İşte bu ya! Ben böyle kadınlara bayılıyorum! Onlarla bu ülkenin sırtı yere gelmez. Fatih’in kurduğu, dünyanın yaşayan en eski tersanesinin kaptanı Sinem Dedetaş. Aynı zamanda Şehir Hatları’nın da başında. İTÜ Gemi İnşaatı ve Gemi Deniz Bilimleri Fakültesi mezunu. Hem gemi inşaatı hem de deniz teknolojisi mühendisi. İnanılmaz bir vizyonu olan, enerji fışkıran, modern, çalışkan ve pırıl pırıl biri. 81’li. Söylememe gerek yok herhalde, o bir deniz aşığı.

2014-2016 yılları arasında TMMOB Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüttü. Bu görevi süresince, Haliç Tersanesi’nin yerinde kalması ve faaliyetlerine devam etmesi için mücadele etti. Bir sivil toplumcu gibi uğraş verdi. Ve sonuç, şimdi bu kurumun başında! Bence çok güzel işler yaptılar, devamı da gelecek…

Dünyanın, yaşayan en eski tersanesinin bir nevi kaptanısınız! Burası, 565 yıllık yaşayan bir müze… Fatih’in kurdurduğu ve inanılmaz enerjisi olan bir cennet… Volkanik taşlardan oluşturulmuş, gemileri bakım ve onarımdan geçirdiğiniz üç büyük havuzunuz var… Buhar enerjisiyle çalışan makineler… Marshall yardımıyla gelen ve hala ilk günkü gibi çalışan makineler… Ve siz, “dişil enerji’’nizle, tüm bunların tepesindeki sorumlu kişisiniz. Neler hissediyorsunuz?
-Muazzam bir his! 565 yıllık bir ağacın bakımını üstlenmek gibi. Benden önceki nesillerin emeğinin sorumluluğunu taşımak, gerçekten tarif etmesi güç bir şey. Büyük onur… Biliyorsunuz, Haliç Tersanesi, Tersane-i Amire bütününden ne yazık ki kalan son tersane. Fatih Sultan Mehmet zamanında kuruluyor, Osmanlı boyunca, dünyanın sayılı büyük denizcilik merkezlerinden biri oluyor. Cumhuriyet döneminde de tersane olarak kullanılmaya devam ediyor. Bu haliyle, günümüzde dünyanın üretim fonksiyonları devam eden halde yaşayan en eski tersanesi…

Müthişmiş gerçekten…
-Evet. Gerek kültür gerekse endüstri mirası anlamında çok çok kıymetli. Burada yapılacak işler hem dünya hem de ülkemiz denizciliği ve gemi inşa sanayisi açısından çok önemli. Bunun bir parçası olabilmek de mutluluk verici. Ayrıca Haliç Tersanesi’nin şu anda kamuya ait, dışarıya iş yapan tek tersane konumunda olması da bambaşka bir sorumluluk…

20 SENEDİR GEMİ İNŞA SEKTÖRÜNÜN İÇİNDE ŞİMDİ DE 565 YILLIK TERSANENİN BAŞINDA

Tabii ki mesleklerin kadını, erkeği olmaz… İşini iyi yapmanın cinsiyeti yoktur… Ama yine de “kadın” olduğunuz için bu göreve gelmenizi yadırgayanlar oldu mu?
-Olmadı… En azından bana yansıtılan olmadı! Genelde olumlu karşılandım. Nerdeyse 20 senedir gemi inşa sektörünün içindeyim. Ayrıca TMMOB Gemi Mühendisleri Odası’nın yönetim kurulu başkanlığını yürüttüm. O zaman da 60 yıllık Oda’nın ilk kadın başkanı olmuştum, sektör buradan aşina galiba bana. Sadece şöyle bir anım var: Şehir Hatları’nda göreve atandıktan sonra, bir gemici personelimle şöyle bir diyalog yaşadık. Benimle görüşmek istemiş, görüştük. Konuşması baştan aşağı, “Seni de buraya atadılar ama bakalım nasıl yapacaksın?” tonunda ilerledi. Sabırla konuşmasını dinledim ve bitirmesini bekledim. Sonra şirketle ilgili durum tespitimi yaptım ve gelecek projeksiyonumu anlattım. Odadan çıkarken, benimle ilgili fikirleri tamamen değişmişti. Bu tip kadın-erkek ayrımı, bir toplumsal gelişim meselesi ve zamanla ilgili. Hoş, “ilkel” dediğimiz kabilelerde bile, bu tip bir ayrım olmazken, 2020 dünyasında hala bunları konuşuyor olmamız da nasıl bir zaman meselesi oda ayrı bir konu…

VAPURLARLA DUYGUSAL BAĞ KURMAMAK MÜMKÜN DEĞİL! HER BİRİ YAŞAYAN TARİH

Neden Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden, gemi inşaatı ve deniz teknolojisi mühendisi olarak mezun oldunuz? Özel bir hikayesi var mı?
-Memleketimiz Eskişehir dışında bir üniversite yazacaksam İTÜ, ODTÜ ya da Boğaziçi olmasıydı hayalim. Ailem de beni destekledi. Mühendislik, eğitim almak istediğim alandı. Denizi de hep sevdim. Bu bölümü tercih ettim, kazandım ve keyifle okudum.

Gemilerle, vapurlarla kurduğunuz özel duygusal bir bağ var mı?
-Olmaz mı? Gemilerin özellikle de denize iniş törenlerinde, müthiş duygulanıyorum. Hatta gözlerim doluyor. Belki onları oluşturmak için harcanan emeği ve denize çıktığında yaşayacağı tecrübeleri bildiğim içindir. Vapurlara gelirsek, onlarla bağ kurmamak zaten mümkün değil! Her biri, yaşayan tarih ve her gün yeni hikayeler oluşturmaya devam ediyorlar yolcuları ve İstanbul’la birlikte…

SADECE HALİÇ TERSANESİ’NİN DEĞİL, ŞEHİR HATLARI’NIN DA BAŞINDA

Kadın mühendisler zaten az… Sizin alanınızda daha mı az?
-Gemi inşa sektöründe kadınların oranı yüzde 5’lerde. Oldukça azız. Fakat eskiye oranla hemcinslerimiz tarafından daha çok tercih edildiğini gözlemliyorum.

Tam olarak sorumluluğumuz nedir? Sadece tersaneyle mi ilgileniyorsunuz yoksa bütün Şehir Hatları da sizin sorumluluğunuzda mı?
-Tabii Şehir Hatları da dahil. Aslında şirketimizin İstanbullu’ya dönük kısmı orası. Günde 700 sefer ile 150.000-200.000 yolcuya hizmet veren tarafımız. İstanbul Şehir Hatları A.Ş, 2 ana ayaktan oluşuyor. Biri seferlerimizin içinde olduğu deniz işletme tarafı, diğeri tersanemiz. İşletmemizdeki vapurlarımızın da bakım tutumunu tersanede yapıyoruz.

İMAMOĞLU, BİZLER İÇİN BİR ŞANS… HİÇBİR ZAMAN RANTI, İSTANBUL’UN DEĞERLERİ ÖNÜNE KOYMUYOR

Siz, meslek hayatınızda pek çok başarıya imza attınız. 2014-2016 arasında da TMMOB Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüttünüz. Bu göreviniz sırasında da Haliç Tersanesi’nin yerinde kalması ve faaliyetlerini yürütmesi için mücadele ettiniz… Bir tür sivil toplumculuktu… Sonra da tersanenin başına geçtiniz. Kendinizi, amacına ulaşmış muzaffer bir komutan gibi hissediyor musunuz?
-(Gülüyor) Bu, bir başlangıç tabii ki! O his, görevimi hakkıyla teslim ettiğimde tamamlanacak. O süreçte çok değerli isimler vardı. Farklı disiplinleri, kentliyi bir araya getiren bir dayanışma örneğiydi. Öncüsü olan, katılan herkesin emeği büyük. Şimdi onlar için de yüksek bir sorumluluk duygusuyla hareket ediyorum.

Ne yapılmak isteniyordu? Siz, nasıl önüne geçtiniz?
-Göreve atandıktan sonra karşılaştığımız manzara ve plan şu şekilde idi: Tüm personel, Haliç Tersanesi’ni terk ederek, Şehir Hatları’na tahsis edilen başka bir binaya taşınacak, tersane de bilim merkezine dönüştürülecek idi. Bu hem tersanenin hem de Şehir Hatları’nın sonu demekti! Çünkü işletme tarafımız kendi gemilerimizin bakımını tersanede yapıyor. İşletme tarafını sürdürülebilir kılan bu. Eğer biz, kendi vapurlarımızı başka tersanelere götürmek zorunda kalırsak, karşılaşılacak maddi yükün altından kalkmak pek mümkün olmayacaktı. Ayrıca tersanedeki havuzlar çalışmaz duruma gelirse, uzun vadede onların da yapısal olarak ayakta kalmaları mümkün değildi. Durumu, Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na izah ettik. Hem tarihi miras hem de istihdam ve katma değer üretmek açısında önemini vurguladık. Kendisi bizler için bir şans ki, hiçbir zaman rantı, İstanbul’un değerleri önüne koymuyor. Bu sebeple biz de tersanede kalmaya devam edebiliyoruz.

  • İlk defa ‘’gece deniz ulaşımı’’nı başlattık
  • Adalarda her gün, Boğaz’da hafta sonu 24 saat ulaşım başladı
  • “Barış Manço Vapuru” hızla bakımdan geçirildi
  • “Barış Manço Vapuru” seferlere başladı
  • İlk çocuk alanı olan vapur unvanını aldı
  • İlk vapur içi bisiklet parkları da bu vapurda

Peki, o günden beri neler yaptınız? Ne tür yeniliklere imza attınız?
-Öncelikle işletme verimliliği ve yetkinliğini arttırmak üzere adımlar attık. Tasarruf kalemlerini gözden geçirdik. Alınması gereken önlemler vardı, onları aldık. Ayrıca veriye dayılı bir yönetim anlayışı geliştirebilmek için, teknik altyapılarımızda değişikliğe gittik…

Peki ya yolcuya yansıyan kısmında…
-Her ne kadar “pandemi” sebebiyle bazı değişikler yapmak zorunda kalsak d, ilk defa “gece deniz ulaşımı”nı başlattık. Adalarda her gün, Boğaz’da hafta sonu 24 saat ulaşım başlamış oldu. 2 yılı aşkın süredir tersanede bekleyen “Barış Manço Vapuru” hızla bakımdan geçirildi ve seferlere başlaması sağlandı. Ayrıca bu vapura, yenilikler de ekledik. Mesela ilk çocuk oyun alanı olan vapur unvanını aldı. İlk vapur içi bisiklet parkları da bu vapurda. Yaptığımız güncellemelerle “Moda Vapuru” tamamen engelsiz hale geldi. Diğer vapurlarımızda da bu kapsamda çalışmalarımız sürüyor. 3 buçuk yıldır tamir bekleyen “İsmail Hakkı Durusu Vapuru”muzun tamirine başladık. Yakında onu da sularda görebileceksiniz. Yine bir ilk olarak iskele ve gemi çalışanlarımıza işaret dili eğitimi verdik. İnternet sitemizi engelsiz hale getirdik. Tersane, gemi ve iskele alanlarında sıfır atık uygulamasına geçtik. İstanbullu için büyük öneme sahip, tarihi tescilli bir vapur olan “Paşabahçe Vapuru”nu sökümden kurtararak tekrar tersanemize aldık ve filomuza katmak için tamir çalışmalarına başladık. Bu tamir sırasında, benim çok önemsediğim bir başka konu da: Denizcilik yüksek okulları öğrencilerinin bu tamir sürecine katılmaları. Artık böyle bir şey mümkün olacak. Vapurun tarihini bilen danışmanlardan oluşan bir kurulla birlikte çalışarak, bir sürdürülebilirlik projesine imza atacaklar. Bunlara ilave, üniversite stajlarına kapatılan tersaneyi tekrar staja açtık. Aslında şehir hatlarının varlıklarını yeniden çoğaltmaya başladık diyebilirim. Geçmişteki heybetli filosuna kavuşması için gerekli hareketleri gerçekleştiriyoruz. Ayrıca tersaneyi çalıştırmaya başladık. Kendi gemilerimizin bakımı yanında, dışarıdan da iş almaya başladık. Onun haricinde de özel sektörden iş almaya başladık.

2021’DE AÇMAYI PLANLADIĞIMIZ YENİ HATLARIMIZ VAR

Kültür alanında yürüyen projeleriniz?
-Şehir Hatları’nın geçmişini ve bugününü konu alan bir kitap projesine başladık. Uzun süredir uygulaması devam eden “vapurda müzik” projesi doğrultusunda, müzisyenlerimize ve aramıza yeni katılmak isteyen müzisyenlere sınav uyguladık ve puanlama sistemi oluşturduk. Ulaşımda denizin payını arttırmak üzere çalışmalarına başladık. Malum herkesin evinin önü iskele değil, iskeleye ulaştırmak da önemli bir konu. Gelen hat taleplerinin analizini yaptık, hala yapmaya devam ettiklerimiz var. Bu analizler doğrultusunda 2021’de açmayı planladığımız yeni hatlarımız da var. Filomuzu yenilemek adına da çalışmalar yürütüyoruz. Vapurlarımızın elektrik tahrikli sistemlere dönüştürülmesi ve yeni bir elektrikli gemi inşası, planlarımız arasında. Bu dönem, Şehir Hatları’na Ar-Ge birimi de kurduk… 2021 yazı içinse, yine hepimizi ilgilendiren bir projeyle karşınızda olacağız. Üretimi, tersanemizde yapılacak ve İstanbul’un deniz ulaşımına katkı sunacak olan yeni nesil deniz taksiler… Biliyorsunuz daha önce denenen modeller çeşitli sebeplerle tutmadı. Bunların nedenlerini iyi inceledik. Yeni model ulaşılabilir olacak ve kurumsal bir anlayışla işletilecek. Ayrıca mobil uygulamalara da entegre olacak. Heyecanlıyız.

TOPLU ULAŞIMDA DENİZİN PAYINI ARTTIRMAK BAŞKANIMIZIN HEDEFİYDİ. 1 AY İÇİNDE, DENİZİN KULLANIM PAYI, TOPLAM ULAŞIM İÇİNDE YÜZDE 3.2’DEN YÜZDE 4.2’YE ÇIKTI…

Sürekli Şehir Hatları’nın zarar ettiği yazılıp çiziliyor, bunun önüne nasıl geçilebilir?
-Bunun kamusal bir hizmet olduğunu unutmamak gerekir. “Toplu taşıma”, dünya genelinde kar getiren bir yapıda olmadı, olmuyor. Fakat zararı azaltmak için yoğun çalışmalar içindeyiz. Ayrıca tersaneyi etkin çalıştırarak, buradan sağladığımız gelirle de işletme tarafımıza destek oluyoruz.

İmamoğlu’nun “5 kuruşluk bilet projesi”nin Şehir Hatları’nın kullanımına bir faydası oldu mu?
-Amaç denize dikkat çekmekti. Biliyorsunuz, toplu ulaşımda denizin payını arttırmak başkanımızın hedefi. 1 ay içinde, denizin kullanım payı, toplam ulaşım içinde yüzde 3.2’den yüzde 4.2’ye çıktı.

İMAMOĞLU, ÇOK İYİ BİR DİNLEYİCİ, ADİL, HER ZAMAN NAZİK VE İNSAN SEVGİSİ ÇOK YÜKSEK BİR LİDER

Siz, İmamoğlu’nun en çok hangi özelliğini beğeniyorsunuz?
-Çok iyi bir dinleyici, adil, her zaman nazik ve özellikle herkesin de bildiği gibi insan sevgisi çok yüksek bir lider.

Onunla aynı takımda olmak, insana ne hissettiriyor?
-Güven, huzur ve neşe. Tüm ekiple, sanki uzun zamandır birlikte çalışıyormuş gibiyiz. Bunu büyük bir şans olarak görüyorum.

Tersanede kadın çalışan oranı ne durumda?
-Şehir Hatları bünyesinde ofis ve iskelelerde çalışanların bütüne oranı yüzde 3, gemide ise hiç kadın yoktu. Biz bunu değiştirmek üzere adım attık ve Eylül itibariyle, yeterliliği olan kadın arkadaşlarımıza gemilerimizde çalışma sorumluluğunu verdik.

HALİÇ TERSANESİ VE ŞEHİR HATLARI, YİNE CUMHURİYET’İN EN MODERN VE EN GURUR DUYACAĞI KURUMLARI OLACAK

Tersane ve Şehir Hatları’yla ilgili ne tür hayalleriniz var?
-İkisini de hak ettiği ve olması gereken konuma geri getirmek istiyorum. 70-80 yıl öncesi gibi. O zaman her iki yapı da daha büyük ve daha aktifti. Yanlış anlaşılmasın lütfen, o an bu kurumların toplum nezdindeki konumları neyse oraya… Buralar inşallah yine Cumhuriyet’in, en modern ve en gururlanacağı kurumları olacaklar!

Siyasi sebeplerden dolayı, insanların bir kısmında, “İyi niyetliler ama nasıl olsa yapamayacaklar!” duygusu var. Bunun önüne nasıl geçilebilir?
-Aslında görevde olduğumuz süre içinde yapılanlar, sorunuza en güzel cevap! Üst yönetimimiz, ekibini oluştururken, liyakati temel aldı, alıyor. Halkın ve vatanın varlığını, değerlerini, gelişimini kendi çıkarlarının önünde tutan, liyakat sahibi yönetimlerle başarılamayacak bir iş olmadığını düşünüyorum. İşler yapıldıkça bu algı da değişiyor, değişecektir.

AYŞE ARMAN

Editör: TE Bilişim