Ülkemizin uluslar arası arenada, ayrıcalıklı yaratılmış çoğrafyası üzerinde sahip olduğu kıyı şeridinin ve denizlerin baş aktörü değilde sanki figuranıymış gibi algılanması, Batı dünyasının denizciliğimiz üzerinde yürüttüğü uluslar arası denizcilik politi

Ülkemizin uluslar arası arenada, ayrıcalıklı yaratılmış çoğrafyası üzerinde sahip olduğu kıyı şeridinin ve denizlerin baş aktörü değilde sanki figuranıymış gibi algılanması, Batı dünyasının denizciliğimiz üzerinde yürüttüğü uluslar arası denizcilik politikalarının gerçek yüzünü ve niyetini bütün çirkinliği ile sergilemektedir.

Batılı ülkelerin, denizlerimizin kullanılması, ekonomiye olan katkılarının arttırılması ve uluslar arası rekabet gücünün daha üst seviyelere çekilmesi gibi konularda bize karşı izledikleri politikaların temelinde, kendi deniz kültürlerine yabancı birer birey yaratma projesi yatmaktadır. Bu açılımın en belirgin göstergesi, Türk toplumunun denizlerden uzak durmasının sağlanarak denize küs bir ulusun yaratılmış olmasıdır.

Denizcilik sektörümüzün kuramsal ve kavramsal kökenindeki tarihsel gelişim süreci içinde oluşan kültürel gerçeğin analizinin bilimsel açılımının hiç bir yanılgıya düşmeden doğru tesbitlerle ve kesintisiz yapılması, günümüz denizciliğimizin geleceğinde belirgin ve etkin bir vizyon oluşturacaktır.

AB ülkelerinin sözde küresel işbirliği aldatmacası altında, bizim gibi gelişmekte olan ve kalkınma mücadelesi veren ülkelerin denizcilik sektöründeki yatırımlarını ve kaynaklarını kontrol altına almaları ve onları kendi çıkarlarına hizmet edecek politikalarla yönlendirmeleri onların bu konudaki gerçek yüzlerini ve amaçlarını bütün çarpıklığı ile gözler önüne sermektedir. Denizcilik sektöründeki yatırımlarımızda uluslar arası sermayenin dayatmalarına ve baskılarına karşı birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Kararlı, tutarlı ve hedefi belli olan denizcilik politikaları üreterek denizlerde dik bir duruş sergilemeliyiz.

Temel aklın yerleşik bilincinden yoksun düşünsel yaklaşımlar ile bilimsel ve teknolojik yaratıcılığın gelişimine engel oluşturan puslu ve karartılı bir anlayışın hüküm sürdüğü denizcilik sektöründe hiç bir zaman istikrar ve güven ortamı sağlanamaz, sorunlara köklü ve kalıcı çözüm bulunamaz, uluslar arası ilişkiler zayıflar, rekabet gücü azalır ve yatırımlar durma noktasına gelerek büyük ekonomik ve sosyal yıkıntılara zemin hazırlar.

Bu aşamada önemli olan gerçek, denizcilik sektörümüzün bütün kollarında nerede olmamız gerektiğinin bilinmesi ve bu bilincin öğretileri ile de yeni bir seyrin rotasının ülkemiz çıkarları doğrultusunda hesaplanarak çizilmesidir. Ancak o zaman olanaksızı inanılır yapmak mümkün olacaktır.