Küresel ve ulusal rekabetin çok yoğun yaşandığı Dünya gemi inşa sanayinde Türkiye’nin sağlam tutunabilmesi için, bilimsel içerikli ileri ve yüksek teknolojiler üreterek sektöre dinamizm getirmeli, rekabet şansını ve  performansını da süratle arttırmalıdır

Küresel ve ulusal rekabetin çok yoğun yaşandığı Dünya gemi inşa sanayinde Türkiye’nin sağlam tutunabilmesi için, bilimsel içerikli ileri ve yüksek teknolojiler üreterek sektöre dinamizm getirmeli, rekabet şansını ve  performansını da süratle arttırmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi, insana ve bilgiye yapılacak olan yatırımlarla doğrudan ilgilidir. Emeğe verilen değer ve ona duyulacak olan saygı, konunun  farklı ama çok önemli  bir sosyal boyutudur. Diğer önemli konu ise, finansman sorununun kalıcı nitelikte çözülerek öz sermayenin gücünün üst seviyelere çekilmesinin ve uzun vadede süreklilik kazanıp dinamik kalmasının sağlanmasıdır.

Verimin artması için tersanelerdeki iş,emek ve kaynak kayıpları en alt seviyelere çekilmelidir. Sektör, İş-emek-sermaye-üretim-istihdam-rekabet-teknoloji ve yatırım alanlarında sürekli aktif olabilme yeteneğini koruyabilmelidir. Bunun için bütün denge unsurları disiplin altına alınarak kontrol edilebilmeli ve bütün gelişmeler uzman tarafından izlenmelidir.

Sektörde, bütün acılarıyla yaşanan, çok önemli ve hassas bir konu olmasına karşın,  gündeme getirilmek istenmeyen diğer çarpıcı gerçek ise, tersanelerde meydana gelen ve ölüm ile sonuçlanan iş kazalarıdır. Hayatını kaybeden işçilerin çoğunu, sektörde taşeron olarak bilinen alt yüklenici firmalarda çalışanların oluşturuyor olması, konunun çok daha kapsamlı incelenmesini gerektirmektedir. Bu taşeron firmalardaki işçi çalıştırmaya yönelik kayıt dışılık kontrol altına tutularak, işçi sağlığı ve güvenliğinin kesintisiz yerleşmesi için gerekli bütün önlemler, devlet tarafından alınmalıdır. Bu gerçekleştiğinde tersane sektörümüzün sosyal güvenlik sistemine de beklenen güven gelecektir.

Tersanenin  yağlı kızakları üstünde sessizce pusu kurmuş bekleyen ölümün o korkulu yüzündeki en acı gerçek, Sermaye ile emek arasında sıkışmış kalmış daha çok kar edebilme duygusunun sergilediği vahşi tablodur. İnsana, bilgiye, AR-GE çalışmalarına ve eğitime yatırım yapmaktan uzak duran sektör kuruluşları, Türk denizciliğin geleceği açısından çok önemli olan bu sorumluluktan kaçarak uluslar arası rekabet şanslarını da kaybetmektedirler.  Bunun sonucunda, bilimsel yapılanma projelerindeki programlarda olmayan alt yüklenici firmaların sayıları hızla artmakta ve  onlarca sorunu da beraberinde getirmektedir. Taşeron işletmelerini elbette ki yok kabul edemeyiz, ama doğrudan (asli) çalışan işçilerin oranı %25 iken, taşeron firmalarda bu sayının %75 olması, sosyal güvenlik açısından birçok sorunun oluşmasına  ortam hazırlamaktadır.

Gemi inşa ve tersane hizmetlerine ilişkin faaliyetlerini sürdüren bu lokomotif sanayindeki asli kuruluşlar sorumluluk almaktan kaçınmamalı ve taşeron firmaların üzerindeki ağır yükü almalıdırlar. Bu aşamada önemli olan gerçek, doğacak her türlü riski kontrol altında tutabilmek ve çok iyi yönetebilmektir.

Taşeron firmalardaki sosyal güvenliğe yönelik sorunların çözümü için de, devletin kontrol ve desteğinde reform çalışmalarına zaman kaybetmeden başlanmalıdır. Karşılıklı işbirliği, anlayış, iyi niyet ve özellikle işveren cephesinden gelecek özverilerle sosyal güvenlik sisteminde barışının sağlanması, bütün kesimleri mutlu edecektir.