"İkinci musluk havuzu değiştirir"
"Karadeniz havuzu Akdenizden 30 cm yüksek. İşte bu nedenle de fazla su Boğazlardan akar durur ama giren su belli çıkan belli. Şimdi siz bir ikinci musluk takmayı planlıyorsunuz."

"İkinci musluk havuzu değiştirir"
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam, "çılgın proje" için değişik bir yorum yapıyor.
Karadeniz'in sularının tek çıkış kapısı olarak İstanbul Boğazı'nı kullandığını, Boğaz'ın altından da daha tuzlu Akdeniz sularının Karadeniz'e girdiğini belirten Prof. Cemal Saydam; bunun denizler arasında bir denge oluşturduğuna dikkat çekiyor.
İkinci Boğaz'ın yapılmasıyla havuza yeni bir musluk takılmış olacağına dikkat çeken Profesör Saydam; bunun her iki denizde radikal değişimler yaratabileceğinden endişe ediyor.
Prof. Saydam'ın www.havadantozdan.com adresindeki web sitesinde yer alan blog yazısı şöyle:
ÇILGIN PROJE
Vallahi hiç bir şey değilsem bildiğim bir şey var o da deniz bilimcisi olduğumdur. Uzmanlığım da Türk Denizleri özellikle de Marmara Boğazlar Haliç. Yani bu konuda uzmanım, konuşabilirim hem de göğsümü gere gere.
Basit dilde anlatayım sizlere. Karadeniz havuzuna giren tüm sular tatlı su. Peki o zaman Karadeniz neden tatlı su havuzu değil? Çünki Çanakkale ve İstanbul Boğazı altından gelen yoğun Akdeniz suları Karadeniz’i bugünkü tuzluluk seviyesine getirdi.
Gelen su belli çıkan belli ama buna yapay bir musluk daha.
Ne olur biliyormusunuz, ah keşke bilebilsek.
Ama her ne olursa hiçbir zaman geri dönüşü olmaz.
Akıl mantık basit. Havuza takılı bir musluk vardı şimdi ikinci musluğu takmayı planlıyorsunuz. Eh iyi de havuza gelen su miktarı artmayacak ki. Yani Tuna, Dinyeper Dinyester siz musluk taktınız diye debisini arttırmayacak ki?
Bıyutu nereye taşıdım gördünüz mü?
Bu proje yapılmaz yapılamaz çünki sınır aşan sular gibi sınır aşan deniz bu, debisi ile rejimi ile oynayamazsınız.
Kiminiz bu hoca da her şeyi biliyor demişsinizdir. Ama ben aşağıda verilen ve Marmara Denizinin bütçesini çıkartan ekibin parçasıydım. İstanbul Boğazının altını 4 defa albayrak rengi kırmızıya boyayan ekibin başı idim. Yani emeğim alın terim çoktur. Ve de dediklerim doğrudur. Havuza ikinci musluk takarken havuzun daha hızlı boşalacağını da hesaplamalısınız öyle iki mimara ısmarlama ile olmaz bu işler. Keşeke iş en boy yükseklik debi ile hallolabilseydi. Ben size hemen şimdiden diyeyim. Karadenizin su rejimini değiştirirseniz size hesap sorarlar. İşte aşağıda Marmara’nın su ve tuz bütçesi, öyle şappadanak ortaya çıkan bir şey değil, kaç kişinin alın teri var ve bu sistemi sürdüren yegane güç Karadenize giren ama sadece Boğazdan çıktığı hesap edilen su. Yani havuzu tek muslukla boşaltmaya göre elde edilen bütçe.
Prof. Dr. Cemal Saydam kimdir?
Ünvan | Prof. Dr. | ||||||
İsim | Cemal Saydam | ||||||
Dereceler |
| ||||||
İlgi Alanları |
|
- istanbul sur içinin (fatih ilçesinin tamamı) tamamen ev ve iş yerlerinden arındırılıp, kazılıp, bulunanların müze, boş olan yerlere de otel, cafe yapılması,
- bağcılar, güngören, bahçelievler başta olmak üzere, birbirine bitişik ve çarpık yerleşim bulunan ilçelerin parça parça yıkılıp 5-10 kat fazlası ile ama daha modern şekilde yeşil alan, otopark ve caddelerle yeniden yapılması (maliyeti fazladan yapılacak katlardan çıkartılacak)
- 2. köprünün kuzeyine çivi çakmanın yasaklanıp, daha önce çakılmış çivilerin de birer birer sökülmesi ve daha güneye taşınması, gerekirse daha batı ya da daha doğuya iki yeni şehir kurularak taşınma/ikamet önceliğinin istanbul'da belli bir süre ikamet ile sınırlandırılması. bu bölgelerin tekrar ağaçlandırılması.
- cumhuriyet tarihi'ne ait mimarlık-mühendislik harikası eserler kazandırılması. müzeler, kültür merkezleri
- sahil kesiminde (ve haliç'te) belli bir km çevresinin tamamen boşaltılması. boşaltılan alanlardan da şarapçılar ve ne idüğü belirsiz tiplerin doluşmamasının sağlanması,
- istanbul'da kara taşımacılığı yerine deniz taşımacılığını kolaylaştıracak girişimlerde bulunularak örneğin avcılar'dan sarıyer'e deniz yolu ile ulaşmanın daha hızlı, ucuz ve güvenilirliğinin sağlanması.
diye önerilerde bulunulabilecek proje. diğerleri yazdıkça aklıma geldi ama aslında 1. ve 2.si hakikaten çılgınca projeler olur.
özetle insan olduğumuz için, insanca yaşamak için.
ya da alternatif bir şehir kurun. bu özelliklerde. burayı bırakıp oraya gidelim.
işin enteresan tarafı da burada.
boğazdaki gemi trafiğini, tehlikeli olduğu için azaltmaya çalışıyorsun.
ama öte taraftan yeni bir kanal açıp, çevresine milyonlarca insanın yaşayacağı ve ticaret yapacağı mekanlar ile yıllık kapasitesi 60 milyon olacak bir havalimanı inşa ediyorsun.
bu tankerler bogazdan geçerken petrol taşıyor da, kanaldan geçerken gül suyu mu taşıyacak? kanalda bir kaza olduğunda milyonlarca insan, ülkenin dünya ile bağlantısını sağlayan dev bir havalimanı ve buna ilave olarak istanbul'un avrupa ile olan kara ve demir yolu bağlantısı tehlikeye girmeyecek mi?
mücahitler, mütaahhitliğe evrilir ve devşirilirken, akıllarını başka bir yerde bıraktılar galiba.
şimdi bir örnekle bir yere daha bağlamak isterim bu konuyu. ilk boğaz köprüsü açıldı yetersiz dediler ikiniciyi açtılar sonra yine yetmedi şimdi marmaray (alakasız gibi gelse de emin olun mantıklı bir noktası var ama açıklamak için ne uygun bir yer ne de uygun bir zaman) ve üçüncü köprünün adını geçtiğini unutmayalım. evet şimdi gelelim bağlantıya bu kanalistanbul 1-2-3 diye uzar yani böyle bir amaç * olduğu sürece. sonuçta kalıcı ve kökten bir çözüm değil gibi duruyor.
diğer bir olay şimdi bu biraz çevreci olacak, benim anladığım kadarıyla süveyş gibi kazacaklar bu yeri yani böyle bir gemi taşıma sistemi olmayacak. bu da o iki suyun ki karışmasına neden olacak. ee... ekosistem ne oldu. kimin umrunda ama değil mi?
şimdiden tahmin ettiğim eleştireye karşı önlemimi alayım. bazı insanlar diyecek ki zaten karışıyor.tamam karışıyor ama bu doğal bir karışım yani ekosistemi bozan değil oluşturan olay ama bizim bahsettiğimiz olay doğal bir süreç değil ve karıştıkları bölgeyle bu açacakları bölge oksisteminde tahmin edilmez büyük ekosistem farklılığı vardır.
Kuşkusuz gemiler bedavası varken paralı kanaldan geçmek istemeyeceklerdir. Montrö anlaşması onlara bu hakkı tanımıştır. ( bu da tartışılabilir) Ancak günümüzde çevre koruma o kadar etkin hale gelmiştir ki ulşuslararsı bir anlaşmayla gemilerin yeni açılan kanaldan geçmeleri karar altına alınabilir. Tabii ki bu kısa zamanda olacak bi iş değildir, uzun zaman alabilir. Bu uzun zamanı mali bakımdan atlatmak kolay olmayacaktır. Asıl bizi bu durum zorlayacakltır. Bu çok önemlidir. Allah yardımcımız olsun. www.refikakdogan.com