Şubat ayı içerisinde Liman Devleti Kontrolleri'nden  sıfır eksik ile çıkan 13 gemi arasından Denizhaber.com'un düzenlemiş olduğu Gurur Madalyası projesi ile yapılan oylamada birinci seçilen Kazime Ana Gemisi Armatörlerinden Ahmet Önel ile bir röportaj gerçekleştirdik. 

Öncelikle Gurur Madalyası şubat ayı birincisi Kazime Ana Gemisi Armatörlerini tebrik ediyor ve geminin ait olduğu firma olan Arel Denizcilik ortaklarından Ahmet Önel ile yapmış olduğumuz röportajı sizler için yayınlıyoruz.

“Geminin bakımını limanların istediği şekilde değil, kendi istediğimiz şekilde yaptık”

Arel Denizcilik hakkında bilgi verir misiniz?

Biz Arel Denizcilik olarak 1990'lı yıllarda bu işe başladık. 1999 senesi sonunda ortağım Mehmet Akın ile bir gemi aldık. İlk gemimiz, Vatan Gemisi ile denizciliğe başladık. 1974 yapımı 850 tonluk bir gemiydi. 2000 yılında gemi fiyatlarında düşme olduğunda; yine 1000 tonluk Gündoğdu 2  Gemisi, 850 tonluk Çakırlar 1 Gemisi, 1600 tonluk Anafarta Gemisi ile dahili taşımacılığa başladık. O dönemde uluslar arası çalışmamız yoktu.

2000’ li yıllarda 4 gemi aldıktan sonra dahili taşımacılığa devam ettik. 2005 yılında ortağımın ismini taşıyan 3000 tonluk Mehmet Akın Gemisi'ni, Antakya Gemisi'ni, M.Ada Gemisi'ni ardından Zekai Önel Gemisi’ni ve 2012 yazında da Ahmet Önel ve Kazime Ana Gemilerini aldık. Bugün Kazime Ana ile birlikte toplamda 11 gemimiz var.

Aldığımız gemiler yaşlı gemilerdi. Ama biz onların bakımlarını limanların istediği şekilde değil, kendi istediğimiz şekilde yaptık.

Neden kendi istediğiniz şekilde?

500 yıllık bir denizcilik tarihimiz var. Biz zaten adada doğduk. Doğum yerimiz Marmara Adası... Ortağımın da öyle... 5 Yaşında yüzmeyi öğrenmişizdir, 7 yaşında sandal kullanmaya başladık ve babamızın, dedemizin çektirmeleri vardı. Marmara Adası, Gündoğdu Köyü olarak 72 adet çektirme bulunuyordu. Gündoğdu Köyü Türkiye’nin en büyük denizci köyüdür. Bahsettiğim tarihler 60-70 yılları arasıdır. Zamanla ağaç çektirmeler eskimeye başlayınca tonaja da ayak uyduramadık, sebebine gelince; gün geçtikçe rekabet arttığı için tonaj büyütmek gerekiyordu. Ağaç çektirmelerde de böyle bir şey olmadığı için sac gemilere dönüş başladı. Bu da 72-74 yılları arasında gerçekleşti.

“Denizcilikten başka işten anlamayız”

Bizim bu mesleği yapmamızın tek sebebi vardır; biz denizcilikten başka hiçbir sektörden anlamayız. Atalarımız 500 yıllık denizci... Kırım’dan göç etmişler, Azak Denizi’nden İnebolu’ya gelmişler ve orada o dönemde Osmanlı donanmasının ihraciyesini veriyorlarmış. Tabi bizim 500 yıl evvelini bilecek halimiz yok ama denizcilik tarihini incelediğimiz zaman bunlar çıkıyor.
 
“Evvela güvenilir olmaya çalıştık”

Gemilerimizin bakımına gelince, illa ki deniz sörveylerinin tavsiyeleri değil, kendi bilgilerimize dayanarak yaptığımız sörveyler bizim için daha geçerli... Çünkü bir gemi arıza yaptığı zaman; hem verilen sözlere, hem kazançlara mal olur. Düzgün iş yapamaz ve piyasadaki yerinizi kaybedersiniz. Biz evvela güvenilir olmaya çalıştık. Gemilerimizin bakımları da bizim için çok önemlidir. Verdiğimiz sözü tutmamız gerekir.

Biz aynı zamanda Akçansa’nın tüm dahili taşımacılığını yapıyoruz. Yıllık aşağı yukarı 1,5 milyon ton civarında, diğerlerini de ekleyecek olursak 2 Bin ton civarında yük taşıyoruz. Bu yükler tabi öyle kolayına taşınmıyor, arıza yapmamanız gerekir. Gemilerinizin bakımlı ve düzgün olması gerekir. Bizim gemimizde PSC’den sıfır eksik ile çıktıysa sebebi kendimizin çekirdekten denizci olmamız ve gemilerimize denizci olarak bakım yapmamızdır.

“Denizciyiz ve bildiğimiz işi yapıyoruz”

Başarınızın sırlarını bizimle paylaşır mısınız?

Bazı firmalar vardır; denizde iyi para var diye bu sektöre giren; ben doğuyu batıyı ayırmıyorum; doğu, batı, kuzey, güney bir bizim için; ancak biz adada doğduk; biz denizciyiz! Bir dönem bazıları denizcilikte kar var diye girdiler ama hüsranla sonuçlandı.

Şu anki çalışan bir geminin değerine baktığımız zaman 30 yaşını geçtiyse hurda fiyatıdır. Bu gemilerle iş yapmanın belli faturası da bakımdır. Bakım düzgün yapılmazsa, iş gerektiği gibi takip edilmez ise denizde başarıya ulaşamazsınız. Dediğim gibi sıfır eksikle çıkmadaki başarımızın en büyük sebebi denizi bilmemizdir.

Havadan denizci değiliz. Biz 500 yıllık denizciyiz, bu işi en iyi şekilde yapmaya uğraşıyoruz.

Şimdi başarı denildiği zaman; gemi birinci gelmiştir, sıfır eksikle çıkmıştır esas başarı olarak görülmüyor. Artık esas başarı para kazanmak olarak görülüyor. Biz şu anda kendimizi idare edecek, borçlarımızı ödeyebilecek kadar kazanabiliyoruz.

Birinci olan Kazime Ana gemisi hakkında bilgi verir misiniz?

Kazime Ana ve Ahmet Önel gemileri sister gemilerdir. Bunları 2010 yılında Arkas’tan almıştık. Konteyner tipi bu gemileri biz general kargo gemilere çevirdik. General kargo gemilere dönüştürmek için satın aldığımızda ödediğimiz fiyatın iki katı kadar masraf yaptık.  Sonuç olarak her tarafı sıfır olarak elden geçti. 8 aylık bir kızak döneminden sonra gemilerimizin her tarafı sıfır hale getirildi. Hiçbir noksanı yoktur. Bu sadece limandaki sörveylerin görüşü değil, kendi görüşümüzdür de aynı zamanda... Biz gemimizi kendimiz düzgün hale getiririz.

1986 yapımı sanırım...

Evet, Kazime Ana 1986, Ahmet Önel Gemisi 1987 yapımıdır.

1986 yapımı bir gemi eski olarak addedilir değil mi?

1986 yapımı gemi bana göre eski değildir. Çünkü; bizde şu anda 1967,1969,1974,1976,1978 ve 1980 yapımı gemiler de mevcut... İçlerinde en yeni gemilerimiz Kazime Ana ve Ahmet Önel Gemileridir. Bize göre de bu gemiler yenidir. Bu gemileri yük taşıma hususunda sıfır gemilere tercih ederim. Örneğin; Ahmet Önel Gemisi, İtalya’dan yük ile dönüş yapacak, gemi  25 yaşını da dolduralı 1 ay geçmiş. 1 ay geçtiği için de sigorta gemiye yükü vermek istemiyor. Tabi bu sigorta firmalarının bileceği bir iş... Ama ben olsam bir denizci gözüyle orta yaşta bir gemiye verirdim yükü. Sebebi ise sıfır bir gemi henüz denenmemiştir. Orta yaştaki gemi ise en az 3000 defa yükleme boşaltma yapmıştır.  Tecrübeden dolayı ben tüccar olsam yükümü bu gemilere vermeyi seçerdim. Tabi bu artık dünya literatüründe geçmiyor.

Peki bu gemilerde yük olarak neler taşınıyor?

Bu gemilerle genel olarak dökme, demir, maden, tahıl gibi kargo yükleri taşınıyor.

Seferler nereye oluyor?

Karadeniz, Ege, Doğu Akdeniz, İtalya ve Orta Akdeniz...

PSC kontrolleri için gelenlerin Türk gemileri için ön yargılı oldukları düşüncesi hakim. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuyla ilgili?

Ben de duyduğum kadarıyla biliyorum; böyle bir ön yargının söz konusu olup olmadığını... Bizim başımıza o tür bir olay gelmedi. Zaten geminin içine sörvey girdiği zaman geminin pozisyonunu anlar. Kaptanın diyalogu ve geminin bakımı düzgün ise ne kadar önyargılı olursa olsun insanlar doğru bir şeye hiçbir şekilde etki edemezler. Doğru ve iyi olan bir şeyi kötü olarak gösteremezler. Biz de kendimize bu konuda güveniyoruz. Biz zaten her gün gemilerimizin başındayız. Bütün ekiplerimiz işimizi iyi takip ederiz. Ekiplerimiz dediğimiz de şu anda kendim, çocuklarım, ortağım ve onun çocukları ile işletiyoruz. Ben kaptanım ve benim dışımda bütün çalışanlar okul mezunudur.

"Gemiye gösterilen özen bu mesleğin gereğidir"

Diğer gemi armatörleri ve işletenleri için PSC'den geçebilmeleri adına tavsiyeleriniz nelerdir?

Tavsiyem şudur; önce kendi gemilerinin kontrolünü kendileri yapacak, bakım zamanında gemileri iyi takip edecekler Bu özenin sırf liman kontrollerinden geçmek için yapılmaması lazım. Bu mesleğin gereğidir bu zaten. “Yapılacak iş o geminin denizdeki kondisyonuna neler getirecek?” diye düşünülerek hareket edilmelidir. “Bunu bir liman istedi” diye yapılmaz.

Gerçek bir denizci bu işi bilir ve ona göre gemisine bakar. Bakmazsa zaten bir yerde bir arıza kendini gösterecektir, bir limanda tutulacak, bağlanacaktır.

Türk gemilerinin sizce ne gibi eksiklikleri oluyor da PSC(Port State Control)'den geçemiyorlar?

Liman sörveylerinin baktıkları zaman gördükleri noksanlıklardır. Bunları gemi sahiplerinin yapması gerekiyor. Bunlar yapılmadığı müddetçe gemiler tutulur. Bu devirde de her şeyi yapayım derseniz, o da zor iş... Dipteki kazançlarla bunlar nasıl olur, nasıl yapılır bu da gemi sahibinin ekonomik pozisyonlarına bakar.  Düzgün borçlananlar bu denizde hala gezmekte, ama düzgün borçlanmayanlar, her gün kazanma hesabı yapanlar şu anda batık durumda.  Çünkü her zaman kazançlar bir olmaz. Ona göre önlem almak gerekir. Zaten ticarette ayakta kalabilmenin de sebebi budur. Hiçbir zaman düz bir çizgi halinde hangi sektör olursa olsun kar yoktur.

Gemi personelinin ihtiyaçlarını karşılama hususunda nasıl bir özen gösteriyorsunuz?

Bizim personellerimiz yüzde 50’si zaten kendi köyümüzden, kendi akrabalarımızdandır. Hepsi bire bir bağlıdır bize. Belki her şeyde bir aksaklık olabilir ama aksatmadığımız tek şey maaşlarıdır. Personel maaşlarında aksaklık bizde olmaz. Bunu yaparsak zaten o personel bize aynı şekilde davranır. Personele insanca davranıp, ondan da insanca vazife beklemek gerekir. O insanların başka gelirleri yok. Maaşların düzenli olarak yatırılması çok önemli... Onlara iş veriyorsunuz. Onlar sizin adamınız, sizin tayfanız ve onlara iyi bakmak zorundasınız.

“Personelin yüzündeki hüzün bizim suçumuz!”

Peki personele ödüllendirme gibi bir şey söz konusu oldu mu sıfır eksikle çıkmanızın ardından?

Hayır, olmadı... Örneğin geminin süvarisi kayın biraderim, çarkçısı yakın arkadaşımız, reisi de aynı şekilde... Gemilerimizde hiç tanımadığımız yabancı yok. Kendi çevremizden tanıdığımız kişilerle çalışıyoruz. Yapabildiğimiz şeyleri biz personelimize yaparız zaten. O insanları mutlu etmeye çalışırız. Bir personel karşınıza geldiğinde yüzünde hüzün varsa bu bizim suçumuzdur.  Onu hissetmemeliyiz.

Ben 27 sene denizde çalıştım. Ağaç çektirme ile çalışmaya başladım. Sonra koster ile çalıştım. Denizdeki personelin ne sıkıntı çektiğini biz iyi biliriz, ben de aynı sıkıntıları yaşadım. Personele dışarıdan bir gemi sahibi olarak bakarsan olmaz.

“İlk gemim 1903 yapımıydı”

Ocak ayı birincisi Karadeniz 5 Gemisi Armatörü Şener Güler bu sene küçük tonajın yılı olacak demişti. Aynı fikirde misiniz?

Doğru bir teşhis... Küçük tonajın yılı olacak ama yaklaşık 30 senedir bu gemiler üretilmiyor. Bunun yapılabilmesi için öncelikle devlet desteği gerekir. Çünkü bu gemilerin taşıdığı yük miktarı az ama maliyetleri yüksek. Ufak taşımalara her zaman ihtiyaç olacaktır. Ama bu gemilerin yerine yenilerinin gelmesi bu ekonomik pozisyonda uygun değil. Yatıracağınız paranın karşılığında bu tip tonaj para kazandırmaz. Bu gemiler gittiği kadar gidecek, denizde elverişli belgesini almaya devam ettiği sürece 30, 40, 50 yaşına kadar bu gemiler yük taşımaya devam edecekler. Ama ondan sonrası için zaten geminin kondisyonu bitecektir. Ne kadar bakım yapılırsa yapılsın metal yorgunluğu olacaktır. Buna bir örnek vereyim; benim ilk gemim 1903 yapımı bir gemiydi. Biz 1983 yılında sahip olmuştuk bu gemiye, 80 yaşında bir gemiydi aldığımızda. Bugün bu gemi 109 yaşında ve halen uluslar arası piyasada çalışıyor. Ancak şu an nerede olduğunu bilemiyorum. İsmini değiştirmişler. Bu geminin çalışmasının sebebi de biziz. Aldığımızda % 70'lik tadilat yaptık gemiye. Her tarafını yeniledik. Neticede demir, bakım ile çalışır. Ama onun da elbette bir ömrü olacak.

“En büyük sıkıntımız liman masrafları”

Denizcilikte en büyük sıkıntılarınız nelerdir?

Bizim şu anda denizdeki en büyük sıkıntımız liman masraflarıdır. Şöyle söyleyeyim, bir Ukrayna Limanı'ndan İtalya'ya şu anki gemimiz ile yük aldığımız zaman; iki tarafın, Ukrayna ve İtalya'nın liman masrafı yaktığımız yakıta eşdeğerdir. Böyle bir şeyin olmaması gerekiyor. Bir geminin yanaşıp kalkması iki liman arsındaki yolun bin millik bir yolun yakıt masrafına eş değer olması tröst yaratıldığı anlamına gelir. Bu bilhassa Ukrayna limanları için geçerlidir. Diğer limanlar yine bir derece makuldür. Ama Ukrayna limanlarında aşırı fiyat artışı uygulanıyor. Şöyle söyleyeyim; bizim gemimizin bir Ukrayna Limanı'ndan yük alması için ödediğimiz liman masrafı ortalama 32 Bin Dolar civarıdır. Böyle bir liman masrafı olmayacak bir şeydir. Çünkü aynı masrafı Türk Limanı, Bulgaristan Limanı, Romanya, Yunanistan, İtalya, İsrail olsun; Akdeniz ve Karadeniz içinde her neresi olursa olsun bu liman masrafının yarısından daha azdır.

Devletin bu işe bir el atması gerekiyor. Bir tröst yaratılmış ve bunun önlenmesini istiyoruz. Nasıl önlenecekse, bunun yolu neyse sorunun çözülmesini istiyoruz. Biz bu sorunu Deniz Ticaret Odası ile de paylaşıyoruz. İlgilenen var mıdır, yok mudur onu da bilemiyorum. Ancak bu sorunun ele alınması gerekiyor. Koster gemi armatörlerinin belini büken en önemli şey liman masraflarıdır. Çünkü ödediğiniz liman masrafları sizin bin millik yolda harcadığınız yakıt masrafına eşit!

“Orta tonaj için teşvik bekliyoruz”
 
Bir de bu orta tonaj dediğimiz 3000 ile 6000 tonaj arasındaki gemilere döviz getirmesi açısından teşvik bekliyoruz. Yine bunun da devlet kanalından yapılması gerekir.  Nasıl açıklanan teşvik programları var ise... Denizciliğe de sanrım %1 lik gibi bir kısım ayırdılar. Denizcilik için ayrı bir teşvik paketi çok zaruri bir ihtiyaçtır. Çünkü Türkiye yakıt açısından dışarı bağımlı... Karadaki nakliyeyi azaltıp denizden devam etmeliler. Bu da gemi ile olcak bir iştir. Sahile 70 km mesafede olmasına rağmen deniz nakliyesi uygulanmaktadır bazı ülkelerde. Biz kara ve deniz nakliyesini rekabetçi duruma getirirsek ekonomik olarak fayda sağlanır; çünkü akaryakıtta dışarı bağımlıyız.

Denizcilik hala bakir bir meslek...  Ve denizciliğimizi daha da geliştirmeliyiz. Denizciliğin gelişmesi için de yapılacak iş teşviktir. Nasıl bir teşvik olabilir; bizim 11 tane gemimiz var, bunlardan 3 tanesi yurtdışına çalışabiliyor. Diğer 8 tane de yurt içinde çalışıyor. Bunların yenilenmesi özkaynak ile yapılabilecek bir iş değildir. Bankanın vereceği kredi ile de olacak iş değildir. Burada devletin teşvik sistemi uygulamaya girmelidir.

“Koster taşımacılığı 3-5 seneye bitecek”

Devletin bu işe el atması, denizcilik bakanlığının kurulması denizcilik sektörü ile bire bir ilgilenilmesi gerekiyor.  Yoksa koster dediğimiz olay 3-5 sene sonra bitecek.

“Yeni bir gemi adamları tüzüğüne ihtiyaç var”

Bir de gemi adamlarının sorunları var. Şu anda mesela dahili çalışan gemilerimizin hepsinde cep telefonları ile iletişim sağlıyoruz. Bu gemilerde tesis filan kullanmaya gerek yok. Ancak tüzüğe göre telsiz telefon operatörlerinin hala gemide çalışması gerekiyor. Bu telsiz telefon operatörünün dahili çalışan bir gemide yapacağı iş yoktur. İstihdam sağlamak önemlidir tabi ama gerekli olmayacak bir iş için gemide fazla personel bulundurmak yanlış bir politikadır.

Bunun yanı sıra gemi adamları tüzüğünün yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Kısa hatlarda daha az personel ile iş yapmamız gerekiyor. Çünkü eski dönemler geçti. Yeni teknolojiye baktığımız zaman artık çok şey cihazlar ile belirleniyor. Bunlarda personel eksikliğine gidilmesi gerektiğini gösteriyor. Devlet o eksikliği kapatmalıdır.
Uzun vadeli ve ucuz kredi verilmesi hem istihdam hem de devlet açısından önemli olacaktır bu eksikliği kapatmada. Yük taşımacılığının denizden yapılması yakıtta dışa bağımlı olan Türkiye için az yakıt tüketimi sebebiyle daha fazla fayda sağlayacaktır. Yol masrafınız da yok ayrıca...
 

 

 

Editör: TE Bilişim