Türkiye’yi Ege ve Akdeniz’den dışlayan Seville Haritası nasıl doğdu?

Seville Haritasının adını ilk kez 2003 yılında AÜ siyasal Bilgiler Üniversitesi Öğretim Üyesi, Genelkurmay Deniz Hukuku Danışmanı, Prof. Dr. Sertaç Hami Başeren’den duydum. Henüz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ada etrafında MEB ilan etmemişti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Strateji Daire Başkanı olarak görev yapıyordum. Kısa görüşmemizde ABD’li bir kaynağın, Seville Haritası adı olmaksızın, aleyhimize Ege ve Akdeniz’de kıta sahanlığı/MEB sahaları içeren bir harita oluşturduğundan bahsetti. Daha sonra 2004 yılında söz konusu harita, AB web sitelerinde ortaya çıkmaya başladı. Haritanın Seville Üniversitesi Haritası olarak net bir şekilde adlandırılması aynı yıl oldu.

SEVİLLE ÜNİVERSİTESİ'NDE İLK HARİTA

4 Ekim 2004 tarihinde Seville Üniversitesi'nin Coğrafya anabilim adlı öğretim üyeleri olan Prof. Juan Luis Juarez de Vivro ile Prof. Juan Carlos Rodriguez Mateo tarafından bir makale yayınlandı. ‘’Maritime Europe and EU Enlargement: A Geopolitical Perspective- Denizci Avrupa ve AB Genişlemesi: Bir Jeopolitik Perspektif’’ isimli bu makalede, ilk kez Türkiye’nin Anadolu’ya sıkıştırıldığı bu harita yayınlanmış oldu. Makale ‘’Elsevier’’ isimli İngiliz/Hollanda sahipli dünyaca ünlü bilgi analiz firmasının yayını olarak, 2006 yılında baskıya girinceye kadar, AB ajansları ve resmi makamlar bu haritayı çoktan kullanmaya başlamışlardı. Her iki öğretim üyesi de deniz hukukçusu değildi.

HARİTA NEDEN HAZIRLANDI?

Haritanın Üniversite tarafından genişlemiş AB vizyonu içinde hazırlatılması aslında basit bir nedenden ortaya çıkmıştı. AB, 2004 genişlemesinden önce Deniz Alanları Planlaması (Maritime Spatial Planning) yapmak istiyordu. Yani, gelecekte kıyısı olan AB ülkeleri nerelerde rüzgâr enerji alanları, balık çiftlikleri, turizm geliştirme alanları, merkezi limanlar, tersane alanları ve benzeri tesisler kuracak; hangi bölgeleri çevre koruma alanı ilan edecek, gibi deniz ve çevresi ile ilgili sorulara cevap veren bir planlama istiyordu. Bu konuda Avrupa’da en ileri durumda olan Seville Üniversitesi ve alanında büyük şöhrete sahip Prof. Suarez seçilmişti. AB fonları ile desteklenen bu proje için Suarez çalışırken üye ülkelerden müstakbel deniz yetki alanlarının haritalarını talep etti. Yunanistan ve Güney Kıbrıs bu süreçte kendilerine azami pay Türkiye’ye ise neredeyse hiç pay vermeyen haritaları gönderdi. Bu haritalar internette 2000’li yılların başından itibaren dolaşıma giren ABD kaynaklı haritalar ile de örtüşüyordu. Yunanistan’ın Ege’deki sözde yetki alanları zaten 1976 Kıta Sahanlığı krizinden itibaren ileri sürdüğü tüm Ege’yi kapayan tezleri ile uyumluydu. Ancak bu kez Akdeniz için de inanılmaz boyutlarda maksimalist tezler sunuyordu.

AB HARİTADA ISRAR EDİYOR

2007 yılında bu kez aynı harita Barselona’da basılan ‘Atlas of Maritime Europe: Jurisdictions, Uses and Management, Barcelona, (Ediciones del Serbal)da karşımıza çıktı. Bu atlas da İspanyol Ulusal Araştırma Merkezi tarafından desteklenen bir AB projesi idi. Bu haritada deniz alanları ve sınırları için kullanılan bilgi bankası İngiliz GEBCO bilgi bankası tarafından geliştirilmişti. İddia edildiğine göre bu çalışmada Akdeniz’de adaların durumu hukuki olarak ele alınmamış, ortay hat kullanılmıştı.

SUAREZ HATASINI DÜZELTİYOR

Suarez, 2010 yılı başında AB İç Siyaset Direktörlüğü için Balıkçılık alt alanında yeni bir çalışma daha yaptı. ‘Jurisdictional waters in the Mediterranean and Black Seas’’ isimli bu çalışmasında ilan edilmemiş kıta sahanlığı veya MEB alanları ilgili ülkeler için gösterilmedi. Türkiye ve Yunanistan arasındaki karasuyu sınırlandırmasının da “teorik” olduğu yayında açıkça belirtildi. Bu çalışma Prof. Suarez’in Akdeniz yetki alanları konusundaki son çalışması oldu. Kısacası Suarez, 2004 yılındaki çalışmasında Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların gönderdiği sınırlandırma haritalarını kullanarak bir nevi tuzağa düşmüş. 2010 yılı çalışmasında bu hatayı tekrar etmemiş, ancak atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

AB ISRARI DEVAM EDİYOR

AB söz konusu habis haritayı son 16 yıl boyunca her yerde kullandı. Kullanmaya devam ediyor. Resmi dokümanlardan, web sitelerine kadar her yerde. Görünen o ki, bu harita 21. Yüzyıl başında hazırlanırken, hegemonlar Türkiye’yi denizden uzak tutmaya karar vermişler ve   Yunanistan ile GKRY üzerinden bu haritanın küresel dolaşıma çıkmasını ciddi bir psikolojik harp ve algı yaratma operasyonu ile başarmışlar. Bu haritaların Yunanistan’da Profesör Rozakis gibi aklı başında deniz hukukçularına rağmen bu denli maksimalist hazırlanabilmesini sağlamışlar. Biz isteyelim, Türkleri ya ikna ederiz ya da zorla kabul ettiririz. Eğer FETÖ darbesi başarılı olsaydı, şüphe yok ki, bu harita Türkiye’ye kabul ettirilirdi. Zaten çok sayıda kumpas davanın bir nedeni de Doğu Akdeniz enerji kaynakları ve bu haritanın Türkiye’ye dayatılması değil miydi?

PİŞKİN VE YÜZSÜZ AB

Gelelim son günlerde harita ile ilgili AB tarafında yaşananlara. 21 Temmuz ve 10 Ağustos 2020 Navtex krizleri sırasında AB Komisyonu adına birçok açıklama yapılarak Seville Üniversitesi Haritası olarak bilinen harita ile bir ilişkileri olmadığını ve böyle bir haritanın kendileri tarafından Üniversiteye ısmarlanmadığını, ayrıca, kurumlar tarafından hazırlatılan harici raporların AB’nin resmî belgeleri olmadığını deklare ettiler. Bunun bir anlamı olmadığı açıktır. Zira AB devlet değildir ve egemen devletler gibi kıta sahanlığı veya MEB ilan edemez. Ancak vekil devlet olarak kullandığı GKRY ile Yunanistan’a kendi çıkarlarını sağlayacak geniş alanları ilan etmelerini teşvik ve siyasi kulislerde yardım etmiştir. Diğer taraftan Bahçeşehir Üniversitesi BAUDEGS Kurucu Başkanı Amiral Cihat Yaycı’nın belirttiği üzere; ‘’geçmiş AB ilerleme raporlarında AB nasıl oluyor da Türkiye’yi GKRY MEB’inde faaliyet yürütmek nedeni ile ciddi eleştiriyor ve hatta gemi çalışanlarına yaptırım uyguluyor? Bu arada GKRY’nin 2 Nisan 2004 tarihinde ilan ettiği MEB sahası Seville Üniversitesi Haritası ile birebir örtüşüyor. AB’nin inandırıcı olması için öncelikle Seville Üniversitesinde resmen 2004 yılından itibaren hazırlanan haritayı neden AB’nin tüm resmi dokümanlarında ve kurumlarında kullanmaya başladığı; neden hala kullanılmaya devam ettiğini izah etmesi gerekir. Amiral Yaycı’nın tespit ettiği AB web siteleri bu makalenin sonunda bilgi için sunulmuştur. Merak edenler web sitelerine bugün girerek bu habis haritanın her yerde olduğunu görebilir.

DİPLOMATİK İŞLEM YAPILMALIDIR

Dışişleri Bakanlığı, AB Komisyon Başkanlığına hukuken, ahlaken, maddeten hiçbir geçerliliği olmayan bu haritanın AB resmi sitelerinden ve dokümanlarından çıkarılmasını talep etmelidir. Bu haritanın varlığı bile AB’nin Yunanistan ile yaşanan krizde asla arabulucu olamayacağını göstermektedir.

MANDACILARA TAVSİYELER

Türkiye’yi Anadolu’ya hapseden Akdeniz ve Ege ile bağlarını kopartan bu haritaya tahammülümüz yoktur. İçimizde hala AB’yi aklamak için ‘’Ama bizim alakamız yok dediler’’ şeklinde açıklama yapan AB ve ABD muhip ve mandacılarına hatırlatalım. Bu harita hepimizi boğuyor. Sizlerin AB ve ABD sevgisi Anadolu’yu boğulmaktan kurtarmıyor.