk denizcileri de Rusya’dan deniz yolu ile limanlara savaş malzemelerini taşırken, gerekli olan tekne ve gemileri, yabancı bayraklı gemilere el koyarak sağlamışlardır. Diğer taraftan Kuvayımilliyeciler de Osmanlı’nın elinde olan gemileri Mustafa Kemal Paşa’nın emrine verebilmek için kaçırmışlardır. İşte bu kaçırılan gemilerin arasında Alemdar adında bir kurtarma gemisi de vardı.

Alemdar kurtarma gemisi 1898 yılında Danimarka’da inşa edilmiştir. Boyu yaklaşık 50m uzunluğunda ve 750 beygir gücünde olan sitim makinesiyle en fazla 12 mil yapabilen bir kurtarma gemisidir. (Bu satırların yazarı 1955 yılında Alemdar gemisinde kaptanlık yapmıştır.) Gemi kaptansız olarak ikinci makinist Osman Efendi ve kahraman 7 kişi tarafından 23 Ocak 1921 tarihinde İstanbul’dan Karadeniz Ereğli’sine kaçırılmıştır. Rusya’dan top tüfek çekmek için Doğu Karadeniz’de büyük ihtiyaç duyulduğundan Alemdar Trabzon’a gitmek için 27 Ocak 1921 tarihinde Karadeniz Ereğli’sinden hareket etmişse de Zonguldak’tan geçerken kömür madenlerinin Fransızlar tarafından işletilmesi sebebiyle, Zonguldak’ta bulunan Fransızların C-27 savaş gemisi tarafından esir alınarak rotası Trabzon yerine İstanbul’a döndürülmüştür. Alemdar’da Tillie adında bir Fransız Yüzbaşı ile dört Fransız eri vardı. C-27 savaş gemisi Alemdar’ı takip etmekteydi.

Rotası İstanbul’a değiştirilen Alemdar personeli gemiyi İstanbul’dan kaçırmaları nedeniyle idam edileceklerini düşündüklerinden personel: “Öl ama esir olma!” çağrısında bulunarak gemide bulunan Fransızları esir almak üzere, baş makinist Beykozlu Adil Bey’in yapmış olduğu planın uygulanmasına karar verilmiştir. Bu plana göre personel aralarında kavga çıkaracak ve Fransızlar bu kavgayı ayırmak için karıştıklarında, gemi personeli Fransızlara saldırarak onları eskir alacaklardır. Eğer bu plan başarısız olursa ikinci plan olarak gemi adamları kıç tarafta kemençe eşliğinde horon oynayarak Fransızların dikkatini oyuna çekecek, aralarında anlaştıkları parolayı duyunca Fransızlara saldırarak onları esir almayı kararlaştırarak uygulamaya geçeceklerdi. Birinci plan tutmamıştı ancak ikinci plan içerisinde ALABANDA sancak parolası duyulunca Alemdar personeli dört Fransız’ı esir alırken, Adil Bey’de kumandası altında olan gemi personeli ile Yüzbaşı Tillie’ye saldırarak nu esir almışlardır. Tillie tabancasını kullanmak istemişse de Adil Bey buna meydan vermemiştir.

Fransızlar esir alındıktan sonra Alemdar rotasını Ereğli’ye çevirdiğinde, C-7 gambotu Alemdar’a yaklaşarak savaş başlamış ve gene Adil Bey kamarasının lombozundan ateş ederek gambotun topunun başında olan Fransız’ı öldürdüğü gibi topun mekanizmasını da yaptığı atışlarla bozduğundan topun etkili atış yapmasını önlemiştir.

Alemdar Ereğli Limanı’na girdiğinde, C-7 Alemdar’da olan Fransızları almak için Alemdar’ın önüne geçmişse de Alemdar’ın ve Ereğlilerin yaptığı ateş altında kalınca C-27 savaş alanını terk etmek zorunda kalmıştır.

İstiklal Savaşı’nda tek deniz savaşı olan Ereğli Deniz Savaşı yalnız iki saat sürmüştür. “Kendilerini esir alanları esir alanlar” olarak tarihe geçen bu olayın planlayıcısı, organizatörü, uygulayıcısı ve savaşçısı kuşkusuz gözü pek, korkusuz kahraman Beykozlu Adil Bey olmuştur.

Alemdar Fransız esirleri idareye teslim ettikten sonra Trabzon’a gitmek için hazırlanırken, Fransızlar karasularımızın on mil açıklarına kadar gemilerimize dokunmamayı garanti ettiklerinden Fransız esirler Fransızlara teslim edilmiştir. Bu olayın ardından Fransa’nın temsilcisi Mösyö Bullion Ankara’ya gelerek Mustafa Kemal Paşa ile 21 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşma sonunda Fransızlar denizde ve karada Türkiye’den ayrılmıştır. Ankara Antlaşması’yla Fransızların Mustafa Kemal Paşa’yı tanımaları, kuşkusuz çok büyük bir başarı olmuştur. Yani Ankara Hükümeti Fransa Devleti tarafından resmen tanınmıştır.

 İşte bu nedenlerden dolayı kendilerini esir alanları esir alınması ve bu esirlerin iadesi ile Ankara Antlaşması’nın imzalanması nedeniyle Beykozlu Adil Bey, yukarıda anlattığım üzere bu olayda başrolü oynadığından; onun Beykoz’da heykelinin dikilmesi ile Türk milletinin Adil Bey’e olan vefa borcunu bir nebze olsun ödenmesinin mümkün olacağını düşünmekteyim.

Müh. Kaptan Refik Akdoğan

Kaynaklar: Sn. Erol Mütercimler ’in Kurtuluş Savaşı’na denizden Gelen Destek” kitabı ile Sn. M. Celaleddin Orhan’ın “Bir Bahriyelinin Anıları” kitabı.

Alemdar Çarkçı Başısı Kd. Yzb.

Beykozlu Adil Bey hakkında bilgi:

Aslen Rizelidir. Zırhlili Osmani Çarkçıbaşısı Miralay (Albay) Kasım Bey’in oğludur. Rize’de 53. Alay Kaymakam (Yarbay) itfaiyeci İsmail Hakkı Bey’in kardeşidir. İstanbul’dan Kuvayımilliye subayları ve silah cephaneleri Anadolu’ya kaçırdığından ve Ahmet Efendi’nin sağladığı silahlar ve çetecilerle Beykoz baskınını yaptığından her ikisi de idama mahkûm edilmişlerdir. Ahmet Efendi İnebolu’ya, Adil Bey ise Bulgaristan’a kaçmışlardır. Adil Bey, Bulgaristan yoluyla Karadeniz Ereğli’sine gelerek Alemdar Çarkçıbaşılığına atanmıştır. Şahin ve Alemdar gemilerinde kahramanlıklar yaratmış, evlenmemiş, mesleğinde bilgili, atılgan ve yurtsever bir denizci olmuştur. 30 Ağustos 2922 zaferinden sonra deniz yollarının Aksu Vapurunda Çarkçıbaşı iken 1935 yılı Trabzon’dan Rize’ye giderken ölmüştür. Cenazesi eski Kuvayi Milliyeci arkadaşı meşhur Mataracı Mehmet Efendi tarafından karaya çıkartılarak kahramanlık şerefine layık bir törenle toprağa verilmiştir.

Not: Adil Bey’in bu fotoğrafını teyze oğlu Beykoz Merkez Muhtarı Nihat Mert vermiştir.