Masallara konu olan denizkızları gerçekte var mıydı yok muydu bunu bilmek zor ama biz insanoğulları onların var olduğunu düşünüp haklarında çeşitli söylenceleri dilden dile dolaştırmaktan müthiş keyif alırız. Christoph Colomb dünyayı keşfetmek üzere yola

Masallara konu olan denizkızları gerçekte var mıydı yok muydu bunu bilmek zor ama biz insanoğulları onların var olduğunu düşünüp haklarında çeşitli söylenceleri dilden dile dolaştırmaktan müthiş keyif alırız.

Christoph Colomb dünyayı keşfetmek üzere yola çıkmışken onları gördüğünü iddia ededursun bilim adamları her konuda olduğu gibi bunda da ciddiyetlerinden asla ödün vermez. Görülenin gerçekte denizkızları değil de yavrularını tutabilmek adına kolları evrimleşmiş ve gelişmiş bir tür memeli hayvan olan deniz inekleri olduğunu savunup dururlar. Peki, o uzun saçlarına nasıl bir açıklama getirilmiş diyecek olursanız bilim adamları bunun da deniz ineklerinin kafalarına tesadüfen takılmış yosunların yarattığı yanılsama olduğunda da ısrarcıdırlar.  

Onlar denizkızlarının varlığını kabul etmese de bu güzel yaratıklar öyle sevilir öyle benimsenir ki efsaneleri bir yana denize yakın yerlere heykelleri bile dikilir. Tıpkı Akdeniz sahillerinin minik ve sempatik bir liman kenti olan Taşucu’nda olduğu gibi. Mekân Akdeniz, konu da efsanelerden açılmışsa yolumuzun mitoloji ile kesişmemesi tuhaf olacaktır. O halde mitolojik versiyonlu bir deniz kızı söylencesi ile günü tatlandırmaya ne dersiniz?

Efsane bu ya Tanrılar Tanrısı Zeus’un kızı Artemis annesinin doğumuna tanık olup da onun çektiği acıyı görünce gözü korkarak bundan böyle evlenmeyeceğine yemin etmiş. Kızının hiçbir erkekle beraber olmamaya ant içtiğini gören Tanrı Zeus da onun bu kararını memnuniyetle tescil etmiş. Artık kızı Bekâret Tanrıçası Artemis olacakmış.

Genç kız verdiği bu yeni karar ile hiç mi hiç zorlanmamıştır. Zaten avlanmayı sevip elinde oku ve yayı ile dere tepe dolaştığından vaktin nasıl geçtiğini bile anlamamaktaymış. Ancak kader ağlarını örmüş ve Artemis’i sözünden döndürmek üzere harekete geçmiş. Günlerden bir gün yine gezinip dururken birden İdas adında genç ve yakışıklı bir ölümlüye denk gelmiş. İlk görüşte ona tutulduğundan da verdiği sözü tamamen unutarak aşkını nasıl elde edeceğini düşünmeye başlamış. Bunun için de hemen parlak bir plan yaparak Deniz Kızı kılığına bürünüp balıkçı İdas’ın ağına Taşucu açıklarında takılıvermiş. Delikanlı bulduğu bu güzeller güzeli yaratık karşısında şaşkına dönmekle beraber mutlu olmuştur. Ona kendisini ‘Marpessa’ olarak tanıtan Deniz Kızını alarak mağarasına götürmüş ve beraberce mutluluk içinde yaşamaya başlamışlar.

Her şey taze bir balayı tadında devam ederken dedikodu kazanı kaynamış ve bu durum da denizler hâkimi olan amcası Posseidon’un kulağına gitmiş. (Demek o vakitlerde de dedi kodu vardı ki millet durumu tanrılara bile yetiştirmekten geri durmuyordu.) Zaten Artemis’ten pek de hoşlanmayan Posseidon amca ona sözünü hatırlatarak bir erkek üstelik de ölümlü birisi ile beraber olduğunu babasına bildireceğini söyleyince işler birden karışıvermiş. 

Genç kız ağlayıp amcasını vazgeçirmek için sızlansa da Posseidon ikna olmamış. Sonunda Artemis boynunu büküp kabul etmiş ama denizler tanrısına birde şartı varmış. Kendisini balığa çevirmesini ve hiç olmazsa senede bir gün gelip sevgilisi ile beraber olması için izin vermesini istemiş. Posseidon da insafa gelip razı olmuş. O günden sonra da her yıl İdas ölene dek bir tek gün için dahi olsa sevdiğinin kollarına koşmuş.
Aslına bakarsanız mitolojideki tüm söylencelerin her zaman birkaç değişik çeşidine rastlamak mümkündür. Hem renkli hem de önemli bazı dersleri içinde barındırdığından sizlerle bu versiyonun belirli bir kısmını paylaştık. Kıssadan hisse; kim olursanız olun dedikoduya kurban gidebilir, aşık olabilir, acı çekebilirsiniz. Mutluluk, mutsuzluk ya da aşk yaşamaktan kaçınamayacağımız duygulardır.  Güzel duyguların ön planda olduğu mutlu bir hayat sürmeniz dileğiyle.
Sevgiyle kalın.

Temmuz 2009 tarihli Marine&Commerce dergisinde yayınlanmıştır.