Mesleğim itibariyle çalışma hayatımın odağında gördüğüm Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde son zamanlarda yaşanan işçi ölümlerine çok üzülerek konuyla ilgili üç beş satır yazmayı bir borç biliyorum ve olan bitene müdahale etme yetkisi olup da o iradeyi gösterem

Mesleğim itibariyle çalışma hayatımın odağında gördüğüm Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde son zamanlarda yaşanan işçi ölümlerine çok üzülerek konuyla ilgili üç beş satır yazmayı bir borç biliyorum ve olan bitene müdahale etme yetkisi olup da o iradeyi gösteremeyen zavallılara  acıdığımı belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Alınan, alınsın!

Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu Edebali’ye ait “İnsanı Yaşat ki, Devlet Yaşasın” özdeyişini neredeyse herkes bilir. İnsanı yaşatmak için ne yapacaksınız? Öncelikle ona aş vereceksiniz. Aş verebilmek için de iş vermek zorundasınız. Bir işte çalışıp üretecek, kazandırırken kendisi de kazanacak ve böylece ekonomisi gelişen devlet güçlenecek..

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’nin açılışında yaptığı o tarihi konuşmada: “Bugün mevcut olan fabrikalarımızda ve daha çok olmasını temenni ettiğimiz fabrikalarımızda kendi işçilerimiz çalışmalıdır. Müreffeh ve memnun olarak çalışmalıdır... Ve hayatın lezzet-i hakikisini tadabilmelidir ki, çalışmak için kudret ve kuvvet bulabilsin.” diyor ve adeta istikrar içinde kalkınma ihtiyacında olan bir ülke için gereken üretim yapısını da tanımlıyordu.

Bu iki fenomene ait yaklaşımların sentezinden şahsen ben şu sonuca ulaşıyorum:

Devlet, eğer işçisi yaşıyorsa, yaşıyor demektir! Öyleyse, bugün Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde asıl ölen Anadolu’nun gariban çocuklarının cılız bedenleri ve mütevazi hayalleri değil, ne yazık ki sosyal devlet ruhunun ta kendisidir.

Devletin, yaşanan her ölümle birlikte azalan sosyal itibarının güçlendirilmesi için; Gemi İnşa Sanayisi ve Sorunları İle İlgili TBMM Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan raporda ifade edilen tedbirlerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Şüphesiz, söz konusu rapordaki her tedbir amaca yönelik belli faydalar sağlayacaktır. Ancak, yapısal nitelikli belli sorunların kalıcı olarak çözülebilmesine imkan sağlayabileceğini düşündüğüm iki tedbir var ki bunların üzerinde özel önemle durulmalı diye düşünüyorum.

Bu tedbirler; (1) tersanelerde yapılan ana işlerin tek tek belirlenmesi ve bu işlerin her ne ad altında olursa olsun alt işverene (taşerona) verilmemesi ve (2) Tuzla Gemi İnşa Sanayi Bölgesinde şahıs, kolektif, limited ve küçük anonim şirketlerinin birleştirilmesi ile ilgilidir.

1) Gemilerin inşa, tadilat, bakım-onarım ve konversiyon işlerinin yapıldığı tersaneler, en temel işleri olan çelik işleme faaliyetleri için yeterli teknik/teknolojik alt ve üst yapıya sahip olacak şekilde kurulurlar. Çelik işleme; çelik levha ve profillerin kesme, bükme, tornalama, frezeleme, taşlama, kaynak, montaj vb. gibi bazı torna, tesviye ve metal işlerine tabi tutulmasıdır. Bu bağlamda, söz konusu tedbirde istenildiği gibi tersanelerde yapılan ana işlerle ilgili detaylı bir ayrım yapıldığında, çelik işçiliğinin her ne ad altında olursa olsun alt işverene (taşerona) verilememesi sonucu da çıkabilmektedir. Öyleyse, tersanelerde yaratacağı psiko-sosyal rahatlama ve teknik uzmanlaşma sayesinde işgücü verimliliği ve iş güvenliği üzerinde pozitif etki yaratması kaçınılmaz olan bu tedbirin; ticari kaygı ve belirsizliklerin bertaraf edilmesini teminen, esnek ürün/üretim yapısına geçiş ve malzemede dışa bağımlılığın azaltılmasına yönelik tedbirlerle desteklenmesi gerekecektir.

2) Öte yandan, Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki tersanelerin pek çoğu son yıllarda artan iş hacmi neticesinde baş gösteren alan yetersizliği nedeniyle sıkışık bir şekilde faaliyet göstermektedirler. Bu durumun hem iş güvenliği hem de işgücü verimliliği üzerinde negatif etkiye sahip olduğunu söylemek mümkündür. Öncelikle, tersanelerin fiziki ve iktisadi bakımdan birleşmelerine engel teşkil eden (varsa) mevzuat hükümlerinin ortadan kaldırılması gerekir. Bu bağlamda, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)'nın koordinasyonunda ilgili kamu kurumları ile sektör temsilcilerinin bir araya gelerek Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde mukim tersanelerin fiziki ve iktisadi bakımdan birleşmelerine yönelik bir çalışma yapılması ve hayata geçirilmesi son derece önemlidir. 

Son dönemde kimyasal tanker ve süper-mega yat yapımında küresel pazarda bir marka haline gelen Tuzla tersanelerinin içinde bulunduğu bu kötü günlerden bir an önce kurtulması için, devlet-sanayii işbirliği ortamının geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Burada, bürokrasinin rolü; sektörel sorunların çözümüne yönelik yeni modeller geliştirip ortaya koyabilmek, sektörün rolü ise; bu modelleri dahada geliştirip uygulamak olmalıdır. Bu bağlamda, Gemi İnşa Sanayisi ve Sorunları İle İlgili TBMM Araştırma Komisyonu raporu, her iki tarafın kendi fonksiyonunu tam olarak yerine getirmesi için bir fırsat olarak görülmelidir.

Gidenler geri gelmez ama kalanlar için sosyal devlet ruhu ancak bu şekilde dirilecektir..  


DenizHaber'in Notu:

Fatih Yılmaz; Gemi İnşaatı Mühendisidir. Daha önce konuk yazarımız olan Fatih Yılmaz; bundan böyle düzenli yazar olarak DenizHaber ailesine katılmıştır.