<h1 itemprop="name" style="white-space: normal; text-transform: none; word-spacing: 0px; color: #444444; font: 26px/32px ZamanFont; margin: 10px 0px 8px; letter-spacing: normal; background-color: #ffffff; text-indent: 0px; text-rendering: optimizelegibility; text-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.0196078) 1px 1px 1px; -webkit-text-stroke-width: 0px">Deniz şiirleri</h1><p itemprop="description" style="white-space: normal; text-transform: none; word-spacing: 0px; color: #000000; font: 15px/22px Arial; margin: 0px 0px 24px; letter-spacing: normal; background-color: #ffffff; text-indent: 0px; -webkit-text-stroke-width: 0px" class="detaySpot">Ufuk daraldıkça deniz şiirlerine sığınır insan, boğunç arttıkça. Karadan, karada olup bitenlerden kurtulmak için.</p><div style="height: auto !important; white-space: normal; text-transform: none; word-spacing: 0px; float: right; color: #444444; font: 13px/16px Arial; margin-left: 10px; letter-spacing: normal; width: auto !important; background-color: #ffffff; text-indent: 0px; -webkit-text-stroke-width: 0px; border: medium none" class="webtvright"></div><span itemprop="articleBody" style="white-space: normal; text-transform: none; word-spacing: 0px; color: #444444; font: 13px/16px Arial; letter-spacing: normal; background-color: #ffffff; text-indent: 0px; -webkit-text-stroke-width: 0px"><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Baudelaire gelir aklıma hemen, Orhan Veli’nin eşsiz çevirisiyle: “Sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman; / Deniz aynandır senin, kendini seyredersin / Bakarken, akıp giden dalgaların ardından / Sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.”</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">O kadar acı bir girdap! O kadar acı girdapta “Ölü Bir Denizyıldızı”: “Ölü bir denizyıldızıdır mutluluk / O nedensiz mutluluk, olsa da olur olmasa da.” Şiirinin bu son dizelerini –gerçi sorulmaz ama- Edip Cansever’e sormuştum: Söylediği mutluluk mu mutsuzluk mu? “Hep mutsuzluk” demişti, “mutluluk desem bile.”</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Denizlerden esen bir ince hava Ahmed Haşim’i “O Belde”ye alıp götürüyordu. “Melâli anlamayan nesle âşina değiliz.” Füsun Akatlı çok severdi Haşim’in bu dizesini; her buluşmamızda, her görüşmemizde anıp dururduk. Ve Haşim “Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz” sızısıyla bizi baş başa bırakır…</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Ülkü Tamer iyi ki dilimize kazandırmış, işte Lorca: “Bazı çocukların kalbinde yitirdiğim gibi / Birçok kere yitirdim denizde kendimi. / Gidiyorum aramaya, suyu bilmeden, / Beni çürütecek, ışık yüklü ölümleri.”</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Deniz şiirlerine tutkum, benim çok eskilerde. Bir takvim vardı, her güne bir şiir armağan ederdi. Romanlar sevdalısıydım ama, o şiirleri de okumadan geçemezdim. Çoktan silindi diyordum, çoktan unuttum, şimdi ezgin, sanki hepsi gözümün önünde. İyi şiirler, kötü şiirler, sanki hepsini hatırlıyorum. Hele, ilk deniz şiirimi:</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">“Robenson, halden bilir Robenson, / Adan hâlâ batmadıysa eğer, / Alıp götürsen beni oraya, / Deniz yolu kapanmadan evvel!”</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Ne zaman yazmıştı Cahit Sıtkı, niye yazmıştı? Orada, takvim yaprağında. Her şey çarçabuk olup bitiyordu, yürek dindirerek: “Ben gemi olurum, sen kaptan ol; / Yelken açarız bir sabah vakti. / Güneşte gölgemiz olur deniz. / Yolculuk! derken adamızdayız.” Yıllarca düşleyecektim şiirdeki adayı…</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Bir yalnızlık da var bütün bu deniz şiirlerinde, söze dökülmemiş, yalnızca duyumsanan bir yalnızlık. “İşte Şu Gördüğüm Deniz”de duyumsatıyor Cahit Külebi:</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">“İşte şu gördüğüm rüzgâr / Başka denizlerin de rüzgârı, / Bağırsam duyar mı sesimi / Karşı kıyıdaki çocuklar?”</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">“Argonotlar”ı söylüyor Seferis: “Kimseler yok adlarını anacak. Alınyazısı.” Cevat Çapan’ın Türkçe emeğiyle, şu dizeler: “Kendini tanıyacaksa ruh, diyorlardı, / bir başka ruhun derinliklerine bakması gerek / ve kürekler vuruyordu denizin yaldızına / gün batarken.” Nice burunlar geçiliyordu, nice adalar.</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Ama hep “denizin yaldızı”! Galiba en çok onu özlemişim. Bir akşam vakti, yazda güzde bir akşam vakti, tek başıma, sahilde, denizde, yaşam boyu hayal ettiğim gibi, alıp başımı gidecekmişimcesine.</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Nasıl oluyorsa, altmışımı yarılamışken, sonra ilkgençliğime dönüyorum, bu boğunçta, istiridyelerin kestiği yerden kanım hâlâ tuzlu akıyor mu, çoktan pıhtılaşmış mı bilemem, ama “Gemiler geçer rüyalarımda, / Allı pullu gemiler, damların üzerinden; / Ben zavallı, / Ben yıllardır denize hasret.”</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">Sonra yine Edip Cansever:</p><p style="font-size: 15px; color: #000000; margin: 0px 0px 24px; line-height: 22px">“Ötelerde, ama çok ötelerde / Kocaman bir gözyaşıydın ey usta deniz / Konuşuyordun, sözlerini bulamıyordun yalnız.”</p></span>