Hiç batmayacakmış gibi kainata asılı kalmış ufkun, göz yaşlarına bürünmüş uzak denizlerdeki yorgun dalgaları yükselirken gökyüzüne, yeryüzünde yaşam yeniden sorgulanmaya başlanacak küskün gecelerin zor karanlığında. Mauritius adasından Maldivlere, Bahama

Hiç batmayacakmış gibi kainata asılı kalmış ufkun, göz yaşlarına bürünmüş uzak denizlerdeki yorgun dalgaları yükselirken gökyüzüne, yeryüzünde yaşam yeniden sorgulanmaya başlanacak küskün gecelerin zor karanlığında.

 Mauritius adasından Maldivlere, Bahama adalarından Hawaiye kadar uzanan, macera ve heyecan dolu doyumsuz günlerin, zevk ve eğlenceye boğulmuş egzotik gecelerin fantastik görüntüsü, belkide son denizin, son dalgaları ile kaybolup gidecek o batmayan ufkun solan yüzünde.

 Denizler, Okyanuslar bütün sırlarıyla veda ederken yeryüzünden; ne Karayipler'den bir ses, nede Norveç Fiyortların'dan bir yaşam umudu.

Yok oluşun seslerini duyar, acısını çeker gibiyim. Ne zaman silinir bilinmez yapılan bu vahşetin yok edici izleri. 

Öksüz yunusların evreni saran acı iniltileri boğulurken medeniyetin kollarında, yeni bir feryat kulaklarımızda çınlar daha ötekisi bitmeden. Yavru balınaların çığlık çığlığa öldürülen annelerinin cesedinin çevresindeki sevgi gösterileri ve onu uyandırmaya çalışmları, insanoğlunun ne ilk nede son vahşeti olacaktır. Şuna inanıyorumki doğa'nın intikamı çok daha acımasız gerçekleşecektir. Sonunda insanoğlu doğaya yenilecek ve kendi sonunu hazırlayacaktır.

Kirlenmiş denizler, yağmalanmış sahiller, parçalanmış buzullar ve bozguna uğramış doğa karşısında anladığımız ve geçte olsa farkına varabildiğimiz tek gerçek kaybettiklerimizi bir daha kesinlikle geri kazanamayacağımızdır.

Yağmurlar ıslatmaz olmuş Okyanusların tenini, aylar olmuş toprakla suyun buluşmayalı. Denizler düşmüşler suların peşine, insanoğlu ise  hırslarının kurbanı.

Okyanusların eteklerinden yükselen ufkun kaybolan öyküsünü anlatmak ne kadar üzücü olsa gerek. Suların can hikayelerini yakamoz tanelerinde sana aysız bir gecede sunabilsem eğer. Dirilirmi derinliklerdeki ölümün geçmişteki izleri.

Okyanusları, denizleri gökyüzünemi kaçırsak Bilinmezliğin yanlızlığında geçen her kör karanlığın, derinliklerindeki acılar belkide hafifler kainatı sararsa sular.

Suların dünyasındaki o müthiş organizasyonu planlayabilmek vede her defasında farklı açılımlarla doğada gerçekleştirebilmek mümkünmü insanoğlunun eliyle.

Güneşten kopup gelen yaşamın ışıkları, nasıl okyanusların sularına dalıp o büyülü ışık gösterileri ile dans edercesine derinliklerde sır olup gidecek? Yosunlar susuz kalıp kayalar çatlarsa dalgasız denizlerde işte o zaman yağmur damlaları asılı kalacaktır gökyüzünde, kehanetin sihri bozulana kadar.

Nükleer enerji imiş adı teknoloji imiş sözde bilimsel deneylermiş herneyse isminin artık hiçmi önemi yok. Sonuçta doğa acımasızca tahrip ediliyor nasıl çağdaş bir anlayıştır ki yaşadığımız Dünyayı yok etmeye çalışıyoruz.  Benim merak ettiğim tek şey son su kuyusu için çıkacak savaşın sonuçlarıdır.