Hanımlar beyler, kıyılarımız işgal altında!

Birkaç gün önce Bodrum Gümüşlük'te bir eylem yapıldı. Çukurbük Koyu'nda bir site yönetimi, sahil şeridinin 1 kilometrelik kısmını kiralayıp arazinin etrafını da telle çevirmiş, üye olmayanları ya da ücret ödemeyenleri içeriye sokmuyormuş. Çevre sakinleri de bu olaya bir araya gelerek tepki göstermiş. Ancak anlatmak istediğim asıl hadise bu değil. Olayın detayları merak edenler buraya tıklayabilir.

Asıl konu, sahillerin, ülkemizin cennet kıyılarının, denizlerin, koyların böyle keyfi uygulamalarla işgal edilmesi. Her zaman olduğu gibi kurallarımız, kanunlarımız tam ama uygulayan yok. Anayasa'nın 43. maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu, Güvercinlik'teki olayı tartışma yer bırakmayacak şekilde açıklıyor. Takan yok.

Yeşil Hafiye'yi takip edenler hatırlayacaktır. 30 Temmuz'da yazdığım 'Mavi yolculuk izlenimleri'nde şekil olarak değil ancak içerik olarak benzer olay bizzat benim başıma gelmişti. Fethiye'de Çevre ve Orman Bakanlığı milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne bağlı Ölüdeniz'e gitmek istedim.

Ancak karayoluyla değil, katıldığım Mavi yolculuk turundan direkt yüzerek Ölüdeniz'e çıkmak istedim. Ölüdeniz'e çıkar çıkmaz bir güvenlik görevlisi yanıma geldi ve karaya çıkamayacağımı söyledi.

Yanımda dostlarım da vardı. Ben itiraz ettim ve tatilde olmama rağmen hafiye şapkamı giyip neden böyle yaptıklarını sorgulamaya başladım. Derken iş büyüdü tartışma boyutuna geldi. Güvenlik görevlileri çoğaldı.

Hiç de nazik olmayan bir üslupla ya para ödememiz ya da denize dönmemiz istendi. O anda şortun cebinden para çıkaramayacağımıza göre mecburen geri döndük. Kıyı Kanunu, Anayasal hak vs... fayda etmedi. Ya tartışma büyüyecek karakolluk olacaktık ya da tatilimizi berbat etmemek için geri dönecektik.

Size bir örnek daha. Radikal Gazetesi Politika Editörü Süleyman Çeliker, başına gelenleri gazetesinde haberleştirdi. Çeliker, ailesiyle Antalya Konyaaltı bir halk plajına denize gider. Ancak plajda şezlonglar vardır ve birileri o plajı işletmektedir. Kumsala havlusunu koyan Çeliker'e 'oradan kalkması' söylenir. Çeliker de uzun tartışmaların ardından çaresiz plajı terk eder.

Eminim pek çok insan benzer durumla karşılaşmıştır. Kimse böyle bir durumda tatilini zehir etmek istemiyor. İnsanlar haklarını aramak yerine söylene söylene oradan uzaklaşmayı tercih ediyor. Böyle bir durumda asıl yapılması gereken nedir? Nasıl haklarımızı aramalıyız? Konuyla ilgili bir uzman hukukçuya danıştım.

Antalya Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Tuncay Koç durumu şöyle özetliyor:

"Güvercinlik olayında mutlaka deniz kıyısına bir yol açılmalı. Oranın imar planlarında denize inen yollar mevcuttur. Ancak malesef bu kurallara uyulmuyor. Vatandaşın denize gitmesi engelleniyor. Belediyeler de bunlara göz yumuyor.

Kıyı asla özel mülkiyete konu olamaz. Kıyılar kimseye ait değildir. İsteyen bir otelin kıyısında bile denize girebilir. Şezlongların yanına havlunuzu koyabilirsiniz. Kimsenin sizi kaldırmaya hakkı yok. Ancak uygulamada malesef böyle olmuyor.

Vatandaşın karşılaştığı sorunu tespit ettirmesi gerekiyor. Yaşadığı olay karşısında anında bir tutunak tutmalı. Bir A4 kağıdına olay, meydana geldiği yer, kişiler yazılır, imzalatılır. Karşı taraf imza atmayabilir. Ama en az iki de şahit olmalı.

Sonra bu tutanakla savcılığa suç duyurusunda bulunulmalı. Savcılığın da bu kişi veya kişiler hakkında 'seyahat hürriyetinin engellenmesi' ve 'Kıyı Kanunu'na muhalefetten soruşturma açması gerekir."

Avukat Koç, mevzuata göre kıyı şeridinin ilk 50 metresinde hiçbir bir işletme yapılamadığını, sonraki 50 metresinin de sadece günübirlik işletmeler yapılabildiğini anlatıyor. Dolayısıyla buraları Anayasa'nın 43. maddesine göre ve Kıyı Kanunu'a göre özgürce kullanma hakkımız bulunuyor.

Yapılması gereken vatandaş olarak tepkimizi göstermek ve duyarsız kalmamak. Güvercinlik'te site yönetimi ecrimisil ödediğini ve kimseyi almama hakkı olduğunu söylüyor. Ecrimisil 'işgal bedeli' demek.

Yani 'sen orayı işgal etmişsin' anlamına geliyor. Her yerde bu işgaller söz konusu. İşgallere, talanlara, keyfi uygulamalara son vermek bizim elimizde. Tabi tatillin bir kısmından fedakarlık yapmayı da göze almak gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, belediyeler vatandaşların hakkını koruyamıyorsa, vatandaş kendi hakkını korumalı.

 

Editör: TE Bilişim