Büyükelçi Akıncı'dan eleştiri: "Gümrük sorunu zor izah edilebilir bir durum" 

Türkiye'nin Rusya Büyükelçisi Halil Akıncı, Türk TIR'larının Rus gümrüklerinde karşılaştığı sorunların azalarak da olsa devam ettiğini ve ortada "zor anlaşılır ve zor izah edilebilir bir durum olduğunu" söyledi. Türkiye'ye karşı yapılan uygulamanın dünyada örneği olmadığını belirterek Rus tarafına sitem eden Akıncı, bundan Türk ihracatçılar kadar Rus tüketicilerin de zarar gördüklerinin altını çizdi. Akıncı, Rus İnterfaz haber ajansına özel demeç verdi: 

Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan röportaj çevirisi şöyle:

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Rusya’ya yapacağı ilk devlet ziyareti öncesinde Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı İnterfax muhabiri Kseniya Baygarova’nın sorularını cevaplandırdı:

BAYGAROVA: Sayın Büyükelçi, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Rusya ziyareti ne zaman yapılacak? Yüksek düzey görüşmelerde hangi konular ele alınacak?

AKINCI: Cumhurbaşkanımızın devlet ziyareti Şubat ayı ortalarında gerçekleşecek. Ziyaret, başta resmi ziyaret olarak yapılması planlanmıştı, ancak daha sonra devlet ziyareti olmasına karar verildi. Yani, bu ziyaret Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerde en yüksek düzeyde gerçekleşen ilk ziyaret olacak. Bu nedenle iki Cumhurbaşkanı arasında ele alınacak konular sınırlı tutulmayacak. Zira, ilişkilerimizi daha da geliştirmek için gerekli siyasi irade mevcuttur. Cumhurbaşkanlarının somut olarak hangi konuları ele alacaklarını şu aşamada açıklayamam. Ancak, müzakerelerin karşılıklı güven ve dostluk havası içerisinde geçeceğini söyleyebilirim.

Ziyaret programında, Moskova’nın yanısıra Kazan’ın ziyaret edilmesi ve işadamlarıyla görüşme yapılması öngörülmektedir. Ziyaret programı henüz kesinleşmiş değil.

BAYGAROVA: Son altı yıl içinde Rusya ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi kat kat arttı. Rusya, Türkiye’nin birinci ekonomik ortağı, Türkiye ise Rusya’nın ihracatı bakımından dördüncü pazarı konumundadır. Küresel ekonomik krizin ikili ekonomik işbirliğinin temposunu olumsuz etkileyeceğini düşünüyor musunuz?

AKINCI: Tabii, kriz her iki ülkeye de etkiledi. Ülkelerimiz arasındaki ticareti daha da geliştirmek için yeni bazı formüller geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye, bir yandan Rusya’ya çok çeşitli mallar ihraç ediyor, diğer yandan da Rusya’dan vazgeçilmesi mümkün olmayan çok sayıda mal ithal ediyor. Örneğin, enerji kaynaklarını satın almamamız mümkün değildir.  İkili ticareti daha da geliştirmek için uygun formüller geliştirebilirsek, ticari ilişkilerimiz eski seviyede kalabilir. Vaktiyle biz, Türk inşaat şirketlerinin Rusya’daki faaliyetlerini geliştirmeleri ve aynı zamanda Türkiye’nin Rusya’dan doğalgaz alabilmesi için çok iyi bir formül bulmuştuk. Yani, 1986’da imzalanan Protokol gereğince ithal ettiğimiz doğalgazın yüzde 70’inin karşılığını mal ve hizmetler şeklinde ödüyorduk. Bunun sayesinde Rusya, kaliteli ve hızlı iş yapan Türk inşaat firmalarıyla tanıştı. Böylece, o zamanlar Rusya pazarında ağırlıklı olan Fin ve Yugoslav inşaat firmalarının tekeli bozulmuş oldu.  

BAYGAROVA: Global kriz nedeniyle Türkiye’ye gelen Rus turistlerin sayısında düşüş bekliyor musunuz?

AKINCI: Global Krizin Türkiye’ye Gelen Rus Turistlerin sayısında önemli bir düşüşe yol açacağını sanmıyorum. Belki Rusya’dan gelen turistlerin sayısında bir miktar azalma olabilir, biz buna hazırız. Burada, öncelikle Türkiye’ye gitmek için bankalardan kredi kullananlar söz konusudur. Buna rağmen Rus turistlerle ilgili geçen yılki rakamlarda fazla bir düşüş olacağını düşünmüyorum. Türkiye’nin yalnızca misafirperver değil, aynı zamanda tatil için çok ucuz bir ülke olduğunu unutmamak gerekiyor.

2008 yılında ülkemizi 2 milyon 830 binden fazla Rus turist ziyaret etti. 2007 yılında ise bu rakam 2 milyon 405 bini biraz geçti. Gördüğünüz gibi, yıllık artış yüzde 17,6 olarak gerçekleşti.    

BAYGAROVA: Geçen yıl sonunda Rusya, Türk mallarının gümrük işlemini basitleştiren protokolü imzaladı. Binlerce Türk kamyonunun Rus gümrüklerde bekletilmesi gibi olumsuz uygulama sona erdi mi?

AKINCI: Hayır, maalesef bu sorun hala devam ediyor. Bu gelişme, Türk-Rus ilişkilerinde zor anlaşılır ve zor izah edilebilir bir durumdur. Türk kökenli malların tek tek kontrolü 16 Temmuz 2008’de başladı. 13 Ağustos’tan sonra ise gümrük kontrolleri daha da sıkı oldu.  Eylül ayında biz, gümrük işlemlerinin basitleştirilmesini öngören protokolü imzaladık ve bu belge Kasım ayında yürürlüğe girdi. Buna rağmen, tek tek kontrol işleminde biraz yumuşama olsa da hala devam ediyor.

Bize, ikili ticarette Türkiye ile ihracatta ve Rusya’nın ithalatında gümrük istatistiklerine göre büyük farklılıklar olduğu söyleniyor. Bu rakam 500 milyon dolar civarında. Rus tarafı, malların girişinde gümrük vergilerinde kayba uğradığını söylüyor. Oysa aynı fark Rusya’nın Almanya ile ticaretinde 14 milyar dolar, genel olarak AB ülkeleriyle ticarette ise bu fark 35 milyar dolardır. Fakat, bu ülkelere karşı sıkı gümrük kontrolü uygulanmıyor.  

Bu tür bir gümrük uygulamasından kimler zarar görüyor? Önce bu uygulamanın kimin işine yaradığı sorusunu sormamız gerekiyor. Bu uygulama hiç kimseye bir yarar getirmez. Uygulamanın zararlarına gelince, bunun yalnızca Türk ihracatına değil, aynı zamanda Rus tüketicilerini de olmsuz etkilediğini belirtmek istiyorum. Yani, çok uzun zaman devam eden bu soruna nihai bir çözümün bulunması gerekiyor. Ben bu tür bir uygulamanın dünyanın herhangi bir bölgesinde olduğunu hiç duymadım. Eğer kaçakçılıktan şüpheleniliyorsa, bazı firmaların malları kontrolden geçirilebilir. Ya da bu tür bir kontrol haftanın belli günlerinde yapılabilir. Malların tek tek kontrol edilmesi uygulamasına gelince, böyle bir uygulama dünyada yok.

BAYGAROVA: TIR kamyonların gümrük kapılarında bekletilmesinin “Amerikan askeri gemilerinin İstanbul Boğazından Karadeniz’e geçmesine izin verildiği için Rusya’nın Türkiye’yi cezalandırma çabası” olduğu konusunda Batı medyasında çıkan haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKINCI: Evet, bazı medya araçlarında bu tür garip haberler çıktı. Ben, bu asılsız makaleleri yazanlara Montrö Anlaşmasını okumalarını tavsiye ediyorum. Gemilerin Boğazlardan geçmesini düzenleyen 1936 tarihli Montrö Anlaşması mevcut. Anlaşma gereğince Türkiye, Karadeniz’e sahildar olmayan ülkelere ait askeri gemilerin, geçme süresi ve tonajını göz önüne alarak, savaş dışı dönemlerde belli sürelerle Boğazlardan geçirmek zorundadır. Türkiye savaş halinde değilse, Boğazlar ticari gemilerin geçişi için sürekli açıktır. Rusya bunu çok iyi biliyor ve bizim söz konusu Anlaşmaya uymamızdan gayet memnundur.

BAYGAROVA: Türk yetkililer, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçen tankerlere bazı sınırlamalar getirildiğini açıkladılar. Acaba bu sınırlamalar devam edecek mi?

AKINCI: Boğazlardan geçişleri düzenleyen Tüzük yürürlüğe gireli 10 yıl oldu. Barış zamanında ticari gemiler için geçiş serbestliği değişmez kalıyor. Son zamanlarda Boğazlardan petrol ve türevlerinin taşınma miktarı arttı ve yeni Tüzük gemi seyrüseferini düzene sokmak için yürürlüğe girdi. Örneğin, Tüzük uyarınca tankerler Boğazı belirli bir düzene göre geçmek veya bazen beklemek zorundadırlar. Dünyanın tarihi ve kültürel mirası olan 14 milyon nüfuslu İstanbul’un bir tesadüf sonucunda felaketle karşı karşıya kalmasına asla izin vermemeliyiz, değil mi?

Sırası gelmişken kaydedeyim ki, İtalyanlar ve Fransızlar, 60 deniz mil uzunluğunda ve Corsica ile Sardinia Adaları arasında bulunan boğazdan tankerlerin geçişini yasakladı. Türk Boğazlarına gelince, bunların yer yer genişliğinin Kazan yakınından geçen Volga nehrinden bile dar olduğunu belirtmek gerekiyor. Boğazlarda gemi trafiğine yeni sınırlamalar kesinlikle getirilmeyecek. Gemilerin geçişi serbest kalacak. Fakat, Boğazlardan artan sayıda tankerlerin geçmeye başlaması sıkıtı yaratacak ve çok sayıda geminin beklemesi gerekecek.     

BAYGAROVA: Türkiye, Almanya’dan sonra Rus doğalgazının ikinci alıcısıdır. Bu yılbaşında meydana gelen “Rus-Ukrayna doğalgaz savaşı” sırasında Rusya’nın güvenilir doğalgaz tedarikçisi olup olmadığı konusu Ankara’da şüphe ile karşılandı mı?

AKINCI: Tabii, bir yandan o zamanki durum bizi kuşkulandırdı. Zira doğalgaz krizi daha da uzun sürseydi, İstanbul kenti sakinleri soğuktan donardı. Evet, Rusya bize o zaman Mavi Akım boru hattıyla daha fazla miktarda doğalgaz verdi. Ancak, Ukrayna üzerinden aldığımız doğalgaz daha ziyade ülkemizin Avrupa kesiminde kullanılıyor. Kriz döneminde biz, oradaki depolarda bulunan yedek doğalgazı kullandık. Bununla birlikte biz o bölgede elektrik tüketimini sınırlamak zorunda kaldık.

Tabii, bugün uluslararası hukuk bakımından bunun ne denli doğru olduğunu söylemek zor. Ben, Ocak ayı başında iki Türk Bakanın da katıldığı toplantıda bulundum. Soruna çözüm bulunması bizi teskin etti. Fakat, Vladimir Putin’in haklı olarak kaydettiği gibi, oluşan durum, doğalgazın Rusya’dan doğrudan Avrupa’ya sevk edilmesi gereğini doğruladı. Ukrayna ve Rusya arasındaki doğalgaz ihtilafları hemen hemen her yıl yaşanıyor. Bunlar, 1992 ve 1993 yılında da yaşandı. Sanıyorum bu konuda yalnızca geçen yıl ihtilaf yaşanmadı. 

Enerji kaynaklarının kesintisiz ve güvenli bir şekilde taşınmasının sağlanması bizim için önemlidir. Bunun yanı sıra doğalgaz tüketimi hem Avrupa’da, hem de Türkiye’de artıyor. Dolayısıyla, doğalgaz sevkini arttırmak için yeni güzergahlar bulmamız gerekiyor.

BAYGAROVA: Rus ve Türk tarafı halihazırda Mavi Akım-2 projesinin hızlandırılmasını düşünüyor mu?

AKINCI: Maalasef, Vladimir Putin Başbakan olduktan sonra Mavi Akım-2 projesinin hızlandırılması konusunda bir şey söylemedi. Muhtemelen bu konu, ekonomik tercihlere bağlı. Gerçi, bazı bilgilere göre Güney Akım projesinin inşaat maliyeti 15-16 milyar dolar olabilir.

BAYGAROVA: Türkiye, hala Nabucco projesine Rusya’nın katılmasına ilgi duyuyor mu?

AKINCI: Nabucco projesi konusu da henüz kesinlik kazanmadı. Bilindiği üzere, AB, bu projenin gerçekleştirilmesi için belli miktarda para tahsis etti. Aynı zamanda, Nabucco projesine katılan bazı ülkeler Güney Akım’a da katılıyor. Bu iki boru hattının birbirine rakip olmayacağı düşünülüyor. Eğer bu iki boru hattıyla doğalgaz taşınacaksa mutlaka tüketiciler de bulunacaktır. 

BAYGAROVA: Türkiye’deki Abhaz Diasporası, hükümete, Trabzon ve Suhumi arasında deniz ulaşımının yeniden başlatılması ve İstanbul ile Suhumi arasında uçak seferlerinin düzenlenmesi çağrısında bulundu. Acaba bu seferler gerçekleştirilecek mi?

AKINCI: 1990 yılların başında Gürcistan’daki olaylar çıktığı zaman, Trabzon ve Suhumi arasında feribot seferleri düzenleniyordu, fakat daha sonra bu seferler kaldırıldı. Evet, Türkiye’de kalabalık bir Abhaz diyasporası var ve bu diyaspora susan diasporalardan değildir. Yakın gelecekte “Kafkas” Limanı ve Trabzon arasında direkt ulaşım hattı açılacak. Bu konuda ilgili sözleşme imzalandı. Bu nedenle Suhumi ve Trabzon arasındaki deniz hattının ekonomik açıdan karlı olacağını söylemek zor. 

Tabii daha başka sebepler de var. Bildiğiniz gibi, biz şimdilik Abhazya’nın bağımsızlığını tanımadık. Ve biz Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden yanayız. Tabii, o bölgede sorunlar hala var. Bu nedenle biz, Kafkas İşbirliği ve İstikrar Platformu inisiyatifini ortaya attık. Geçenlerde bu konuda İstanbul’da bir toplantı yapıldı. Bu Platform sayesinde, başta Kafkasya’daki gerginliği azaltmak, daha sonra da bölgedeki tüm sorunları çözmeyi ümit ediyoruz.

Editör: TE Bilişim