Tarihteki gezimizde bu kez, denizde bir mil bile yüzemeden batan İsveç Kraliyet ailesinin Vasa kalyonuyla, dinamitin mucidi Nobel ailesinden Gustov Nobel’e ve eski bakanlarımızdan Aydın Güven Gürkan’ın çocukluğuna kadar uzanacağız. Böylece Aydın Güven Gürkan’ı da 18’nci ölüm yıldönümünde anmış olacağız.

1-31

Celal Akata ziyaretimize geldiğinde çok ilginç bir anısından ve komşusu olan eski bakanlarımızdan Aydın Güven Gürkan’ın kendisine hediye ettiği bir kalyon maketinden bahsetti. O maket, 10 Ağustos 1628’deki ilk yolculuğunda, limandan ayrıldıktan hemen sonra henüz 1 deniz mili bile gitmeden su alarak batan Vasa’ya aitti. Vasa’nın maketinin Aydın Güven Gürkan’ın eline geçmesi ise adeta bir film senaryosuydu.

Nobel Ailesi iş teklif etmişti

Aydın Güven Gürkan’ın rahmetli babası Hasbi Gürkan, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz” diyerek yurtdışına gönderdiği zeki öğrencilerden biriydi. Almanya’da kimya eğitimini tamamlayınca yurda döndü ve Kırıkkale Silah Fabrikası’nda görevlendirildi. Kendisine tanınan imkanlarla işine dört elle sarılan genç mühendis, değişik bir patlayıcı keşfetti ve dünya çapında dikkat çekti. Dinamitin mucidi olan Nobel Ailesi’nden Gustav Nobel bu gelişme üzerine Hasbi Gürkan’a iş teklif etti. Hasbi Gürkan iş teklifini nazikçe reddetse de, ailesiyle birlikte İsveç’i ziyaret etmesi teklifini geri çevirmedi.

Gustav Nobel’in hediyesi

Hasbi Gürkan yanına eşi ve o dönem 8 yaşında olan oğlu Aydın Güven’i de alıp Nobel Ailesi’nin özel davetlisi olarak İsveç’e gitti. Gustav Nobel, fabrikaları dolaşan, meslektaşlarıyla fikir alışverişinde bulunan Hasbi Gürkan ve ailesi onuruna kendi malikanesinde bir de akşam yemeği tertip etti. Aydın Güven yemek salonunda oynarken gördüğü gemi maketiyle oynayarak o geceyi geçirdi. Ertesi gün dönüş vakti gelmişti. Hasbi Gürkan ve ailesini yolcu etmek için havalimanına gelen Gustav Nobel’in kucağında, Aydın Güven’in gece boyu oynadığı gemi maketi de vardı. O gemi, 1626-1628 yılları arasında yapılmış olan İsveç İmparatorluğu kalyonu Vasa’ydı.

2-28

3-21

Müzesini 28 milyon kişi ziyaret etti

Vasa kalyonu battığında üzerinde bronzdan yapılmış toplar vardı. Bu toplar hemen batıktan çıkartıldı. 1950’li yıllara gelindiğinde, geminin su altında dağılmadığı ortaya çıktı. İsveç geminin çıkartılmasına karar verdi. Vasa’nın yattığı yerin altından 6 tünel açıldı ve çelik halatlar bu tünellerden geçirildi. Mavnalardaki vinçler çelik halatları çekerek Vasa’yı yavaş yavaş kaldırdı. Dalgıçlar toplam 1300 dalış yaparak geminin altında çalışmalar yürüttü. Vasa, 1959 yılının Ağustos-Eylül ayları arasında 18 ayrı kaldırma işlemiyle 32 metre derinlikten 16 metre derinliğe çekildi. Burada son kaldırma işlemi için batık yaklaşık bir buçuk yıl hazırlandı. Güvertedeki çamur ve enkazlar temizlendi, top kapakları kapatılmış, kıç tarafında yıkılan yerler onarıldı ve kırık yerler tamir edildi.  8 Nisan 1961 günü, batmasından tam 333 yıl sonra Vasa yeniden suyun üzerini gördü. Tersaneye çekilen Vasa, geçici olarak sergilendiği müzeden alınarak özel olarak yapılan Vasa Müzesi’ne 1988 yılında taşındı. Vasa’yı sergilenmeye başladığı 1961 yılından bu yana 28 milyon kişi ziyaret etti.

Aydın Güven Gürkan 65 yaşında hayata veda etmişti

Aydın Güven Gürkan 10 Mayıs 1941 yılında dünyaya geldi. 1963 Yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Maliye ve İktisat bölümünü bitirdi. Almanya’da Köln Üniversitesi’nde doktorasını “Summa Cum Laude” (olağanüstü başarı) notuyla tamamladı. 1970 yılında Gazi Üniversitesi’nde doktorasını vererek, öğretim üyesi olarak akademik kariyerini sürdürdü. 1973 yılında doçent olan Gürkan, 37 yaşında profesör ünvanını aldı.

Gazi Üniversitesi’ne bağlı Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda müdürlük de yapan Aydın Güven Gürkan uzun yıllar Ekonomik Doktrinler Kürsü Başkanlığı’nda bulundu. 1981 yılında YÖK sistemini ve baskıları protesto ederek üniversiteden ayrıldı. 1983 yılında politikaya atılan Gürkan, Halkçı Partiden 17. dönem Antalya milletvekilliğine seçildi. Gürkan 1984’te HP’nin Genel Sekreteri, 1985’te Genel Başkanı oldu. Birleşme konusunda SODEP Genel Başkanı Erdal İNÖNÜ ile temaslar yürüten Gürkan, 3 Kasım 1985’te gerçekleşen birleşmenin mimarlarından biriydi. Gürkan Sosyal Demokrat Halkçı Parti adını alan birleşik partinin ilk kurucu Genel Başkanı oldu ve bu görevi daha sonra Erdal İnönü’ye devretti. Aynı yılın Eylül ayında SHP Genel Başkan Yardımcılığına seçilen Aydın Güven Gürkan 29 Kasım 1987 tarihinde SHP Genel Başkan Yardımcılığı’na ikinci kez seçildi. Ancak o yıl yapılan genel seçimlerde parlamento dışında kaldı. 30 Temmuz 1991 tarihinde yapılan kurultayda SHP Parti Meclisi üyeliğine seçilen Aydın Güven Gürkan, o yıl yapılan seçimlerinde İçel’den yeniden milletvekili seçildi. Partinin Grup Başkan Vekilliğini üstlenen Gürkan bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevinde bulundu. Gürkan 2002 yılında Yeni Türkiye Partisi’ne (YTP) katıldı. 22 Ocak 2006’da ise vefat etti.

Kağıttan kaplan benzetmesinin mucidi

1990’lı yıllarda bir televizyon programında izleyicilere konuşan siyasetçinin güvenilirliği soruluyor. lk kez birisi yüzde 90’ın üzerine çıkıyor. O kişi Aydın Güven Gürkan’dı. Katıldığı programda daha sonraki yıllarda sıkça duyacağımız, “Kağıttan kaplan bunlar!” sözünü de söylemiş ve bu benzetmenin mucidi olmuştu.

4-17

Aydın insana dokunurdu

Eşi Serap Aksoy Gürkan, Aydın Güven Gürkan’ı şöyle anlatmıştı:

“…Aydın, her gittiği yerde, yaşı, eğitim-öğrenim durumu ne olursa olsun herkesle içtenlikle ilgilenir, bilgisini paylaşır, karşısındakine eşiti olarak davranırdı…Aydın, insana dokunurdu.”

Serap Aksoy Gürkan rahmetli eşinin “Toplumsal hayatımızın her alanında duyguya ve derin vicdana ihtiyacımız vardır” tespitini hatırlatıyor. Vicdan, iyi ile kötüyü ayırt edebilmek yetisidir. Hoca aynı zamanda bir boğaydı, boğa burcundandı. Kürt Halkının ezilmesine de dayanamıyordu. Vicdanı el vermiyordu. Türk halkının ya da kadınların, işçilerin, çocukların ezilmesine dayanamadığı gibi. Hoca, insanı din, dil, ten rengi, cinsiyet, kavim olarak ayırmıyordu. Hoca, insanı tek bir millet olarak görenlerdendi.

“Çocuk Milleti”

Hoca, çocukları sevenlerdendi. Onları “birey” olarak kabul edenlerdendi. Hoca ağırdı, sakindi, sabırlıydı, inatçıydı (sebatkârdı) ama bir kez zulme karşı öfkelenirse eğer karşısındaki kağıttan kaplanları yırtar geçerdi.

Haklının, ezilenin sesini gürleyerek duyururdu cümle âleme! Karanlık günlerdeyiz…Hoca yok… Rahmetli Aydın Hoca, ayrıştırıcı, ötekileştirici değil birleştiriciydi.

Bu vesile ile aramızdan ayrılışının 18.yılında Aydın Güven Gürkan’ı saygı ile anıyoruz.  Nurlar içinde uyusun.