Haber-Yorum

Bakanlık ve Ali Kurumahmut neden hedefte?

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı bürokratlar bir süreden beri bazı çevrelerin hedefine oturtulmuş durumdayken, denizcilik sektörü bunun nedenini merak ediyordu. Bu neden ortaya çıktı.

Sektörde etkisi bulunmayan herkesin malumu bir sitede uzun süredir yayınlanan karalama yazıları çözüm olmayınca, bu kez yine adı sanı duyulmamış bir başka sitenin adı sanı duyulmamış bir başka kalemi tarafından Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bürokratları ve özellikle Bakan Özel Danışmanı Ali Kurumahmut aleyhinde uydurma karalama yazılar yazılmaya başlandı.

Bütün bunların nedenini DenizHaber.Com ortaya çıkardı.

İşte o neden…

Amaç Bakanlığı Davalarda Zafiyete Düşürmek

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, uzun yıllardır çözüme kavurşturulmamış Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği’ni hazırlayarak 31 Aralık 2018 Tarihli Resmi Gazete Mükerrer Sayısında yayınladı.

Bu yönetmelik uyarınca Türkiye’nin kamu elinde olanlar hariç tüm kılavuzluk ve römorkörcülük sahalarında süresi yıllar önce bitmiş olan teşkilatların izinleri yeniden düzenlendi. Çoğu teşkilat aynı bölgede yeniden görevlendirilirken bazı bölgelerde teşkilatlar yer değiştirdi.

Ali Kurumahmut, bu konuları yakından bilen kişi olarak bu süreçte görev aldı. Ancak bu süreç artık geride kaldı. Bugün Ali Kurumahmut’un ve bazı bürokratların hedefe oturtulması, aslında geçmişe yönelik bir hesaplaşmayı amaçlamıyor.

Değişikliklerden sonra Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı aleyhine 25’in üzerinde idari mahkemelerde dava açıldı.

Elbette ki çıkarı zedelendiğini düşünen her tüzel veya gerçek kişinin, karşısındaki İdare dahi olsa, yüce Türk adaletine başvurması en doğal hakkıdır.
Ancak burada durum biraz daha farklı.

Zaten idari tasarrufa karşı temeli çok da kuvvetli olmayan bu davaların başarı kazanması, Ali Kurumahmut bakanlıkta görevli iken, mümkün görünmüyor. Çünkü Kurumahmut çok iyi bir idare hukuku uzmanı olduğu kadar, iyi de bir deniz hukukçusu ve bu alanda özellikle Türk Boğazları konularında otorite olarak biliniyor.

Bu nedenle, Ali Kurumahmut hedefe oturtulmuş durumda. Kaç kişinin bu siteleri okuduğu çok önemli değil. Sinek küçüktür ama mide bulandırır. Zaten fahri ve istişari olarak görev yapmakta olan, dürüst ve vatansever bir insan olan Ali Kurumahmut, bu karalama haber ve yazılarla aslında Bakanlıktan uzaklaştırılmaya çalışılıyor.

Yazılarına Victor Hügo’dan, dürüstlükten, yalan söylememekten dem vurarak okuyucuyu etki altına almaya çalışan bu sözde yazarların yazdıklarının tamamının yalan olduğu sektörde iyi biliniyor. Yazısında acaba bir kişi neden  "Gazeteci yalan yazmaz"  diye 2-3 defa vurgulama ihtiyacı hisseder? Meşhur sözdür: hep namustan bahsedenin aslında kim olduğunu iyi anlatır. 

YALAN RÜZGARINDAN ÖRNEKLER...

  • “Bölge Müdürleri'nin de İTÜ mezunu olması için uğraşıldığı hakkında iddialar var” şeklinde absürd bir iddiada bulunuluyor. Absürd, çünkü Bölge Müdürlüğü makamı 2012 yılında kaldırıldı!
  • Bir başka “yalan” iddia da Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ile ilgili… Kıyı Emniyeti’nin aldığı 2 adet römorkörün "geçici kabullerinin eksik ve hasrlı haldeyken yapıldığı" öne sürülüyor. Oysa  iddia edildiği gibi ne eksik ne de hasarlı. Römorkörleri bir heyet teslim alıyor ve bir eksiklik veya hasar olması mümkün de değil, söz konusu da değil… Burada da Genel Müdür Durmuş Ünüvar hedef alınıyor. 
  • Bir “yalan” daha.. Ali Kurumahmut ve Personel Daire Başkanı’nın yayınlar üzerine görevden alındıkları iddiası. Personel Daire Başkanı yayınlardan çok önce görevden ayrıldı, Ali Kurumahmut ise görevden ayrılmış veya alınmış değil, görevinin başında. 
  • “Bakanlık içinde Genel Müdürler Ahmet Selçuk Sert, Durmuş Ünüvar ve Okay Kılıç personeli toplayıp bilgileri dışarı kimin sızdırdığını sorguladılar” iddiasının da ayrı bir yalan olduğu ortaya çıktı. Ne böyle bir toplantı olması söz konusu, ne de böyle bir sorgulama…
  • Yalan rüzgarı, Ali Kurumahmut’un Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın özel danışmanı olduğu iddiasıyla sürüyor. Oysa Ali Kurumahmut 25 Haziran 2018’e kadar danıştay üyesi olarak görevini sürdürdü, Ahmet Arslan’ın danışmanlığını hiçbir zaman yapmadı. Ali Kurumahmut, Temmuz 2018 de M. Cahit Turhan’ın göreve gelmesi ile özel danışmanlık görevine başladı.

Peki bu kadar "yalan rüzgârı" ile aslında ne yapılmak isteniyor?

Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği ve ardından bu yönetmelik uyarınca yapılan uygulamalar, sektörün büyük çoğunluğu tarafından neredeyse %99'u tarafından olumlu karşılanmış durumda. Sektörün temsilcisi durumundaki Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran, Ağustos ayı Meclis Toplantısında bu memnuniyetini dile getirdi.

Şu ortaya çıkıyor. Tipik bir tetikçi üslubu ile yazılan yazılarda yarım-yamalak,  yalan yanlış bilgiler çorba edilerek Ulaştırma ve Altyapı Bakanı M. Cahit Turhan’ın etkilemek ve bürokratların Bakanın gözünden düşmesini sağlamak amaçlanıyor.

Nihai amaç da, Bakanlığın başarılı ve tecrubeli bürokratlarının görevden uzaklaştırılmalarını sağlayarak Bakanlıkta zafiyet oluşturarak, devam eden 25’i aşkın dava ile yıldırmak ve içlerinden birinden dahi bir şekilde alınacak Yürütmeyi Durdurma kararları ile uzun yıllar sonra bir sisteme oturtulan Kılavuzluk ve Römorkörcülük sistemini yeniden sorgulanır hale getirmek.

Türk Boğazları ve özelleştirme konusu

Bir başka spekülasyonu yapılan konu da "Türk Boğazları özelleştirilecek" söylemi. Türk Boğazları'nın kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinden ibaret değil, yani Boğazlarda verilmekte olan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetlerinin özelleştirilmesi ile "Türk Boğazları özelleştirilmiş" olmaz. Ama bunu bir tarafa bırakalım. Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Yönetmeliği'ne "Türk Boğazlarında kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri, Bakanlık adına Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından verilir. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü bu yetkisini devredemez." şeklinde madde konulmasına rağmen hala "Kıyı emniyeti devredemez ama Bakanlık devreder" şeklinde spekülatif yorumlar acaba neden hala sürmektedir?

Oysa konulmuş olan hüküm çok açık ve anlaşılır. İlk cümlede "Kıyı Emniyeti tarafından verilir" deniliyor. Bakanlık, bu Yönetmelikteki "KEGM devredemez" hükmünden hareketle, "O devredemez ama ben devrederim" diyecek ise,  "Kıyı Emniyeti tarafından verilir" cümlesi nasıl aşılacak? 

2002 Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği (2004'te Danıştay İptal Etti)  2019 TBDTD Yönetmeliği
Madde 15: Türk Boğazlarında kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri kamu eliyle verilir. Bu yetki özel kuruluşlara devredilemez Madde 28 (2) Türk Boğazlarında kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri, Bakanlık adına Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından verilir. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü bu yetkisini devredemez.

Yukarıdaki iki madde arasında teknik ve hukuksal olarak aslında hiç bir fark yok. 

Sanki 2002 yönetmeliği yürürlükte imiş de yeni iptal edilmiş gibi,  "eski maddenin iptal edilerek TBDTD Yönetmeliği'ne yeni maddenin konulduğu" ileri sürülüyor. Halbuki, 2002 tarihli yönetmeliğin 15. Maddesinde yer alan "Türk Boğazlarında kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri kamu eliyle verilir. Bu yetki özel kuruluşlara devredilemez" şeklindeki  hüküm,  bu maddeyi de içeren Yönetmeliğin 2004 yılında Danıştay tarafından iptal edilmesiyle zaten ortadan kalkmıştı. Yani 15 yıldır böyle bir mevzuat zaten yok idi ki kaldırılmış veya değiştirilmiş olsun. 

Ayrıca, "KAMU ELİYLE YÜRÜTÜLÜR" demek ile bir kamu kuruluşu olan "KIYI EMNİYETİ TARAFINDAN VERİLİR" demek arasında, ifadenin gücü ve hukuki etkisi açısından hiç bir fark yok. Sadece ikincisinde, hizmeti veren uzman kuruluşun adı verilerek, ifade daha detaylandırılmıştır. Yetkinin devredilemeyeceği her iki ifadede de vurgulanmaktadır, ikinci ifadede “devredilemez” hükmünün kapsamı daha geniş tutuluyor. -

Türk Boğazlarında kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri özelleştirilecek şeklinde çıkartılan haberler, esasında, 31 Ocak 2018 tarihli Kılavuzluk ve Römorkör Hizmet Yönetmeliği aleyhine kamuoyunda oluşturulmak istenen olumsuz algının daha geniş bir tabana yayılmasını amaçlamakta olup mevzuat açısından bir dayanağı bulunmuyor.

Hal böyle iken, bu konu saptırılarak, aynı yıpratma çalışması Türk Boğazları üzerinden de sürdürülmeye, boğazlardaki kimi kronik sorunlar gizli kapaklı ima edilmeye çalışılarak bunun üzerinden uzmanlık denemesinde bulunulmaya çalışılıyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti meşru ve egemen hakkı olan kılavuzluk ve römorkörcülük gibi sadece iç hukuk düzenlemesine bağlı bir konuda gerek görürse kullanabileceği bir inisiyatif üzerinde  "ipotek koyucu bir anlaşma imiş gibi" anlatılmaya çalışılıyor. 

Bütün bunları yapanların en büyük güvencesi de bakanlık bürokratlarının basına konuşamaması, kendini savunamaması, polemiğe girememeleri. 

Editör: TE Bilişim