Dr. Burcu Özsoy Çiçek genç, evli ve 11 yaşında çocuk sahibi bir akademisyen. Doktorasını yapmak üzere gittiği Amerika’dan çalışma azmi sayesinde Antarktika Kıtasına giden bilimsel araştırma ekibine giriş öyküsü ile Türk Kutup Araştırmaları Merkezi Yönetimine uzanan bilimsel yolculuğunu konuştuk.

SeaNews: Burcu Hanım sizin ve eğitiminizi yapmak için gittiğinin Amerika’dan kutupları incelemek üzere yola çıkışınızın öyküsünü bize anlatır mısınız?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: 2001 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesine araştırma görevlisi olarak girdim. Lisansım harita mühendisliğinden yani jeodezi ve fotogrametri mühendisliğinden. İTÜ DF’de ben araştırma görevlisi olarak girdiğimde bölüm ismimiz o zamanlar Güverte idi. Şimdi ise Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği olarak geçiyor. 2005 yılında doktora çalışmam için görevli olarak Amerika’ya gittim. Daha önce yaptığım yüksek lisans çalışmam, yine denizcilik sektörü ile alakalı olan ”uzaktan algılama yöntemleri ile deniz yüzeyi üzerindeki petrol kirliliğinin tespiti” idi. Amerika’da Teksas Üniversitesi San Antonio kampüsüne doktora çalışması için gittiğimde, uzaktan algılama konusunda çalışan bir hoca buldum ve seçtim. Doktora hocam bana elinde iki tane çalışma olduğunu söyledi. Bir tanesi Mars, diğeri de Antarktika kıtası. Antarktika kıtası üzerindeki deniz buzulları ile ilgili. Bu çalışmalar uzaktan algılama yöntemiyle yapılacak. Ben de bir dakika düşündüm, kendi kendime dedim ki Mars’a gidemem, ama Antarktika’ya gitme olasılığı var. 2005 yılında doktoraya başladım, 2006 yılında Antarktika’daydım.

Biraz fazla araştırmacı bir yapım var. Doktora yapmaya başladım, nasıl çalışacağım üzerine araştırmalara giriştim. Bu araştırmalar sırasında bir isim dikkatimi çekti. Ve yine bu araştırmalar sırasında Avustralya’da Antarktika deniz buzulları ile ilgili bir çalıştay düzenleneceğini öğrendim.  Yıl 2006. Yazışmalar sonunda çalıştaydan cevap geldi. Çalıştayın yürütücülerinden olan ikinci ismin benim bulunduğum şehirde yaşadığını anlatan bir cevaptı bu. Çok kısa bir süre içerisinde çalıştayın 2. yürütücüsü Steve Ackley ile bir toplantı yaptık. Kendisi 30 yıl boyunca Antarktika çalışmaları yapmış, Antarktika kıtası üzerinde bir noktaya ismi verilmiş, önemli bir kişi. Üniversitede birlikte çalışmalar yürüttük ve 6 ay gibi kısa bir süre içerisinde ben Avustralya’daki çalıştaya katıldım. Orada NASA’nın çok önemli isimleriyle tanıştım. Avustralya’dan döndükten 1 ay sonra ise NASA’ya davet aldım. 15 gün NASA’da araştırma ve inceleme yapma şansım oldu.

NASA’dan döndüm ve yine çok süre geçmeden Steve Ackley bana Antarktika’ya gidiyorsun dedi. 1 ay içerisinde bizi kıtaya gidiş için hazırladılar. Bir de beni, deniz buzulu araştırmalarım için,  gözlem yaparak, deniz buzulunun cinsi, çeşidi, şekli, üzerindeki kar kalınlığı gibi özelliklerini geminin üzerinden inmeden araştırma yapabileceğim şekilde eğittiler. Özellikle Antarktika’da buzulun çok farklı çeşitleri var. Buzulun oluşumundan erimesine kadar… Amerika’nın kıta üzerinde birden fazla istasyonu var. Kıta üzerindeki en büyük istasyon Mc Murdo istasyonu ve Amerika’ya ait. Bu istasyon öyle bir yerde kurulmuş ki, önündeki deniz buzu 5 metre kalınlığında. Bu akademik seyrin asıl hedefi normalde bu istasyona deniz yolu ulaşımı için bir kanal açacak buz kıran kiralamaktı. ODEN isminde buz kıran gemisi kiralandı, bu nükleer enerji ile çalışmayan bir İsveç gemisi. Tabi ki Amerikan hükümeti düşündü, bu kadar para harcadıktan sonra neden 23 kişilik mürettebata birde bilim insanı eklemeyelim diye. Ve son olarak ta benimde içinde olduğum 20 bilim insanı seçiliyor.

SeaNews: Sizin oradaki saha çalışmanızın kapsamı ve seçilen 20 bilim insanının seçiminde ölçüt neydi?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: Çoğu Amerikalı araştırmacıydı çünkü maddi imkânları sağlayan Amerika’ydı. Antarktika gemilerin özellikle buzul bölgelerin içine girilerek çok nadir seyir yapılan bir yer. Ayrıca buzları kırarak ilerlemek oldukça maliyetli bir iş... Gemiye deniz biliminin her branşında çalışan bilim insanlarını yerleştirdiler. Bu uzun ve maliyetli yolculukta denizden alınan her numune ve veri, geçmişle karşılaştırılması, ya da geleceğe bir ışık tutması için çok önemli. Ben de deniz buzulu gözlemlerini yapmak üzere doktora hocamla birlikte bu yolculuktaydım. Açık denizde deniz bilimciler çalıştı, deniz buzulu başlayınca da bizim görev başladı. Deniz buzulu tipleri ile ilgili çok değerli bilgiler topladık. 3 hafta denizdeydik ve verileri topladık, sonuçta Antarktika kıtasının Ross Denizi kısmına vardık. Kıtada kısa bir süre kaldık, orada uzun süreli kalma ve barınma olanağı yok. Varda dışardan gelecek katılımcılar için değil. En sonrada askeri bir uçakla Yeni Zelanda’ya ulaştırdılar bizi. Elimizdeki topladığımız veriler çok değerliydi, ben hayatımda yaptığım en nadide bilimsel yolculuğu gerçekleştirdim. Kıtanın çevresindeki ülkelerden günü birlik gitme olanağı var, turistik botlar var. O tarz şeyler yapılıyor ama amaç burada buzların içerisinden gitmekti. Buzulları inceleyerek yapılan bilimsel bir yolculuk çok muazzam bir tecrübe oldu. Oraya gittiğimde şöyle bir dileğim oldu; bir Türk Bayrağının kıta üzerinde sürekli dalgalanması…

SeaNews: Antarktika’da kaç ülkenin bayrağı dalgalanıyor ve istasyonu olan kaç ülke var? Bu kadar ülkenin kıtaya ilgisi neden?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: 101 tane bilim üssü var. Bunlar Avrupa ülkeleri, Amerika, Yeni Zelanda vs. 101 ülke…30 ülkenin bayrağı sürekli dalgalanıyor. Ben de oraya gittiğimde bir Türk insanı olarak yanımda bir Türk Bayrağı götürmüştüm. Antarktika kıtasının özelliği şu; kıta kimseye ait değil. Dünya üzerinde tahribi olmayan, paylaşılmayan, tek kara parçası. Ama paylaşmak isteyen ülkeler var. Özellikle Güney Amerika ve Avrupa, Fransa, İngiltere keza hak iddia ediyorlar. Onun için 1950 yılında Antarktika Anlaşmalar Sistemi kurulmuş.   Bu anlaşmalar sistemi sayesinde kıta bayraklar altında yönetiliyor. Bu kıtada bayrak dalgalanacak demek değildir. Bu antlaşmalar sitemi üyeleri yönetim kısmının bayrakları altında her sene toplanılıyor. Her sene o toplantıya gidecek delegeler belirleniyor. 51 ülke var. İki yıl önce Çek Cumhuriyeti gözlemci statüsünden çıkıp, oy kullanabilecek statüye geçti. Bu sistem 51 ülkenin bayrağı altında yönetiliyor. Sadece bilimsel çalışmalara ve istasyonlara izin veriliyor. 2048’e kadar bütün yeraltı kaynakları, yer üstü kaynakları koruma altında. Kıtaya ulaşıldığında hatıra için küçük bir taş bile almak mümkün değil. Canlılara, penguenlere dokunmak yasak… Dokunmadan her türlü araştırmayı yapabilirsiniz.

Dünya’nın kaynakları azalıyor. İlerleyen zamanda su ihtiyacı olacak. Kıtaya gidenler burada ne bulacakları konusunda araştırma yapıyorlar. Ancak bilimsiz politika yapamıyorlar. Şöyle de diyebiliriz evet bilim var ama bilim maskesinin arkasında orada politika da var aslında.

SeaNews: Türkiye Anlaşmalar Sistemi’ne üye mi?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: 1995 yılında Çevre Bakanlığı biz de bu Anlaşmalar Sistemi’nin üyesi olalım demiş. Çevre Bakanlığında danışman olan Prof. Dr. Nesrin Algan’ın önerisiyle bizde Anlaşmalar Sistemi’ne taraf oluyoruz. Taraf olmak demek oy kullanabiliyorsunuz anlamına gelmiyor. 51 ülkenin 27’si gözlemci statüsünde, 24 oy kullanabilen ülke var. Biz gözlemciyiz. Bu toplantılar her sene yapılıyor. Çok üst düzey toplantılar bunlar. Ama Türk Bayrağının arkası sadece 1996 yılında dolmuş. O tarihten 2013 yılına kadar bu toplantılara katılmamışız. Aslında bu kadar özenle bu toplantılara katılan ülkelerin amacı Antarktika’nın korunduğu yere kadar taraf olmak, yeryüzü kaynaklarının tükenip insanoğlunun gözü buralara kaydığında pay almak. Türk Bayrağının arkasını doldurmadığımız sürece söz hakkımız olamayacak.

SeaNews: Siz bu çalışmaları yaptıktan sonra, bunların devamında nasıl bir yol izlediniz?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: 2010 yılında döndüm. 2011 yılında Fakültemizde ders vermeye başladım. 2013 yılında ise Yardımcı Doçentliğimi aldım. Denizcilik Fakültesinde olmak, Türkiye’de olmak, İTÜ çatısı altında olmak bunlar çok muazzam durumlar. Yine de insanın kalbi eski yaptığı çalışmada kalıyor. Kalbim Antarktika için atıyor bile diyebilirim. Bana bu süreçte, Sayın Fakülte Dekanımız Prof. Dr. Nil Güler Hocam, Osman Atasoy ve Sibel Karasu’nun Antarktika’dan dönüşü ile ilgili bir yazı gönderdi. Hatta Osman Atasoy yuvaya döndü şeklinde KaptanHaber.com’da çıkan bir haberin verdiği fikirle yazmış bu yazıyı. Osman Atasoy ve Sibel Karasu’nun 4 yıl süren yolculuğundan sonra ülkeye dönüşü çok ses getirdi. Dönemin UDH Bakanı Sayın Binali Yıldırım onlara kucak açmıştı. Hatta Müsteşar Yardımcısı Suat Hayri Aka “sizin için ne yapabiliriz” diye sormuştu. Bu durumlar bizim yolumuzu haliyle açtı.  İÜ’den Sayın Prof. Dr. Bayram Öztürk hocamızında yoğun çaba ve desteğiyle ve benimde yapmış olduğum araştırmalar sonucunda dedik ki “2 hafta sonra Antarktika Anlaşmalar Sistemi’nin toplantısı var, biz delege olarak gidip Türk Bayrağının arkasını doldurabiliriz”. Dışişleri Bakanlığı 2 gün içerisinde resmi delege olarak bizi Türk Bayrağının arkasını doldurmak üzere Antarktika’ya gönderdi. Tam 18 yıl sonra tekrar gitmiş olduk. İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Bayram Öztürk, Sibel Karasu, Osman Atasoy, İTÜ Denizcilik Fakültesinden ben, ODTÜ’den de Prof. Dr. Temel Oğuz olmak üzere 5 delegeyi Dışişleri Bakanlığı gönderdi. Diğer ülkeler 1950 yılından beri katılıyor ama bizim heyecanımız çok taze. 2013 yılında orada çok önemli bilgiler edindik. SCAR diye, bu politikayla ortak yürüyen, Antarktika Anlaşmalar Sistemi’nin yürüttüğü SCAR adı altında bir bilimsel çalışmalar topluluğu var. 2013 yılında SCAR Başkanıyla tanıştık. Antarktika antlaşmalar sistemine kendimizi yapacağımız bilimsel çalışmalarla ispat etmemiz gerekiyor.

SeaNews: Bu çalışmalar ile ilgili neler yapıyoruz? Kıtanın yönetim kadrosunda kendimizi görebilecek miyiz?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: Biz o tarihten beri Türkiye’de 2 ulusal, 2 uluslararası toplantı düzenledik. Biri İstanbul Üniversitesinde, biri İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’ndeydi. TÜBİTAK destekli proje kapsamında yapılan çalıştay ve Deniz Ticaret Odasında da toplantılar yapıldı. 5. Çalıştayımızda Kasım ayında ODTÜ’de olacak. Bu yıl yine Antarktika Anlaşmalar Sisteminin toplantısına gittik. Bu sene İTÜ Denizcilik Fakültesi ve rektörlüğün desteği ile daha önce hiç gidilmemiş, taraf olunmamış SCAR toplantısında ülkemizi temsil ettim. Bunlar çok önemli, Çek Cumhuriyeti gözlemci üyelikten oy kullanabilecek üyeliğe geçti. Bu geçiş tam 10 yıllık bir süreçten sonra olmuş. Biz eğer 1996 yılında başlasaydık şimdi bizde o ülkeler arasındaydık. 2013 yılında tekrar girişimlerin başladığını düşünürsek, bu demek oluyor ki en geç 2023’te hedefimize ulaşmış olacağız.  Amaç bu süreci mümkün olduğu kadar kısa tutup, başarılı işler çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyetinin adını gururla temsil etmek ve taşımaktır.

Bahsini ettiğim bütün çalıştaylara Çevre bakanlığı geldi, Dışişleri bakanlığı geldi, UDH Bakanlığı geldi, bize tam destek verdiklerini söylediler. Ama yapılan bütün girişimler ve çalışmalar havada kalıyordu. Yurt dışından insanlar çağırıyoruz, kutup araştırma merkezlerinin en önemli isimlerini çağırıyoruz, SCAR Başkanını çağırıyoruz. Fakat bizim bu konuda bir sıfatımız yoktu. En son yapılan TÜBİTAK çalıştayında genel bir karar alındı;  Kutup Araştırmaları Bilim Kurulu’nun oluşturulması. TuArk.

SeaNews: Bilimsel kurul hangi kuruma bağlı ya da hangi üniversitenin çatısı altında kuruldu?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: TÜBİTAK çalıştayına katılan yabancı konukların önerisi de buydu. Kutup Araştırmaları Bilim Kurulu’nu kurmalısınız önerisinde bulundular. TuArk bilim kurulu çeşitli ve birbiriyle entegre olmuş bir çok üniversitenin hocalarından oluşuyor. Bu bilim kurulunun oluşumundan sonra Dekanımız Sayın Nil Güler ile birlikte Rektörümüz Sayın Mehmet Karaca hocamızla görüştük, yaptığımız çalışmaları anlattık ve kurulan bilim kurulunun ayaklarının yere basma konusunu konuştuk. Sonuç olarak Dünya’da bu tip kurumların yapısını da inceledikten sonra İTÜ çatısı altında Denizcilik fakültesi bünyesinde, diğer üniversitelerinde ortak katılımında hizmet vericek Ulusal Türk Kutup Araştırmaları Merkezi’ni kurulumunda girişimde bulunduk.. Yönetmelik hazır Teknik Üniversitenin Senatosundan geçti. Son değerlendirmeler yapılıyor ve YÖK’e gidip onay aşamasına geçilecek. Çok yakın zamanda hâlihazırda böyle bir Ulusal merkezimiz hazır olacak.

SeaNews: Sizin Kutup Araştırmaları Merkezinde göreviniz ne olacak?

Dr. Burcu Özsoy Çiçek: Sayın Rektörümüzün öngördüğüne göre yürütücü olarak görev alacağım. Bu merkezin Kurulmasından sonra asıl işimiz o zaman başlıyor. Antarktika’da Türk istasyonu kuracağız. Orada Türk Bayrağı 365 gün dalgalanacak. Bunun için bilimsel çalışmalar yapılmalı. İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Bayram Öztürk’ün ekibinden 2 kişi bu sene Japon ekibiyle birlikte Antarktika’ya gidiyor. 2015-2016 döneminde de İTÜ Denizcilik Fakültesinden 2 bilim insanı Alman buzkıranı ile Kıta’ya gidecekler. Alman Kutup Araştırmaları Merkezi ile gelecek ay protokol  imzalıyoruz.

Orada bir istasyonumuz olunca niyetimiz genç nesilleri yüreklendirmek. Bazıları şöyle soruyorlar;  Türkiye’nin Antarktika’da ne işi var? Bu çok tartışılır bir kavram. Türkiye’nin belki bugün için Antarktika’da çok işi yok. Ama ilerde işi düştüğünde eğer bizler bu girişimlerde bulunmazsak kimse yüzümüze bakmayacak.

1995 yılında gözlemci statüsüne girmişiz. Orada istasyon kurmak ya da bilimsel çalışmalar yapabilmemiz için Çevre Protokolünün imzalanması gerekiyor. Bu protokolün imzalanması ile ilgili Çevre Bakanlığımız girişimde bulundu, yazışmaları hazırlayıp Dışişleri Bakanlığına gönderdi. Şimdi TBMM’de onay bekliyor. Şu an biz Antarktika Kıtasını koruyanlar sınıfına girmeye çalışıyoruz. Koruyanlar statüsünde istasyonumuzu kurmak, üniversiteler, TÜBİTAK ve bakanlıklarla birlikte bilimsel çalışmalar yapmak, Dünya’nın diğer ülkeleri ile protokoller yaparak çalışmalarımıza başlamak. Hedeflerimizin özeti budur. Yolumuz çok uzun.

SeaNews: Burcu Hanım uzun yolunuzda ve akademik hayatınızda başarılar.. .Teşekkür ederiz

Editör: TE Bilişim