Abidin Daver 1886 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Ali Vahyi Efendi’dir. Annesi Fatma Revan Hanımdır. İstanbul’da geçen öğrenim yıllarında ilk...

SİVİL AMİRAL ABİDİN DAVER  (1886 - 1954) 

Abidin Daver 1886 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Ali Vahyi Efendi’dir. Annesi Fatma Revan Hanımdır. İstanbul’da geçen öğrenim yıllarında ilk olarak Cevri Kalfa mektebinde, daha sonra Burhanı Terakki, Nümunei Terakki, Ravzayı Terakki ve Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesi’nde okumuştur. Lise’yi ise Galatasaray Lisesinde okumuş ve bu okuldan 1907 yılında mezun olmuştur.  Galatasaray Lisesinden sonrasında Sanayii Nefise Mektebi (Bu günkü adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) ’nde okumuştur. Öğrenciliği döneminde basında çeşitli yazıları çıkmıştır. 1908 yılından itibaren öğrenim hayatı yerine sadece basın hayatında ve memuriyette yer almış, Mebussan Meclisi’nde zabıt kâtipliğine mümeyyizlik etmeye başlamıştır.  

thumbnail_300px-Abidin_Dâver

Türkiye’nin basın tarihinde öne çıkan pek çok gazetede köşe yazarlığı yapan Abidin Dâver amatör düzeyde yazılarını ilk olarak Saadet ve Servet-i Fünûn gazetelerine göndermiştir. Tasvir-i Efkar’da başladığı profesyonel gazetecilik hayatında Yenigün, Tercüman-ı Hakikat, İkdam ve Cumhuriyet gazetelerinde yazılarını yayınlamıştır. 

1-11

Geniş ilgi alanlarına sahip köşe yazarı aynı zamanda sultanide okuduğu yıllarda Galatasaray Spor Kulübünün kurucuları arasında yer almıştır. Kulübün bir numaralı üyesidir. İlk başkanı Ali Sami Yen; on üç numaralı üyesidir.  1929-1930 yıllarında Galatasaray Spor Kulübü’nün başkanlığı görevini yapan Abidin Daver’ 1938’de Türk Basın Birliği’nin kurucuları arasında yer almıştır. 1939’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde altıncı (VI) dönem İstanbul milletvekilliğine seçilmiş; 1943 yapılan seçimlerde tekrar seçilememiştir. Seçilememesinin nedeni olarakta 22 Mart 1941’de bir denizaltı tarafından batırıldığı anlaşılan ve İngiltere’ye sipariş edilen denizaltı ve uçak filosunu teslim almakla görevli personelden 168 kişinin hayatını kaybettiği Refah şilebi faciasıyla ilgili yazdığı yazılar ile mecliste yaptığı konuşmaların etkili olduğu belirtilmiştir. Milletvekilliği sonrasında sadece gazetecilik ve öğretmenlik mesleklerini sürdürür. İstanbul’da aralarında Yüksek Denizcilik Okulu (İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi) ‘lu olmak üzere çeşitli okullarda öğretmenlik yapan Abidin Daver Gazetecilik yaşamında denizcilik tarihi ve kültürüyle ilgili yazıları dolayısıyla “SİVİL AMİRAL” olarak tanınmıştır. Bu alandaki köşe yazılarının yanı sıra çeşitli kitaplar da kaleme almıştır. 

Abidin Daver 25 Şubat 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “ İstanbul Tersanesi’nin ihyasından edeceğimiz büyük istifadeler “ başlıklı yazısında;  Birkaç gün önce Cumhuriyette bir yazı çıktı. Bunda Denizyolları idaresi için Deniz fabrikaları müdürlüğü, Ekonomi Bakanlığına verdiği bir raporda, beş yıl içinde yeni vapurlar yaptırmak üzere Denizyolları idaresine verilecek olan 8-9 milyon liralık kredinin bu iş için kendisine verilmesini istemiş, Denizyoluna verilecek paranın bir milyon lirası ile şimdi yalnız gemi tamir eden İstanbul tersanesinin yeni gemi yapan bir fabrika haline sokulabileceğini bildirmiştir.  

İki Alman gemi yapıcı şirketi de İstanbul’da yeni vapur yapabilecek bir tersane kurmağı istemiş olduklarına göre Alman şirketlerinin yardımı ve bu bir milyon lira ile tersane büyütülecek, tezgâhlar kurulacak, artan para ile de Denizyolları idaresinin yeni vapurlar bu tersanede yapılacaktır.  

İşte temeli iyi bir düşünce. 50 - 60 yıl önceleri, bizim Haliçte, altı yedi bin tonluk gemiler yapabilen bir tersanemiz vardı. Burada Hamidiye zırhlısı, Heybetnüma kruvazörü Abdülkadir isminde bir zırhlı kruvazörün teknesi Haliç tersanesinin tezgâhlarında yatıp durmuş, 1908 den sonra denize indirilmeden satılıp ortadan kaldırılmıştı.  

İttihat ve Terakki rejimi, Balkan savaşından sonra İstanbul’da bir tersane kurmak hak ve İmtiyazını da İngilizlerin Armsıtrong - Vikers ortak şirketlerine vermişti. Balkan Savaşında yaralanan zırhlılarımızı İngilizler, İstanbul’da, tamir ettiler. Araya Büyük Savaş girmeseydi ArmstrongVikers, İstanbul tersanesinde küçük Gemilerden başlayarak Kruvazör ve zırhlıya varıncaya kadar bu arada her türlü posta vapuru, şilep filân da yapacaktı. Lozan antlaşması yapılırken Armstrong - Vikersin ve İstanbul Tersanesinin durumu için uzun konuşmalar oldu. «Doklar, tersaneler ve inşaatı bahriye müşterekülmenfaa şirketi şahanei Osmaniyesi» adi ile kurulmuş olan bu Osmanlı şirketine verilen imtiyaz, Lozan antlaşmasına konulan bir protokolün 2 nci ve 5 inci maddelerine dayanılarak feshedildi. Eğer 1914 yılında İngiltere, kendi Tezgâhlarında yapılan iki dretnotumuzu zorla elimizden almamış olsaydı, belki Cumhuriyet Türkiye’si Armstrong - Vikerse verilmiş olan tersane imtiyazını feshetmez, yeniden bu iki İngiliz şirketine verirdi. Fakat İngilizlerin 1914 te yaptıklarını unutmamıştık; Türkiye, Armstrong - Vikersi Haliçten kapı dışarı ederek İngiltere’de kendisine vurulan ağır yumruğun acısı bu İngiliz şirketlerinden çıkardı.  

Lozan banışından sonra, İstanbul’daki tersanenin yarısı İzmit körfezine taşındı, yarısı da havuzlarla beraber burada kaldı. İstanbul’daki tersane, gemi yapamaz, fakat tamir eder. İzmit körfezinde Gölcükte Yavuzun tamiri için kurulan fabrikada, Cumhuriyet rejiminde, yurtta yapılan ilk Türk gemisi olmak üzere, bir yağ gemisi yapılıyor. Denizcilerimiz, orada, hiç yoktan bir gemi yapabileceklerini gösteriyorlar. Bu gemi haziranda denize indirilecektir.  

Bir yandan bu gemi yapılırken öte yandan da Millî Müdafaa Bakanlığı, Gölcükte bir tersane yaptırmağı çoktan beri düşünmekte ve buna hazırlanmaktadır.  

Bize kalırsa, İstanbul’da vapur, Gölcükte savaş gemisi yapacak ayrı ayrı iki tersane kurmağa kalkışmaktansa, İzmit körfezinde büyük bir tersane yapmak daha doğru olur; bir tersane ki kızaklının, tezgâhlarının birinde posta vapurları, ötekilerinde de denizaltı gemileri, muhripler, Kruvazörler gibi gemileri yapılabilsin Biz biri sivil öteki askeri iki tersane birden yapabilecek zenginlikte değiliz; sonra, her vakit iki tersaneye birden devamlı iş bulabileceğimiz de pek umulamaz.  

Böyle büyük bir tersanenin, kolayca anlaşılacağı üzere, açık, İstanbul’da değil, İzmit körfezindeki deniz üssünün içinde yapılması daha doğru olur. 

Ekonomi ve Millî Müdafaa Bakanlıklarının bu çok büyük ve ehemmiyetli işi beraberce gözden geçirmelerini dileriz. Çünkü Türkiye gibi, her yandan denizlerle çevrilmiş iki büyük yarımadanın üstünde kurulmuş büyük bir uluş ve ilerlemek için ant içmiş gene büyük bir ulusun, mutlaka, tersanesi olmak gerektir. Gerek deniz ticareti bakımından, gerek gemi sanayii bakımından, gerekse yurdu koruma bakımından artık bir tersane kurmamızın sırası gelmiştir.  

Abidin Daver ’in 25 Şubat 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “ İstanbul Tersanesi’nin ihyasından edeceğimiz büyük istifadeler “ yazısına A.B rumuzu ile yazı yazan Emekli bir Deniz Zabiti bir kişi “ Tersane Kururken İşçi ’de yetiştirilmeli “ başlıklı yazısı Cumhuriyet Gazetesi’nin 25 Mart 1935 tarihi nüshasının 4 sayfasında yayınlanır.    

Memleketimizde tersane vücuda getirmek hususundaki düşüncenizi açıkça gösteren yazınızı okuyarak zevk duydum. Bu münasebetle bu tersanenin muhtaç olduğu işçileri yetiştirecek amelî san'at mektepleri üzerine nazarı dikkatinizi celbe müsaadenizi dilerim  

Tersane Kelimesi içinde belli başlı iki unsur malzeme ile insan ön safı işgal eder. Malzeme bahsi mevzumun haricindedir. Temas istediğim unsur insandır. Ve bunun da işçi kısmıdır. Türk İşçileri, yeni bir san ’atın amele ve ustaları çoğu maruf tabiri ile babadan görme usullerle yetişmiştir. Pek mahdut kısmı mektep görmüştür. Hâlbuki bu günkü san’at alemi ölçüyü balta sapı ile tutan işçilerin başaramayacağı vaziyete girmiştir. Rakam bilmeyen işçi hesabında nasıl yanılırsa hesaptan hendeseden, gazdan tazyikten ilah. Çakmayan işçi de elindeki işi fennin istediği düzgünlükte çıkaramaz. 

Türk gençliği yaşamak için san ‘atın başlıca vasıta olduğunu kanat getirmiştir. Fakat ameli san’at erbabı yetiştirmek için teşkilat olmadığından meraklarını, istidatlarını maalesef meydana çıkaramıyorlar. Millet Mektepleri içerisinde her isteyene san’at öğretecek gece dersleri açılmalıdır. Büyük bir kütleyi Avrupa fabrikalarına gönderip iş öğretmeye imkân yoktur. Gece kurslarına evvela fabrikalarımız ön ayak olmalıdır. Nihayet bu işi devlet eline almalıdır. Gemi yapmak, demiryolu ve vasıtalarını yapmak için İnşaiye ve makine mühendislerine olan ihtiyacımızdan fazla hesaptan, kitaptan anlar hakiki işçileri muhtacız. Bu meyanda Avrupa’ya san’at tahsiline gidecek gençlerin miktar ve insibat edecekleri meslekleri de kontrol ve tevzin etmek lazımdır.  

İşçi yetiştirmeye başka milletlerin ne derece ehemmiyet verdiklerine bir misal olarak Alman Bahriyesinde askerlere, muhtelif San’at mesleklerine ayrılarak muayyen zamanlarda nazari ve ameli dersler verildiği atölye ve fabrikalarda amele olarak çalıştırıldıklarını göstere biliriz. Gerek bu günkü ve gerek müstakbel fabrika ve tersanelerimiz için işçi yetiştiren ameli san’at mekteplerimiz pek azdır. Ve bunların ameli kifayetleri de maalesef noksandır. Memlekette işçinin kıymetini takdir edenler mahdut kimselerdir. Ekserimiz amele deyip geçeriz ve Hüdai nabid yetiştiren mahlûklar sanarız.  Hâlbuki iyi yetişmiş amele memleket sanayiinin temel taşıdır. Bundan 10 sene evvel iki deniz zabitinin kurduğu Galata’da Kato hanında mütevaziane Motor ve Elektrik San’at Mektebinin en büyük yoksulluklar ve zorluklar içerisinde ve hatta İstanbul’un ecnebi Atölyelerine sığınarak fakirane çabaladığını bildiğim için böyle hususi müteşebbislerin ihmal değil bilakis müzaheret ve teşvike layık olduklarını göstermelidir.  

Hulasa bir taraftan tersane kurarken diğer taraftan işçi sınıfını bilgi ile takviye etmek ve müstakbel tersanenin yanı başında eski tersanemizin sibyan mektebi gibi işçi yetiştirecek ameli bir san’at mektebi kurmak gerektir. Türkiye’mizde demir sanayini işte bu mekteplerin mahsulleri yükseltecektir.   

Gerek Abidin Daver ’in 25 Şubat 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazı gerekse Abidin Doran yazısına cevap yazan A.B rumuzu Emekli bir Deniz Zabiti bir kişi “ Tersane Kururken İşçi ’de yetiştirilmeli “ başlıklı yazısı Devleti yönetenlerce araştırılmış, titizlikle incelenmiş konu Bakanlar Kurulu gündemine gelmiştir.  

Atatürk’ün emri ve Bakanları Kurulu Kararı ile 1936 yılında İstanbul’da Pendik’te bir tersane kurulması için çalışmalara başlanmış yer tespiti yapılmış tersanenin kurulacağı bölgede kamulaştırılacak arazilerin kamulaştırılması işlemlerine başlanmıştır. Kurulması düşünülen bu tersanede görev yapmak üzere yurt dışına Gemi İnşa Mühendisleri eğitimi görmesi için Almanya ve İngiltere’ye öğrenci gönderilmiştir.  

A.B rumuzu Emekli bir Deniz Zabitinin yazısında belirtiği Galata’da Kato Hanında bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığınca okul olarak kabul edilmediği için dershane olarak faaliyet göstermiş fakat müteşebbisleri tarafından umdukları faydayı sağlayamayınca da 1938 yılında Denizbank’a satılmıştır. Haliç Tersanesi içinde açılan okul ilk önce Mesleki Kurs ve Çırak Okulu olarak kısa vadeli eğitim kurumu olarak faaliyet göstermiştir. 1945 yılında Milli Eğitim Bakanlığınca Derece ve Muadeleti tanınması ile Orta Sanat Okulu olarak faaliyet göstermiş, 1965-1966 öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın 6 Nisan 1966 gün ve 63 sayılı kararı ile Orta Okulun yanı sıra Lise seviyesinde de eğitim vermiştir.  

Almanya ve İngiltere’ye gönderilen öğrenciler mezun olup Türkiye’ye döndükten sonra Gemi İnşa sanayinin gelişmesinde çok önemli rol oynamışlardır. Bu mühendislerle birlikte Haliç Tersanesi içinde Gemi Yapı Sanat Okulu olarak faaliyet gösteren bu okulda yetişen kişilerde Mühendislerle işçiler arasında âdete bir tercümanlık görevi yaparak gemi sanayimizin gelişmesinde çok önemli rol oynamışlardır. Kapatılan bu Gemi Yapı Sanat Okulu Haliç Tersanesi’nin içinde bulunmaktaydı. Burada okuyan öğrenciler sabah serbest resim hariç normal Ortaokul ve Lise’ de okutulan bütün derslerin yanında Teknik Resim, Makine Bilgisi, Elektrik bilgisi gibi teknik dersler okutuluyordu. Öğleden sonra ise öğrenciler Tersane içindeki atölyelere dağılıp çalışıyorlardı. Çok iyi bir eğitim gördükleri içinde çalıştıkları kurumlarda saygı ve sevgi görüyorlardı. Bu okul mezunu olup Mimar Mühendis olanlar vardır. Denizcilik Bankası T.A.O efsane Genel Müdür Yardımcısı Merhum Ali Can, İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşa ve Deniz Teknolojileri Fakültesi’nin 02.06.2011-26.09.2012 yılları arasında Dekanlığını yapan Merhum Muhittin Söylemez bunlar bir kaçıdır.  

Şu bir gerçek ki bu gün Türkiye’nin ara elaman olarak adlandırılan Sanat Okulu mezunlarına şiddetle ihtiyaç vardır. Bu Türkiye’de Gemi İnşa Sanayi oldukça gelişmiştir. Ancak 1962 yılında kapatılan Gemi Yapı Meslek Lisesi ayarında bir okul yoktur. Sohbet ettiğimiz Tersane yetkilileri ara elemana şiddetli ihtiyaç duyduklarını mevcut sanat okullarından mezun olan öğrencilerin ise yeterli düzeyde eğitim alamadıkları içinde istenilen kabiliyette olmadıklarını belirtmektedirler.  

Yine bu dönemde Alman Krup firması ile bir anlaşma yaparak Haliç Tersanesi yenileyerek burada o dönem büyük için büyük sayılabilecek 5500 DWT’lu gemiler inşa etmeyi ve gemi inşa etmenin yanında da bu gemilerde kullanılacak ana makine ve kazanları üretmeyi planlamışlardır.  

Yine bu dönemde Denizciliğimizin gelişmesi, armatörlerin yeni gemiler alması ve tersaneler kurması amacıyla da Denizbank adı ile bir banka kurulmuştur.  

Pendik’te tersane kurulması, Haliç Tersanesi’nin Alman Krup firması ile ortak yenilenme projesi Atatürk’ün ölümü ile rafa kaldırılmıştır. ( Haliç Tersanesinin yenilenmesi için Amman Krup Firmasının hazırladığı dosya talep eden herkese dijital ortamda herkese gönderebilirim)   

Rafa kaldırılan bu projeler 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile yeniden canlanmıştır. Kapatılan Denizbank’ın yerine Denizcilik Bankası T.A.O kurulmuştur. Pendik Tersanesi için çalışmalar yeniden başlanır tersaneni kurulacağı alanı genişletmek için alınan arazilerin çok sahipli olması mahkemelerin uzun sürmesi nedeniyle de Pendik Tersanesi’nin ikinci temeli ancak 29 Mayıs 1969 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından atılmış 1 Temmuz 1982 yılında Motor fabrikası ile birlikte hizmete girmiştir. 

Türkiye’de Gemi İnşa sanayi Denizcilik Bankası T.A.O’nın kurulması ve Yönetim Kuruluna Gemi inşa sanayiinde önemli çalışmalara imza atan Ordinaryüs Profesör Ata Nutku ‘nun Yönetim Kurulun da Başkan Vekilliğine ve Abidin Daver ‘in Yönetim Kurulu Üyeliğine atanması ile hız kazanır  

Bu dönemde Haliç Tersanesi’nde Kartal ve Kabataş Araba Vapurları, İstinye Tersanesi’nde Caddebostan ve Bostancı Deniz otobüsleri, Hasköy Tersanesi’nde Hasköy ve Vaniköy gemileri, Camialtı Tersanesi’nde ise Karamürsel Araba Vapuru ile Abidin Daver gemisi inşa edilmiştir.  

15 Ağustos 1953 tarihinde Türkiye’de bir ilk gerçekleşmiştir.  Camialtı Tersanesinde 6500 DWT’luk bir gemi kızağa konulmuştur. 1955 Haziran sonu itibarı ile inşa edildiği Camialtı Tersanesi'nde kızdıktan inme aşamasına gelmiş Abidin Daver adı verilen gemi 1 Temmuz 1955 tarihin de denize indirmek için bir tören düzenlenir.  1 Temmuz 1955 günü sabahın erken saatlerinde gemiyi denize taşıyacak olan sabit ve kayıcı kızaklara normalde kaymayı sağlamak için sürülen yağın törene katılan konuşmacıların da aşırı, heyecanlı ve uzun konuşması kızaktaki yağların son zerresine kadar eriyip gittiği fark edilmeyince sonuç olarak gemi kızaktan inmemiştir. Gemi 6 Temmuz 1955 günü törensiz bir şekilde kızaktan inmiştir. Kızaktan inen gemi Camialtı Tersanesinin donatım iskelesine yanaştırılıp donanım ilerine başlanır. Bu ara ülke büyük bir döviz darboğazına girmiştir. Dışardan donamım için gelecek malzemelerin gelmesi aksamıştır. 1950’li yılların sonlarına doğru İtalyan Fiat firmasından sağlanan kredinin bir kısmı ile ana ve yardımcı makinaların takılması ile donatım işleri sona eren Abidin Daver gemisi deneme seferlerinin yapılmasının ardından 18 Ağustos 1960 tarihinde gemi DB Deniz Nakliyatı T.A.Ş’ne teslim edildi. 31 yıl aralıksız çalışan Abidin Daver gemisi 1991 yılında Aliağa’da sökülmüştür  

Bir gazeteci yazdığı yazılarla Türk Denizciliğinin gelişmesine önderlik etmiştir. Maalesef günümüzde ulusal basında Abidin Daver gibi denizciliği önem veren bir gazetecinin, bir yazarın olmaması yanı sıra bu yazarın ve gazetecinin araştırmalarını her gün sayfalarında yer verecek dönemin CUMHURİYET gazetesi gibi bir gazete bulunmamaktadır.  

Mart ayı içinde Sanmar Denizcilik bir Kanada firması için toplamda 5 adet inşa edilecek olan Römorkörlerin iki tanesini Altınova’daki tersanesinde inşa ederek Kanadalı firmaya teslim etmiştir. Bu ülkemiz adına gurur veren bu olayı sadece ve sadece Gökhan Karakaş’ın yaptığı bu haber 19 Mart 2023 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanmıştır.  

Zamanımızın Sivil Amirali Gökhan Karakaş ve onun gibi Denizciliği tüm unsurları benimseyen birkaç tane daha gazetecimiz olsa bu kişilerin Denizcilik sektöründeki sorunları üzerine yaptığı haberler, gazete ve televizyonlarda tiraj ve reyting gibi değerlendirmeye bakılmaksızın yayınlanması Gemi İşletmeciliğinden, Gemi inşa sanayine, Balıkçılıktan deniz turizmine kadar denizcilik sektörünün gelişmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Devleti yönetenler ulusal gazete ve televizyonlardaki bu haberleri dikkate alıp sorunları gidermek için yapacakları çalışmalar Denizcilik sektörünün gelişmesinde çok önemli rol oynayacaktır.  

Sivil Amiral Abidin Daver 8 Şubat 1954 tarihîde vefat etmiştir. Cenazesi İstanbul’da Edirnekapı şehitliğine sade bir tören ile defnedilmiştir. Rahmet ve minnetle anıyorum. 

thumbnail_Sivil_Amiral_Abidin_Daverthumbnail_Abidin Daver inşa halinde (8)thumbnail_Abidin Daver inşa halinde (6)22-1141312-111-19-38-47-45-54-73-62-12