Boyundan büyük işlere kalkıştı ama başardı

Dünyanın en büyük yatı Platinum’un projesinde yer alan ve denizcilik dışında da ilginç projelere imza atan Aytaç Denizcilik, ortaklarıyla birlikte kurdukları Gulf Marine tersanesinde ‘megat yat’ üretimiyle öne çıkmayı planlıyor.

Aytaç Denizcilik, 1991 yılında yat ve mobilya sektörüne hizmet vermek için kurulan bir firma ancak 18 yıllık sürede imza attığı projelere bakıldığında firmanın boyundan büyük işlere kalkıştığı ve hepsinden de başarıyla çıktığı görülüyor.

Çok farklı projelere imza atan Aytaç Denizcilik’in bu projeleri arasında Atatürk’ün yatı  Savarona’nın dekorasyonu, dünyanın en büyük özel yatı Platinum’un teak güverte kaplamaları ve özel mobilyaları üretimi bulunuyor. Denizcilik dışında da faaliyet gösteren firmanın, Amerika’daki Amişh marketlerinin dekorasyonu için kullandığı malzemeler, Türk sanayicisinin yaratıcılığını gösteriyor.
 
Dubai’deki yaşadıkları olumsuz olaylardan sonra Türkiye’ye dönene ve üç ortağıyla birlikte Yalova’da Gulf Marine tersanesini kuran Aytaç Denizcilik sahibi Recep Aytaç, çok geniş bir yelpazede faaliyetlerine devam ediyor. Aytaç’ın niyeti ise tamamıyla megayatlar üretiminde uzmanlaşmak.

Dubai’deki faaliyetlerini anlatmakla söyleşiye başlamasını istediğimiz Recep Aytaç’ın, anlattıkları oldukça dikkat çekici:

“2001 yılında Dubai Kralı’na bir yat yapmak için Armatör Kahraman Sadıkoğlu’nun ekibi olarak Dubai’ye gittik ve 2006 yılına kadar orada kaldık. Dubai'de Troy Marine LLC kurarak dünyanın en büyük özel yatı unvanını hala elinde bulunduran Dubai Şeyh Muhammed bin Raşid el Makdum’a ait 160 metre boyundaki Platinum yatının 2500 m2 teak güverte kaplamalarını ve özel mobilyalarını ürettik.

Bizim dışımızda 10 tane daha Türk firması vardı onlar da teknenin diğer kısımlarını yaptı. Bu projeye Kahraman Beyle başlamıştık ancak orada kendisine yapılan bazı haksızlıklardan dolayı Kahraman Bey projeyi bırakmak zorunda kaldı. Bizim devam etmemiz istedi. Biz de projeyi bitirdik ama Araplar türk firmalarına oldukça zorluk çıkardı.

Bu projenin ardından Alman firması V1 ile seri üretim yelkenli tekneler yaptık ve Hollanda için de bir yüzer ev yaptık. Bu işler için Türkiye’den 400 işçi götürdük. Alman firması V1 güçlendi, işler iyi gidiyor derken yerli ortakları firma sahibine bir oyun yaptılar ve adamın cezaevine girmesine neden oldular. Şirketin patronu teminat çekini ödeyemediği gerekçesiyle 1,5 yıldır cezaevinde. Bize de ciddi borcu var ama cezaevinde olduğu için ödeyemiyor.

Bu şirketi battı gösterip başka firma tarafından satın alınması sağlandı ve faaliyetlerine yeni isim altında devam ediyor. Ancak eskisi gibi değil. Aynı şeyi Kahraman Beye de yaptılar ancak Kahraman Bey, 5 milyon dolarlık teminat çekini ödediği için cezaevinden çıkabildi.

Toplamda 400 kişi götürdük ancak en son 150 kişilik bir ekibimiz vardı. İşler bozulunca 150 işçimizle başı boş kaldık. Buradan işçi götürürken kişi başına 3 bin dolar depozito yatırıyorsunuz. Faaliyetteyken vizesini iptal ettiğiniz işçinin parasını geri alabiliyorsunuz. Ama faaliyetleri tamamen durdurduğunuz zaman bu paraları almanız kolay olmuyor ve biz de 150 kişinin depozitosunu hala alamadık.”

Aytaç’ın imza attığı projelerinden biri de Abu Dhabi Şeyh Mansur El Nahyan için 70 metre House Boat projesinin güverte teaklarını ve iç mobilyalarını kişiye özel tasarımlarla tamamlaması. Aytaç ayrıca, Umman Kralı Sultan Kabus için Myanmar'dan 3000 m3 Burma teak expertizi yaparak Muscat'ta bulunan Shanfari firması ile beraber Muscat Sultan  Kabus Camii ve Sultan Kabus Sarayı ahşap dekorasyon tasarım ve imalatlarında da bulunmuş.

“Amerika’ya yayık, orak sattık”

Recep Aytaç’ın denizcilik dışında imza attığı ilginç projelerinden biri ise Amerika Newyork'da faaliyet gösteren Amişh ve Zaytuna marketler zincirinin nostaljik yapısına uygun dekorasyon tasarımlarını ve imalatlarını üreterek Amerika’daki montajlarını yapması. Amişhlerin teknolojiden uzak yaşayan ve nostaljik yaşayana bir topluluk olduğunu söyleyen Aytaç, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İçlerinde ağabeyimin de bulunduğu bir Türk girişimci, bana sen bu projeyi yapabilir misin diye sordular. Ben de Amerika’ya giderek Amişhlerin yaşadıkları yerleri gezdim ve incelemelerde bulundum. Türkiye’ye döndükten sonra Adapazarı ve çevresindeki köyleri gezerek yayık, orak, tırpan ve eski araba tekerleri gibi eski ahşap ürünlerini topladım. Bakım onarımlarını yaptım ve projeyi Amerika’daki marketlere uyguladık. Bu sadece ahşap ürün değildi.

Paket bir projeydi ve bunların içine Türk malı dolap ve soğutucuları da ekledim. Çok beğenildi. New Jersey deki gazetelerde haber olmuştu. Bu projenin arından bir firma, bu market ve restoranlar zincirini almak istedi ve bize de geldiler. Biz bunları satın aldıktan sonra 18 olan şube sayısını 120’ye çıkaracağız, dekorasyonun devamını getirebilir misiniz diye sordular. Görüşmeler çok iyi giderken Amerika’da kriz patladı. Krizde biraz beklemek zorundayız ama projemizi iptal etmedik dediler. Görüşmelerimiz hala devam ediyor.”

İptaller yat üretimine vesile olabilir

Türkiye’ye döndükten sonra dört arkadaşıyla tersane yatırımına giden Aytaç, Med Marine, Özmak Makine ve bir mühendis arkadaşıyla birlikte Gulf Marine adında Yalova’da bir tersane kurdular. Aytaç, ilginç projelerine bu tersanede de devam etti. Hollanda için iki yüzer havuz yaptıklarını söyleyen Aytaç,

“Türkiye’de yüzer havuz inşa eden ilk firmayız. Havuzun özelliği suyun içinde geminin kıçını kaldırıp, pervane ve şaft bakımı yapılabilecek bir sisteme sahip olması. Bu tersaneyi yaparken megayat üretimi planlıyorduk ancak sermaye gerektiği için önümüze çıkan işi yapmak zorunda kaldık. Şuanda kızakta 1200 tonluk iki kimyasal tanker var. İki römorkun birini geçen hafta suya indirdik, diğeri devam ediyor.

Projelerin devamı geldiği için bir türlü yat işine giremedik. 2011 yılına kadar kontratı yapılmış projeler vardı ve krizden sonra maalesef dört projemiz iptal oldu. Elimizdeki projeler 2010 yılı başında bitecek ve ondan sonra yat sektörüne dönmeyi planlıyoruz. Anan kadar sadece iki yat yaptık ama hedefimiz yat sektörüne yeniden dönmek ve o alanda uzmanlaşmak” diye konuştu.

“Savarona, Dubai’de Sadıkoğlu’na bela oldu”

Recep Aytaç ile yaptığımız söyleşi sırasında, son günlerde Armatör Kahraman Sadıkoğlu’nu gündeme taşıyan deniz kondunun üreticisinin de kendileri olduğunu öğrendik.

Bu konun ulusal medyada çok fazla işlenmesinden dolayı Recep Bey’in, Kahraman Sadıkoğlu’nun Dubai’de yaşadığı sıkıntıların temelinde Savarona’nın yattığını söylemesi bizim daha çok ilgimizi çekti ve anlatmasını rica ettik.

Aytaç “ Kahraman Bey, Atatürk’ün yatını tanıtmak için Dubai’ye getirdi ancak Araplar çok fazla ilgi göstermedi. Türkiye Başbakanı’nın Dubai ziyaretinde Başbakan’ın onuruna Savarona’da yemek düzenledi. Kahraman Bey, tekneyi gezdirirken, burası Atatürk’ün kamarası deyince Dubaili heyetten biri yakasını silkerek arkasını döndü ve Kahraman Bey de bunu görünce çok kızdı. Gemiyi terk edin diyerek adamı dışarı çıkarttı. Bu adam da devletin bir üst düzey yöneticisiymiş.

Kahraman Bey’e oradan taktılar ve hep üzerine gittiler. Projelerden düşürmeye çalıştılar ve teminatlarını yaktılar. Kahraman Beyin vermiş olduğu beş milyon dolarlık teminat çekini bozdurmak istediler, karşılıksız çıkınca Kahraman Beyi cezaevine attılar ve bir ay cezaevinde yatmak zorunda kaldı. Oradaki kanunlara göre çekinizin karşılığı yoksa hemen tutukluyorlar ve parayı ödemeden de çıkamıyorsunuz. Kahraman Bey ile bu kadar uğraşmalarının nedeni Savarona’da yaşanan o olayın olduğuna inanıyorum.”

 

Editör: TE Bilişim