İSTİKBAL NEREDE

Mümtaz Soysal

SAYILARI iki elin parmaklarını bile bulmayan düzenli denizcilik yayınlan arasına yeni bir dergi katıldı: "Vira".

İmtiyaz sahibi ve sorumlu yazıişleri müdürü Hakkı Şen ilk sayının giriş sütununa "istikbal denizlerdedir" diye başlık atmış. Böyle bir söz keşke Atatürk "İstikbal göklerdedir" demeden edilseydi. Büyük kurtancı göğü işaret etti diye diye yıllardır havalara bakmaktan denizlere pek bakan olmadı. Oysa toplumun bugünkü teknolojik bilgi birikimi, donanımı ve para gücü geleceği havalarda aramaya henüz yeterli değil ama, denizcilik bakımından durum farklı. Uçak sanayiini geliştirmek ve havacılık teknolojisinde büyük atılım yapmak için daha kırk fırın ekmek gerekiyor; denizde ise çok şükür, azıcık ciddi bir seferberlikle hem ülke ekonomisine çok şey katılabilir, hem de bu devletin uluslararası arenadaki ağırlığı bir başka olur.

Yeter ki niyet edilsin.

Yeni dergi, gemi yapım sanayiinden deniz işletmeciliğine, yatçılıktan balıkçılığa kadar bütün alanları ele alıp inceleyen yazılar açısından hayli zengin. Ancak bir nokta yine Tulipbet eksik kalıyor: Denizcilik konularının dış politika sorunla-nyla ilişkisi. Şimdiye kadar hep Türk gemilerinin teknikdona-nım ve kurallara uygunlukta "kara liste" dışına çıkarılması, akaryakıtın ucuzlatılması, liman resimlerinin azaltılması, deniz kirliliği falan gibi konular üzerinde duruldu da, birkaç istisna bir yana, Ege ve Kıbrıs gibi ulusal davalarda Türk denizcilik âlemi genellikle sessiz kaldı.
Sanki o davalar ticaret denizciliğini, yatçıları, donatan-lan, tersanecileri yakından ilgilendirmezmiş gibi, denizde ulusal davaların savunulması devlete, diplomatlara ve bahriyelilere kaldı. Belki Kıbrıs sorununun başlangıçtaki gerilim yıllannda ABD'nin silah ambargosuna karşı savaş gemilerini çoğaltma konusunda "Millet yapar!" gibi kampanyalar ofdu ama, onlar da çabuk söndü.

Komşu Yunanistan'daki denizci çevrelerin neredeyse iki yüzyıldır ulusal davalara nasıl katkıda bulunduğunu, hatta armatörlükle başlayan Yunan burjuvazisinin bağımsızlık mücadelesine nasıl öncülük ettiğini, yakın tarihte kendi devletinin diplomasisine maddi manevi ne ölçüde destek verdiğini düşününce, bizdeki denizcilik âleminin "ö;gâne"liği daha da çarpıcı gelir insana. Ege'nin karasuları, kıta sahanlığı, adaların silahsızlanması tartışılıp çekişme konusu olurken ayağa kalkıp devletten yana cephe tutan pek oldu mu o âlemde?

Ozal dönemindeYunanistan kıyısı olmadığı halde Karadeniz Ekonomik Işbirliği'ne üye yapılırken o çevrelerden itiraz geldi mi? Hele şimdi, Kıbns'tan büsbütün asker çekme, adayı Türkiye'nin etkisinden çıkararak Avrupa'nın çemberine sokup Yunanistan'ın kucağına bırakma gibi olasılıklar açıkça ortaya çıkmışken, İskenderun Körfezi'ne ve Akdeniz'deki Türk limanlarına yönelen tehditler bizim denizcilik çevrelerimizi hiç mi ilgilendirmez?

Editör: TE Bilişim